-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Hayvancılığımız için çok önemsediğimiz
ve uzun süredir girişimlerini sürdürdüğümüz
talebimizde sona gelinmiş olması sektörümüz
ve ülkemiz açısından çok sevindirici”
-“Et ve sütte bir müdahale kurumu fiyat istikrarı,
üretim planlaması, bilgi ve teknoloji kullanımını
ve işletme ölçeklerini büyümesi noktalarında
fevkalade önem taşıyor”
-“Türkiye’de artık şu gerçek çok net anlaşılmalı:
Piyasayı düzenlemeden, piyasada istikrar
sağlamadan sektöre aktarılacak her kaynak
istenilen yerlere ulaşamayacaktır”
-“Başbakan Erdoğan’a müdahale kurumu
konusunda verdiği sözü tuttuğu için teşekkür
ediyoruz”
Ankara – 14.03.2013 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, sektör açısından çok önemsedikleri ve uzun süredir girişimlerini sürdürdükleri “et ve sütte müdahale kurumu oluşturulması” çalışmalarında sona gelinmiş olmasının sektör açısından olduğu kadar ülke açısından da çok sevindirici olduğunu belirtti.
Bayraktar, “Üretici, tüketici ve ülkemiz açısından çok faydalı olacağına inandığımız böyle bir kurumun bir an evvel faaliyete geçirilmesi büyük önem arz etmektedir. Et ve sütte bir müdahale kurumu fiyat istikrarı, üretim planlaması, bilgi ve teknoloji kullanımını ve işletme ölçeklerini büyümesi noktalarında fevkalade önem taşıyor” dedi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, daha önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ilettikleri, Başbakan Erdoğan’ın da ilgili yerlere talimat verdiği hatırlattı.
Başbakan Erdoğan ile en son Aralık ayında Başbakanlık Resmi Konut’ta bir araya geldiklerinde de konuyu bir kere daha görüştüklerini ve destek taleplerini yinelediklerini belirten Bayraktar, Başbakan Erdoğan’ın gerekli talimatları vererek müdahale kurumunu son aşamaya getirdiğini bildirdi. Bayraktar, “Başbakan Erdoğan’a müdahale kurumu konusunda verdiği sözü tuttuğu için teşekkür ediyoruz” dedi.
-“Et ve sütte müdahale kurumu talebimizi her platformda dile getirdik”-
Et ve sütte bir müdahale kurumu oluşturulması talebini hemen her platformda dile getirdiklerini ve sektör açısından olduğu kadar ülke açısından da çok önemsediklerini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Hayvancılığımızın gelişmesine ve sorunlarının çözümüne önemli katkı sağlayacağına inandığımız ve yetkililere her platformda ilettiğimizi talebimizi dikkate alan çalışmanın sonuna gelindiğini, Et ve Balık Kurumu’nun adının ‘Et ve Süt Kurumu’ olarak değiştirileceğini Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç’ın son Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalarla öğrenmiş bulunmaktayız.
Hayvancılığımız, üreticilerimiz ve tüketicilerimiz için fiyat istikrarı sağlaması nedeniyle çok faydalı olacağına inandığımız böyle bir kurumun bir an evvel faaliyete geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Ülkemizde devletin hayvancılık sektöründe, Avrupa Birliği ve ABD’de olduğu gibi gerektiğinde müdahale alımları yoluyla piyasaya girip istikrarı sağlamaması, üreticilerin önünü görerek üretim yapmasını engellemekte, yatırım kabiliyetlerini sınırlandırmakta, yeterince bilgi ve teknoloji kullanımını ve işletme ölçeklerini büyütmesini engellemektedir.”
-En acı tecrübe 2008’de yaşandı-
Piyasaya müdahale edecek böyle bir kuruluşun olmamasının en acı tecrübesinin ülke olarak 2008 yılında yaşandığına işaret eden Bayraktar, şöyle devam etti:
“2008 yılında sütte yaşanan kriz neticesinde yüksek üretim maliyeti ile düşük fiyat kıskacında kalan birçok üretici damızlık hayvanlarını kasaba sevk etmiş ve üretimden çekilmişti. Bu dönemde birçok işletme küçülmek durumunda kalmış, buna bağlı olarak kırmızı ette yaşanan sıkıntı ve ithalat kapılarının açılarak besilik, kasaplık canlı hayvan ve karkas et ithalatı ile 2,5 milyar dolardan fazla bir döviz dışa aktarılmıştır. Bunun yanında, ülke hayvancılığının tekrar eski haline gelebilmesi ve işletmelerin yeniden kurulabilmesi için sıfır faizli kredi ile hayvancılık işletmelerinin damızlık hayvan almaları teşvik edilmiş, damızlık ithalatında ülke kapsamı genişletilmiştir. Böylece, takip eden iki yılda 80 bin baştan daha fazla damızlık hayvan için 300 milyon dolardan fazla döviz ödenerek ithalat yapılmıştır. Yani özetle ülke içinde kalması ve ekonomiye kazandırılması gereken ciddi meblağlar, piyasada yaşanan istikrarsızlık neticesinde oluşan olumsuzluklar silsilesiyle dışa aktarılmıştır.”
-Kaynak aktarılıyor ama…-
Türkiye’de hayvancılığa yıllardır destek verildiğine ve sektöre çok ciddi oranda kaynak aktarıldığına işaret eden TZOB Genel Başkanı, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bugün gelinen noktada tarım destek bütçesinden hayvancılığa ayrılan pay binde 5’ler seviyesinden yüzde 28'lere ulaşmıştır. Yani tarıma verilen desteğin dörtte birden fazlası hayvancılığa gitmektedir.
Avrupa Birliği ise tarımı desteklemede kullanılan Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu’nda (FEOGA) yer alan bütçenin yüzde 80’ini uzun yıllar piyasayı düzenlemek için kullanmıştır. Türkiye’de artık şunun çok net anlaşılması gerekmektedir: Piyasayı düzenlemeden, piyasada istikrar sağlamadan sektöre aktarılacak her kaynak istenilen yerlere ulaşamayacaktır. O nedenle ülkemizde öncelikle hayvancılıkta piyasa düzenin ve bunu hayata geçirebilecek müdahale kurumunun oluşturulması, bütçeden bu piyasa düzenine yönelik paranın ayrılması ve kaynağın burada kullanılması gerekmektedir. Bu sayede üretim daha güçlü temeller üzerinde devam ettirilebilecek, üreticiler önlerini görerek üretim yapabilecek, yatırım kabiliyetlerini geliştirebilecek, geleceğe daha güvenle bakabileceklerdir.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticinin en büyük ve tek meslek örgütünün sesine kulak veren başta Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi Eker olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür eder, kurulacak bu kurumun üreticilerimize, hayvancılığımıza, tüketicilerimize ve ülkemize fayda sağlamasını temenni ederiz.”