-Et,
canlı hayvan, buğday, arpa ve mısırda gümrük vergisi indirimi…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Et, canlı hayvan, buğday, arpa ve mısırda gümrük vergisi indiriminin, üreticiyi etkilememesi mümkün değil”
-“Tarımın yapısal sorunları henüz çözülmeden, çoğu üründe verim rakamları yükseltilmeden, girdi fiyatları düşürülmeden, tarladan markete pazarlama kanallarındaki sorun çözülmeden ithalat kapılarını açmak, gıda fiyatlarını çok fazla etkilemeyeceği gibi, çiftçimizde de üretimde de sıkıntı yaratır”
-“Gıda fiyatlarının yüksek olmasının sebebi bellidir. Tarladan markete çoğu üründe 2 kattan, 5-6 kata varan artışlar vardır. TZOB, her ay düzenli olarak yaptığı üretici market araştırmasında bunu ortaya koymaktadır”
-“TZOB olarak yerli üretimin desteklenmesi, verim artışı, ekilmeyen alanların ekilmesi, sulanamayan alanların sulamaya açılması gerektiğine inanıyoruz”
-“Tüketici fiyatlarının düşmesini, tüketicimizin daha makul fiyatlarla tüketmesini biz de istiyoruz. Hal böyleyken, üreticiyi ilgilendiren bir konuda, üreticinin temsilcisi TZOB’dan görüş alınmadan, istişare edilmeden karar verilmesi problemin esas kaynağıdır”
-“Gümrük vergilerinin indirilmesiyle ilgili kararda, üreticimizin maliyetleri dikkate alınmamıştır”
-“Geçmişte olduğu gibi et ithalatı doğrudan üreticimizi olumsuz etkileyecek, sektöre zarar verecek ama perakende fiyatlarında beklenenin tersine çok büyük değişikliğe sebep olmayacaktır”
-“Karkasta kaliteye göre fiyatlar arasındaki fark, kilogram başına 1 avroya kadar değişmektedir. Özel sektör ister istemez kaliteye önem vermeyecek, eti daha ucuza mal etmeye çalışacaktır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın, hem ette hem kasaplık hayvanda hem de buğday, arpa ve mısırda ithalat kontrol belgesi vermemesi, yerli üretimi desteklemesi gerekir”
-“Et pahalı ama üretici karı diplerde. Üretici, 26 lira 80 kuruşa mal ettiği karkası ortalama 28 lira 23 kuruştan satabilmektedir”
-“Ekonomi Bakanlığı’nın ağırlıklı yönlendirmesiyle alındığını düşündüğümüz bu karardan, üreticimiz ve ülkemiz zarar görmeden acilen vazgeçilmelidir”
Ankara – 29.06.2017 - Türkiye Ziraat Odaları
Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, enflasyonla mücadele
gerekçesiyle, canlı hayvanlarda yüzde 135’den yüzde 26’ya, karkas ette yüzde
100’den yüzde 40’a, buğdayda yüzde 130’dan yüzde 45’e, arpada yüzde 130’dan yüzde
35’e, mısırda yüzde 130’dan yüzde 25’e indirilen gümrük vergileriyle ilgili
olarak, “et, canlı hayvan, buğday, arpa ve mısırda gümrük vergisi indiriminin,
üreticiyi etkilememesi mümkün değil” dedi.
Bayraktar, tarımın yapısal sorunları henüz
çözülmeden, çoğu üründe verim rakamları yükseltilmeden, girdi fiyatları
düşürülmeden, tarladan markete pazarlama kanallarındaki sorun çözülmeden ithalat
kapılarını açmanın gıda fiyatlarını çok fazla etkilemeyeceği gibi, çiftçide de
üretimde de sıkıntı yaratacağını belirtti.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, Gıda
Komitesi’nin çalışmalarını basından takip ettiklerini, enflasyonun sorumlusu
olarak öne sürülen gıdadaki fiyat artışlarını kontrol altına almak için bir
takım tedbirlerden bahsedildiğini ama kendilerine konuyla ilgili bilgi
verilmediğini vurguladı. Tüketici fiyatlarının düşmesini, tüketicinin daha
makul fiyatlarla tüketmesini kendilerinin de istediğini vurgulayan Bayraktar, “hal
böyleyken, üreticiyi ilgilendiren bir konuda, üreticinin temsilcisi TZOB’dan
görüş alınmadan, istişare edilmeden karar verilmesi problemin esas kaynağıdır.
Gümrük vergilerinin indirilmesiyle ilgili kararda üreticimizin maliyetleri
dikkate alınmamıştır” dedi.
-“Üretici
market fiyatlarına yönelmek, zinciri kırmak gerekir”-
“Market fiyatlarının yüksek seyretmesinin
müsebbibinin üreticimiz olmadığını araştırmalarımız göstermektedir. Üreticimiz,
çoğu zaman maliyetini zor karşılamakta, bazen de maliyetinin altında ürün
satabilmektedir. Yumurta buna iyi bir örnektir. Bugünlerde 22-23 kuruşla
yumurtayı üreten üreticimiz, yumurtayı 20 kuruşa ancak satabilmektedir. Buna
karşın tüketicimiz, bu yumurtaya 35 kuruş fiyat ödemektedir. Sorunun çözümü
bellidir. Örgütlenmeyi güçlendirmek, bu yolla üretim planlaması yapmak, üretici
maliyetlerini düşürmek, destekleri artırmak, hem üreticiyi korumak hem
tüketicinin makul fiyatlarla ürün tüketebilmesini sağlamak gerekir. Aradaki
zincir kırılır, maliyetler düşürülür, destekler artırılırsa bu sorun çözülür.”
-“Girdi
fiyatları yüksek, verim düşük, yapısal sorunlar önemli ”-
“ABD’de toptan fiyatlarla DAP gübresinin
tonu 1100 lira, Avrupa’da 1270 lirayken, Türkiye’de ise 1665 liraya çıkmaktadır.
Bizim, bunların dışında, Avrupa’ya göre çok
daha fazla sulama maliyetimiz var. Elektrik ve yem fiyatları rekabet ettiğimiz
ülkelerden daha yüksek. Tarım alanlarımız çok parçalı olduğu için kültürel
işlemler daha da maliyetli. Hayvancılıkta en ucuz yem kaynağı meraları çok iyi
kullanamıyoruz. Bütün bunlar maliyetlerimizi artırıyor.
Bununla birlikte verim rakamlarımız da
yetersiz. Ülkemizde dekar başına 270 kilogram buğday alınırken, bu rakam, Litvanya’da
456, Meksika’da 519, Fransa’da 735, Almanya’da 862, Belçika’da 941 kilogramı buluyor. Sığırda karkas
verimi Türkiye’de 237,6 kilogramken, İngiltere’de 328,6, ABD’de 371,2 kilograma
ulaşmaktadır.
TZOB olarak yerli üretimin desteklenmesi,
verim artışı, ekilmeyen alanların ekilmesi, sulanamayan alanların sulamaya
açılması gerektiğine inanıyoruz. İthalatın üreticide bir tedirginliğe, önünü
görememeye yol açacağı da unutulmalıdır.”
-“Tarım en önemli ürünlerinden buğday, arpa ve mısırda ithalat kapılarını açmak yerli üretime zarar verir”-
“Özellikle buğday
ve arpada hasat devam ederken, böyle bir karar verilmesi iç piyasayı olumsuz
etkileyecektir. Üreticimiz zarar görecektir. Dahilde işleme rejimi (DİR)
kapsamında ithalat yapılmakta, işlenen ürün ihraç edilmektedir. Ülkemiz
makarna, un ihracatında dünyada ilk iki sırada yer almakta, ayrıca büyük miktarlarda
bisküvi, pastacılık ürünleri satmaktadır. Buğdaydaki sorun kalitedir. Bu sorun,
üretim alanları artırılarak, daha kaliteli daha fazla üreterek, maliyetler
düşürülerek çözülür.
Buğdayı Rusya’dan
TÜİK verilerine göre 207 dolara almaktayız. Bunun Türk Lirası karşılığı 730,8
lirayı bulmaktadır. Yüzde 45 gümrük vergisi dahil 1060 liraya mal olan ithal
buğday, her ne kadar iç piyasa fiyatlarıyla aynı seviyelerde de olsa, kalite
nedeniyle ithal ürün sanayiciler tarafından tercih edilecektir. Hasadın sürdüğü
bugünlerde yerli buğday fiyatları ister
istemez düşecektir. Böyle olunca da üretici gelecek sezon üretimden kaçınacak,
yerli üretim olumsuz yönde etkilenecektir.
Arpada, yurtdışı
fiyatları Mayıs ayı itibarıyla ton başına 167 dolar, TL olarak 587 lira 84
kuruştur. Yüzde 35 gümrük vergisiyle bu rakam ton başına 793 lira 58 kuruş
olmaktadır. Arpanın tonu iç piyasada 850-900 lira civarında satılmaktadır.
Hasat yapılırken ve üretimde yüzde 11,9 artış beklenirken, arpada ithalat
yolunu açmak, üreticimize zarar verir.”
-“Mısırda üreticimiz yüzde 130 gümrük vergisiyle
ancak korunmuştur”-
“Bu artışın en
önemli nedenlerinden birinin, gümrük vergi oranının yüksek tutulması, üretimin
yetmediği durumlarda TMO yetkisinde kontrollü ithalat yapılmasıdır. Bu durum, iç
piyasayı bozmamış üretimi artırmıştır. Ülkemizin
ihtiyacı olan üretim artışının sağlandığı bir dönemde, mısırda gümrük
vergilerinin düşürülmesi üretici açısından kabul edilebilir bir durum değildir.
İndirilen gümrük vergi oranıyla yapılan ithalat, iç piyasada üretici
fiyatlarının düşmesine neden olacaktır.
Şöyle ki 2016
yılında sıfır gümrükle ithal edilen mısırın ortalama ton maliyeti 209 dolar
veya 627 liradır. 2016 yılı mısır maliyetinin kilogramı 70 kuruş iken, TMO’nun
geçen yılki mısır alım fiyatı 74 kuruştur. İthalatın 2016’da dahilde işleme
rejimi (DIR) kapsamında gerçekleştirilmesi ve hasat döneminde ve yılın
tamamında fazla ithalat yapılmaması nedeniyle iç piyasada fiyatlar fazla
etkilenmemiştir. Görüldüğü üzere 2016 yılında ithal maliyeti, üretici
maliyetinin altında kalmış, yüzde 130 gümrük vergi uygulamasıyla mısır
üreticisi korunmuştur.
Gümrük vergisi
yüzde 25 olarak uygulandığı ve özel sektöre açıldığı takdirde mısır ithalat
fiyatları iç piyasa fiyatlarının oldukça altında kalacağı için ithalat fazla
olacaktır. Ayrıca, ithalat, Rusya, Sırbistan, Bosna Hersek ve Romanya’dan daha
ucuz mısır satan ama GDO’lu üretim yapan ABD ve Arjantin gibi ülkelere de
kayabilecektir. Yemlik mısırda izin verilen standartlara uygun olmak şartıyla
GDO’lu üretilmiş ürünün ithalatı yapılabilmektedir. Ukrayna’da mısırın tonu 170
dolarken, ABD’de 158, Arjantin’de 148 dolardır. Arjantin fiyatı baz alındığında
mısırın yüzde 25 gümrük vergisiyle ton ithal fiyatı 651 lira 20 kuruşta
kalacaktır. Navlunu ve diğer masrafları dahil etsek bile mısırın ton ithal
maliyeti, en az 770 lira olacağı beklenen üretici maliyetlerin altında olacaktır.
Üstelik, Mayıs
ayında TMO’ya sıfır gümrük vergisiyle 500 bin tonluk mısır ithalatı izni
verilmiştir. Bu yetkiyle TMO sektörün ihtiyacını karşılayacak şekilde ithalat
yapabilecekken, mısır hasadına 2 ay kala böyle bir karar alınması uygun olmamıştır.”
-Canlı hayvan ve karkas ette gümrük vergisi
indirimi-
Türkiye’de perakende et fiyatlarının düşmesi
için ithalat söylem ve uygulamalarından kaçınılması, üretim maliyetlerinin
düşürülmesine yönelik tedbir ve desteklerin hayata geçirilmesi gerektiğine
dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Kırmızı ette besi materyali, maliyetin
yüzde 60’ını, yem, maliyetin yüzde 30’unu oluşturmaktadır. Bugün Et ve Süt Kurumu,
karkası sıfır gümrükle 4 avroya, TL olarak 15 lira 64 kuruşa ülkeye getiriyor.
Bunu 22 lira 50 kuruşa piyasaya sürüyor. Aynı eti benzer fiyatla mal edecek
özel sektör, yüzde 40 gümrük vergisiyle eti piyasaya karkas olarak en fazla 25
liraya sürebilecektir.
Piyasada 3 avroya kadar karkas ithal
edilebileceği söylenmektedir. Özel sektör, daha ucuza et alıp, piyasaya üretici
maliyetinin çok altında mal satabilir.
Yerli üreticimiz karkası ortalama 26 lira 80
kuruşa mal ediyor, 28 lira 23 kuruştan satıyor. İthalat korkusu, üreticinin
maliyetinin altında karkas satmasına yol açabilir. Sektörde en az parayı
kazanan kesim üreticilerimizdir, ithalat doğrudan üreticimizi vuracaktır.
Kasaplık olarak ithal edildiğinde, Avrupa
menşeli hayvan yüzde 26 gümrükle en az yüzde 50 karkas randımanıyla 6,8 avroya,
TL olarak 26 lira 59 kuruşa mal edilecektir. Oysa, Et ve Süt Kurumu, sıfır
gümrükle bunu 5,4 avroya, TL olarak 21 lira 11 kuruşa getirmektedir. Kasaplıkta
da özel sektör Et ve Süt Kurumu’nun altında bir fiyatla ithalat yaparsa, aynı
sıkıntı burada da yaşanacaktır. Geçmişte olduğu gibi et ithalatı doğrudan
üreticimizi olumsuz etkileyecek, sektöre zarar verecek ama perakende
fiyatlarında beklenenin tersine çok büyük değişikliğe sebep olmayacaktır. Et
fiyatlarını düşürmeyecektir. 2008-2009 süt krizi sonrası 2010 yılında ithalat
kapıları açıldı ve bu tecrübeyi yaşadık. O günden bugüne perakende fiyatları
konuşmaya devam ediyoruz. Üstelik bu durum, yurtdışına 5 milyar doları aşkın
döviz ödememize mal oldu.”
-“Tarım
Bakanlığı ithalat kontrol belgesi vermesin”-
“Özel sektör ister istemez kaliteye önem
vermeyecek, eti daha ucuza mal etmeye çalışacaktır. Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımızın, hem ette hem kasaplık hayvanda hem de buğday, arpa ve mısırda ithalat
kontrol belgesi vermemesi, yerli üretimi desteklemesi gerekir.
Sorunu ithalatla çözmeye kalkışmak yüzeysel,
geçici bir çözüm olacaktır. Asıl sorun üretimden tüketime kadarki süreçte
yaşanan verimliliktedir. İşletme yapıları, besleme yanlışlıkları, hayvan
hastalıkları, buzağı ölümleri, pazarlama sıkıntıları, hayvan başı verim, piyasa istikrarsızlığı
gibi birçok konu verimliliği doğrudan etkilemektedir. Dolayısıyla bunları
çözmeye yönelik politikalar geliştirilmeli, kaynak ayırarak belli bir takvim
çerçevesinde bu sorunlar çözümlenmeye çalışılmalıdır.”
Dünyada
hangi ülkede böyle bir uygulama olduğunun da söylenmesi gerektiğini vurgulayan
Bayraktar, “artan enflasyon ve gıda fiyatlarını üreticileri etkilemeden,
üretimi riske atmadan ithalatla düşürülebilmiş bir ülke var mıdır? İthalat
silahını kullanmak yapısal sorunları göz ardı etmek anlamına gelmektedir. Sorunu
ithalatla çözmeye çalışmak orta ve uzun vadede daha büyük maliyetlerle
karşılaşmamıza neden olacaktır. Bizim yapmamız gereken yapısal sorunlara kaynak
aktarmak ve en kısa zamanda çözüme kavuşturmaktır. Aksi takdirde sektöre
rekabetçi bir yapı kazandırmak, sektörden kopan üreticileri de geri getirmek
mümkün olmayacaktır” dedi.
Bayraktar, Ekonomi
Bakanlığı’nın ağırlıklı yönlendirmesiyle alındığını düşündükleri bu karardan, üretici
ve ülke zarar görmeden acilen vazgeçilmesi gerektiğini bildirdi.