5 Aralık Dünya Toprak
Günü
“Toprak ve su, bir
yaşam kaynağı”
“Toprağımızı koruyalım,
çocuklarımıza ihanet etmeyelim”
“Toprağın sahibi olan çiftçinin
bulunmadığı Toprak Kurullarında toprağı korumak nasıl mümkün olacaktır?”
ANKARA- 05.12.2023 - Türkiye Ziraat Odaları
Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 5 Aralık Dünya Toprak Günü
dolayısıyla yaptığı görüntülü basın açıklamasında “Toprağın korunması, gıda
güvenliği, su temini, biyolojik çeşitlilik ve iklimin düzenlenmesi anlamına
geliyor. Sürdürülebilir kalkınmanın yolu toprağın korunmasından geçiyor” dedi.
Toprağın
insan yaşamı için vazgeçilmez öneminin vurgulanması, toprak kaynaklarının sürdürülebilir yönetiminin
sağlanması ve küresel ölçekte farkındalık yaratılması amacıyla Birleşmiş
Milletler tarafından 5 Aralık Dünya Toprak Günü’nün düzenlendiğini ifade eden
Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti;
“Birleşmiş
Milletler, bu yıl belirlediği ‘Toprak ve su, bir yaşam kaynağıdır’ sloganıyla
sürdürülebilir tarımsal gıdaya ulaşmada toprak ve su arasındaki ilişkinin önemi
konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Gezegenimizin
ve üzerinde yaşayan canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri hava, güneş, toprak
ve su arasındaki etkileşime bağlıdır. Tükettiğimiz gıdaların hemen hemen tamamı
bu dört temel kaynağın birbiriyle olan bağından elde ediliyor. Ancak, insan
faaliyetlerinin sebep olduğu iklim değişikliği nedeniyle yağış rejiminde
düzensizlikler meydana geliyor, havamız kirleniyor, topraklarımız bozuluyor ve
su kaynaklarımız üzerinde aşırı baskı oluşturuluyor. Dolayısıyla sera gazı
salınımlarının azaltılması toprağın ve suyun korunmasına da katkı
sağlayacaktır.”
“2022 yılında yaklaşık
783 milyon insan açlıkla karşı karşıya”
“FAO
verilerine göre, dünyada 2022 yılında 691 ila 783 milyon insanın açlıkla karşı
karşıya kaldı. İklim değişikliği nedeniyle 2050 yılında tahıl fiyatlarının
yüzde 29’a varan oranda artacağı ve milyonlarca kişinin daha açlık riskiyle
karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor. Bu durum bile gelecekte tarımsal
üretimde yaşanabilecek kayıpların ne denli büyük olacağının bir göstergesidir.
Tarıma
elverişli topraklarımız, şehirleşmeyle birlikte artan endüstriyel sahalar
tarafından hızla yok ediliyor. Kurulan fabrikalar toprağa ve suya kirletici
maddeler salarak yaşam döngüsünü olumsuz yönde etkiliyor. Yanlış toprak ve su
yönetimi uygulamaları toprak erozyonunu, toprak biyoçeşitliliğini, toprak
verimliliğini, su kalitesini ve miktarını etkiliyor. Organik madde ile
zenginleştirilmiş sağlıklı topraklar, suyun tutulması ve kullanılabilirliğinin
düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Bu gerçeklerle toprak ve su
kaynaklarına gereken önem verilmeli ve korunmalıdır.”
“Ülkemizin ilerleyen
süreçte su fakiri olma ihtimali bulunmaktadır”
“Yapılan
iklim modellemelerine göre sıcak hava dalgaları, orman yangınları, kuraklık,
şiddetli yağışlar giderek etkisini daha da arttıracaktır. Ülkemizin de içinde
bulunduğu Doğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en
fazla yaşanacağı bölgelerin başında geliyor.
Veriler
incelendiğinde; Akdeniz Havzası’nda son yıllarda yağışların azaldığı net bir
biçimde görülüyor. Zaten su stresi altında olan ülkemizin ilerleyen süreçte su
fakiri olma ihtimali bulunuyor. Gerek sulama suyu kullanımında, gerekse ev ve
sanayi tüketiminde hepimiz su kaynaklarımızın sürdürülebilirliği için üzerimize
düşeni yapmalıyız.”
“2022 yılı itibarıyla kişi
başına düşen arazi 2,8 dekar”
“Ülkemiz
nüfusu yıldan yıla artarken, tarım alanlarının azalması, kişi başına düşen
arazi miktarının gerilemesine neden oldu. İstatistiklere göre; 2005 yılında
kişi başına 3,9 dekar arazi düşerken, bu değer 2010 yılında 3,4 dekara, 2015
yılında 3 dekara 2021 yılına gelindiğinde ise 2,7 dekara geriledi.
Ülkemizin
en stratejik sektörlerinden tarımın en temel sermayesi olan tarım arazilerini
korumak, sürdürülebilirlik açısından büyük önem arz ediyor. Son yıllarda atıl
tarım arazilerinin üretime kazandırılmasının yanı sıra tarım arazilerinin
korunması amacıyla pek çok çalışma yapılarak kanunlar çıkarıldı. Atıl tarım
arazilerinin üretime kazandırılması, miras yoluyla arazilerinin bölünmesinin
engellenmesi gibi uygulamalar ile 2019 yılında 23 milyon 99 bin hektar olan
toplam işlenen tarım alanı 2022 yılında yüzde 3,3 oranında artarak 23 milyon 864
bin hektara ulaştı. Yapılan çalışmalar sonuç verdi ve ülkemizde son yıllarda
gerileyen kişi başı arazi büyüklüğü 2022 yılında 2,8 dekara çıkarak az da olsa
artış gösterdi.
İşlenen
tarım alanlarının artırılmasına yönelik çalışmalara bu yıl bir yenisi eklenerek,
mülkiyet ve mirasçılık sorunları nedeniyle işlenemeyen veya işlense de ÇKS’ye
kayıt olamayan arazilerin, ÇKS’ye kaydının yapılarak tarımsal üretime
kazandırılması sağlandı. Bu değişiklik ile yaklaşık 3 milyon hektar tarım
alanının üretime kazandırılacağı öngörülüyor.
Tarım
topraklarının korunmasıyla ilgili çalışmalar her ne kadar devam etse de
ülkemizin hızla artan nüfusu karşısında yetersiz kalıyor. Artık bir karış
toprak dahi kaybedilmemelidir. Bu amaçla tarım arazilerinin amaç dışına
çıkarılması kesinlikle önlenmelidir. Karayollarını ve şehirlerin gelişimini
projelendirirken, verimli tarım arazileri yerine tarıma elverişli olmayan, daha
verimsiz arazilerin kullanılmasına özen gösterilmelidir. Birinci sınıf sulamaya
uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin verilmemeli, bu
arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurulmamalıdır. Turizm,
madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazileri kullanılmamalı, meyve
ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklar inşa edilmemelidir.”
“Toprakların imara
açılması nedeniyle yerinde üretim zorlaştı”
“Toprakların imara açılarak kaybedilmesi birçok ilde yerinde üretim
yapmayı zorlaştırdığı için o ilin tüketicileri meyve ve sebzeyi daha pahalı
yemek zorunda kalıyor. Örnek vermek gerekirse 30-40 sene önce İstanbul ilimizin
meyve sebze kaynağı İstanbul ilçeleri ve Kocaeli, Sakarya gibi illerdi. 50
kilometrelik bir mesafeden sebze meyve temin ediliyordu.
Bu illerin imara açılarak topraklarını kaybetmesi sonucu yerinde üretim
imkânı azaldı. Kaynak uzaklaştı, bugün İstanbul’a 600-700 kilometre mesafeden
meyve sebze geliyor. Maliyet artışı nedeniyle İstanbullu tüketici meyve sebzeyi
pahalı yemek zorunda kalıyor.”
“Toprak Koruma Kurullarında toprağın
sahibi olan çiftçi temsilcilerinin bulunması zorunlu olmalıdır”
“İllerde Toprak Koruma Kurulları tarım
arazilerinin amaç dışı kullanımı konusunda kararlar veriyor. Çocuklarımıza bırakacağımız mirasın kararının
verildiği Toprak Kurullarında çocuklarımıza ihanet edilmesin, bir değil bin kez
düşünerek karar alınsın.
Kurullarda toprağın, tarımın önemini çiftçi adına anlatacak, toprağın
sahibi olan çiftçilerimizin temsilcisi Ziraat Odalarının bulunması zorunlu
olmalıdır. Bu Kurullarda çiftçinin, toprağın önemini en iyi Ziraat Odası
Temsilcisi anlatacaktır.
Bazı illerde çiftçi temsilcisi Ziraat Odaları yerine ticaret erbabının
temsilcileri görev yapmaktadır. Toprağın sahibinin bulunmadığı Toprak
Kurullarında toprağı korumak, imara açılmasını önlemek nasıl mümkün olacaktır? Toprak Koruma Kurullarına gelen arazilere
artık vazgeçilemez gözüyle bakılmalı, imzalar atılırken gelecek nesillere
ihanet edilmemelidir.”
“Tarım arazisi
satışlarında tarımsal faaliyet zorunluluğu olmalı”
“Ülkemizde tarımsal üretim maliyetlerindeki artışlar
tarımsal üretimde yeterli gelir elde edemeyen üreticilerin üretimden kopmasına
ve arazilerini elden çıkarmalarına neden oluyor.
Tarım arazileri üretim aracı olmaktan çıkarak birer yatırım
aracı haline dönüştü. Özellikle icralık araziler internet ortamında ihale usulü
ile satılıyor. Değerinin üzerinde fiyatlarla satılan arazileri bölge insanı
alamıyor. Bu tür satışlar tarım dışı amaç için arazi almak isteyenlerin işini
kolaylaştırarak arazilerin farklı amaçlarla kullanımının önünü açıyor.
Tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımının engellenmesi
amacıyla arazilerin el değiştirmesinde tarımsal faaliyet yapılması zorunluluğu
getirilmelidir. Son yıllarda ülkemizde yabancı uyruklu vatandaşların sayısı her
geçen yıl artıyor. Nüfusu artan yabancıların ülkemizde arazi alma talebi de
arttı.
Ülke ve köylerimizin güvenliği bakımından yabancılara tarım
arazilerinin satışı yasaklanmalıdır. Arazi satış veya kiralamada öncelik köy
insanına tanınarak uygun fiyat ve şartlarda uzun vadeli taksit seçenekleri
sunulmalıdır. Köylerimizin sosyal düzeninin bozulmamasına dikkat edilmelidir.
Ülkemizde son yıllarda giderek popüler hale gelen,
insanlara şehirden uzakta yaşamayı cazip gösteren hobi bahçesi, tiny house,
bungalov benzeri yaşama alanları, tarım arazilerinin parçalanmasına ve çarpık
yapılaşmanın oluşmasına neden olmaktadır. Bu tür yapılanmalara kesinlikle izin
verilmemelidir. Tarımsal üretimin temeli topraktır. Öncelikle sahip olduğumuz
toprak ve su kaynaklarına sahip çıkmalıyız. Var olan kaynaklarımızın gelecekte
artacak ülke nüfusu ve beklenen iklim değişikliğinin olumsuz senaryolarına
karşı etkin ve sürdürülebilir kullanımı konusunda gereken hassasiyeti ülke
olarak göstermeliyiz.
Toprağımızın kıymetinin
herkesçe çok iyi bilindiği, toprağı yönetenlerden kullananlara kadar her
kesimin ona saygı duyarak, hareket edeceği günler temennisiyle Dünya Toprak
Günü’nü kutluyorum.”