Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > Türkiye’nin üç katı tarım alanı gelişmiş ülkelerin eline geçti…

Türkiye’nin üç katı tarım alanı gelişmiş ülkelerin eline geçti…

-Türkiye’nin üç katı tarım alanı gelişmiş ülkelerin eline geçti…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Gelişmiş ülkelerin satın aldığı veya kiraladığı tarım alanlarının toplamı, Türkiye’nin toplam alanının 2,9, tarım alanlarının 9,5 katını geride bıraktı”

-“Türkiye nüfusu, 1990-2015 döneminde yüzde 39,4 artarken, tarım alanlarımız yüzde 14 azaldı”

-“Nüfus 56,5 milyondan 78,7 milyona çıktı; buna karşın tarım alanları 27,9 milyon hektardan 23,9 milyon hektara geriledi”

-“Kişi başına düşen tarım alanımız 1990-2015 döneminde 4,9 dekardan, 3 dekara indi. Bu rakam 1960’da 8,4 dekardı”

-“Unutmayalım, tarım alanlarımız sadece ülke nüfusunu beslemiyor. Suriye ve Irak’tan gelen 3 milyon sığınmacı, yine sayıları 1-2 milyonu geçen yabancılar ve 41 milyon turist de bu toprakların üzerinde çiftçilerimiz tarafından üretilen ürünlerle karnını doyuruyor”

-“Ayrıca, milyonlarca ton tarım ürününü de ihraç ediyoruz”

-“Gıda güvencemiz sürsün istiyorsak, tarım alanlarımızı gözümüz gibi korumalıyız. Artık kaybedecek bir karış bile tarım alanımız yok”

-“Toprak Koruma Kurulları’nda Ziraat Odalarının temsilcisinin olması hayati bir konudur. Toprağın sahibi o kurullarda olursa toprak korunur”

-“Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 184 büyük ovayı tarımsal SİT alanı olarak ilan etmesi çok önemli olacak. Hatta sadece büyük ovalar değil, ülkemizin tüm ovaları tarımsal SİT alanı kapsamına alınmalıdır”

-“Biz tarım alanlarımızı koruyamazken, gelişmiş ülkeler hızla başka ülkelerden tarım alanı kiralıyor, satın alıyor. Afrika başta olmak üzere çeşitli ülkelerin 227 milyon hektarlık tarım alanı zengin ülkelerin eline geçmiş durumda”

-“Tarım alanı kiralama veya satın almada İngiltere, ABD ve Çin başı çekiyor”

 

Ankara -10.07.2016 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, dünyada tam bir tarım alanı istilası olduğunu, tarım alanlarının kapış kapış gelişmiş ülkelerin kontrolüne geçtiğini bildirerek, “Gelişmiş ülkelerin satın aldığı veya kiraladığı tarım alanlarının toplamı, Türkiye’nin toplam alanının 2,9, tarım alanlarının 9,5 katını geride bıraktı” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye nüfusunun 1990-2015 döneminde yüzde 39,4 artarken, tarım alanlarının yüzde 14 azaldığını, 1990’da 56 milyon 473 bin 35 olan nüfusun 2015 yılında 78 milyon 741 bin 53’e yükseldiğini, buna karşın tarım alanlarının aynı dönemde 27 milyon 856 bin hektardan 23 milyon 949 bin hektara gerilediğini belirtti. Verilerin Türkiye’nin tarım alanlarını korumakta başarılı olmadığını gösterdiğini vurgulayan Bayraktar, kişi başına düşen tarım alanının 1990-2015 döneminde, 4,93 dekardan, 3,04 dekara inmesinin, hatta bu rakamın 1960’da 8,38 dekar olduğu da tespit edildiğinde olayın vahametinin daha fazla görüldüğüne dikkati çektiği.

 

-“Tarım alanlarımız sadece ülke nüfusunu beslemiyor”-

 

“Unutmayalım, tarım alanlarımız sadece ülke nüfusunu beslemiyor” diyen Bayraktar, şunları kaydetti:

“Suriye ve Irak’tan gelen 3 milyon sığınmacı, yine sayıları 1-2 milyonu geçen yabancılar ve 41 milyon turist de bu toprakların üzerinde çiftçilerimiz tarafından üretilen ürünlerle karnını doyuruyor. Aslında bunlar da dahil edildiğinde çiftçimiz 85 milyonluk bir nüfusu besliyor. Ayrıca, milyonlarca ton gıda ve tarım ürününü de ihraç ediyoruz. Karşılığında 17-18 milyar dolarlık bir döviz geliri elde ediyoruz. Tarımın ülke milli gelirine katkısı 55-56 milyar doları buluyor. Bunların hepsinin sürekliliği tarım alanlarımızı korumamıza bağlıdır. Gıda güvencemiz sürsün istiyorsak, tarım alanlarımızı gözümüz gibi korumalıyız. Artık kaybedecek bir karış bile tarım alanımız yok.

Gıda için toprak olmazsa olmazdır. Alternatif marjinal tarım arazileri mevcutken verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak büyük savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin verilmemelidir. Bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, konut alanları kurulmamalıdır. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazileri heba edilmemelidir. Ülkede tarıma elverişli olmayan çok geniş alanlar varken, meyve ağaçları, zeytinlikleri kesip, yazlıklar inşa etmek kabul edilebilir bir durum değildir.

Türkiye ne su zengini ne de toprak zenginidir. Ülkemizde, işlenen tarım alanları içinde, hiçbir sorunu bulunmayan ve her türlü tarım yapılabilen, birinci sınıf tarım arazisinin payı sadece yüzde 6’dır. Gıda güvencemiz için bu alanları hassasiyetle korumak zorundayız. Bunun başka bir çaresi yoktur. Toprak Koruma Kurulları’nda Ziraat Odalarının temsilcisinin olması hayati bir konudur. Toprağın sahibi o kurullarda olursa toprak korunur. Tarım alanlarını korumak belediyelerin ve valiliklerin en önemli konularından biri olduğu unutulmamalıdır.

Koruyamazsak, tarımda dışa bağımlı hale geliriz, ihracat bir yana 40-50 milyar dolarlık ithalat yapsak bile ihtiyacımızı karşılayamayız.”

Bayraktar,  Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 184 büyük ovayı tarımsal SİT alanı olarak ilan etmesinin çok önemli olacağını bildirerek, “hatta sadece büyük ovalar değil, ülkemizin tüm ovaları tarımsal SİT alanı kapsamına alınmalıdır. Tarımsal üretimin çok büyük bölümünün ovalarda yapıldığı unutulmamalıdır” dedi.

 

-1949’dan 2015’e tarım alanları-

 

1949 yılında 15 milyon 272 bin hektar olan tarım alanlarının, 1960 yılında 23 milyon 266 bin hektara, 1970 yılında 27 milyon 339 bin hektara, 1979’da 28 milyon 625 hektarla en yüksek seviyeye çıktığı bilgisini veren Bayraktar, “1980’de 28 milyon 175 bin, 1990’da 27 milyon 856 bin, 2000’de 26 milyon 379 bin, 2010’da 24 milyon 394 bin hektar olan tarım alanları 2015 yılında 23 milyon 949 bin hektara indi. 1990-2015 döneminde kaybedilen tarım alanlarının toplamı 3 milyon 907 bin hektar. 1979’a göre alırsak 4 milyon 676 bin hektara çıkıyor. Hollanda, Danimarka ve İsviçre’nin her birinin yüzölçümünden büyük bir tarım alanını kaybettik. 127 milyon nüfuslu Japonya’nın 5,6 milyon hektar tarım alanı bulunduğunu göz önüne aldığımızda kaybettiğimiz tarım alanlarının değerini daha iyi anlarız” dedi.

 

-Tarım alanlarının 4,1 milyon hektarı da nadasa bırakılıyor-

 

Hala mevcut tarım alanlarının da tamamının etkin olarak kullanılamadığını, 4 milyon 114 bin hektar tarım alanının sulama yatırımları tamamlanmadığı için nadasa bırakılmak zorunda kalındığına, bunun da büyük bir ekonomik kayıp olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ülkemizde sulama yatırımlarının tamamlanamaması, işletme ölçeklerinin küçük olması gibi çeşitli nedenlerle de tarım arazileri boş kalabilmektedir. Ülkemizde 8,5 milyon hektar teknik ve ekonomik olarak sulayabileceğimiz tarım alanlarımız 2,27 milyon hektarı, halen sulama altyapısı tamamlanmadığı için sulanamamaktadır. Mevcut sulama alanlarının önemli bir bölümünde de basınçlı sulama altyapısı bulunmamaktadır. Özellikle üretim açığımız olan pamuk, yağlı tohumlar gibi bitkisel ürünlerin sulu tarım yoluyla üretilebildiği göz önüne alındığında sulama yatırımları hızlandırılmasının tarıma ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

Sulamanın önemi tartışılamaz. Devlet Su İşleri tarafından işletmeye açılan sulamalarda üretim değerinin sulamadan önceki döneme göre 5 kat arttığı belirlenmiştir. Sulama yatırımları en kısa sürede tamamlanmalıdır. Bu alana yapılacak yatırımın, çok kısa sürede geri döneceği unutulmamalıdır.

Ayrıca ülkemizde toplulaştırma yapılabilecek 14 milyon hektar alanın 5 milyon hektarında toplulaştırma yapılmıştır. Kalan 9 milyon hektar alanda da toplulaştırma çalışmaları hızlandırılmalı ve tamamlanmalıdır.

Bu gibi yapısal sorunların çözümlenmesi ile ülkemizde üretim açığı olan ürünlerin daha fazla ekiminin yapılacağı muhakkaktır.”

 

-Zengin ülkeler arazi peşinde-

 

Dünyada tarım alanlarının değerinin gelişmiş ülkeler tarafından iyi bilindiğini, sanayileşmiş olan bu ülkelerin tarımı da ihmal etmediğini ve tarımda en ileri ülkeler içinde yer aldıklarını vurgulayan Bayraktar, sayıları sürekli artsa da Dünya Ticaret Örgütü’nün raporuna göre, 41 ülkenin başka ülkelerde toprak kiraladığını veya satın aldığını, 62 ülkenin ise topraklarını ikinci bir ülkeye kiraya verdiğini veya sattığını bildirdi.

İngiltere’nin Afrika’da kiraladığı veya satın aldığı tarım alanların toplamının İsrail’in 2,5 katına yaklaştığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi.

“Tarım alanı kiralama veya satın almada İngiltere, ABD ve Çin başı çekiyor. Bu ülkeleri, Almanya, Hindistan, Suudi Arabistan, Singapur, Hollanda, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Malezya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Ürdün izliyor. Geniş tarım alanları kiralayan ülkeler içinde Türkiye ve Mısır da var. Bu ülkeler her yıl on milyarlarca dolar para harcayarak tarım alanları kiralıyor.

Topraklarını kiralayan veya satan ülkeler içinde de ilk sıraları Kongo Cumhuriyeti, Endonezya, Filipinler, Sudan, Etiyopya, Brezilya, Madagaskar, Mozambik, Tanzanya, Gabon, Kenya, Kamboçya, Nijerya, Rusya, Ukrayna alıyor. Geniş tarım alanlarını kiralayan veya satan ülkeler içinde Uganda, Liberya, Gabon gibi Afrika ülkeleri, Pakistan, Tacikistan gibi Asya ülkeleri de var. Kongo Cumhuriyeti yüzölçümünün dörtte birinden fazlasını kiralamış veya satmış durumda. Bu ülkenin kiraladığı tarım alanlarının büyüklüğü bizim tarım alanlarımızın üçte birini geçti. Ukrayna, tek anlaşmayla Çin’e toplam yüzölçümünün yüzde 5’i olan 3 milyon hektar tarım alanını 50 yıllığına kiraladı. Bu alan Belçika büyüklüğünde bir alan…

Biz tarım alanlarımızı koruyamazken, gelişmiş ülkeler hızla başka ülkelerden tarım alanı kiralıyor, satın alıyor. Afrika başta olmak üzere çeşitli ülkelerin 227 milyon hektarlık tarım alanı zengin ülkelerin eline geçmiş durumda.”

Bayraktar, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün de (TİGEM) Sudan’da 780 bin hektar arazi kiraladığını, ön sözleşme imzaladığını da hatırlattı.