IFAP 151. Yönetim Kurulu toplantısı
10–13 Kasım 2008 – Canberra, Avustralya
IFAP'ın (Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu) 151'nci Yönetim Kurulu toplantısı 10–13 Kasım tarihlerinde Avustralya’nın başkenti Canberra’da yapıldı. Birliğimizi temsilen bu toplantıya IFAP Yönetim Kurulu üyesi Ş.Şemsi BAYRAKTAR ve Teknik Müşavir Yrd. Alparslan BAŞARIK katıldı.Dünyada tarımın ve çiftçilerin karşı karşıya geldiği problemler ve çiftçilerin gelecek hedeflerine yönelik konuları tartışmak üzere yapılan yönetim kurulu toplantısında “küresel gıda krizi, küresel mali kriz, iklim değişikliği ve yenilenebilir enerji gibi çevre ve su konuları, uluslararası ticaret, çiftçilerin pazarlarda güçlendirilmesi, risk yönetimi, hayvan sağlığı standartları ve ticareti” gibi konular ele alındı. Ayrıca IFAP’ın Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler, COPA-COGECA, OECD, WTO, AgriCord ve CIHEAM gibi diğer uluslararası örgütlerle olan ilişkileri gözden geçirildi.
Toplantının ilk günü sabah oturumunda IFAP Kalkınma ve İşbirliği Komitesi’nin (DCC) toplantısı ve öğleden sonraki oturumda ise AusAID (Avustralya hükümeti denizaşırı yardım programı) temsilcileriyle IFAP Asya Komitesi arasında toplantı düzenlendi ve iki kurum arasında Tarım ve Kırsal Kalkınma alanındaki işbirliğinin artırılması için öncelikler belirlendi.
11 Kasım 2008 tarihinde Avustralya Ulusal Çiftçiler Federasyonu ile IFAP yönetim kurulu üyelerinin ve IFAP diğer Komite Başkanlarının da katılımı ile yapılan Açılış toplantısı Avustralya Hükümet temsilcisi, Avustralya Ulusal Çiftçiler Federasyonu Başkanı ve IFAP Genel Başkanı’nın açılış konuşmaları ile başladı.
Avustralya Ulusal Çiftçiler Federasyonu Başkanı David Crombie yaptığı konuşmada, 3 önemli faktörün - Küresel mali kriz, küresel gıda krizi ve iklim değişikliği - son zamanlarda dünyada olan gelişmeleri tetiklediğini belirtti ve bunlar bugün burada IFAP’ın da gündem maddeleridir. Bu gelişmeler sonucunda ülkelerin uygulamalarını ve aldığı tedbirleri burada paylaşmanın gelecekte oluşturulacak politikalara etkisinin önemli olduğunu vurgulamıştır.
IFAP Başkanı Ajay VASHEE ise, geçen yıl yaşanan gıda krizinin hükümetlerin gıda güvencesi stratejilerini gözden geçirmeleri için bir uyarı olduğunu ve bu tecrübenin dünya hububat pazarının ne kadar hassas olduğunu gösterdiğini belirtmiştir. Ayrıca, tarım tekrar uluslararası gündemde ilk sırayı almıştır. Dünya Bankasının 2008 Dünya Kalkınma Raporunda tarım, ekonomik büyümenin ve kırsal kalkınmasın itici gücü olduğunun vurgulandığını söyleyerek hükümetleri ve politika yapıcıları tarıma gereken önemi vermeleri çağrısında bulunmuştur.
Daha sonra Yönetim Kurulu, IFAP Genel Sekreteri Mr. David KING'in sunduğu gündem doğrultusunda ana hatlarıyla; önceki dönem faaliyet raporunun irdelenmesi, tarımsal politika konuları, 2008–2010 çalışma programının tartışılması, Bölgesel ve ürün komiteleri çalışma raporlarının sunumu, üyelik başvurularının onaylanması ve bütçe konularında görüşlerini bildirmişlerdir.
Yönetim Kurulunun ana gündemini ise tarımsal politika konuları oluşturmuştur. Bu konular;
Küresel gıda krizi,
Küresel mali kriz,
Biyoenerji, su kaynakları yönetimi ve iklim değişikliği,
Uluslararası ticaret,
Tarımsal gıda zincirinde çiftçilerin durumunun güçlendirilmesi,
Risk yönetimi,
Hayvan refahı standartları ve ticaret, havyaların sürdürebilir izlenebilirliğidir.
Yapılan tarımsal politika tartışmalarında ülkeler tarımın ve çiftçilerin karşı karşıya geldiği problemler ve çiftçilerin gelecek hedeflerine yönelik görüşlerini dile getirmişlerdir. Toplantıda söz alan IFAP yönetim kurulu üyesi ve TZOB Genel Başkanı Ş. Şemsi BAYRAKTAR’da gündemdeki tarımsal politika sorunlarıyla ilgili aşağıdaki açıklamaları yapmıştır.
Küresel Gıda Krizi; Dünya nüfusu giderek artmaktadır ve 2050 yılına kadar, dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dünya nüfusundaki hızlı artışla birlikte gıda maddelerine duyulan ihtiyaç da yoğun bir şekilde artmış ve giderek de artmaktadır. Dünya nüfusundaki artışın yanı sıra son yıllarda yüksek enerji fiyatları sebebiyle biyoyakıtlara olan ilginin artması, küresel iklim değişikliği, bazı ülkelerdeki gelir artışları, tüketim alışkanlıklarının değişmesi gibi faktörlerle tarımın stratejik önemi dünyada daha net hissedilmiş, gıda güvencesinin sağlanması öncelikli konular arasında yer almıştır.
Gıda krizinin açlığı ve makroekonomileri olumsuz etkilemesi kamuoyunun da ilgisini tarıma yönlendirmiştir. Ayrıca tarım potansiyelini yeterli ölçüde değerlendiremeyen ve kaynak sıkıntısı yaşayan ülkeler yabancı yatırımcıların ilgi odağı haline gelmiştir. Biz bu gelişmeleri Türkiye’de yakinen izliyoruz. Bu süreçte bizlere düşen görev; hükümetleri ve ilgili kurumları doğru kararlar almaları noktasında doğru ve zamanında bilgilendirerek yönlendirmemizdir.
Küresel Mali Kriz; Küresel mali kriz birçok ülkeyi etkisi altına almış ve başlangıçta finansal ve mali sektörlerde gözlenen krizin etkileri halen reel sektöre de yansımaya başlamıştır. Küresel krizin etkilerini azaltmak ve ekonomilerini korumak üzere bu ülkelerde bir takım önlemler alınmaktadır. Ülkemizde de krizin etkilerinden korunmak ve bu etkilerin asgari düzeyde kalmasını sağlamak üzere çalışmalar yapılmaktadır.
Geçmişte yaşananlar göstermiştir ki, ekonomik krizlerden ve bu krizler için alınan önlemlerden tarım sektörü ve çiftçilerimiz en çok etkilenen kesim olmuştur. Zaten zor bir dönemden geçen tarım kesimi için aynı durumun tekrarlanmasından ve daha büyük sıkıntılar yaşamasından endişe ediyoruz. Aslında böyle dönemlerde tarımı ayakta tutarak krizin etkilerini asgariye indirilmesinin sağlanmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bilindiği gibi reel sektör sadece ticaret ve sanayi sektörlerinden ibaret değildir. Tarım sektörü de üreten, istihdam eden ve Gelişmekte olan Ülkelerin ekonomisine önemli katkıları olan bir sektördür.
GYÜ’lerde tarım kesimi özellikleri itibariyle krizlerden kendini koruma araçlarına sahip değildir. Güçlü ekonomik organizasyonlara sahip olmayan çiftçilerin, ürün fiyatlarını, girdi fiyatlarını belirleme veya etkileme gücü ve inisiyatifi azdır veya yoktur. Diğer kesimler ise, bu durumu zaman zaman istismar edebilmektedirler.
Krizlerde en büyük tehlike halkın gıdaya ulaşmasındaki zorluklardır. Halkın moralini yüksek tutmak için gıdaya ulaşması temin edilmelidir. Bunun için de tarımsal üretim artırılmak zorundadır.
Bunu yapabilirsek, krizden daha az etkilenme şansını yakalar, gıda güvencesini sağlamlaştırır ve tarımda istihdamı koruyarak işsizliğin büyümesini sınırlayabiliriz. Tarımı ayakta tutabilirsek krizin olası etkilerinden olan işsizlikdeki artışın büyük boyutlara ulaşması engellenebilir.
Biyoenerji, su kaynakları yönetimi ve iklim değişikliği; Son yıllarda dünyada biyoyakıtlara olan ilgi artarak devam etmektedir. Tarımsal üretimde söz sahibi olan ülkeler ürettiği ürünleri biyoyakıt üretiminde hammadde olarak da kullanmaya başlamışdır.
2007 yılında artan gıda fiyatları 2008 yılının ilk aylarında da artmaya devam etmiştir. Gıda fiyatlarındaki artışın tek sebebi olmamakla birlikte önemli sebebi artan biyoyakıt üretimidir. Dünyada mısır buğday, yağlı tohumlar gibi gıda tüketiminde stratejik öneme sahip ürünlerin biyoyakıt üretiminde kullanılması ve önemli üretici ülkelerin biyoyakıt üretimlerini hergeçen yıl artırma hedeflerini duyurmaları fiyatlar üzerinde önemli baskı kurmaktadır.
Dünyada öncelikli olan gıda amaçlı tarımsal üretimdir. Ancak artan enerji fiyatları ülkeleri biyoyakıt üretimine yönlendirmektedir. Bu gerçekten hareketle ülke olarak dünyadaki gelişmeleri takip ederek tarımsal politikalarımızı üretimi artırmaya yönelik yeniden gözden geçirmeliyiz.
Biyoyakıt üretim politikamızı belirlerken hammadde olarak üretim açığı olan ürünler yerine üretim kapasitesini kolayca artırabileceğimiz (şekerpancarı gibi) ürünleri tercih etmeliyiz.
TZOB İstanbul’da düzenlenecek olan 5. Su Forumu etkinlikleri öncesinde yapılan hazırlık toplantılarını yakından takip etmektedir ve Mart ayında yapılacak Su Forumu’na da en üst düzeyde katılım sağlayarak çiftçilerin sesinin bu forumda duyurulmasına çalışılacaktır. Bu foruma 200 ülkeden 20.000 katılımcının katılması beklenmekte ve forumda sunulacak dokümanlar çeşitli araştırma kuruluşları ve kamu kurumları tarafından hazırlanmaktadır.
IFAP’ın FAO ile işbirliği yaparak bu forumda dünya çiftçilerinin mesajlarını iletmesinde yarar olacağını düşünüyoruz.
TZOB olarak ulusal düzeyde sulama yatırımlarının artırılması, su kaynaklarının korunarak etkin şekilde kullanılması yönünde hükümetimizi, kamuoyunu ve çiftçilerimizi sürekli olarak bilgilendirmekteyiz. Ayrıca hükümetimizi su yönetimi ve su kaynakları politikalarının etkinleştirilmesi için teşvik etmekteyiz. Çiftçilerimizin suyu etkin olarak kullanması ve israfın önlenmesine yönelik eğitim çalışmalarımızda yurt çapında yoğun olarak devam etmektedir.
Su Formu ile ilgili TZOB Başkanının bu görüşlerin ardından Yönetim Kurulunda IFAP bünyesinde bir çalışma grubu oluşturulmasına ve 27-28 Kasım tarihlerinde Kıbrıs’ta düzenlenecek olan IFAP Akdeniz Komitesinde bu konunun daha detaylı olarak görüşülmesine karar verilmiştir.
İkim değişikliği konusunda yaptığı açıklamada ise, Küresel ısınmanın önlenmesi yönünde olumlu adımlar atmak için enerji ve sanayi üretiminde fosil yakıtların kullanılması yerine daha temiz ve doğayla dost yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim sağlanması gerekmektedir. Tarımda iyi tarım tekniklerinin kullanılması, orman arazilerinin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilir orman kaynakları yönetiminin sağlanması yönünde politikalar geliştirilmelidir.
Her ülkenin ilgili kamu kurumları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının da katkılarıyla kısa, orta ve uzun vadeli bir ulusal iklim değişikliği politikası oluşturması, küresel ısınmanın etkilerini en aza indirecek adaptasyon çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
Risk yönetimi; Gündemin bu maddesinde ise IFAP üyelerinin ulusal düzeyde risk yönetimi tecrübeleri paylaşılmıştır. Ş. Şemsi BAYRAKTAR’da Türkiye’deki Tarım Sigortaları Sistemi ve uygulamaları konusundaki tecrübelerimizi aktarmıştır.
Tarımsal gıda zincirinde çiftçilerin durumunun güçlendirilmesi;
Bilindiği üzere tarım ürünleri pazarlarının çiftçiler lehine de işleyen bir Pazar ekonomisi olması için örgütlenme kaçınılmazdır.
Çiftçilerin pazara yönelik organizasyonları oluşturmaları elbette yeterli değildir. Bu organizasyonların, üretimden tüketici eline geçene kadar yapılması gereken her yatırımın kamu tarafından desteklenmesi gerekmektedir.
TZOB tarafından yapılan bir araştırmada, üretici-tüketici fiyatları arasındaki farkın 6-7 katına çıktığı tespit edilmiştir. Bu durum birçok ülkede gıdaya ulaşımı zorlaştırmaktadır ve yoksulluğu arttırmaktadır. Üretici ve tüketici kaybederken aracılar kazanmaktadır. Aynı zamanda halkın enflasyonu da yükselmektedir. Dolayısıyla bu tür pazara yönelik organizasyonlar enflasyonu da aşağıya çekecektir.
Gelişmiş Ülkelerdeki pazarlamaya yönelik kurulan ve işleyen kooperatifler incelenerek bunlar örnek alınmalıdır. Her şeyden önemlisi çiftçinin ürettiği ürüne sahip çıkıp pazarlama konusunda güç elde etmesi sağlanmalıdır.
Hayvan refahı standartları ve ticareti, hayvanların sürdürülebilir izlenebilirliği; Bu konuda IFAP çalışma grubunun çalışmalarına devam etmesi ve 27–28 Mayıs’ta Kopenhag’da yapılacak Yönetim Kurulunda daha detaylı olarak görüşülmesi kararlaştırılmıştır.
Toplantının bitiminde verilen gala yemeğinde Avustralya Tarım Bakanı Tony BURKE yaptığı konuşmada, üç konuyu ele almıştır; Küresel mali kriz, küresel gıda krizi ve iklim değişikliğinden en fazla etkilenen kesimin çiftçiler olduğunu ve hükümetlerin çiftçilere bu dönemde daha fazla yardım etmesi gerekliliğini vurgulamıştır.
Toplantının 2. gününde ise, sadece üye ülkelerin katılımıyla, mali ve idari konular, Bölgesel ve ürün komiteleri çalışma raporlarının sunumu, üyelik başvurularının onaylanması ve bütçe konuları görüşülmüştür.
Toplantının son gününde de Avustralya Ulusal Çiftçiler Federasyonunun ev sahipliğinde Mulloon Creek Natural Farm ziyaret edilerek Biyodinamik tarımsal üretim ve Avustralya çiftlik yapısı hakkında bilgi alınmıştır.