“(Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı) sloganını yeniden hayata geçirmeli, bir ürünün yerlisi varsa hepimiz onu tüketmeli, kullanmalıyız. Milli bir bilinç içinde hareket etmeliyiz”
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “(Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı) sloganını yeniden hayata geçirmeli, bir ürünün yerlisi varsa hepimiz onu tüketmeli, kullanmalıyız. Milli bir bilinç içinde hareket etmeliyiz”
-“Vatandaş olarak ne kadar çok yerli ürün kullanırsak, o kadar az ithalat yapar, dolara ihtiyacımızı o kadar çok azaltırız”
-“Hepimiz ithal ürün özentisinden vazgeçmeli, Türkiye’de üretilen ürünlere yönelmeliyiz. Ülkemizde her şey üretiliyor”
-“Unutmayalım, ithal ürün tercih ettiğimizde kendi çiftçimiz, üreticimiz yerine başka ülkelerin çiftçisine, üreticisine kazandırıyoruz”
-“Tarımda iyi bir planlamayla ithalatı yarı yarıya azaltırız. Kahve, kakao gibi ürünleri Türkiye’de yetiştiremeyiz ama ithal ettiğimiz çoğu ürünü ülkemizde rahatlıkla üretiriz”
-“Çiftçimiz, gecesini gündüzüne katarak, yaz kış, yağmur çamur demeden her türlü ürünü yetiştiriyor. Bu ürünler, ithal ürünlerden çok daha doğal ve lezzetli. Çiftçimizin ürünlerini içimizde hiçbir kuşku olmadan tüketebiliriz”
-“Ebeveynler de çocuklarına yerli malı kullanmanın önemini aşılamalıdır. Okullarda da yerli malı haftası büyük etkinliklerle kutlanmalıdır. Bu konuda tüm toplumu harekete geçirmeli, toplumsal bir bilinç yaratmalıyız”
Ankara - 16.12.2016 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, doların etkisini azaltmanın yolunun yerli malından geçtiğini bildirerek, “(yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı) sloganını yeniden hayata geçirmeli, bir ürünün yerlisi varsa hepimiz onu tüketmeli, kullanmalıyız. Milli bir bilinç içinde hareket etmeliyiz” dedi.
Bayraktar, Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada, dolar kurunun ekonominin gerekleri dışında aşırı bir şekilde yükseldiğini, ülke ekonomisine zarar verir hale geldiğini belirtti.
Dolar kurunun seviyesinin ekonominin hiçbir göstergesiyle açıklanamadığını bildiren Bayraktar, “ne enflasyon, ne bütçe açığı, ne de kamu borçlarının milli gelire oranında bir kötüleşme görülmüyor. Türk ekonomisi, dünyadaki hatta Avrupa Birliği üyesi çoğu ülkeden daha iyi durumda. Hal böyleyken dolardaki yükselmeyi hiçbir gerekçeyle açıklamak mümkün değil” dedi.
-“TL’nin güçlendirilmesi gerekiyor”-
Türk Lirası’nın (TL) güçlendirilmesi, ekonominin dolarizasyondan kurtarılması gerektiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“İç piyasada dolar, avro kullanmanın bir anlamı yok. Türk Lirası’nı her alanda kullanmalı, akitlerimizi, ödemelerimizi, borçlanmalarımızı, yatırımlarımızı TL bazında yapmalı, dolar kullanmaktan vazgeçmeliyiz. Son günlerde kurum ve kuruluşların varlıklarını TL’ye çevirmeleri ve dolar bozdurmaları, ihaleleri TL ile yapma adımı atmaları yerinde kararlardır. Vatandaşlarımızın da tasarruflarını dövizden çıkarmaları, TL’ye dönmeleri çok olumlu olmuştur. Ticaret yaptığımız ülkelerle ticareti ulusal paralarla yapmak için temaslarda bulunmak da ekonomilerimiz açısından son derece doğru girişimlerdir. Kiralar, maaşlar bile dolar bazında veya dolar ödenerek yapılınca, doların etkisi tabii ki artar.
Dolar artması ekonominin hemen hemen bütün alanlarına, tarıma da zarar veriyor. Mazotun ham maddesi petrolün neredeyse yüzde 93’ü ithal ediliyor. Gübre ham maddesinin neredeyse tamamı ithal, önemli miktarda gübre ithalatımız da var. Gübre üretiminde kullanılan doğalgazın yüzde 99’unu ithal ediyoruz. Tarım ilaçlarının önemli bir bölümünü ithal ediyoruz. Elektrik kullanıyoruz. Yine elektriğin yarıya yakını ithal doğalgazla üretiliyor. Bütün bunların fiyatları dolara endeksli. Dolar artıkça bütün bu ürünlerin fiyatları etkilenecek.”
-“Tarımsal ürün çeşitliliğinde Çin ve Hindistan ile yarışıyoruz”-
Türkiye’nin tarımsal ürün çeşitliliğinde Çin ve Hindistan gibi kıta büyüklüğündeki ülkelerle yarıştığını, çok sayıda üründe dünya sıralamasında ilk 10’a girdiğini vurgulayan Bayraktar, “Çok çeşitli mikro klimaları barındırması nedeniyle Türkiye, hemen her ürünü üretebilen bir ülke. Fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne, ayva ve haşhaş tohumu üretiminde birinci sıradayız. Karpuz, kavun, çilek, bal, pırasa ve fiğde dünya ikincisi olan Türkiye, mercimek, elma, salatalık, yeşil biber, taze fasulye, kestane, Antep fıstığında ise üçüncü durumda. Türkiye 5 üründe 4’üncü, 7 üründe 5’inci, 3 üründe 6’ncı, 8 üründe 7’nci, 1 üründe 8’inci, 3 üründe 9’uncu, 4 üründe 10. sırayı alıyor” dedi.
-Gereksiz ithalat-
İthalatın 2014 yılında 12,4 milyar dolar, 2015’de 11,2 milyar dolar olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“2006 yılı başından 2016 Ekim ayı sonuna kadarki süreyi kapsayan 10 yıl 10 ayda 16,5 milyar dolarlık yağlı tohum ve meyveler, 16 milyar dolarlık hububat, 16,1 milyar dolarlık hayvansal ile bitkisel katı ve sıvı yağ ithal ettik. Bu dönemde toplamda 97,5 milyar dolarlık tarım ve gıda ithalatı yapıldı. Bunun büyük bölümü yurt içinde üretilen veya üretim açığı kapatılabilecek ürünler.
Tarımın yapısal sorunlarının çözülememesi, teknik ve ekonomik olarak sulanabilecek 2,27 milyon hektar tarım alanının hala sulamaya açılmaması yüzünden başta yağlı tohumlar olmak üzere bazı ürünlerde üretim açığı veriyoruz. Acilen sulama yatırımları tamamlanmalı, üretim açığımız olan ürünler daha fazla desteklenmeli, üretim maliyetleri düşürülmeli, verimlilik artırılmalıdır.
Soya fasulyesi, ayçiçeği başta olmak üzere yağlı tohumlar, pamuk gibi üretim açığımız olan ürünlerde açığımızı kapatırsak, ithalatı azaltırız. Meyve ve sebze cenneti ülkemize işlenmiş sebze ve meyve ile meyve suları olarak yılda 695 milyon dolarlık ürün girmemelidir. Yine taze ve kuru meyve kabuklu yemiş alanında çok önemli bir üretime sahip ülkemize dışarıdan 457 milyon liralık ürün ithal etmemeliyiz. Buğday üreticisi bir ülke olarak 142 milyon dolarlık ekmekçilik ve pastacılık ürünleri ithalatı yapmamalıyız. Üç yanı denizlerle çevrili ve önemli ölçüde iç sulara sahibiz ama 250 milyon dolarlık su ürünleri ithal ediyoruz. Yaklaşık olarak değeri 6 milyar doları bulan 18,7 milyon tonluk süt üretirken, 130 milyon dolarlık süt ürünü almamızın izahı yok. Çay, şeker, bal ve şekerli mamuller üretimi ülkemize has ürünlerken bunlara yıllık 189 milyon dolar ödememizi açıklayamıyoruz.”
-“Yapmamız gereken belli, yerli malı tüketmeli, kullanmalıyız”-
“Yapmamız gereken belli, doların etkisini azaltmak için ‘yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı’ sloganını yeniden hayata geçirmeli, bir ürünün yerlisi varsa hepimiz onu tüketmeli, kullanmalıyız” diyen Bayraktar, şunları kaydetti:
“Milli bir bilinç içinde hareket etmeliyiz. Hepimiz ithal ürün özentisinden vazgeçmeli, Türkiye’de üretilen ürünlere yönelmeliyiz. Ülkemizde her şey üretiliyor. Unutmayalım, ithal ürün tercih ettiğimizde kendi çiftçimiz, üreticimiz yerine başka ülkelerin çiftçisine, üreticisine kazandırıyoruz. Tarımda iyi bir planlamayla ithalatı yarı yarıya azaltırız. Kahve, kakao gibi ürünleri Türkiye’de yetiştiremeyiz ama ithal ettiğimiz çoğu ürünü ülkemizde rahatlıkla üretiriz.
Vatandaşlar olarak ne kadar çok yerli ürün kullanırsak, o kadar az ithalat yapar, dolara ihtiyacımızı o kadar çok azaltırız.
Çiftçimiz, gecesini gündüzüne katarak, yaz kış, yağmur çamur demeden her türlü ürünü yetiştiriyor. Bu ürünler, ithal ürünlerden çok daha doğal ve lezzetli. Çiftçimizin ürünlerini içimizde hiçbir kuşku olmadan tüketebiliriz. Ebeveynler de çocuklarına yerli malı kullanmanın önemini aşılamalıdır. Okullarda da yerli malı haftası büyük etkinliklerle kutlanmalıdır. Bu konuda tüm toplumu harekete geçirmeli, toplumsal bir bilinç yaratmalıyız.”
Bayraktar, tarımda üretim açığı bulunan ürünlerde yeterliliğin sağlanması için desteklerin hayati önemde olduğunu bildirerek, desteklerin artarak sürdürülmesi gerektiğini belirtti.
-Meyve ve sebzenin bazı hesaplamalara göre 4’te 1’i kaybediliyor-
Bu haftanın aynı zamanda tutum ve yatırım haftası olduğunu, tutumluluğun gıdada çok önem taşıdığını, meyve ve sebzenin bazı hesaplamalara göre 4’te 1’inin daha tüketiciye ulaşmadan kaybedildiğini, çöpe gittiğini, bunun büyük bir israf olduğunu bildiren Bayraktar, “tarımda suyu tasarruflu kullanamıyoruz. Sulama altyapımız eskidi. Acilen bu altyapıyı yenilemeli, yüzde 60’lara varan su tasarrufu sağlayan basınçlı sulama sistemlerine geçmeliyiz. Hasat, taşıma, depolama ve paketlemede ürün kaybını en alt düzeye indirmeli, gerekli yatırımları yapmalıyız. Üretim bir yana tüketimde de israfı yok etmeliyiz. Ekmekte israfın boyutları ortadadır” dedi.