-Narenciyede hasat zamanı…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Narenciyede 4,3 milyon tonluk üretimin 1,7 milyon tonu, 880 milyon dolarlık döviz karşılığında ihraç ediliyor”
-“Üretimin korunması ihracata bağlıdır. İhracatın devam için ihracat iadeleri zamanında, sezon başında ve yeterli miktarda verilmeli, peşin olarak ödenmelidir”
-“Maliyetler düşürülmeli, ilaçlama, depolama, ambalajlama, nakliye gibi unsurlara da destek verilmelidir”
Ankara – 25.10.2017– Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar, hasadı yapılan narenciye ile ilgili olarak, “narenciyede 4,3
milyon tonluk üretimin 1,7 milyon tonu, 880 milyon dolarlık döviz karşılığında
ihraç ediliyor. Üretimin korunması ihracata bağlıdır. İhracatın devam için
ihracat iadeleri zamanında, sezon başında ve yeterli miktarda verilmeli, peşin
olarak ödenmelidir” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, portakal, mandalina, limon, greyfurt ve
turunç gibi türlerden oluşan narenciye grubunda Türkiye’nin 4,3 milyon tonluk
üretimi ve dünya üretimindeki yüzde 2,7 payıyla ve Çin, Brezilya, Hindistan,
ABD, Meksika, İspanya, Mısır’ın ardından 8’nci sırada yer aldığını belirtti.
Şemsi Bayraktar, narenciyenin yüzde 26,6’sının Adana, yüzde 24,5’inin Mersin,
yüzde 21,1’inin Hatay, yüzde 13,9’unun Antalya, yüzde 7,4’ünün Muğla, yüzde 3,3’ünün
İzmir, yüzde 2’sinin Aydın’da üretildiği bilgisini verdi.
Narenciyenin taze tüketiminin yanı sıra meyve suyu, konsantre, reçel,
marmelat olarak çeşitli ürünlere işlenebildiği gibi kabuklarından da esans elde
edilebildiğine dikkati çeken Bayraktar, “narenciye içerdiği organik asitler ve
vitaminler (C ve B) bakımından zengin bir besindir. Özellikle kışa girmeye
hazırlandığımız bu dönemlerde vücut direncinin artırılmasında büyük rol
oynamaktadır” dedi.
-“Narenciye üretimi 2007-2016
döneminde yüzde 43,6 arttı”-
2007-2016 döneminde narenciye üretiminin yüzde 43,6 arttığını bildiren
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Narenciye üretimimiz, tüketimimizin yüzde 63,6 üzerindedir. 4,3 milyon
tonluk üretimin 1,7 milyon tonunu ihraç ediyor ve 880 milyon dolarlık döviz
geliri elde ediyoruz. 3,6 milyon tonluk yaş meyve sebze ihracatımızın yüzde
46,8’i narenciyeden oluşuyor. Narenciye ihracatımızın yüzde 29’u Rusya, yüzde
25’i Irak, yüzde 11’i Ukrayna, yüzde 6’sı Suudi Arabistan, yüzde 4’ü Romanya’ya
yapılmaktadır. İhracatımızın dörtte üçünün 5 ülkeye yapılması, Rusya ve Irak’ın
ihracatın yüzde 54’ünü karşılaması önemli bir sorundur. Belli pazarlara bağlı
ihracatın riskli olduğu açıktır. Nitekim, Rusya’nın 2016 yılı Ocak ayından
itibaren portakal ve mandalinaya koyduğu ambargo, pazar çeşitlemesinin ne denli
önemli olduğunu göstermiştir.
-“Üretimin yaklaşık yüzde 40’ı
ihracata gidiyor”-
Narenciyede üretimin yaklaşık yüzde 40’ı ihracata gitmektedir. Üretimin
korunması ihracata bağlıdır. İhracatın devam için ihracat iadeleri zamanında,
yeterli miktarda verilmelidir. İhracat iadeleri doğrudan üreticilerimize
verilmemekle birlikte, piyasaya etkileri bakımından üreticilerimiz için oldukça
önemlidir. Narenciye ihracatında verilen teşvik primleri olan ihracat iadeleri,
ülkemizin ihracatta diğer ülkelerle rekabet edebilmesi, iç piyasada fiyat
istikrarının sağlanması, üreticinin hak ettiği geliri elde edebilmesi
bakımından hayatidir. İhracat iadelerinin amacına ulaşabilmesi, ihracatçının
önünü görebilmesi ve ihracatın gelişmesi için zamanında verilmesinin yanında,
yeterli miktarda verilmesi de büyük önem taşımaktadır. Sektörün önünü
görebilmesi bakımından ihracat iadeleri sezon başında açıklanmalıdır. Ödemeler
de peşin olarak yapılmalıdır.”
-Yapılması gerekenler-
Bayraktar, üreticilerin narenciye üretiminden gereği gibi istifade
edilebilmesi ve sektörün daha da ileriye gitmesi bakımından yapılması
gerekenleri de şöyle sıraladı:
“İhracat iadeleri zamanında, sezon başında ve yeterli miktarda
verilmeli, peşin olarak ödenmelidir.
Tanıtım faaliyetleriyle iç tüketim artırılmalıdır.
Dış pazarda rekabet gücümüzün artırılması ve üreticilerimizin rekabet
edebilmesi için maliyetler düşürülmelidir.
Desteklenen gübre, mazot gibi üretim girdilerinin yanı sıra, ilaçlama, depolama,
ambalajlama, nakliye gibi unsurlara da destek verilmelidir.
Marka oluşturulmalı, yeni pazarlar bulunarak ihracat artırılmalıdır.
Üretimden pazarlamaya kadar olan bütün
aşamalarda eğitim ve yayım faaliyetlerine ağırlık verilmelidir.
Araştırma ve geliştirme faaliyetlerine
ağırlık verilerek pazar talebine uygun çeşitler geliştirilmeli, yapılan çalışmalara devam edilmelidir.
Ürün ve kalite kaybı olmaksızın daha uzun
sürede ürün arzının sağlanması, üreticinin kayba uğramaması bakımından
depolamaya özel önem verilmeli, soğuk hava
depoları artırılmalıdır.
Üreticilerimizin pazarlama problemlerinin
çözümü bakımından, üretici birlikleri finansman bakımından güçlendirilerek daha
aktif hale gelmeleri sağlanmalıdır.
Bu üretim dalından menfaat elde eden tüm taraflar arasında işbirliği ve
koordinasyona önem verilmelidir.”