-Zeytinliklerle ilgili düzenleme…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Zeytinliklerle ilgili düzenlemenin komisyona geri çekilmesi yerinde bir karardır”
-“Bu yapısıyla Zeytin Sahaları Koruma Kurulları zeytinlikleri koruyamaz. Kamu yararı kavramı Toprak Koruma Kurullarında olduğu gibi istismar edilebilir”
-“Toprak Koruma Kurulları tarım arazilerinin tarım dışına çıkarılmasını önleyemedi. Bu kurullar görev yapsa, bu kurulların faaliyette olduğu dönemde 2,1 milyon hektar arazi tarım dışına çıkarılabilir miydi?”
-“Toprak Koruma Kurullarında tarım arazilerinin tarım dışına çıkarılmasına itiraz eden, şerh koyan Ziraat Odalarımızın kurul üyeliği iptal ediliyor. Bizim yerimize Kurula ticaret erbabı alınıyor”
-“Kanun tasarısında zeytinliklerle ilgili düzenleme konusunda ciddi endişelerimiz vardır. Görüşümüz de alınmamıştır”
-“Düzenleme, Türkiye’nin zeytincilikte dünya ikinciliği hedefiyle örtüşmemektedir”
-“Yapılmak istenen değişikliklerle önemli bir tarım, sanayi, ticaret ve istihdam alanı olan zeytincilik sektörü büyük ölçüde zarar görecek, geçimini zeytinliklerden sağlayan üreticilerimiz de mağdur olacaktır”
-“Meralar, özellikle tarım dışı sektörlerde yatırım yapılacak alan olarak görülüyor. Bu bakışın değişmesi lazım. Aksi halde hayvancılıkta sürdürülebilirlikten söz edilemez”
-“Kanun tasarısında meralarla ilgili madde, endişelerimiz dikkate alınarak komisyona çekilmelidir”
Ankara – 09.06.2017
– Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
kamuoyunda Üretim Reformu Paketi olarak bilinen Sanayinin Geliştirilmesi ve
Üretimin Desteklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı’nda, zeytinliklerle ilgili
düzenlemenin komisyona geri çekilmesinin yerinde bir karar olduğunu bildirerek,
“kanun tasarısında zeytinliklerle ilgili düzenleme konusunda ciddi
endişelerimiz vardır. Görüşümüz de alınmamıştır” dedi.
Bayraktar, yaptığı
açıklamada, Üretim Reformu Paketi Kanun Tasarısı’nda yer alan zeytinliklerle
ilgili düzenlemenin bu şekliyle geçmesi halinde, zeytinlikleri her türlü sanayi
tesisine açık hale getireceğini, düzenlemenin Türkiye’nin zeytincilikte dünya
ikinciliği hedefiyle örtüşmediğini belirtti.
Yapılmak istenen
değişikliklerle önemli bir tarım, sanayi, ticaret ve istihdam alanı olan
zeytincilik sektörünün büyük ölçüde zarar göreceğini, geçimini zeytinliklerden
sağlayan üreticilerin de mağdur olacağını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bir alanı zeytinlik dışına çıkarmak
telafisi mümkün olmayan sorunlar doğurmaktadır. Zeytinlik alanlarında yatırım yapanların kendilerine tahsisi edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına
getirmekle yükümlü kılınsa da, bu alanlarda tarımı bırakan, üretimden uzaklaşan
üreticilerin yeniden tarıma dönmesi mümkün görülmemektedir. Zeytin yetiştirilen
alanlarda yapılacak faaliyetler nedeniyle doğal yapısı bozulan toprağın verim
gücü düştüğü gibi, toprak ve su erozyonuna açık hale gelecek, çölleşme riski
daha da artacaktır.
Tasarıda
alternatif alan bulunmaması ve kurulun uygun görmesi şartıyla bakanlıklarca
kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım
yapılmasına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir
hükmü getirilmektedir.”
-“Zeytin Sahaları Koruma
Kurullarının oluşumu endişemizi artırmaktadır”-
Tasarıda Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yetkisini gerektiğinde valiliklere
devredebileceğinin belirtildiğine dikkati çeken Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Tarımdan birinci
derecede sorumlu olan Tarım Bakanlığı’nın yetkisinin valiliklere devredilmesiyle
birlikte karar sadece valinin inisiyatifine bırakılmaktadır.
Tasarıda zeytin sahaları koruma kurulunun oluşturulması öngörülmüştür.
Kurul, zeytinlik sahası bulunan her ilde valinin başkanlığında, Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın
ildeki üst düzey temsilcileri ile Ziraat Fakültesi, Ziraat Odaları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı araştırma enstitüsünden birer üye, ticaret
borsası, ticaret borsası yoksa ticaret ve sanayi odasından bir temsilci, Zeytinyağı
İhracatçılar Birliği’nden bir temsilci olmak üzere 11 üyeden oluşacaktır. Kurulun
oluşumuna baktığımızda kamu ağırlıklı bir yapı söz konudur. Bu da endişemizi
artırmaktadır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Araştırma Enstitüsü,
Ziraat Odası, Zeytinyağı İhracatçılar Birliği, Ziraat Fakültesi olumsuz oy
kullansa bile zeytinlik alanlar aleyhine karar çıkma riski fazladır. Sonuç
olarak bu
yapısıyla Zeytin Sahaları Koruma Kurulları zeytinlikleri koruyamaz. Kamu yararı
kavramı Toprak Koruma Kurullarında olduğu gibi istismar edilebilir. Nitekim Zeytin Sahaları Koruma Kurulları
gibi işlev görev Toprak Koruma Kurulları da tarım arazilerini koruyamamıştır. Toprak
Koruma Kurulları tarım arazilerinin tarım dışına çıkarılmasını önleyememiştir.
Bu kurullar görev yapsa, bu kurulların faaliyette olduğu dönemde, 2,1 milyon
hektar arazi tarım dışına çıkarılabilir miydi? Burada kamu yararı kavramı her
zaman istismar edildi. Toprak Koruma Kurullarında tarım arazilerinin tarım
dışına çıkarılmasına itiraz eden, şerh koyan Ziraat Odalarımızın kurul üyeliği
iptal ediliyor. Bizim yerimize Kurula ticaret erbabı alınıyor.”
Bayraktar, zeytinciliğin geleceğinin ve son yıllarda yapılan büyük
yatırımların heba olmaması için zeytin ağaçlarının korunması gerektiğini
bildirdi.
-“Meralarla ilgili
madde de komisyona çekilmeli”-
Kanun tasarısında durumu ve
sınıfı çok iyi veya iyi meraların dışındaki meraların tahsis amacının
değiştirilmesi bölümünün de olduğunu belirten Bayraktar, “durumu ve sınıfı çok
iyi veya iyi olmayan meralar olsa da meraları, yerleşim alanları içinde bulunan
endüstri, teknoloji geliştirme, organize sanayi bölgeleri, sanayi sitelerinin
ve münferit sanayi işletmelerinin yerleşim yerleri dışına çıkarılması için
ihtiyaç duyulan yerler olarak görmek doğru değildir. Bütün meralar korunmalı ve
geliştirilmelidir” dedi.
Dünyanın her yerinde hayvancılık için ucuz ve kaliteli yem girdisi
sağlayan kaynağın meralar olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Meralar, özellikle tarım dışı sektörlerde yatırım yapılacak alan olarak
görülüyor. Bu bakışın değişmesi lazım. Aksi halde hayvancılıkta
sürdürülebilirlikten söz edilemez. Gelişmiş bütün ülkelerde yapılan şehir
planlarında, doğal ortamlar ve tarım arazileri korunmakta, çevreye zararları
minimize edilerek bu alanların sürdürülebilirlikleri garanti altına
alınmaktadır. Ülkemizde ise şehirlerin içinde kalan hayvancılık işletmelerinin
ve tarım alanlarının yok olmasıyla neticelenen bir süreç yaşanmaktadır. Hem
tarım hem de mera alanları açısından zengin değiliz. Bunun bilincine varmalı,
bunları korumak için çaba göstermeliyiz. Et ve süt başta olmak üzere, dünyada
gıda fiyatlarının hızla arttığı dikkate alınırsa, konunun önemi çok daha iyi
anlaşılır. Kanun tasarısında meralarla ilgili madde, endişelerimiz dikkate
alınarak komisyona çekilmelidir.”