-Soyada ithalatı azaltmanın yolu daha
fazla üretimden geçiyor…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Soya ve ürünleri ithalatımız 10 ayda 1 milyar doları aştı. Ne yapıp edip soya üretimine ağırlık vermeliyiz. Her yıl soya ithalatı için milyar dolarları harcayamayız”
-“Soya fasulyesi, olağanüstü özellikleriyle sağlıklı beslenmedeki önemi dolayısıyla gıda sektörünün yanı sıra tutkal, mürekkep, sabun, benzin, böcek ilacı, alkol, plastik ve lastik gibi 400'ün üzerinde endüstriyel ürünün üretiminde de kullanılıyor”
-“Yağı alındıktan sonra geriye kalan küspe bol miktarda protein içerdiğinden, iyi bir hayvan yemi olarak özellikle kanatlı yem rasyonlarında yüksek oranda yer alıyor”
-“Dünya üretimi 350 milyon tonu aşan böyle bir üründe Türkiye’nin üretimi 140 bin tonda, dünya payı da binde 0,4’de kalmamalıdır”
-“Bu yılın Ocak-Ekim döneminde ithalat soyada 1 milyon 906 bin tonu, soya küspesi ithalatı 651 bin tonu bulmuştur”
Ankara – 24.12.2017
– Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu ülkenin
daha fazla soya üretmekten başka çaresinin olmadığını bildirerek, “soyada
ithalatı azaltmanın yolu daha fazla üretimden geçiyor. Soya ve ürünleri
ithalatımız 10 ayda 1 milyar doları aştı. Ne yapıp edip soya üretimine ağırlık
vermeliyiz. Her yıl soya ithalatı için milyar dolarları harcayamayız” dedi.
Bayraktar,
yaptığı açıklamada, soya
fasulyesinin, olağanüstü özellikleriyle sağlıklı beslenmedeki önemi dolayısıyla gıda sektörünün yanı sıra tutkal, mürekkep, sabun,
benzin, böcek ilacı, alkol, plastik ve lastik gibi 400'ün üzerinde endüstriyel
ürünün üretiminde de kullanıldığını, yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi
bol miktarda protein içerdiğinden, iyi bir hayvan yemi olarak özellikle kanatlı
yem rasyonlarında yüksek oranda yer aldığını
belirtti.
Dünya üretimi
350 milyon tonu aşan böyle bir üründe Türkiye’nin üretiminin 140 bin tonda,
dünya payının da binde 0,4’de kalmaması gerektiğini vurgulayan Bayraktar,
şunları kaydetti:
“350 milyon
tonu aşan dünya soya üretiminin yüzde 86’sını ABD, Brezilya, Arjantin ve
Çin’den oluşan 4 ülke gerçekleştiriyor. Türkiye’nin soya fasulyesi üretimi bu
yıl 140 bin ton dolaylarında kalacak. Bu, tüketimimiz göz önüne alındığında
fevkalade yetersiz kalmaktadır. 1990 yılında 162 bin ton olan soya üretimi,
2005 yılında 29 bin tona kadar indi.
2013 yılında 180 bin tona kadar yükselen üretim,
2016 yılında 165 bin ton olarak gerçekleşti.
2016 yılında toplam 17 ilimizde üretimi yapılan
soyada ilk sırayı yüzde 61 ile Adana almaktadır.
Adana’yı, üretimde Mersin, Samsun, Osmaniye, Kahramanmaraş takip etmektedir. Bu
5 ilin soya üretiminden aldığı pay yüzde 97,4’ü bulmaktadır.”
-“İhtiyacın
yüzde 93’ü ithalatla karşılanıyor”-
Türkiye’nin soya üretiminin, ihtiyacı
karşılayamadığını, her yıl milyar dolarlık ithalat yapıldığına dikkati çeken
Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Soya üretiminin artırılması için uzun
yıllar çalışmalar yapılsa da üretim artışı sağlanamamıştır. Bundan dolayı
ithalat yapılmaktadır. 2016’da ülke ihtiyacının yüzde 93’ü ithalatla
karşılanmıştır. 2016’da 2 milyon 175 bin ton soya ve 664 bin ton da soya
küspesi ithalatı yapılmıştır. Bu yılın Ocak-Ekim döneminde ithalat soyada 1
milyon 906 bin tonu, soya küspesi ithalatı 651 bin tonu bulmuştur. Geçen yıl
soya ve ürünlerine ödenen döviz 12 aylık dönemde 1 milyar 140 dolarken, bu
yılın Ocak-Ekim döneminde, 10 ayda 1 milyar 15 milyon dolara ulaşmıştır.
Buna karşın ülkemiz, bu yılın 10 aylık
döneminde, 81,5 bin ton soya, 50 bin ton soya yağı, 35 bin ton soya küspesi ihracatı
yapmıştır.”
-Soya
fasulyesinde gümrük vergisi alınmıyor-
Soya fasulyesinde gümrük vergisi
alınmadığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“2017 yılı gümrük vergi oranları soya
fasulyesinde yüzde 0, soya yağında yüzde 31,2, soya küspesinde yüzde 5 olarak
tespit edilmiştir. Soya fasulyesi alıcılarının ithal ürüne alışkın olmaları
nedeniyle, dünya fiyatlarının düşük gerçekleştiği yıllarda üreticiler ürünü
pazarlayacak yer bulmakta zorlanmaktadır. Bu durum da üreticilerin daha kolay
pazarlayacağı pamuk, mısır, buğday, yer fıstığı gibi ürünleri tercih etmelerine
neden olmaktadır.
Ülkemizin dışa bağımlı soya üretimiyle
hayvancılığa rekabetçi bir yapı kazandırması mümkün değildir.
Üretici
için alım garantisi çok önemlidir. Soya alımı yapan tarım satış
kooperatiflerinin etkin çalışabilmesi için finans kaynakları oluşturulmalıdır.
Ekonomik
kayıplara neden olan depolama koşulları iyileştirilmelidir.
Soyaya
verilen kilogramda 60 kuruş olan prim tutarı artırılmalıdır.
Soya ve ürünleri ithalatında uygulanan gümrük vergi oranlarının düşük
kalması nedeniyle üreticimiz dış piyasa fiyatlarıyla rekabet edememektedir. Özellikle
üreticinin ürün pazarlama döneminde (hasat ve sonrası) ithalat engellenmelidir.
Üreticinin
soya üretimi yapması için alternatif
ürüne göre soyadan daha fazla kazanması sağlanmalıdır.
Üreticilerimizi
verimli bir şekilde üretim yapabilmeleri için girdi maliyetleri düşürülmelidir.
Soya gibi yağlı tohumlu bitkilerde münavebe durumu
gözden geçirilmeli,
ekim alanları artırılmalıdır.
Girdilerin
verimli bir şekilde kullanımı için üretici eğitimine önem verilmeli, tarımda teknoloji yaygınlaştırılmalıdır.
Sulu tarım yapılan yörelerde teşvikle
soya ekim alanları artırılmalıdır. Sulamaya yönelik teşvikler artırılmalı ve bu
tür uygulamalar desteklenmeli, sulamada kullanılan elektrik fiyatları makul bir
seviyeye çekilmelidir.
Soya tohumluk
üretimi son yıllarda artmış olsa, halen tohumluk ithalatı fazladır. Üretim
artışına paralel olarak tohumluk üretimi de artırılmalıdır. Tohumlarda yabancı
ot, hastalık ve zararlılara dayanıklı
çeşitlerin geliştirilmesine ağırlık verilmelidir.
GAP bölgesinde, soya üretiminin artırılması
için bölgede soya üretimi planlı bir şekilde teşvik edilmelidir.