-Toprak
için el ele vermeliyiz...
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Geleceğimiz tarım arazilerimizi, ormanlarımızı, sulak alanlarımızı korumamıza bağlı”
-“Her yıl farklı ülkelerde kutlanmakta olan Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü etkinliklerinin bu sene ülkemizde kutlanması gurur vericidir”
-“Çölleşme ve kuraklık, dünya kara alanlarının dörtte birini, 168 ülkeyi ve 1,5 milyar insanı doğrudan etkiliyor”
-“Çölleşme/arazi tahribatı ve kuraklık sebebiyle
dünyada her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi bozulmakta, 5,6 milyon hektar
orman arazisi azalmaktadır”
-“Ülkemiz Çölleşme Risk Haritasına göre, topraklarımızın yüzde 19’u yüksek risk altında”
-“Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık ve Urfa-Ceylanpınar çok yüksek risk taşıyan bölgeler olarak görülürken, Tuz Gölü havzası,
Ereğli-Karaman bölgesi, Şanlıurfa-Ceylanpınar-Mardin-Batman hattıyla Eskişehir çevresi orta ve yüksek risk grubunu oluşturmaktadır”
Ankara – 15.06.2019 – Türkiye Ziraat Odaları
Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, herkesin toprağın önemini
kavraması gerektiğini bildirerek, “toprak için el ele vermeliyiz. Geleceğimizin
tarım arazilerimizi, ormanlarımızı, sulak alanlarımızı korumamıza bağlı
olduğunu unutmamalıyız” dedi.
Bayraktar, 16 Haziran Toprak Bayramı ve 17
Haziran Dünya Çölleşme Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, toprakların
korunması ve tarımın geleceğinin, doğal yapının durumuyla doğrudan ilişkili
olduğunu belirtti. Erozyon, tuzluluk ve
çoraklaşma ile tarım arazilerinin yanlış ve amaç dışı kullanımının ülkemiz
topraklarının en önemli sorunu olduğunu bildiren
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Nüfus artışına bağlı
olarak bütün dünyada topraklar üzerindeki baskı her yıl biraz daha
yoğunlaşmaktadır. Tüm dünya ülkelerinin ortak sorunu olan, iklim değişimleri
ve insan etkileri de dâhil olmak üzere çeşitli etmenlerin sonucunda oluşan çölleşme ile kuraklığa karşı ortak bir
mücadele geliştirmek için Birleşmiş Milletler tarafından Çölleşme ile
Mücadele Sözleşmesi 17 Haziran 1994 tarihinde kabul edilmiştir. Ülkemiz ise bu
sözleşmeyi 1998 yılında kabul etmiştir. Her yıl farklı ülkelerde kutlanmakta
olan Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü etkinliklerinin bu sene ülkemizde
kutlanması gurur vericidir.
Birleşmiş Milletler
Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) Sekreteryası bu yıl Dünya Çölleşmeyle
Mücadele Günü’nün ana temasını ‘Toprak İçin Elele’ olarak belirlemiştir. Bu
temadan da hareketle, hep birlikte el ele topraklarımıza sahip çıkmalıyız.”
-168 ülkede 1,5 milyar insan etkileniyor-
Dünyada çölleşme ve kuraklığın kara
alanlarının dörtte birini, 168 ülkeyi ve 1,5 milyar insanı doğrudan etkilediğine
dikkati çeken Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Bu nüfusun 250 milyon kadarı ciddi risk
altında iken yaklaşık 10 milyon kadarı çölleşme/arazi tahribatı ve kuraklık
nedeniyle göç etmek durumunda kalmıştır. Çölleşme/arazi tahribatı ve kuraklık
sebebiyle dünyada her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi bozulmakta, 5,6 milyon
hektar orman arazisi azalmaktadır.
Ülkemiz ‘Çölleşme Risk Haritası’na göre de
topraklarımızın yaklaşık olarak yüzde 20’si zayıf, yüzde 52’si orta ve yüzde 19’u
yüksek risk grubunda bulunmaktadır. Türkiye'de Konya gibi kurak ve mikro klima
özelliği gösteren bölgelerimiz bulunmakta ve bu alanlar çölleşme açısından
sıcak noktalarımızı oluşturmaktadır. Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık ve
Urfa-Ceylanpınar çok yüksek risk taşıyan bölgeler olarak görülürken, Tuz Gölü
havzası, Ereğli-Karaman bölgesi, Urfa-Ceylanpınar-Mardin-Batman hattıyla
Eskişehir çevresi orta ve yüksek risk grubunu oluşturmaktadır. Yeşilin, yağışın
ve nemin bol olduğu Karadeniz bölgesi ise en düşük risk sınıfında yer
almaktadır.”
Bayraktar, topoğrafyanın çok engebeli
olması, farklı iklim özelliği yanında, bitki örtüsünün tahrip edilmesi ve
yetersizliği, tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı, yanlış tarım
uygulamaları, meraların aşırı ve düzensiz kullanımı, bilinçsiz ve aşırı
sulama, toprak kirlenmesi ve vahşi
madencilik faaliyetlerinin çölleşmeyi hızlandırdığını belirtti.
-“Çölleşme
ve erozyonla mücadelede ormanlar büyük öneme haiz”-
Çölleşme ve erozyonla mücadelede ormanların
korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesi çalışmalarının önem arz ettiğini
vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ormancılık faaliyetlerinin planlanmasında
ve uygulanmasında erozyon riski dikkate alınarak toprağı koruyucu tedbirler
uygulanmalı, ormancılık dışı faaliyetler için tahsis edilen alanlarda erozyon
ve toprağın korunması açısından etkin bir denetim yapılmalıdır. Toprak
kayıplarında heyelan ve erozyon gibi doğal süreçlerin önemli bir rolü vardır.
Ancak; sürdürülebilir olmayan arazi kullanımı, uygunsuz tarımsal faaliyetler ve
toprağın organik maddelerine zarar veren hasat, anız yakılması gibi insan
faaliyetleri, doğal döngüye kıyasla toprakta biyolojik çeşitliliğin kaybı için
çok daha büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye çölleşme, su erozyonu,
rüzgâr erozyonu, heyelan ve çığ risk haritaları yapılmalıdır. Tarım
arazilerinde toplulaştırma çalışmaları yapılırken, rüzgâr erozyonu görülen
alanlarda, rüzgâr perdesi, yeşil kuşak ve rekreasyon maksatlı ağaçlandırma
çalışmaları yapılacak alanlar planlanmalıdır.
Toprakların çoraklaşmasını ve verimliliğin azalmasını
önlemek maksadıyla atık sular ve tarımdan dönen drenaj suları, uygun arıtım
sağlanmadan tarımda kullanılmamalıdır. Gübre ve pestisit kullanımlarının mutlak
surette toprak ve bitki analiz sonuçlarına dayandırılması için gerekli önlemler
alınmalıdır.”
Bayraktar, her geçen yıl
artarak devam eden arazi bozunumunu önlemek ve toprağı korumak için küresel
boyutta önlemler alınması gerektiğine de dikkati çekti.