-Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Tohum meselesini milli bir dava haline getirdik. Yerli tohum
üretimini adeta yerli tank, yerli uçak üretimi kadar önemli görüyoruz.”
-“Bu çerçevede yürütülen çalışmalar sonucu ülkemizin yıllık tohum üretimi 145 bin tondan, 776 bin tona çıktı ama bunu da yeterli bulmuyoruz. Bu alanda kendi ihtiyaçlarımızın tamamını karşılamakla kalmamalı, dünyanın da en önemli üreticisi haline gelmeliyiz."
-“Soframızdaki ekmekte, tenceremizdeki yemekte, kilerimizdeki tüm gıdalarda emeği olan üreticilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü şimdiden kutluyorum”
-"Ülkede çiftçinin meselelerini sadece ucuz mazot parantezine hapsederek bir tarım politikası oluşturulamaz"
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Çiftçilerimiz tarafından kurulmuş olan ekonomik örgütler yani kooperatifler, üretici birlikleri, aracıların yerini bir an önce almalıdır”
-“Meyve ve sebzeyi çiftçimiz 1 liraya üretirken, tüketici bunu 5-6 liraya tüketiyorsa, tarımdaki ekonomik örgütlerin güçsüzlüğü bunun tek sebebidir”
-“Afetlerin tekrarı ve büyüklüğü de dikkate alınarak, zarar gören çiftçilerin borçları birkaç yıla yayılarak ertelenmesi gerekir”
-“Çiftçilerimize yeni kredi imkanları sağlanmalıdır”
-“Kimse çiftçimizin fedakarlığını görmezden gelemez. Buna Ziraat Odaları olarak müsaade etmeyiz. Karınlarını doyuran çiftçimize lütfen kimse ihanet içinde olmasın”
-“2023’te 150 milyar dolarlık hasıla, 40 milyar dolarlık ihracat, artan nüfus ve turisti besleme hedeflerimize ulaşabilmemiz için tarım desteklerinin kanunun öngördüğü şekilde yüzde 1’e çıkarılması gerekiyor”
-“Desteklerden kesilen yüzde 4 oranında stopajın kaldırılmasını bekliyoruz”
Ankara – 08.05.2014 – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tohum meselesini milli bir dava haline getirdiklerini belirterek, "Yerli tohum üretimini adeta yerli tank, yerli uçak üretimi kadar önemli görüyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Ziraat Odaları Birliği 26. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, yarım asırdan fazla Türkiye’nin tarımına, üreticisine hizmet veren TZOB’un genel kurulunun hayırlı olmasını diledi.
TZOB’ta görev almış herkese ve 81 vilayette alın terleri, emeği, yürekleriyle çalışan tüm çiftçilere şükranlarını sunan Erdoğan, "Soframızdaki ekmekte, tenceremizdeki yemekte, kilerimizdeki tüm gıdalarda emeği olan üreticilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü şimdiden kutluyorum" dedi.
Türkiye Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun proje uygulamaları tanıtım toplantısına katıldığını ve orada 81 vilayette yürütülen ve yüzde 50 hibe desteğiyle hayata geçirilen projelerle ilgili bilgi alma imkanı bulduğunu anımsatan Erdoğan, bugüne kadar sadece Kırsal Kalkınma Programı ve Kırsal Kalkınma Desteği kapsamında çiftçiye 3,7 milyar lira kaynak aktarımı yapıldığını söyledi.
Erdoğan, bu destekle hayata geçirilen yatırım tutarının da 7,5 milyar lira olduğuna dikkati çekerek, Türkiye’nin tarımsal üretimde Avrupa’da ilk sıraya, dünyada da yedinci sıraya yerleştiğini kaydetti.
Tarımsal milli gelirin 2002 yılında 24 milyar dolar seviyesinde olduğunu, 2014 yılı itibariyle bu rakamın 61 milyar dolara çıktığını anımsatan Erdoğan, tarımsal ihracattın da 4 milyar dolardan, 18 milyar dolar düzeyine yükseldiğini bildirdi.
-"Türkiye’nin gelecek hedefleri içinde tarımın çok önemli bir yeri var"-
Erdoğan, 2023 yılında tarımsal milli geliri 150 milyar dolara, ihracattı da 40 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Türkiye’nin gelecek hedefleri içinde tarımın, çiftçimizin çok önemli bir yeri var. Bunun için devletiyle, üreticisiyle, ihracatçısıyla el ele vererek, bu hedeflere uygun bir çalışma temposu ortaya koymamız gerekiyor. Eskilerin güzel bir sözü var; 'tarlada izi olmayanın, harmanda gözü olmaz'. Biz, bugünden hazırlıklarımızı yapacağız, ülkemize, tarlamıza mührümüzü vuracağız ki vakti, saati geldiğinde hedeflerimize ulaşalım. Yine rahmetli Aşık Veysel’in güzel bir ifadesi var; 'benim sadık yarim kara topraktır'. Toprak bizim sadık yarimizdir ama aynı zamanda her yar gibi toprak nazlıdır da. Ona hak ettiği değeri vermezsek bize küser, bunun için tarım politikalarımızı bütüncül anlayışla tasarlamalı ve hayata geçirmeliyiz."
-"Prim desteği verilen ürün sayısı 4'ten 17'ye çıktı"-
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkede çiftçinin meselelerini sadece ucuz mazot parantezine hapsederek bir tarım politikası oluşturulamaz" diyerek, 2003 yılından itibaren zaten çiftçiye mazot desteği verildiğini, bunun yanında 52 ayrı destek uygulamasının da hayata geçirildiğini anlattı.
Prim desteği sağlanan ürün sayısının 4’ten 17’ye çıkarıldığına dikkati çeken Erdoğan, "Ülkemizde 12 yılda üreticilerimize verilen nakit hibe desteği nedir biliyor musunuz? Tam 70 milyar lira, eski rakamla 70 katrilyon lira. Böyle tarımsal üretimde Avrupa lideri kendi kendine olunmuyor, bu tür destekler var. Bunun bir politikası var, buna göre destekleri var" diye konuştu.
Erdoğan, tarım arazilerinin toplulaştırılması başta olmak üzere çiftçinin üretim gücünü artırmaya yönelik çok sayıda düzenleme yaptıklarını, sadece arazi toplulaştırılmasının bile çiftçilerin geleceği için başlı başına büyük bir reform olduğunu vurgulayarak, geçmişte tarım arazilerinin miras yoluyla küçük parçalara bölünerek, kullanılır olmaktan çıktığını, yaptıkları arazi toplulaştırmasıyla bunun önüne geçtiklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Geçtiğimiz 12 yılda, ondan önceki 40 yılda yapılanın tam 10 katı arazinin toplulaştırılması yapıldı. Yani birileri sadece sözünü etmiştir, geçtiğimiz 12 yılda ise bir fiil iş yapılmıştır" dedi.
Tarım topraklarının korunması ve amaç dışı kullanılmasını önlemeye yönelik 2005'te bir kanun çıkarıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, arazi toplulaştırması yoluyla 12 yılda 45 milyon dönüm araziyi ekonomik bakımdan verimli hale getirdiklerini söyledi.
Erdoğan, 2014 yılında da arazilerin miras yoluyla bölünerek kullanım dışı kalmasının önüne geçecek bir başka kanunu Türkiye’ye kazandırdıklarını belirterek, özellikle sulanabilir nitelikteki 85 milyon dönüm arazinin tamamını ekonominin hizmetine sunmak istediklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hedefin 2023 yılına kadar 140 milyon dönüm arazide toplulaştırma işlemini tamamlamak olduğunu ifade etti.
-"Tohum meselesini milli bir dava haline getirdik"
Tohum meselesini de milli bir dava haline getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Biz, yerli tohum üretimini adeta yerli tank, yerli uçak üretimi kadar önemli görüyoruz. Bu çerçevede yürütülen çalışmalar sonucu ülkemizin yıllık tohum üretimi 145 bin tondan, 776 bin tona çıktı ama bunu da yeterli bulmuyoruz. Bu alanda kendi ihtiyaçlarımızın tamamını karşılamakla kalmamalı, dünyanın da en önemli üreticisi haline gelmeliyiz" dedi.
Erdoğan, çiftçinin en büyük destekçisi olan Ziraat Bankasının, 2002'de yüzde 59 faizle çiftçiye kredi verdiğini belirterek, atılan adımlarla bugün gelinen noktanın, yüzde 0 ile yüzde 8,5 arasında bir düzeye gerilediğini söyledi.
Tarım kredi kooperatifleriyle çiftçinin geçen yıl kullandığı kredi miktarının 29 milyar lirayı bulduğuna işaret eden Erdoğan, bu rakamın 2002 yılının sonunda 227 milyon seviyesinde olduğunu, kullanılan kredilerle çiftçilerin teknolojisini yenilediğini, geleceğine yatırım yaptığını dile getirdi.
Erdoğan, "Allah aşkına, acaba biz 2002’de ne kadar bu ülkede traktör, biçerdöver sahibiydik, ama bugün ne kadar traktörümüz var, ne kadar biçerdöverimiz var. Başımızı iki elimizin arasına alalım ve düşünelim. Önümüzdeki dönemde çiftçimize kullandığı kredilerde sağlanan desteğin de artarak süreceğine inanıyorum" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye’nin milletin oyuyla iş başına gelmiş ilk cumhurbaşkanı olarak bu süreçte bir kenarda beklemem elbette ki düşünülmez. Ülkemin ve milletimin geleceği ile ilgili görüşlerimi seçim döneminde de her fırsatta ifade ediyorum, etmeye de devam edeceğim" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Ziraat Odaları Birliği 26. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, "Bizler hep birlikte çalışacak üretecek gayret edecek sonra da Allah’a teslim olacağız. Tevekkülün anlamını, ümidin anlamını en iyi çiftçilerimiz bilir, sizler bilirsiniz" diye konuştu.
Türkiye'nin 2023 hedefleri açısından 7 Haziran seçimlerinin hayati önem taşıdığına vurgu yapan Erdoğan, şunları söyledi:
"Gerek toplu açılış törenleri vesilesiyle gittiğim illerimizde gerekse de katıldığım diğer programlarda düşüncelerimi, tekliflerimi milletimle paylaşıyorum. Herhangi bir siyasi parti için değil, Türkiye için, tüm milletimiz için, ne düşünüyorsam, ne hedefliyorsam onu söylüyorum."
Türkiye'nin yeni bir anayasaya ve bununla birlikte başkanlık sistemine ihtiyacı bulunduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:
"4,5 yıl, İstanbul gibi bir şehirde büyükşehir belediye başkanlığı yürüttüm. 12 yıla yakın bu ülkede başbakanlık yaptım. 8 aydır da Cumhurbaşkanlığı yapıyorum. Aldığım sorumluluğun hakkını yerine getirmekle mükellefim. Milletim bu görevi bunun için verdi. Önümüzdeki dönemin Yeni Türkiye’nin inşası için önemli bir dönem olacağına inanıyorum. Yeni Türkiye için yeni anayasaya ve bununla birlikte başkanlık sistemine ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum."
-"Parlamenter sistem miadını doldurdu"-
Halkın doğrudan Cumhurbaşkanını seçtiği 10 Ağustos 2014 tarihi itibariyle parlamenter sistemin miadını doldurduğunu belirten Erdoğan, "Yeni anayasa ülkemiz için artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Parlamenter sistem Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesiyle artık miadını doldurmuş oldu. Hiç kimse benim bu tekliflerimden bu görüşlerimden rahatsız olmamalıdır. Çünkü ben bunları şahsım için değil milletim için, ülkemin geleceği için ifade ediyorum. Çünkü damdan düşenim. Damdan düşen bir insan olarak siyasetçi olarak, neyin ne olduğunu da gayet iyi biliyorum" diye konuştu.
"Bu konuda da beni en iyi anlaması gereken benim çiftçi kardeşlerimdir" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizler toprağı sürer tohumu atar tüm hazırlıkları yapar sonra da ürünün boy vermesini olgunlaşmasını beklersiniz. Ama o üründen sizin faydalanıp faydalanamayacağınız belli değildir çünkü dünya fani.. Öyle mi? Hepimiz gelip geçeceğiz. Ama bunun için toprağı ekmekten tohumu saçmaktan vazgeçiyor muyuz? Hayır" dedi.
-"Ben de ülkemin ve milletimin geleceği için bu tartışmaları
başlatıyor, yürütüyorum"-
Başkanlık sistemi ile ilgili tartışmaları ülke ve milletin geleceği için yaptığını vurgulayan Erdoğan, "Ben de ülkemin ve milletimin geleceği için bu tartışmaları başlatıyor, yürütüyorum. Sonuçta yarın öbür gün Türkiye başkanlık sistemine geçtiğinde kim ölür kim kalır. Kim devlet başkanı olur onu ancak Rabbim bilir, Allah bilir. Bunun kararını verecek olan sizlersiniz, aziz milletimdir. Benim bugün sorumluluğum ülkemin ve milletimin geleceği için bu görüşlerimi ifade etmek, meselenin gündeme gelmesini ve tartışılmasını sağlamaktır" diye konuştu.
Sistemin reforme edilmesi gerektiğini anlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Dünyanın en ileri ülkelerine bakıyorsunuz, bu ülkelerde bu başkanlık sistemi uygulanıyor da biz niçin geri kalmış veya en az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerdeki sistemlerle uğraşıyoruz. Biz de model olarak demek ki en ileri ülkeler şu anda bu sistemi uyguluyorsa, o zaman biz sistemimizi idari anlamda reforme etmemiz lazım."
"Barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar" sözleriyle konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yani hakikate fikirlerin, düşüncelerin, tekliflerin tartışılmasıyla ulaşılır. Çekinmeyelim, korkmayalım, bu fikirler tartışılsın. Ama birileri 'acaba başkanlık sistemine geçilirse biz bir daha iktidar yüzü görebilir miyiz, bir daha koalisyon ortağı olabilir miyiz?' gibi düşüncelerle ne yapıyor başkanlık sistemi olmaz diyor. Sıkıntı buradan geliyor. Bugün Yeni Türkiye hedefimizi, yeni anayasa ve başkanlık sistemi teklifimi ben sizlerle de paylaşıyorum. Özellikle Ziraat Odaları Birliği bu konuda da çalışmalar yapmalı ve yaptırmalı. Bana sağ olsun birçok STK’lar şu anda başkanlık sistemi ile ilgili çalışmalarını hazırlıyorlar ve gönderiyorlar" dedi.
Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde her ay ilim adamlarıyla, medya mensuplarıyla STK temsilcileriyle bir araya geldiği bilgisini veren Erdoğan, "Mesela dün de yine 20’ye yakın akademisyen ve gazeteci ile Ermeni meselesini konuştuk. Çanakkale’yi konuştuk. Onu müzakere ettik. Ne yapmamız gerekir? Dünya geneline vermemiz gereken mesajlar nelerdir? Bugüne kadar eksikliklerimiz neler olmuştur? Nerelerde eksiklerimiz var? Çünkü bu bir kamu diplomasisi. Bunun için ciddi manada çalışma gerekiyor. Diğerleri, dünyanın değişik yerlerinde Ermeniler bu lobileri yaparken, biz nerede zayıf kaldık bunların tespiti ve bunların giderilmesi lazım. Ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşması için de ben bu müzakerelere ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Sizlerden de buna destek vermenizi katkı sağlamanızı bekliyorum" diye konuştu.
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar-
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, genel kurulda yaptığı konuşmada, 4 yıllık faaliyet dönemlerinde, ülke tarımının ve çiftçilerin karşılaştığı sorunların çözümü için her türlü çabayı gösterdiklerini bildirdi. Bu dönemde teşkilatın büyük atılımlar gerçekleştirdiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bu dönemde, Ziraat Odası sayımız, 738’den 759’a yükseldi. Türkiye sathında bir taraftan hizmet noktamız artarken, diğer taraftan da hizmet alanımız genişledi.
Ziraat Odalarımızın fiziki imkânlarında da çok önemli gelişmeler kaydedildi. Odalarımızın yüzde 61’i kendi hizmet binalarında faaliyet gösteriyor. Yine Ziraat Odalarımızın yüzde 40’ında makine parkı bulunuyor.
Sayısı 75’i bulan tahlil laboratuvarlarıyla çiftçimize hizmet veren Ziraat Odalarımız; bir meslek kuruluşu olmasına rağmen artık fabrika, paketleme, ürün işleme, kurutma, depolama ve tohum temizleme tesisleri gibi ekonomik tesisler de kuruyor.
Bu dönemde, Birliğimizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere hizmet binamızı yeniledik. Ankara’nın merkezinde modern bir hizmet binasına kavuştuk.
Yine, Ankara Yenimahalle’de 200 yataklı sosyal tesis ve eğitim merkezi inşa ettik. Büyük önem verdiğimiz ve tarımsal üretimimiz, verimliliğimiz açısından olmazsa olmaz gördüğümüz eğitimleri burada yapacağız. Birliğimizin yarım yüzyılı aşan tarihinde bir devrim niteliği taşıyan, Ziraat Odalarımız ile genel merkezimizi birbirine bağlayan bilgisayar sistemini, bu dönemde projelendirerek 2 yıl gibi kısa sayılabilecek bir sürede hayata geçirdik. Bilgisayar otomasyon sistemiyle çiftçilerimizin Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtları çevrimiçi olarak yapılabilecek. Sistemle, E-Devlet kapsamında, kamu ve diğer kuruluşlarla web servisleri üzerinden bilgi paylaşımında bulunulabilecek.”
-“Gıda güvencesini fedakar çiftçilerimiz sağlıyor”-
Tarımın, enerji ile birlikte dünyada en stratejik iki sektörden biri, hatta birincisi olduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Bu sektörde gıda güvencesi olarak adlandırılan sürekli ve yeterli gıdaya erişim, hayati önemde bir konu. Peki, ülkemizde gıda güvencesini kim sağlıyor? Fedakâr çiftçilerimiz. Yapısal sorunlara, girdi fiyatlarındaki yüksekliğe, pazarlama sorunlarına, yaşanan doğal afetlere rağmen, çiftçimiz, tarlasını, bağını, bahçesini terk etmemiş, üretimini sürdürmüş, insanımızı gıdasız bırakmamıştır. Çiftçimiz, 78 milyonluk Türkiye nüfusunu doyurmasının yanı sıra, ülkemize her yıl gelen 37 milyon turisti de beslemiştir. Üreticilerimiz, bununla da sınırlı kalmayarak iç savaş ve çeşitli zorunluluklar yüzünden ülkemize sığınan başta 1,7 milyon Suriyeli olmak üzere, muhtaç durumdaki yüzbinlerce insanın gıdasını temin etmektedir. Bu sığınmacıların en büyük şansı, Türkiye gibi bir komşularının olmasıdır. Tarihin her döneminde zor durumda kalan ve başı sıkışan, dini, dili, ırkı ne olursa olsun gönül kapılarını sonuna kadar açan ülkemizin insanları, iyi bilinmelidir ki komşuları kadar şanslı değildir. Zira bizim insanımızın kendi vatanından, kendi toprağından başka misafir olabileceği, gidebileceği başka bir kapı yoktur. Bu yüzdendir ki şehit kanlarıyla defalarca sulanarak kutsanmış bu toprakların kıymeti, bu toprakları işleyen çiftçimizin kadri iyi bilinmeli, gereken saygı ve önem asla göz ardı edilmemelidir. Bu topraklarda yaşayanlar, birlikte yaşadığı, kardeş bildiği, acısına, kederine ortak olduğu, dini, dili ne olursa olsun kimseyi ötelememiş, hor görmemiştir. ‘Yaradılanı severiz yaradandan ötürü’ sözünü ana felsefe kabul etmiş bir medeniyetin evlatları olarak, ne bugün ne de dünden tarihimizde utanacak bir sayfamız yoktur. 1915 olaylarının ne olup ne olmadığına karar verecek olanlar, sadece ve sadece dürüst, bilim ahlakına sahip tarihçilerdir. Bu çerçevede, başta Avrupa Parlamentosu olmak üzere çeşitli mercilerde alınan bütün kararları, Türkiye’nin en fazla üyeye sahip meslek kuruluşu olarak kınıyor, siyasi gerekçelerle alındığı herkesin malumu olan bu kararları şiddetle reddediyoruz.”
Dünyada benzer şekilde bir adaletsizlik de gıdaya erişimde yaşandığına dikkati çeken Bayraktar, “Yeryüzünde yüzmilyonlarca insan ekmek bile bulamazken, 1,5 milyara yakın insan ise ihtiyacının çok üzerinde tüketiyor.
İsraf ise konunun bir başka boyutudur. Gelişmiş ülkelerin çoğunda, gıdaların yüzde 50’lere varan oranlarda israf edildiğini biliyoruz. Tarladan, sofraya her aşamada büyük bir israf var” diye konuştu.
-“Tarladan markete giden zincirde gereksiz aracıları devreden
çıkarmalıyız”-
Konuyu ülke ölçeğinde ele aldıklarında, güçlü ekonomik örgütlere sahip olmayan üreticinin, girdi maliyetlerini azaltamadığını, ürününü iyi pazarlayamadığını, sorunlara karşı tek başına mücadele etmeye çalıştığını belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Ürünün az olduğu yıllarda, ürün yetersizliği nedeniyle üreticimiz yeterince para kazanamıyor. Ürünün bol olduğu yıllarda da maliyet bile karşılanamıyor, üreticimiz yine kazanamıyor; hatta bazen ürününü tarlada bırakıyor.
Ziraat Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, Anayasal meslek örgütüyüz. Çiftçilerimizin hak ve menfaatlerini sonuna kadar koruyoruz. Ancak, iktisadi bir kuruluş değiliz. Çiftçimizin, ekonomik olarak da örgütlenmesi bir zorunluluktur. Burada, üretici birliklerinin önemi daha net olarak ortaya çıkıyor. Ekonomik örgütleri güçlü hale getirmek zorundayız. Çiftçimizi desteklemeli, üretim maliyetlerini mutlak surette aşağıya çekmeliyiz. Tarladan markete giden zincirde gereksiz aracıları devreden çıkarmalıyız. Çiftçilerimiz tarafından kurulmuş olan ekonomik örgütler yani kooperatifler, üretici birlikleri, aracıların yerini bir an önce almalıdır. Meyve ve sebzeyi çiftçimiz 1 liraya üretirken, tüketici bunu 5-6 liraya tüketiyorsa, tarımdaki ekonomik örgütlerin güçsüzlüğü bunun tek sebebidir. Yeri gelmişken şuna da özellikle dikkati çekmek isterim ki üreticilerimiz, bazı çevrelerce söylendiği gibi, enflasyonun sorumlusu değildir, tam tersine mağdurudur. Çünkü rakamlar ortadadır.
Çiftçimiz, 2013-2014 sezonunda kuraklık ve don başta olmak üzere, sel, aşırı yağış, dolu, fırtına, hortum gibi, hemen tüm doğal afetlerle mücadele etti. 2014 Ekim ayında başlayan bu üretim sezonunda da doğal afetler çiftçimizin yakasını bırakmadı. Afetlerde tarım sigortaları fevkalade önemli. Tarım sigortalarında kapsam sorunu da var. Kapsamda olmayan risklere karşı çiftçinin koruması bulunmuyor. Üretici bin bir emekle yetiştirdiği ürününü, yaşadığı bir afette kaybedebiliyor. Tarım sigortalarının kapsamının genişletilmesi konusunu Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan ile görüştük. Sigorta kapsamı, zaman içinde genişledi.”
Bayraktar, bu konudaki katkıları nedeniyle Başbakan Yardımcısı Babacan’a da teşekkür etti.
-“Çiftçilerin borçları birkaç yıla yayılarak ertelenmeli”-
Şemsi Bayraktar, afetlerin tekrarı ve büyüklüğü de dikkate alınarak, zarar gören çiftçilerin borçlarının birkaç yıla yayılarak ertelenmesi gerektiğini bildirdi. Yine afetlerden zarar gören çiftçilerin Sosyal Güvenlik Kurumu ve elektrik borçlarının yapılandırılmasını isteyen Bayraktar, şöyle devam etti:
“Bu çiftçilerimize yeni kredi imkanları sağlanmalıdır. Ekonomiye büyük katkısına rağmen çiftçimiz, kalkınmanın nimetlerinden yeterince yararlanamıyor. Sektörde, kişi başına düşen yurt içi gelir miktarı, Türkiye ortalamasının yaklaşık 3’te 1’inde kalıyor. Buna rağmen, tarım sektörü istihdama büyük katkı veriyor. 2014 yılında toplam istihdamın yüzde 21,1’ini tarım sağladı. Tarımda çalışan sayısı 5,5 milyonu buluyor. Her şeye rağmen, tarım, yaz aylarında imalat sanayi ve inşaat sektörünün toplamına yakın istihdam sağlıyor, ülke genelindeki işsizliği 2,1 puan azaltıyor. Diğer bir konu da enflasyondur. Son zamanlarda enflasyonun sorumlusu sanki çiftçimizmiş gibi haberler, demeçler medyada yer alıyor. Gerçekler bu iddialarla bağdaşmıyor. Tarımda üretici fiyatlarındaki artış, 2014 yılında yüzde 6,7 iken gıda ve alkolsüz içeceklerde bu rakam yüzde 12,7’yi buldu. Geçmiş yıllarda da bu yaşanmıştı. İhracata gelince, tarım ürünleri ve gıda ihracatımız, her zaman önemini korudu. 2014 yılında, gıda ve tarım ürünlerinde ihracat, 18 milyar doları aştı. Buna karşın ithalat da arttı ve yılı 12,4 milyar dolarla tamamladı. İthalattaki artışa rağmen, tarım ve gıda, 2014 yılında da 5,6 milyar dolarlık dış ticaret fazlası vererek, ülke ekonomisine büyük katkı sağladı. Bu kadar dış ticaret fazlası veren kaç tane sektör var? Mesela çok övündüğümüz otomotiv sektörü dış ticaret fazlası veriyor mu?
Bulunduğumuz coğrafyada avantajlarımızı ve çevremizdeki ülkelerin gıda üretimi konusunda bizim kadar şanslı olmadıkları hususunu çok iyi değerlendirmeliyiz. Bu çerçevede, dünya tarım ürünleri piyasasında hedeflerimizi büyütmeli ve buna uygun politikalarla çiftçimizi desteklemeliyiz. Üretimimizi artırarak, çiftçimizi destekleyerek 2023’te ihracatımızı 40 milyar dolara çıkarmamız lazım.
Sadece üretimle de yetinmemek, ürettiğinizi ham olarak değil, mamule dönüştürerek, ürüne katma değer katarak satmak gerekiyor. Bunu yapamazsanız tarımın bir ayağı eksik kalır. Katma değer katamazsanız, ne çiftçimiz zenginleşir ne ülke ekonomisi gelişir. Türkiye, bu bölgede daha güçlü bir ülke olmak, daha etkili bir dış politika yürütmek istiyorsa, güçlü bir tarım sektörüne sahip olmalıdır.
-“Çiftçimizin hakkını kimse yemesin”-
Dünyada yaşananlar, komşu ülkelerde sabah akşam gördüklerimiz, hepimizin malumu. Allah bu ülkenin insanlarını açlıkla imtihan etmesin. Sabah, öğle, akşam sofralarımızda yediğimiz, içtiğimiz her şeyi çiftçilerimiz üretiyor. Çiftçimizin hakkını kimse yemesin. Çiftçimiz, vergisini de stopajını da ödüyor. Çiftçimizin bu ülkeye yük olduğunu söyleyenleri Allah çarpar. Bu ülkede, hala çiftçimizin hangi koşullarda, ne kadar fedakarca üretim yaptığını bilmeyenler var. Çiftçimizi küçük gören bazı kesim ve kişiler var. Yapısal sorunlara, yüksek maliyetlere rağmen çiftçimiz üretmeye devam ediyor. Ülke nüfusunu besliyor, istihdam sağlıyor, milyarlarca dolarlık ihracat yapılmasına imkan veriyor. Kimse çiftçimizin fedakarlığını görmezden gelemez. Buna Ziraat Odaları olarak müsaade etmeyiz. Bu fedakarlığa rağmen, karnını doyurduğu insanlar, çiftçimizi küçümsemeye, eleştirmeye devam ederlerse bunun hesabını Allah’a veremezler. Karınlarını doyuran çiftçimize lütfen kimse ihanet içinde olmasın.”
-“Tarımsal işletmeler küçük, araziler çok parçalı”-
Her ne kadar geçen yıl küçülse de tarımda genel olarak bir büyüme görüldüğünü vurgulayan Bayraktar, “Buna bakıp da tarımsal potansiyeli tam olarak kullandığımızı söylememiz de tabii ki mümkün değil. Ülkemizin tarımsal potansiyelini tam olarak kullanmamızın önündeki çözüm bekleyen sorunlarımız içinde, tarımsal işletmelerin küçük, arazilerin çok parçalı olması; sulama, örgütlenme, ambalajlama, depolama, pazarlama, finansman yetersizliği, kırsaldan göç nedeniyle yaşlanan tarım nüfusu gibi yapısal sorunların yanı sıra gübre, mazot, elektrik, tohum gibi girdi fiyatlarının yüksekliği bulunuyor” dedi.
Hepimizin malumu olan bu sorunları her ortam ve her platformda dile getirdiklerini bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Ülkemizde en fazla tüketilen gübrelerin fiyatları, son 4 yılda, yüzde 51 ile yüzde 65 arasında arttı. Çiftçimizin diğer önemli masraf kapısı da motorindir. Motorin fiyatı son 4 yılda yüzde 49 artış gösterdi. Aynı dönemde başta ayçiçeği, mısır, pamuk, buğday fiyatları olmak üzere ürün fiyatlarındaki artış, gübre ve motorin gibi girdilerdeki fiyat artışının altında kalmıştır. Gübre ve mazotta 2003 yılında başlayan desteği olumlu buluyoruz. Ancak, gübre ve mazottaki fiyat yükselişleri de dikkate alınarak desteğin artırılmasını bekliyoruz. Tarımsal sulama abone grubundan elektrik alan üretici, 1 kilovatsaat elektrik enerjisi için yüzde 1 Enerji Fonu, yüzde 2 TRT payı ve yüzde 18 KDV dahil 33,15 kuruş ödemektedir. Birim fiyatın düşürülmesi bakımından; elektrikte uygulanmakta olan yüzde 18 KDV’nin tarımda kullanılan elektrikte yüzde 1’e indirilmesini talep ediyoruz. Çiftçimiz, önemli bir girdi kalemi olan elektrikte TRT’ye yüzde 2 pay ödüyor. Sektörümüz, çok önemli sayılacak bu kadar bir kaynakla da desteklenen TRT’nin, yayınlarında tarıma daha fazla yer ayırması, tarıma ve tarımsal eğitime destek vermesi, hatta sadece tarım programları sunan tematik bir televizyon ve radyo kanalı kurmasını en tabii hakkımız olarak görüyor ve talep ediyoruz. Ancak, sorunlarımızın yanı sıra yıllardır şikayetçi olduğumuz bazı konularda da çözüme ulaştık. Bazı sorunlarımızın çözümünde de aşamalar kaydettik. Sorunlarımızın çözümünde, Başbakanlığınız döneminde, bölge toplantılarımıza bakanlarınızla birlikte iştirak ederek, Oda başkanlarımızı bizzat dinleyerek, talepleri değerlendirerek destek olan zatıalinize bütün çiftçilerimiz adına teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
Ülkemizde yapısal sorunlarımızın en önemlisi olarak değerlendirdiğimiz arazi parçalanmasının önüne geçilmesi için sizden miras hukukunu düzenleyen Arazi Kullanımı ve Toprak Koruma Kanunu çıkarılmasını talep etmiştik.
Yine sizden, et ve süt piyasasını düzenlemek üzere bir müdahale kurumu kurulması talebimiz olmuştu. Sizin talimatınızla, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız gayretli bir çalışması oldu. Arazi Kullanımı ve Toprak Koruma Kanunu çıkarıldı. Et ve Süt Kurumu müdahale kurumu haline dönüştürüldü. Bundan memnuniyet duyuyoruz, size ve emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Bu iki düzenleme, tarımda verimliliğin yakalanması, et ve süt fiyatlarının istikrara kavuşması için hayati öneme haizdir.
Verimli tarım arazilerimizi kaybediyoruz. Son 20 yılda 3 milyon hektar azalan tarım alanlarımız 23,8 milyon hektara gerilemiştir. Bu arazilerin imara açılmasını istemiyoruz. Bu konuda Valilerimizin ve Büyükşehir Belediye Başkanlarımızın dikkatli davranmasını talep ediyoruz.”
-“Tarım desteklerin yüzde 1’e çıkarılması gerekiyor”-
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı olan 2023’te 150 milyar dolarlık hasıla, 40 milyar dolarlık ihracat, artan nüfus ve turisti besleme hedeflerimize ulaşabilmemiz için tarım desteklerinin kanunun öngördüğü şekilde yüzde 1’e çıkarılması gerektiğini belirten Bayraktar, “Bütün zor şartlara rağmen bugünkü üretimi, bugünkü istihdamı, bugünkü ihracatı gerçekleştiren çiftçimiz, desteğin neredeyse iki katına çıkarılmasıyla adeta şahlanacaktır. Bu müjdeyi bekliyor, destek artışını, sadece çiftçimiz ve üreticilerimiz için değil, ülkemiz insanı için de bir zorunluluk olarak görüyoruz” dedi.
-“Çiftçimiz, desteklerden yüzde 4 stopaj kesilmesinden şikayetçi”-
Çiftçinin, desteklerden yüzde 4 oranında stopaj kesilmesinden şikayetçi olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle dedi:
“Bu konuyu zatıalinize de iletmiştik. Sanki çiftçimiz zirai kazanç elde ediyormuş gibi, desteklerde de yüzde 4 oranında kesinti yapılıyor. Biz bunu destek olarak biliyorduk. O zaman adına destek değil, gelir diyelim. Bu, bir babanın, kırtasiye, okul masrafları için çocuğuna verdiği paradan kesinti yapmasına benziyor. Bu yüzde 4’ün kaldırılmasını bekliyoruz. TZOB Genel Başkanı olarak, SGK Yönetim Kurulu’ndaki görevim vesilesiyle, çiftçilerimize ve Ziraat Odalarımıza yönelik çok önemli düzenlemelerin çıkarılmasına katkıda bulunma fırsatım oldu. 6111 sayılı Kanunla sattıkları ürün bedelleri üzerinden 1994 yılından bu yana BAĞ-KUR prim kesintisi yapılan, Ziraat Odası’na da kayıtlı çiftçilerimize geriye yönelik yapılandırma hakkı getirildi. Ancak kadın çiftçilerimiz, 2003 yılından önceki dönemler için aile reisi olmamaları nedeniyle borçlanamadılar. 2012 yılında bu mağduriyet giderildi. Kadın çiftçilerimiz, hak kazandıkları dönem için gecikme cezası ve gecikme zammı da ödemediler. 65 yaş ve üzeri çiftçilerimiz, talep etmeleri halinde, tarım BAĞ-KUR’u primi ödemelerinden muaf olacaklar. Yine çabalarımız sonucu tarım BAĞ-KUR’undan emekli olup da çiftçilik yapmaya devam eden çiftçilerimizin emekli maaşlarından sosyal güvenlik destek primi kesintisi kaldırıldı. Çiftçilerimizin sattıkları ürün bedelleri üzerinden alınan yüzde 5 oranındaki tarım BAĞ-KUR’u prim kesintisi, girişimlerimizle 1 Ocak 2014 tarihinde, sadece borcu olan çiftçilerimize ve borcu oranında yapılmak üzere yüzde 2’ye indirildi. Ayrıca çiftçi muafiyeti kapsamında, diğer bir statüde çalışıyor ise Kurumdan kesinti muafiyet belgesi almaları halinde, sattıkları ürün bedelleri üzerinden tarım BAĞ-KUR’u kesintisi yapılmayacak. Yine, Ziraat Odalarının, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanları bildirmemekten dolayı kesilen idari para cezaları silindi. Taleplerimiz üzerine tarım BAĞ-KUR’lu kadın çiftçilerimize doğum borçlanması imkanı getirildi. Düzenlemeyle 3 çocuğu olan kadın çiftçilerimiz 6 yıla kadar borçlanabilecek. Ayrıca, genel sağlık sigortası ve sigorta prim borçlarına yapılandırma hakkı getirildi. Çiftçilerimizin mağduriyetlerini, Sosyal Güvenlik Kurumu ve ilgili bakanlıkların duyarlı yaklaşımlarıyla önemli ölçüde çözmeyi başarıyoruz.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı olarak, SGK Yönetim Kurulu’ndaki görevim vesilesiyle, çiftçilerimize ve Ziraat Odalarımıza yönelik çok önemli düzenlemelerin çıkarılmasına katkıda bulunma fırsatım oldu.
Görevde bulunduğumuz sürede çalışmalarımız sadece kendi sektörümüzün sorunlarıyla sınırlı kalmadı. Ülkemizin her meselesinde, yaşadığımız her sosyal ve ekonomik sorunda elimizi taşın altına koymaktan asla imtina etmedik. Zatıâlinizin de yakından malumları olduğu üzere başlatılan Anayasa çalışmalarına ben ve Birlik Yönetim Kurulu Üyelerimiz başta olmak üzere bütün camiamızla omuz verdik. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu çalışmaların sonuna kadar destekçisi olacağımızı bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ülkemizin toplam dış ticaretinde olduğu kadar, tarımsal ürünlerde de önemli bir ortağı olan Avrupa Birliği üyelik süreciyle ilgili değerlendirmelerimizi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Avrupa Birliği güçlenmek ve dünyanın en önemli aktörü olmak istiyorsa ancak Türkiye ile bunu gerçekleştirebileceğini unutmamalıdır. Avrupa Birliği’ne her an girecekmiş gibi, kriterleri insanımız için yapmalı, yerine getirmeliyiz. Bu standartlara ulaştıktan sonra Türkiye, Avrupa Birliği üyesi olur ya da olmaz çok önemli değil.”
Bayraktar, gücünü Anayasa, yasalar ve fedakâr çiftçimizden alan Ziraat Odalarımız ve Türkiye Ziraat Odaları Birliğimiz, daha önce olduğu gibi bundan sonra da, yasaların verdiği yetkiler çerçevesinde, dürüst, hukuka saygılı ve şeffaf yönetimi ile çiftçilerimizin gür sesi olmaya devam edeceğini bilirdi.
Bayraktar, 14 Dünya Çiftçiler Günü ile Anneler Gününü de kutladı.
TZOB”un 26. Olağan Genel Kuruluna Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan”ın yanı sıra Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Çiğdem Atabek, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Yıldıray Gençer, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü İrfan Güvendi, Tigem Genel Müdürü Halis Bilden, DOKAP Başkanı Ekrem Yüce, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı müsteşarı Mehmet Taşan, Koop-İş Başkanı Eyüp Alemdar, Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurumu Üyesi Salih Kılıç, 81 ilden gelen Ziraat Odası delege ve başkanları katıldı.
26. Genel Kurul”un ikinci günü programına Başbakan Ahmet Davutoğlu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, STK başkanları ile 81 ilden gelen Ziraat Odası delege ve başkanları katılacak.