-Kuraklığın önlemi su tasarrufu
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Su zengini bir ülke değiliz. Bir damla suyu bile boşa
harcamamalıyız”
-“Bu sene yaşanılan kuraklık, olası risklere karşı ne kadar zayıf kaldığımızı göz önüne serdi ve böyle bir ortamda su kaynaklarının önemi daha iyi anlaşıldı”
-“Sakarya nehrinin Polatlı’dan geçen kısmında kuruma meydana geldi. Su debisi Kızılırmak’ın bazı bölgelerinde altıda bire, Meriç nehrinde üçte bire kadar indi, Sapanca
Gölü’nde su seviyesi çok düştü”
-“İstanbul’a su sağlayan barajlarda su seviyesi son 9-10 yılın en düşük seviyesine geriledi. İzmir ve Manisa’daki barajlarda da sorun var”
-“GAP, KOP gibi büyük sulama projelerini bir an önce tamamlamak, kurak toprakları suyla buluşturmak zorundayız”
-“Kuraklık nedeniyle içme suyu sıkıntısı bile çekiyoruz. Bu durumda tarımda su tasarrufunu en iyi şekilde sağlayan basınçlı sulama sistemlerine geçmeli, suyun kıt olduğu yerlerde duruma göre ürün desenini değiştirmeliyiz”
-“Sulama altyapısı büyük kaynak gerektiriyor ama harcanan paranın da kısa zamanda geri dönmesini sağlıyor”
-“Su israfının önüne geçmek amacıyla eski ve atıl durumda olan sulama kanallarının yenilenmesi ve sulanamayan arazilerimizin sulamaya açılması gerekir”
-“Kurak şartlara uyumlu çeşitlerin ve su tasarrufuna yönelik tekniklerin geliştirilmesi sağlanmalı ve kuraklığa dayanıklı tohum kullanımı konusunda çiftçi eğitim ve yayım çalışmaları hızlandırılmalı”
Ankara – 20.07.2014 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklığın önleminin su tasarrufu olduğunu bildirerek, “su zengini bir ülke değiliz. Bir damla suyu bile boşa harcamamalıyız” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, bu sene yaşanılan kuraklığın, olası risklere karşı ne kadar zayıf kaldığımızı göz önüne koyduğunu ve böyle bir ortamda su kaynaklarının öneminin daha iyi anlaşıldığını belirtti. Şemsi Bayraktar, Sakarya nehrinin Polatlı’dan geçen kısmında kuruma meydana geldiğini, su debisinin Kızılırmak’ın bazı bölgelerinde altıda bire, Meriç nehrinde üçte bire kadar indiğini, Sapanca Gölü’nde su seviyesinin çok düştüğünü, çoğu ırmağın debisinde düşüş görüldüğünü, göl ve barajlardaki su seviyelerinin de gerilediğini vurguladı.
İçme suyu kaynaklarında da sıkıntı yaşandığını, İstanbul’a su sağlayan barajlarda su seviyesinin son 9-10 yılın en düşük seviyesine gerilediğini, İzmir ve Manisa’daki barajlarda da sorun bulunduğunu bildiren Bayraktar, başta İç Anadolu olmak üzere kırsalda içme suyu sıkıntısı çekildiğini belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, şunları kaydetti:
“Sakarya nehrinin Polatlı'dan geçen kısmında meydana gelen kurumanın sebebi, yağışların az olması nedeniyle Sakarya nehrinde su seviyesinin düşmesidir. Sakarya bölgesinde bulunan sulama birlikleri, bölgelerindeki tarımsal sulama ihtiyacını karşılamak için suyu tutmaktadırlar ve dolayısıyla Polatlı ilçesine Sakarya nehrinden gelen su iletilememektedir.
Polatlı Ziraat Odamız, genellikle kuru soğan, şeker pancarı, ayçiçeği ve bostan ekili alanlarda sulama yapılamadığı ve bu durumdan yaklaşık 7-8 köyün etkilendiği belirtmektedir. Ayrıca Devlet Su İşleri’nin (DSİ) içme suyu olarak kullanılan Porsuk Çayı’ndan, su seviyesi yetersizliği gerekçesiyle bölgeye su vermediği görülmektedir.
Bölgedeki sulama sorunun kısa vade de çözümü için Sakarya nehri üzerindeki sulama birliklerinin suyu açmaları ve DSİ’nin Porsuk Çayı’ndan suyu üreticiye tahsis etmesi gerekmektedir.
Bölgedeki su sorununun kalıcı olarak çözümü ise Proje halinde olan Gök Pınar Barajı’nın bir an önce tamamlanmasıyla sağlanacaktır.”
-2013 Ekim ayından bu yana kuraklık var-
Bayraktar, bu üretim sezonunda 2013 yılı Ekim ayından bu yana ülkenin büyük bölümünde ciddi bir kuraklık yaşandığını, 2013 Ekim, Kasım, Aralık, 2014 Ocak, Şubat ve Nisan aylarında yağışların son derece yetersiz kaldığını, 2014 Mart ve Mayıs aylarındaki yağışların da tarımda kuraklığın verdiği zararı gidermediğini belirtti. Çiftçinin bu üretim sezonunda, ülkenin büyük bölümünde kuraklık ve don, bazı yörelerde dolu, fırtına, aşırı yağış afetleri yaşadığını, tarımsal üretimin özellikle hububat ve meyvecilikte büyük zarara uğradığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Doğal afetler içinde ülkemizin en büyük sorunlarından biri kuraklıktır. Ülkemiz bilinenin tersine su zengini bir ülke değildir. Ülkemiz, iklimi, topoğrafik yapısı, jeolojisi, hidrolojisi, bitki örtüsü, arazilerimizin işlemeli tarıma uygun olması veya olmaması, mera ve orman alanlarının özellikleri ve yeterlilik durumu ile nüfusun etkisi değerlendirildiğinde çölleşme riskiyle karşı karşıyadır.
Küresel iklim değişikliğinin olumsuzluklarının başında şüphesiz ki su kaynaklarına olan etkisi gelmektedir. Özellikle bu sene yaşanılan kuraklık, olası risklere karşı ne kadar zayıf kaldığımızı göz önüne serdi ve böyle bir ortamda su kaynaklarının önemi daha iyi anlaşıldı. Doğal yollarla yeteri kadar yağış gerçekleşmediği için başta hububat olmak üzere birçok üründe kuraklıktan dolayı rekolte düşüklüğü gerçekleşti. Yağış yetersizliği nedeniyle nehirlerimizde ve barajlarımızda su seviyesi azaldı. Bu durum, hem içme-kullanma hem de tarımsal sulama ihtiyacını karşılamakta sorunlara neden oldu.”
-“Damla sulama yüzde 60, yağmurlama yüzde 30 tasarruf sağlıyor”-
“Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi (KOP) gibi büyük sulama projelerini bir an önce tamamlamak, kurak toprakları suyla buluşturmak zorundayız” diyen Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Kuraklık nedeniyle içme suyu sıkıntısı bile çekiyoruz. Bu durumda tarımda su tasarrufunu en iyi şekilde sağlayan yağmurlama ve damla sulama gibi basınçlı sulama sistemlerine geçmeli, suyun kıt olduğu yerlerde duruma göre ürün desenini değiştirmeliyiz. Karık sulama yöntemine oranla, damla sulama yüzde 60, yağmurlama sulama sistemi yüzde 30 civarlarında su tasarrufu sağlamaktadır. Tarımda su tasarrufu önemli çünkü tarımsal sulamaya yılda 32 milyar metreküp su harcanıyor. Sulama altyapısı büyük kaynak gerektiriyor ama harcanan paranın da kısa zamanda geri dönmesini sağlıyor.
-“Kırık, çatlak, patlayan borular yüzünden su kayıpları yaşanıyor”-
Öncelikle su israfının önüne geçmek amacıyla eski ve atıl durumda olan sulama kanallarının yenilenmesi ve sulanamayan arazilerimizin sulamaya açılması gerekir. Ömrünü tamamlamış, eskiyen altyapı boru ve bağlantılarında meydana gelen kırık, çatlak, bağlantı hataları ve patlayan borular yüzünden tüketici sayıcına ulaşana kadar büyük oranda su kayıpları yaşanıyor. Eğer bu kayıplar önlenmez ise milyonlarca metreküp suyumuz heba olacaktır. Ayrıca, ekonomik olarak sulanabilecek ve hala sulamaya açamadığımız 2,77 milyon hektar (Trakya’dan büyük bir alan) tarım arazinin sulamaya açılması için sulama yatırımları ivedilikle tamamlanmalıdır. Sulama yatırımları, sağladığı doğrudan ve dolaylı istihdam, tarıma dayalı sanayinin gelişmesi, enerjide dışa bağımlılığımız ve enerjinin dış ticaret açığına olan etkisi, yağlı tohum ithalatı için ödediğimiz döviz miktarı ve sulama yatırımlarının diğer pek çok yatırıma göre kendisini kısa zamanda amorti ettiği düşünüldüğünde, oldukça karlı yatırımlar olduğu görülmektedir.”
-“Bilinçsiz su kullanımı hem toprağa hem su kaynaklarına zarar veriyor”-
Üreticilerin suyu bilinçsizce kullanımının, hem kendilerine, hem toprağa hem su kaynaklarına hem de ülkeye zarar verdiğini vurgulayan Bayraktar, “Bilinçsiz sulama nedeniyle binlerce dekar arazi tarım yapılamaz hale gelmiş ve verim kayıpları oluşmuştur. Bilinçsiz sulama sonucunda, toprağa aşırı su verilerek toprak erozyonu, taban suyunun yükselmesi ve toprakta tuzlanma olmaktadır. Sulamanın gecikmesi de bitkide strese ve verim kaybına sebep olmaktadır” dedi.
Bayraktar, basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması için teşvik ve hibelerin artırılarak üreticiler için daha cazip hale getirilmesi ve modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırmak için gerekli çalışmalara ağırlık verilmesi gerektiğine dikkati çekti. Şemsi Bayraktar, araştırma-geliştirme (AR-GE) çalışmalarına gerekli destek verilmesi, kurak şartlara uyumlu çeşitlerin ve su tasarrufuna yönelik tekniklerin geliştirilmesinin sağlanması ve kuraklığa dayanıklı tohum kullanımı konusunda çiftçi eğitim ve yayım çalışmaları hızlandırılması zorunluluğu bulunduğunu belirtti