-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Teknolojideki inanılmaz gelişmelere rağmen daha açlık sorununu halledememiş bir dünyada yaşıyoruz”
-“Dünyadaki her 8 kişiden biri, 868 milyon insan açken, 1,5 milyara yakın insanın aşırı kilolu olmasının kabul edilebilir bir yanı yoktur”
-“Silahlanma yarışı, savaşlar, israf sona erdirilmeli, açlığı kökünden kazımak için tüm insanlar bir araya gelmelidir”
-“Tarım alanlarının giderek daralması ve küresel ısınma önemli bir tehdit. Yeterli ve güvenli gıdaya erişim, tüm ülkelerin öncelikleri arasında olmalıdır”
-“Dünyamızda beslenme alışkanlıkları değişiyor, tüketim ihtiyaçtan çok israfla artıyor. Tarım ürünleri, biyoyakıt gibi beslenme dışı alanlarda kullanılıyor. Böyle devam ederek açlık sorununu halledemeyiz”
-“Dünyada açlığın artmasındaki en önemli etken, gıda fiyatlarındaki yükselişlerdir”
-“Açlığı, tarımı destekleyerek, spekülatif fiyat oynamalarını önleyerek, yoksul ülkelere tarımı öğreterek, tarımsal altyapılarını güçlendirerek yenebiliriz”
-“Türkiye, dünyadaki açlık sorununun çözümüne katkı yapacak az sayıda ülkeden biridir”
Ankara – 15.10.2013 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bir yandan teknolojide inanılmaz gelişmeler olurken, bir yandan da daha en temel ihtiyaç olan beslenme, açlık sorununu halledememiş bir dünyada yaşandığını bildirerek, “içinde bulunduğumuz ortam akıl almaz bir durum. Dünyadaki her 8 kişiden biri, 868 milyon insan açken, 1,5 milyara yakın insanın aşırı kilolu olmasının kabul edilebilir bir yanı yoktur” dedi.
Bayraktar, 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolasıyla yaptığı açıklamada, silahlanma yarışının, savaşların, israfın sona erdirilmesi ve açlığı kökünden kazımak için tüm insanların bir araya gelmesi gerektiğini vurguladı.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO), 16 Ekim 1945 yılında, insanların beslenme düzeylerini ve yaşam standartlarını yükseltmek, tarımsal üretimi artırmak ve kırsal nüfusun koşullarını iyileştirmek amacıyla kurulduğunu, FAO’nun kuruluş günü olan 16 Ekim tarihinin her yıl “Dünya Gıda Günü” olarak kutlandığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tüm dünyada yapılan Dünya Gıda Günü etkinliklerinin asıl amacı, toplumların ve yetkililerin dikkatini gıda temini ve insanların beslenmesinde yaşanan sıkıntılara çekmektir. Gıdanın öneminin her yıl anlatıldığı 16 Ekim Dünya Gıda Günü yaklaşırken, dünyada beslenme ihtiyacı artarak devam ediyor. Son yıllarda yaşanan gelişmeler dünyamızın çok zor bir süreçten geçtiğini açıkça ortaya koymaktadır. Tarım alanlarının giderek daraldığı, küresel ısınmanın önemli bir tehdit olduğu günümüz dünyasında, yeterli ve güvenli gıdaya erişim, tüm ülkelerin öncelikleri arasında bulunmaktadır.
-“2015 hedefi imkansız görünüyor”-
FAO, 1996 yılında Roma’da düzenlediği Dünya Gıda Günü Zirvesi’nde dünya liderlerini bir araya getirdi. Zirve sonucunda, dünyada 850 milyon insanın açlık veya yetersiz beslenmenin etkisinde olduğunu ifade eden ve bu rakamın 2015 yılına kadar yarı yarıya azaltılmasını öngören bir deklarasyon yayınlandı. Buna karşılık, dünyada açlık ve yetersiz beslenmeden etkilenen insan sayısının maalesef 2010 yılında 925 milyona yükseldi. 2012 yılında bu rakam 868 milyona inse de 2015 yılında 425 milyonluk hedefe gerilemesi imkansız gibi görünüyor. FAO’nun 2012 rakamlarına göre, 5 yaşın altındaki 100 milyon çocuk olması gereken kilonun altında. Yetersiz beslenme nedeniyle her yıl 2,5 milyon çocuk hayatını kaybediyor. Dünyadaki 868 milyon aç kişiden 852 milyonunun gelişmekte olan, 16 milyonu ise gelişmiş ülkelerde yaşıyor. Güney Asya’da 304 milyon, Sahraaltı Afrikası’nda 234 milyon, Doğu Asya'da ise 167 milyon kişi açlık çekiyor. İşin özeti, açlığı yok etme konusunda başarılı olunmamıştır. 2013 yılına geldiğimiz, teknolojinin inanılmaz boyutlara ulaştığı günümüzde hala bir milyara yakın insanın aç olmasının izahı yoktur.”
-“Gelişmiş ülkeler samimi değil”-
FAO tarafından gerçekleştirilen bütün bu toplantılar, yayınlanan deklarasyonlar ve yapılan çalışmalara rağmen, Somali’de yaşanan felaketin bir benzerinin her yıl başka ülkelerde de yaşanıyor olmasının, gelişmiş ülkelerin dünyada açlığı ortadan kaldıracak tedbirlerin alınması konusunda samimi olmadıklarını gösterdiğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti:
“İnsanoğlunun var olabilmesi için ihtiyaç duyulan gıda maddelerinin üretildiği tarım sektörünün önemi daha da artmıştır. Gelişmiş ülkelerin bugün bulundukları noktaya tarım sektörüne verdikleri destekler ve yatırımlarla ulaştıkları bilinmektedir. Biz de ülke olarak tarımsal üretimi artırmak ve bunun için de üreticileri desteklemek zorundayız. Şu unutulmamalıdır ki dünyada tarım sektörü güçlü olmayan gelişmiş bir ülke yoktur.
Afrika’da yaşanan açlık ve yetersiz beslenme, gıda güvencesi konusunu bir kez daha dünya gündeminin baş sıralarına almıştır. Dünyada açlığın artmasındaki en önemli etken, gıda fiyatlarındaki yükselişlerdir. 2007 yılında meydana gelen kuraklık ve diğer bazı küresel etkiler sonucunda, 2008 yılında dünya genelinde temel gıda fiyatlarında çok büyük artışlar olmuş ve ‘dünya gıda krizi’ yaşanmıştır.”
-Gıda fiyatlarını artıran etkenler-
Bayraktar, küresel ısınma sonucu yaşanan kuraklık, Çin, Hindistan, Endonezya gibi gelişmekte olan büyük nüfuslu ülkelerin beslenme alışkanlıklarının değişmesi, gelişmiş ülkelerin talep miktarının artması, tarımda girdi fiyatlarındaki yükseliş, tarım ürünlerinin biyoyakıt üretiminde kullanılması gibi etkenlerin gıda fiyatlarını artırdığını bildirdi. Tarım alanlarının giderek daralması ve küresel ısınmanın önemli bir tehdit halini aldığını, yeterli ve güvenli gıdaya erişimin, tüm ülkelerin öncelikleri arasında olması gerektiğini belirten Bayraktar, “Dünyamızda beslenme alışkanlıkları değişiyor, tüketim ihtiyaçtan çok israfla artıyor. Tarım ürünleri biyoyakıt gibi beslenme dışı alanlarda kullanılıyor. Böyle devam ederek açlık sorununu halledemeyiz” dedi.
Bayraktar, açlığın, tarımı destekleyerek, spekülatif fiyat oynamalarını önleyerek, yoksul ülkelere tarımı öğreterek, bu ülkelerin tarımsal altyapılarını güçlendirerek yenilebileceğini bildirdi.
-“Olası krizlere karşı gıda güvencesini sağlamak zorundayız”-
Türkiye’nin, dünyadaki açlık sorununun çözümüne katkı yapacak az sayıda ülkeden biri olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Türkiye doğal kaynaklar bakımından zengin, tarım alanlarının elverişliliği ve ürün çeşitliliği ile gıda arzı ve sürekliliğini sağlama açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Biz de ülkemizde bu potansiyeli sürdürülebilir bir şekilde kullanarak, olası krizlere karşı gıda güvencesini sağlamak zorundayız. Ülke olarak geleceğe yönelik üretim hedeflerimizi belirleyip, bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi amacıyla uygun tarım politikalarını ortaya koymalıyız. Başka bir ifadeyle gıda güvencesinin ve güvenliğinin sağlanması için tarım sektörümüzün rekabet gücünün yüksek olması zorunludur. Amaç sadece yurt içi talebi karşılamak değil, üretim potansiyelimizi kullanarak gelişen dünya tarım ürünleri pazarından daha fazla pay almak olmalıdır.
-“Yağlık bitkiler ve hububat üretiminin artırılması önemli”-
Ayrıca, her türlü risk için gereken tedbirleri almak suretiyle üretimde sürdürülebilirlik ve istikrar sağlanmalı, halkımızın gıda güvencesi garanti altına alınmalıdır. Kriz dönemlerinde gıda maddelerini üreten ülkelerin kendi halkının ihtiyacı olduğunu öne sürerek ihracatı yasaklamaları nedeniyle, ithalatla gıda teminin ne kadar güç olduğu 2010 yılında bazı ülkelerce uygulanan ihracat yasağıyla anlaşıldı. Daha önemlisi, değişen ve gelişen bir pazar var. Türkiye, mevcut üretim potansiyeliyle bu pazarda yerini almalıdır. Aksi halde gıdaya erişim hem zor hem de çok yüksek maliyetlerle mümkün olacaktır. Türkiye biran evvel alacağı tedbirlerle bu amacın gereğini yerine getirmelidir. Tarımsal üretimin artırılması, diğer stratejik ürünler yanında özellikle yağlık bitkiler ve hububat üretiminin artırılması her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Tarım, kalkınmamızı daha fazla destekleyen bir sektör konumuna getirilmelidir.”
Bayraktar, Dünya Gıda Günü ile birlikte tarımın ne denli önemli ve vazgeçilmez bir sektör olduğunun bir kez daha hatırlanması, insanların yaşamına devam edebilmesi için gerekli gıdayı üreten çiftçilerin sesine kulak verilmesi gerektiğini bildirerek, “tarımını ihmal eden ülkelerin geri kalmaya mahkum olacağı unutulmamalıdır” dedi.