-TZOB’un 26. Genel Kurulu’nda ikinci gün…
-Başbakan Davutoğlu: “İnsanlığın kadim birikiminin en asli unsuru tarım sektörüdür”
-"Büyük binalara doğru seyrimizde şehirleşme esnasında topraktan uzaklaştıkça, aslında kendi doğamızdan uzaklaştık.
Ziraatı, tarımı sanki geri kalmış toplumların alanı gibi görme hastalığına tutulduk"
-"Halbuki her şey terk edilebilir ama ziraat ve tarım asla terk edilemez. Her sektörde ihmale şöyle veya böyle zamanla telafi edilebilir ama tarım ve hayvancılıkta ihmal telafi edilemez"
-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: “Tarım Kanunu'nda her yıl milli gelirin yüzde 1’i oranında tarıma teşvik verilir deniyor. Yani 2014’te tarıma teşviğin 17 milyar lira
olması lazımdı. Ne kadar teşvik verildi? 9 milyar lira civarında”
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Çiftçilerimiz, 2014 yılında sadece doğal afetlerde ürünlerini kaybetmedi, Soma, Ermenek gibi maden facialarında canlarını da kaybetti”
-“Hayvancılıkta prim bedeli, sigorta bedelinin yüzde 9,5’ini buluyor. 6 bin liralık bir inekle, 30-40 bin liralık otomobilin sigorta primi aynı olur mu? İstanbul trafiğindeki araç mı yoksa ahırdaki inek mi daha fazla risk altında. Takdirlerinize bırakıyorum”
-“Son günlerde gündemi en fazla patates meşgul eder oldu. Üreticide patates 1 liraya kadar inerken, markette Ankara’da 2, İstanbul’da 3 lira 50 kuruştan satışa sunuluyor”
-“Üretici değil, aracılar kazanıyor. Bizim buna odaklanmamız lazım, ithalata değil. İthalat, üreticiye zarar verir. Fiyatlar düşmeye başladı”
-“Bankaların talep ettiği, komisyon ve diğer masraflar, çiftçimizin yoğun şikayetlerine neden oluyor. Bankalarımız bu konuda sorumlu ve insaflı davranmalı”
-Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker:
-“Ziraat Odalarına her zaman destek olduk. Dar günde, zor günde, iyi günde, güzel günde biz sizlerle birlikte olduk. Bundan sonra da gönül birlikteliğimiz devam edecek"
-Bayraktar, Bakan Eker’e Çiftçi Dostu Şeref Belgesi verdi
-Görevde 15 yılını dolduran 9 bölgeden 85 Ziraat Odası başkanına Bakan Eker ve TZOB Genel Başkanı Bayraktar tarafından plaket verildi
Ankara - 09.05.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) 26. Genel Kurulu ikinci gün çalışmalarıyla devam etti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Büyük Anadolu Oteli’nde düzenlenen Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, bugün insanlığın en kadim alanlarından biriyle ilgili bir araya geldiklerini ifade ederek, burada hem Türkiye'nin geleceğini hem de ekonomide tarım ve hayvancılığın rolünü konuşacaklarını anlattı.
İnsanlığın kadim birikiminin en asli unsurunun tarım sektörü olduğunu belirten Davutoğlu, tarım, ziraat ve çiftçiden bahsedildiğinde, aslından topraktan bahsedildiğine dikkati çekti. Davutoğlu, mayası toprak olan ve yine toprağa gidecek insanın, her zaman toprakla barışık ve saygı duymak zorunda olduğunu söyledi. Aşık Veysel'in, "Bu topraklar bizim kimliğimizdir" sözünü hatırlatan Davutoğlu, toprakla hemhal olan ve gönül birliğini kuran tüm çiftçileri selamdı. Davutoğlu, çiftçilerin çabalarıyla toprağın ve Türkiye'nin bereketlendiğini ifade ederek, herkesin toprakla ilgili güzel ve derin hatıralarının olduğunu anlattı.
-"Tarım ve toprak olmadan yaşamamız mümkün değil"-
Modern topluma geçişte, toprağın ihmal edildiğini dile getiren Davutoğlu, "Büyük binalara doğru seyrimizde şehirleşme esnasında topraktan uzaklaştıkça aslında kendi doğamızdan uzaklaştık. Ziraatı, tarımı, sanki geri kalmış toplumların alanı gibi görme hastalığına tutulduk. Halbuki her şey terk edilebilir ama ziraat ve tarım asla terk edilemez. Her sektörde ihmal şöyle veya böyle zamanla telafi edilebilir ama tarım ve hayvancılıkta ihmal telafi edilemez. Birçok sektör olmadan yaşayabiliriz ama tarım ve toprak olmadan yaşamamız mümkün değil. Yunus Emre, 'Sordum sarı çiçeğe' derken, gönlünden, aslında sarı çiçekle konuşurken, kendi doğasıyla konuşuyor. Hepimiz toprağa merhametle yaklaşalım" diye konuştu.
Yörük Türkmen ovalarındaki yaylalara yazın çıktığında, sürülerle birlikte kaldığını ifade eden Davutoğlu, onların tek tek her bir koyuna ve keçiye nasıl baktığını halen hatırladığını kaydetti.
-"Çiftçiye hürmet göstermeyen bir iradenin yaşaması mümkün değildir"
Vatandaşlara seslenen Davutoğlu, "Toprağımız, bu bereketli topraklarımız, bizim doğamızın, kendi yüreğimizin bir parçasıdır. Ona özenli yaklaşmak, ona emek veren çiftçilerimize özenle, büyük bir hürmetle yaklaşmak hükümetlerin, devletlerin en asli görevidir. Toprağa hürmet gösteren çiftçiye hürmet göstermeyen bir iradenin yaşaması mümkün değildir. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, 'Köylüler efendimizdir' derken de kastettiği budur. Kastedilen sadece şehirli ve köylü ayrımı değil, çiftçilere duyulan hürmettir" dedi.
Davutoğlu, çiftçilerden gelecek her talep ve görüşün, en ince detayına kadar ele alacakları sözünü veren Davutoğlu, bu çerçevede hükümet olarak Ziraat Odaları ve meslek kuruluşları arasında kuracakları sağlıklı ilişkinin, nesillerin geleceği bakımından önemli olduğunu söyledi.
Ekonomik kalkınma için tarım, gıda ve enerji sektörlerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Biz son 12 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dış borca ihtiyaç hisseden, bir çok alanda daralma yaşayan bir ekonomiden, küresel rekabeti yüksek bir ekonomiye geçirirken aslında insanımıza, toprağımıza duyduğumuz bir saygının gereğidir" diye konuştu.
Davutoğlu, Türkiye'nin 1998'deki tarımsal üretiminin 33,8 milyar dolar olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"2002'de bu 23,7 milyar. Bir düşüş trendi. Biz iktidarı devraldığımızda, tarım sektörü düşüş trendindeydi ve nereye doğru da düşeceği belli değil. Biz, 23,7 milyar dolardan aldığımız tarım hasılasını milli gelir içerisinde 61,3 milyar dolara çıkardık. Bunu Ziraat Odalarıyla çiftçilerle istişare ederek, çiftçilerimizle el ele tutarak yaptık.”
Isparta'da afet sebebiyle zarar görenlere ödenmek üzere 30 milyon liranın acilen gönderildiğini bildiren Davutoğlu, “"Bu arada bir müjdeyi de dün akşam mitinglerden döndüğümüzde, gece yarısı imzaladım. Isparta'da afet sebebiyle zarar görenlere ödenmek üzere 30 milyon Türk Lirası acilen Isparta'ya gönderilmiştir. Biz, bir taraftan mitingler, seçimler yaparken, halkımızla buluşurken, diğer taraftan gözümüz kulağımız Türkiye'nin her yerinde. Hiçbir tarım afeti, doğal afet yaşamış yer yok ki acil afet yardımından hemen istifade etmemiş olsun. Varsa bize bildireceksiniz" diye konuştu.
Nerede bir afet varsa, orada çiftçilerin yanında olacaklarını vurgulayan Davutoğlu, zirai mücadele ve ilaç desteği ile tarımda ucuz elektrik kullanımı desteğinin 2002'de kaldırıldığını söyledi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 12 yılda tarımda yapılanları anlatarak, toprağı ve emeği koruyamaya dönük, Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modelini geliştirdiklerini, bunun gerçek anlamda bir devrim olduğunu söyledi.
İktidara geldiklerinde, Türkiye haritasında nerede hangi ürünün olduğunu, yetişebileceğini, hangi üründe ihtisaslaşılacağına ilişkin bir resmin bulunmadığını ifade eden Davutoğlu, kendilerinin ülkenin bütününe bakarak, bu bölgelerde neler yapılacağını tek tek ele aldıklarını kaydetti.
Davutoğlu, tarım topraklarının korunması ve bölünmesini engellemek için geçen yıl Mayıs ayında yasa çıkartıldığına değinerek, bunun ziraatın ve tarımın verimliliği açısından en temel mesele olduğunu dile getirdi.
Küçük topraklarda verimli tarım yapmanın mümkün olmadığını dile getiren Davutoğlu, iktidarlarından önce 41 yılda 450 bin hektar toplulaştırma yapılmışken, 12 yıllık iktidarları döneminde 10 misli artışla 4,5 milyon hektar toplulaştırma yapıldığını ifade etti.
-"Tarım sigortası uygulamasını biz başlattık"-
Davutoğlu, "Tarım sigortası uygulamasını 2006'da ilk defa biz başlattık. Çiftçimizi doğal afetlerden korumak için sigorta poliçe bedelinin yüzde 50'sini hükümet olarak biz ödüyoruz. Bugüne kadar 1,6 milyar prim desteği sağladık, 1,7 milyar lira hasar tazminatı ödedik. Geldiğimiz nokta ölçü budur. Bir tarafta 2001'de Dünya Bankası'na yazdığı mektupla bütün destekleri kesen bir hükümet diğer tarafta tarım sigortası üzerinden hasar tazminatı olarak 1,7 milyar ödeyen bir yaklaşım" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, terör ve şiddetin hayvancılığı gerilettiğini belirterek, "Bizim dönemimizde çıkan Köye Dönüş ile şimdi o meralar şenlendi" dedi.
Davutoğlu, sigorta poliçe bedellerinin en makul düzeyde olması için ilgili sigorta şirketleri ve TZOB ile birlikte oturup gerekli çabayı göstereceklerini belirtti.
-"Bizden önce mazot desteği uygulaması yoktu"
Davutoğlu, son 13 yılda tarımsal destek verilen ürün sayısını 52'ye çıkardıklarına dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Bizden önce mazot desteği uygulaması yoktu. İlk defa biz başlattık. 2003 yılında ve şu ana kadar yaptığımız mazot desteği, 5,3 milyar lira. Bugün mazot fiyatı üzerinden ve bütün Türk ekonomisinin bütününü, tarım sektörünün bütününü görmeden tek bir alan üzerinde spekülatif istismar alanları açmak bir tür sorumsuzluktur. Çiftçilerimize en ucuz girdiyi ne şekilde başlayabileceksek onu sağlayacağız. Özellikle bunu mazot desteği, destek şeklinde yapıyoruz ki genel enerji piyasası ile ilgili bir etkileşim olmasın ve doğrudan çiftçimizin cebine bu destek girebilsin.
Son 13 yılda prim desteğinin 15 kat artarak 2,7 milyar liraya ulaştı. 2003-2024 döneminde toplam 21 milyar lira prim desteği verildi. 70 milyar tarımsal destek, 21 milyar prim desteği. Çiftçiye yönelik destekleri artırmaya devam edeceğiz. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından çiftçiye kullandırılan kredi miktarında 43 kat artış sağladıklarını dile getirerek, iktidara geldiklerinde 529 milyon lira olan çiftçileri kullandırılan kredi miktarının 22,8 milyar liraya yükseltildiğini aktardı. 2002 yılında sadece 83 milyon lira hayvancılık desteği vardı. 2015 bütçesinde 3 milyar lira hayvancılık desteği var. Verdiğimiz teşviklerle hayvancılıkta, süt üretimi 8,4 milyondan 18,8 milyon tona çıktı. Bütün süt üreticilerimizi tebrik ediyorum. Kırmızı et üretimi 421 bin tondan 1 milyon tona, tavuk eti üretimi 696 bin tondan 1,9 milyon tona çıktı. Yumurta üretimi 11,5 milyar adetten 17,1 milyar adede çıktı."
-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu-
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, genel kurulda yaptığı konuşmada, 2007 yılında kabul edilen Tarım Kanunu'nda “Her yıl milli gelirin yüzde 1’i oranında tarıma teşvik verilir” dendiğini belirterek, "Yani 2014’te tarıma teşviğin 17 milyar lira olması lazımdı. Ne kadar teşvik verildi? 9 milyar civarında" diye konuştu.
2003-2014 arası 12 yılda Türkiye’nin tarım ve gıda ithalatına ödediği paranın 350 milyar lira olduğunu bildiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Sadece 2014 yılında ithal ettiğimiz ürünlerin değeri 44 milyar lira. 44 milyar liranın yarısını bizim çiftçiye ödeselerdi emin olun sadece Türkiye’yi değil biz Orta Doğu’yu da beslerdik. Bizim insanımız çalışkan. 103 ülkeden tarım ürünü ithal ediliyor. 2014 yılında tarıma verilen destek 9 milyar lira. Bütün tarıma verilen destek 9 milyar lira. İthalata ödenen para 44 milyar lira. Desteğin tam 5 katı.
2003-2014 yılları arasında Türkiye’nin canlı hayvan ihracatı 121 milyon dolar oldu. Canlı hayvan ithalatı 2 milyar 503 milyon dolar. Kaçak hayvan hariç.
2012 yılında buğday ithalatına 1 milyar 1 milyon dolar ödendi. 2013’te 1 milyar 3 milyon dolar ödemişiz. 2014’te 1 milyar 546 milyon dolar ödemişiz. Neyimiz eksik ki biz buğday ithal ediyoruz? Neyimiz yanlış ki bu ülkenin çiftçisi buğday, arpa, pamuk üretmiyor? Neyimiz eksik? Bakın bir Türkiye nasıl güçlü olur? Burada bir Türkiye haritası vardı, üzerinde şeftalisinden buğdayına kadar bütün renkler vardı. İşte benim özlediğim Türkiye o, güzel Türkiye o, üreten Türkiye o. Alın teri döken çiftçinin gerçek Türkiyesi o. Biz bunu istiyoruz. Bizim istediğimiz Türkiye bu, herkes kazansın, kaybedeni olmasın. 2007’de kabul edilen Tarım Kanunu'nda ‘Her yıl milli gelirin yüzde 1’i oranında tarıma teşvik verilir’ deniyor. 7 yılda çiftçinin bu hükümetten alacağı 44 milyar liradır Tarım Kanunu’nun 21. maddesine göre. Gayet açık, gayet net. Diyor ki kanun yüzde 1’ini vereceksin diyor çiftçiye destek olarak. Sizin hakkınız. Meclis'ten kanun çıkmış.”
Bağımsız bir kuruluşun 26 ilde yaptığı ankete göre, çiftçilerin yüzde 65’inin geçinemediğini beyan ettiğini bildiren Kılıçdaroğlu, “Çiftçi köylünün efendisidir. Birini efendi yapmak istiyorsan önce onun alın terinin karşılığını vereceksin. Çiftçi için mazotu 1,5 lira yapacağız. Mazottan ÖTV ve KDV kalkacak. Her köyde mutlaka bir ziraat mühendisi olması lazım. Fındık borsasını Karadeniz’de kuracağız” dedi.
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar-
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, genel kurulda yaptığı konuşmada, çiftçinin, 2013-2014 sezonunda kuraklık ve don başta olmak üzere, sel, aşırı yağış, dolu, fırtına, hortum gibi, hemen tüm doğal afetlerle mücadele ettiğini bildirerek, “Geçtiğimiz yıl çiftçimizin bağına, bahçesine, tarlasına adeta ateş düştü. Çiftçilerimiz, 2014 yılında sadece doğal afetlerde ürünlerini kaybetmedi, Soma, Ermenek gibi maden facialarında canlarını da kaybetti. Taziyelere gittiğimizde, hayatını kaybedenlerin aynı zamanda çiftçilerimizin olduğunu gördük” dedi.
2014 Ekim ayında başlayan bu üretim sezonunda da doğal afetler çiftçimizin yakasını bırakmadığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tabii afetler, halen sürüyor. En son Nisan ayında, Malatya’da kayısı, Isparta’da kiraz, kayısı, elma, ceviz ve erik, Manisa’da üzüm bağları, erik ve kiraz, Kayseri’de elma ve kayısı, Karaman’da elma, kayısı, kiraz, Niğde’de elma, kayısı ve kiraz, Bursa’da kiraz, armut, şeftali, elma ve erik, Kahramanmaraş’ta kayısı, Antalya Korkuteli’nde meyve ağaçları dondan zarar gördü. Daha dün Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, İstanbul ve Yalova’da şiddetli fırtına, aşırı yağış ve dolu afeti oldu. Seralar zarar gördü. Meyve ağaçlarında çiçek dökülmeleri, dallarda kırılmalar meydana geldi.
Taleplerimiz üzerine, 2015 yılında yaşanan ve yaşanacak doğal afetlerden ürünü yüzde 30 ve üzerinde zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçları da geçen yıl olduğu gibi bir yıl süreyle ve yüzde 3 faizle ertelendi.
-“Çiftçinin tarlada kalması hayati derecede önemli”-
Çiftçimizin üretimi sürdürebilmesi, tarlada kalmasını hayati derecede önemli buluyoruz. Özellikle doğal afetlerin ardından yeterince desteklenmez, onlara can suyu verecek yardımlar yapılmazsa çiftçimizi, bağında, bahçesinde, tarlasında tutmamız neredeyse imkansız hale gelir. Çiftçimiz, üretimi sürdüremez ve tarımdan koparsa ülkemizin gıda güvencesi de tehlikeye girer.
Tarım sigortaları sistemi, sektörümüzü afetler karşısında korumada büyük bir görev üstlense de bu sistem tek başına yeterli olmamaktadır. Uygulamada çiftçilerimiz birçok sıkıntı çekiyor. Tarım sigortalarında devlet desteğine rağmen, prim bedelleri özellikle hayvancılıkta çiftçimize yüksek geliyor. Hayvancılıkta prim bedeli, sigorta bedelinin yüzde 9,5’ini buluyor. 6 bin liralık bir süt sığırının yıllık sigorta bedeli 570 liraya ulaşıyor. Bunun yarısını devlet verse dahi, üreticimizin ödemesi gereken bedel 285 lirayı buluyor. 30-40 bin liralık bir otomobilin zorunlu trafik sigortası da bu miktara yaptırılabiliyor. 6 bin liralık bir inekle, 30-40 bin liralık otomobilin sigorta primi aynı olur mu? İstanbul trafiğindeki araç mı yoksa ahırdaki inek mi daha fazla risk altında. Takdirlerinize bırakıyorum. Talebimiz üzerine tarım sigortalarının kapsamı genişletildi. Öncelikle tarla ürünlerinde don zararını, kuraklığı, kirazda meyve çatlamasını, tüm meyvelerde tomurcuk dönemini, bağ yapraklarında dolu zararını sigorta kapsamına almalıyız.”
Geçen yıl bitkisel üretimimizi sıkıntıya sokan doğal afetlerden, hayvancılığı çok fazla etkilenmediğini, hayvancılık sektörümüzün gelişiminde şüphesiz son yıllarda önemli bir düzeye ulaşan hayvancılık desteklerinin çok etkili olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Toplam tarım destekleri içinde hayvancılığa verilen desteklerin oranı yüzde 4,5’den yüzde 30’a çıktı. Toplam büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı, son 4 yılda yüzde 36 artışla 56,1 milyon başa yükseldi. Kırmızı et üretimimiz de artmaya devam ediyor. 2010’da 781 bin ton olan toplam kırmızı et üretimi, 2014 yılında 1 milyon ton sınırını aştı. Tüketicinin makul fiyatlarla et yemesinin tek yolu, bazı lobilerin öne sürdüğü gibi ithalat değil, üreticimizin maliyetlerinin düşürülmesidir. Maliyet aşağı çekildiğinde et fiyatları gerileyecektir. Yeri gelmişken, ette ithalat lobilerini de uyarmak istiyorum. Benim çiftçimin, benim üreticimin en büyük korkusu ithalattır. Geçmişte ithalat, büyük zararlara neden oldu. İthal et lobileri, tatlı para kazanmak uğruna, politika belirleyicileri zorlarlar. Onlar üreticinin sorunuyla ilgilenmezler. Üreticimizin maliyeti nedir diye düşünmezler. Ellerinden gelse 78 milyonluk ülke nüfusunu, 37 milyon turisti, yabancı çiftçilerin ürettiği ürünlerle doyurmak isterler. İthalat politikaları sonucunda ülkede maliyetler yükselecek, süt fiyatları düşecek, üretim batacak, tarımda dış ticaret dengeleri bozulacak umurlarında değildir. Tek amaçları, tek dertleri vardır. O da para kazanmak. Para kazanmak uğruna, başka ülkelerin çiftçilerini finansa ederler. Ancak kendi ülkelerini, kendi çiftçilerini düşünmezler. Üretimin bu ülke için önemini bilmezler. Çiftçimiz üzerinden sadece para kazanmak amacıyla oynanacak bu oyunları bozmak için, bugüne kadar verdiğimiz mücadele, bundan sonra da devam edecek. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu lobilere bir Hadisi Şerifi de hatırlatmak isterim. ‘Gerçek zenginlik mal mülk zenginliği değil, gönül zenginliğidir’. Yani zengin, malı mülkü olana değil, gönlü zengin olana denir. Allah bu ülkede gönlü zengin olanların eksikliğini göstermesin.
Şu konuya da özellikle dikkati çekmek isterim ki süt fiyatlarında istikrar sağlanmadığı sürece, Türkiye’nin et sorunu olacaktır.
Sürdürülebilir hayvancılık politikası için piyasada istikrarın sağlanması çok önemlidir. İstikrar için bir müdahale kurumuna ihtiyaç vardı. Bunu hükümetimizden talep ettik. Talebimiz üzerine et ve süt hayvancılığının gelişmesi için hayati bir göreve haiz olan bu kurumun oluşturulması fevkalade olumludur. Bu kurumun oluşturulmasında Gıda, Tarım Hayvancılık Bakanımız başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.
Artık sektörde sömürü düzenine son vermek, süt hayvanlarının kesime gitmesini önlemek, oluşan gelirden kazan kazan politikası ile sektördeki herkesimin kazanmasını istiyorsak, Et ve Süt Kurumu olmazsa olmazdır.
Hayvancılıkta kanatlı sektörümüz yüz akı olmaya devam ediyor. Kümes hayvanı sayısı 300 milyona yaklaştı. Yumurta üretimi, 17 milyarı aştı. Kanatlı eti üretimi, 2 milyon tona yaklaştı. Kanatlı sektörü ihracatı 1 milyar doların üzerine çıktı.”
-“Patates üreticide 1 lira”-
Tarım sektörünün sadece üretmediğini, üretirken 5,5 milyon çalışanla istihdama da büyük katkıda bulunduğunu, işsizliği de olumlu yönde etkilediğini, nitekim sektörün, ülke genelindeki işsizlik oranını 2,1 puan aşağı çektiğini vurgulayan Bayraktar, “Son dönemde enflasyonun müsebbibi tarımmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Tarımda üretici fiyatları, 2014 yılında yüzde 6,7 arttı. Buna karşın gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyat artışı yüzde 12,7’yi buldu. Tarımda üretici enflasyonu, gıdadaki tüketici enflasyonunun altında kalıyor. Şimdi soruyorum, enflasyonun sorumlusu kim? Biz değiliz. Son günlerde gündemi en fazla patates meşgul eder oldu. Üreticide patates 1 liraya kadar inerken, markette Ankara’da 2, İstanbul’da 3 lira 50 kuruştan satışa sunulmaktadır. Üretici değil, aracılar kazanıyor. Bizim buna odaklanmamız lazım, ithalata değil. İthalat, üreticiye zarar verir. Önümüzdeki yılın üretimini de olumsuz etkiler. Zaten Adana Yumurtalık, Hatay Reyhanlı, İzmir Ödemiş’te yeni ürün patates hasadı başladı. Fiyatlar düşmeye başladı” dedi.
Tarım sektörünün ihracatta 2014 yılında 18 milyar doları geçtiğini, 12,4 milyar dolarlık ithalat, 5,6 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verdiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:
“Bu kadar dış ticaret fazlası veren kaç sektör var? Mesela çok övündüğümüz otomotiv sektörü dış ticaret fazlası veriyor mu? Ekonomiye bu kadar büyük katkısına rağmen çiftçimizin kişi başına düşen yurt içi gelir miktarı, Türkiye ortalamasının 3’te 1’inde kalıyor. Bunun en büyük sebebi tarımın yapısal sorunlarıdır. Küçük tarımsal işletmeler, çok parçalı arazi yapısı, tamamlanmamış sulama yatırımları, yetersiz örgütlenme başta gelen sorunlardır. Ayrıca, gübre, mazot, elektrik, tohum gibi girdi fiyatlarının yüksekliği de çiftçimizi zorluyor. Bunların çözümüyle Türk tarımı çağ atlar. Önemli girdilerden gübrede üretimiz yeterli değil. İhtiyacımızın büyük bölümünü ithalatla karşılıyoruz. Ülkemizde en fazla tüketilen gübrelerin fiyatları, son 4 yılda, yüzde 51 ile yüzde 65 arasında değişen oranlarda yükseldi. Çiftçimizin diğer önemli masraf kapısı da motorindir. Petrolde dışa bağımlı olan ülkemizde, motorin fiyatlarını, ham petrol fiyatları ve dolar kuru belirlemektedir. Motorin fiyatı son 4 yılda yüzde 49 artış gösterdi. Aynı dönemde başta ayçiçeği, mısır, pamuk, buğday fiyatları olmak üzere ürün fiyatlarındaki artış, gübre ve motorin gibi girdilerdeki fiyat artışının altında kaldı. Gübre ve mazotta 2003 yılında başlayan desteği olumlu buluyoruz. Ancak, gübre ve mazottaki fiyat yükselişleri de dikkate alınarak maliyetler düşürülmeli, destek artırılmalıdır. Çiftçimiz açısından bir diğer girdi elektrik de sulamanın artması, seracılığın gelişmesiyle birlikte önemli bir masraf alanı olmaya başladı. Son 4 yılda elektrik fiyatları yüzde 47,1 arttı. Elektrik birim fiyatının ucuzlaması için uygulanmakta olan yüzde 18 KDV’nin tarımda kullanılan elektrikte yüzde1’e indirilmesini istiyoruz.
Çiftçimiz, önemli bir girdi kalemi olan elektrikte TRT’ye de yüzde 2 pay ödüyor. Sektörümüz, çok önemli sayılacak bu kadar bir kaynakla da desteklenen TRT’nin, yayınlarında tarıma daha fazla yer ayırması, tarıma ve tarımsal eğitime destek vermesi, hatta sadece tarım programları sunan tematik bir TV ve radyo kanalı kurmasını en tabii hakkımız olarak görüyor ve talep ediyoruz.”
Tarım topraklarını çok parçalı yapıdan kurtarmak gerektiğini, ülkede ortalama 5-6 dekara inmiş parsellerle ve bu işletme yapısıyla verimli bir üretim yapmanın ve dünyayla rekabet etmenin mümkün olmadığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Arazi Kullanımı ve Toprak Koruma Kanunu’na destek verdik. Bakanlığımızla birlikte çiftçilerimizi bilgilendirme toplantıları düzenledik. Bu kanunu hazırlayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımıza ve bu kanuna destek veren iktidar ve muhalefet milletvekillerimize teşekkür ediyoruz. Hızla devam eden toplulaştırma çalışmalarının hedef olan 14 milyon hektara ulaştırılması tarımımız açısından çok önemlidir. Yeri gelmişken özellikle vurgulamak isterim ki, dünyada iki şey, harcadığınız emeğin de verdiğiniz desteğin de karşılığını mutlaka verir. Bunlardan biri çocuklarımız, diğeri ise toprağımızdır.
Bu da yetmez, üstün vasıflı tarım arazilerimize gözümüz gibi bakalım. Büyükşehir belediyeleri, tarıma kaynak ayırmalıdır. Valilikler ve büyükşehir belediyeleri, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmeli, Toprak Koruma Kurulları verimli arazileri koruyacak şekilde çalıştırılmalıdır. Toprağın sahibi Ziraat Odaları temsilcilerinin bu kurullarda görev yapması zorunlu olmalıdır.
Kırdan kente göç de ülkemizin en temel sorunlarından birini oluşturuyor. Nüfusumuzu belli oranda kırsalda tutmanın yollarını mutlaka bulmalıyız. Bize göre, bunun yolu, kırsalı kalkındırmaktan ve tarım dışı istihdam yaratmaktan geçer. Kırsal kalkınma desteklerinin artarak devamını istiyoruz.
Tarımda, verimliliği artıran en temel unsurlardan biri sulamadır. Su zengini olmayan ülkemizde, tarımda sulamanın önemi tartışılmaz. Teknik ve ekonomik olarak tüm sulanabilir tarım arazilerinde sulama yatırımlarının tamamlanması için büyük sulama projeleri içeren GAP, DAP, KOP gibi dev projelerin bir an önce bitirilmesi gerekiyor. Son yıllarda tarımsal işletmelerimizin sermaye ihtiyacı arttı. Toplam kredilerin yüzde 3,6’sı tarıma ayrılıyor. Tarımsal kredilerin yaklaşık yüzde 38’i özel bankalardan yüksek faiz üzerinden sağlanıyor.
Bunun önüne geçmek üzere çiftçimizin kredi ihtiyacının tamamına, Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve diğer kamu bankaları aracılığıyla düşük faizli krediyle cevap verilmelidir. Düşük faizli kredi veren kuruluşlar içine diğer kamu bankalarının da dahil edilmesi rekabet ortamı sağlanması açısından da önemlidir.
Kredi kullanımında bir diğer sıkıntı ise kredi başvurusunda alınan masraflar ve komisyon oranlarıdır. Bankalar kredi verirken çiftçilerimizden ayrıca hayat sigortası ve tarım sigortası yaptırmalarını istiyor, yatırım kredilerinde, ipotek bedeli, limit tahsis masrafı alıyorlar. Normal tarımsal kredide yüzde 8 olan faiz maliyeti; limit tahsis ücreti, komisyon, hayat sigortası ile yüzde 11’e çıkıyor. Aynı tarımsal kredi yüzde 50 indirimli düşük faizli kullanıldığında, faiz yüzde 4 iken; TARSİM tutarı, limit tahsis ücreti, komisyon, hayat sigortası ile birlikte yüzde 7,7’ye yükseliyor. Tabii bu tutarlar, faiz oranına, indirim tutarına, krediyi kullanan çiftçimizin yaşına, riskine göre değişiyor. Bankaların talep ettiği, komisyon ve diğer masraflar, çiftçimizin yoğun şikayetlerine neden oluyor. Bu konularda yeniden bir düzenlemeyle çiftçilerimizin şikayetleri dikkate alınarak kredi yapılandırılmasına ihtiyaç bulunuyor. Bankalarımızdan da bu konuda sorumlu ve insaflı davranmalarını bekliyoruz.
Tarım sektörü olarak hedeflerimiz var. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında 150 milyar dolarlık hasıla, 40 milyar dolarlık ihracat gelirine ulaşmayı, 85 milyon olacak ülke nüfusunu, 50 milyon turisti beslemeyi, başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere çevre ülkelerin gıda açığını kapatan bir tarım sektörü kurmayı hedefliyoruz. Tabii, bütün bunları yapabilmemiz için desteğe ihtiyacımız var. Bu desteğin kanunun öngördüğü şekilde yüzde 1’e çıkarılması birçok sorunumuzun çözümünü kolaylaştıracaktır. Çiftçimiz kazanırsa ülke kazanır.
Desteklerden yüzde 4 stopaj kesilmesi ayrı bir sorunumuz. Çiftçimiz bundan şikayetçi. Çünkü, çiftçimiz zirai kazanç elde etmiyor ki yüzde 4 kesinti yapılsın. Destek alıyor. Nitekim, geçmişte doğrudan gelir desteğinde gelir vergisi yüzde 0 (sıfır) uygulanıyor ve stopaj kesilmiyordu. Bu konuda da desteğinizi bekliyoruz. Dün, Genel Kurulumuzun ilk gününde Sayın Cumhurbaşkanımıza da ifade ettim. Bundan vergi almak, bir babanın, kırtasiye, okul masrafları için çocuğuna verdiği paradan kesinti yapmasına benziyor.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak tarımda verimliliği artırmanın çiftçinin eğitiminden geçtiğinin bilincinde olduklarını vurgulayan Bayraktar, “Eğitim çalışmalarımızı yurdun her köşesine yayma gayreti içindeyiz. Bu çerçevede, genç çiftçi, kadın çiftçi eğitimleri başta olmak üzere bakanlıklar, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapıyoruz. 14 Mayıs 2012 tarihinde Sayın Bakanımız, Aile ve Sosyal Politikalar ve Orman ve Su İşleri Bakanlarımızla birlikte protokoller imzaladık. Eğitim çalışmalarını başlattık. SGK ile de kayıtdışılığın önlenmesine yönelik eğitim çalışmaları düzenliyoruz. Onbinlerce çiftçimizin yararlandığı bu eğitimlere tüm hızıyla devam edeceğiz. 2015 yılında, 81 ilde eğitim vermeyi hedefliyoruz” dedi.
Bayraktar, SGK Yönetim Kurulu’ndaki görevi dolayısıyla çiftçilere ve Ziraat Odalarına yönelik çok önemli düzenlemelerin çıkarılmasına katkıda bulunma fırsatım olduğunu bildirerek, destekleri dolayısıyla SGK Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerine tarım sektörü adına teşekkür etti.
Şemsi Bayraktar, TZOB ve Ziraat Odaları olarak, geçen yıl, yazılı, internet, görüntülü medyada yer alan 149 bin 364 haberle yer alması, yazılı basın haberlerinde sivil toplum kuruluşları arasında ilk sırada bulunması nedeniyle basın kuruluşlarına teşekkür ederek “çiftçimizin sesi olduk” dedi.
-Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Genel Kurul'da yaptığı konuşmada, Ziraat Odalarına her zaman destek olduklarını ifade ederek, "Dar günde, zor günde, iyi günde, güzel günde biz sizlerle birlikte olduk. Bundan sonra da gönül birlikteliğimiz devam edecek" diye konuştu.
Genel seçimler öncesinde verilen vaatlere değinen Eker, kendilerinin vaatlerden değil, hakikatlerden konuşmak durumunda olduklarını söyledi.
"Çiftçinin hiçbir sorunu yok, asla böyle bir şey demedim" diyen Eker, çiftçiliğin, tabiatı gereği zor ve sorunlu olduğunu, hiç beklenmedik bir anda beklenilmeyen sorunlarla karşılaşılabildiğini anlattı.
Tarım sektörüyle ilgili her kararın birlikte alındığını ifade eden Eken, "Eğer 10 yıl içinde benim bakanlığım dönemimde, 'Sayın Bakan sen şu şu şu kararları hiç bize danışmadın, sen bunları yaptın' diyeceğiniz bir konu varsa söyleyin. İşin sırrı burada. Sizinle bizim gönül birliğimiz var, biz birbirimizin dilinden anlarız. Sadece seçim zamanlarında sizinle karşılaşmıyoruz, sadece vaat için de sizinle birlikte bulunmadık. Hep birlikte olduk" dedi.
- "Türkiye'de ekilmeyen arazi yok"-
Eker, Türkiye'de ekilmeyen arazinin olmadığını, mirasçılar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle birinin arazileri ektiğini ancak resmiyette sahip gözükmediği bildirdi. Saman ithalatıyla ilgili eleştirileri anımsatan Eker, "Üreticiyi, eğer karaborsaya mahkum edecek bir sonuca ulaşacaksa ben üretici için dışarıdan saman değil ne gerekiyorsa almaya hazırım. Eğer gerekirse bir daha yaparım, yeter ki üretici mağdur olmasın" ifadelerini kullandı.
Bu sene 10 milyar lira destek verileceğini anlatan Eker, şu an itibarıyla bunun 5 milyar lirasının ödendiğini, yağlı tohum desteği olarak yaklaşık 1 milyar 400 milyon liranın da 27 Mayıs itibarıyla ödeneceğini kaydetti.
Türkiye'de çiftçilerin dünyadaki ülkelerle rekabet gücünü artırmak için maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini bildiren Eker, böylelikle çiftçinin üreteceği gelirlerle daha çok refaha ulaşmasının sağlanacağını söyledi.
-Bakan Eker’e Çiftçi Dostu Şeref Belgesi-
Eker’in konuşmasının ardından TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Bakan Eker’e Çiftçi Dostu Şeref Belgesi verdi. Bayraktar, Bakan Eker ile fevkalade uyumlu, samimi bir çalışma yürüttüklerini, bunda Bakan Eker’in rolünün büyük olduğunu bildirdi. Bayraktar, “Sayın Eker ile bakan olmadan önce TBMM’de Tarım Komisyonu üyeliği ve alt komisyon başkanlığı döneminde uyumlu çalıştık. Tarım Bakanlığı döneminde, bizim görüşümüzü almadan hiçbir kanun çıkmadı. Biz, hakkımızı helal ediyoruz. Hayırlı bir yaşam diliyoruz. Onurla üstlenmiş olduğu 10 yıllık bakanlığı döneminde, Türk çiftçisinin daima yanında, moral kaynağı oldu. Sayın Eker’e Çiftçi Dostu Şeref Belgesi’ni sunmaktan onur duyuyorum” dedi.
Bakan Eker de “en büyük ödül bu. Çiftçi Dostu Şeref Belgesi, bizim için şereflerin en yücesidir” diye konuştu.
Daha sonra sonunda görevde 15 yılını dolduran 9 bölgeden 85 Ziraat Odası başkanına Bakan Eker ve TZOB Genel Başkanı Bayraktar tarafından plaket verildi.
Genel Kurulun ikinci gününe, Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Vekili Nihat Pakdil, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İsmail Kemaloğlu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı M. Hadi Tunç, SGK Başkanı Yadigar Gökalp İlhan, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdür İrfan Güvendi, Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mevlüt Gümüş, Tarım Reformu Genel Müdürü Gürsel Küsek, Su Ürünleri Genel Müdürü Durali Koçak, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Başkanı Ekrem Yüce katıldı.