Bayraktar, 2020 yılını değerlendirdi
ve 2021 beklentilerini açıkladı…
-TZOB Genel
Başkanı Bayraktar:
-“Eylül ayları itibarıyla 2019’da
yüzde 19,3 olan tarımın istihdamındaki payı, 2020’de yüzde 18,5 olarak
gerçekleşti”
-“Çiftçimiz 2020 yılında finansman
açısından sıkıntılar yaşadı. Son yıllarda afetlerin de etkisiyle çiftçinin
kredi borçları arttı. Çiftçilerimizin bir kısmı, takibe düşmemek için başka
bankalardan yüksek faizle aldığı kredilerle borcunu kapattı. Çiftçinin yüksek
faizle borçlanmadığı özel banka kalmadı”
-“Çiftçi borçları, 2019 yılı
Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Değerinin yüzde 50’sine yaklaştı”
-“Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu verilerine göre, 2019 yılında 106,3 milyar lira olarak gerçekleşen
tarımda kredi miktarı 2019 yılı sonundan 2020 Eylül ayına kadar, 122,9 milyar
liraya ulaşmış, 9 aylık süreçte bankalardan kredi kullanımı yüzde 15,6
artmıştır”
-“Bu dönemde Tarım Kredi
Kooperatiflerinin çiftçiye kullandırdığı kredi miktarı da 2020 yılı 9 ayın
sonunda 7,7 milyar olarak gerçekleşmiştir”
-“Bu gerçeği görerek, üretimin çok
önem kazandığı pandemi ve kuraklık sürecinde, çiftçimizin ödeyemeyerek takibe
düşen borçları ile yüksek faizle yapılandırdığı borçlarının faizsiz olarak uzun
vadeye yayılması çiftçimizin rahat bir nefes almasını sağlayacak, çiftçimizi
tarıma kazandıracaktır. Şunu unutmamak gerekir ki; zor bir süreçten geçtiğimiz
bugünlerde ülkemizin hem çiftçimize hem de onun üretimine çok ihtiyacı vardır”
-“Finans sektöründe en çok sıkıntı
çeken kesim küçük çiftçilerdir. Ziraat bankasından kredi almakta zorlanan küçük
çiftçiler, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve özel bankalara yönelmekte,
buralardan yüksek faizle kredi çekmekte, çok pahalı girdi, alet ve ekipman
temin etmektedirler”
-“Küçük çiftçilerimiz aile
işletmelerinde üretim yapan geliri yeterli olmayan kesimdir. Bu nedenle yüksek
maliyetle kullandıkları ayni ve nakdi kredileri geri ödemekte büyük zorluklar
çekmektedirler. Bu durumda olan çok sayıdaki aile işletmelerinin ayakta
kalabilmeleri için pozitif ayrımcılık yapılmalı, daha düşük faizle kredi
kullanması sağlanmalıdır. Aile işletmelerimiz desteklerden daha az yararlanmaktadır.
Bu işletmelerimiz destekleme bütçesinden daha fazla pay almalıdır”
-“Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi ihtiyacının tamamını
karşılamalıdır. Tarım Kredi kooperatifleri faizlerini Ziraat bankası seviyelerine
çekmelidir”
-“Kuraklığın dünyada ve ülkemizde
ciddi bir gıda krizine yol açması ihtimalinin çok farkında olmadığımızı
görüyoruz. Ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızı etkileyecek olan böyle bir
krizin olumsuz etkilerinden korunmak için acil olarak, daha fazla zaman
kaybetmeden gerekli önlemleri almalıyız. Kuraklığın boyutları artarsa paramız
olsa bile tarlada ve marketlerde ürün bulamaz hale gelebiliriz”
-“Tarım sektöründe verim kaybına ve
toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemleri bırakılmalıdır. Tarım
sektörü hiç zaman kaybetmeden yağmurlama ve damla sulama sistemlerini
kullanmaya geçmelidir. Bunun için gerekli teşvikler ve krediler artırılarak
çiftçimize ulaştırılmalıdır”
-“Artan elektrik fiyatları üretimin
sürdürülebilirliği için büyük bir tehdit unsuru halinde gelmiştir”
-“Diğer yandan devam eden kuraklık
nedeniyle cazibe suya ulaşması mümkün olmayan çiftçilerimiz daha çok yeraltı
suyunun daha derinden çekilmesine ihtiyaç duyacak, bu da elektrik maliyetini
çok fazla yükseltecektir. Zaten elektrik fiyatlarının yüksekliği nedeniyle
üretimde zorlanan çiftçiler üretimden tamamen uzaklaşabilir. Bu durum üretim
için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Yaşanacak bu olumsuzluğu şimdiden öngörmek
gereklidir”
-“Elektrik tarifesinde daha fazla
gecikmeden ciddi bir indirim yapılmalıdır. Kuraklık kapıya dayandı, kaybedecek
zamanımız kalmamıştır”
-“Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünce her yıl yayınlanan ‘Su Kullanım Hizmet Bedeli Tarifelerine’ göre
de buğday, ayçiçeği, çeltik, pamuk, mısır, meyve ve sebze son bir yılda cazibe
sulamada yüzde 20,8 ile yüzde 25 arasında, pompaj sulamada ise yüzde 31,6 ile
yüzde 34,8 arasında değişen oranlarda artışlar olmuştur”
-“2015 yılında dekar başına 1 lira
olan yeraltı suyu kullanım ücreti 2016 yılında 2 liraya, 2017’de 5 liraya, 2019
yılında 10 liraya, 2020 yılında da 15 liraya, 2021 için ise 17 liraya
çıkmıştır. 6 yılda 17 kat artış göstermiştir”
-“Kuraklık nedeniyle daha fazla su
kullanmak zorunda kalacak olan çiftçilerimizin tıpkı elektrikte olduğu gibi
sulama ücretlerinde acil olarak indirime gidilmelidir. Toprağın düşük maliyetli
suyla buluşması sağlanmalıdır. Bu dönemde çok önemli hale gelen üretim sekteye
uğratılmamalıdır”
-“Enflasyonu önlemek üzere et ve süt
fiyatlarına yapılan müdahale yem fiyatlarına yapılmamıştır. Süt ve besi
fiyatları artmazken, yem fiyatlarındaki bu yüksek artışlar 2020 yılında
üreticimizi ciddi bir şekilde etkilemiş, hayvancılık sektörüne büyük bir darbe
vurmuştur”
-“Et ve süt fiyatlarını baskılama
girişimlerine acilen son verilmelidir. Paramız olsa da artık üretici ülkelerden
damızlık ve besilik hayvan ithalatı hem zordur, hem de pahalıdır. Pahalı ithal edilen
ürünlerle insanlarımızı besleme imkanı yoktur”
-“Gübre fiyatları, artan döviz
kurlarının etkisiyle yükseldi. Üre gübresi Aralık ayları itibariyle 2019 yılına
göre yüzde 60,4 artarak ton başına 1770 liradan 2750 liraya ve DAP gübresi
yüzde 44,1 artarak 2360 liradan 3400 liraya yükseldi”
-“Gübre kullanımı, fiyat artışından
olumsuz etkilenmektedir. Bunun önüne geçmek için gübre fiyatları artışlarına
paralel olarak gübre destekleri artırılmalı, çiftçinin gübre kullanımından uzaklaşmasının
önüne geçilmelidir”
-“Yine, 2020 yılında, önemli girdi
kalemlerinden birisi olan, zirai ilaçlarda yüzde 25 ile yüzde 87 arasında değişen
fiyat artışları olmuştur”
-“Zirai ilaçlarda uygulanan yüzde
18’lik KDV çiftçiye destek olarak verilmelidir”
-“Süt fiyatları acil olarak 1,5
pariteye göre 3 liranın üzerine çıkarılmalı, hayvan kesimleri önlenmelidir.
İlgili Bakanlıklar ve Merkez Bankası Başkanlığı nezdinde yaptığımız girişimlere
karşılık buluncaya kadar mücadelemiz ve çalışmalarımız devam edecektir”
-“2020 yılı besiciler için sıkıntılı
geçmiştir. Pandemiye bağlı talep daralması ve yüksek yem fiyatları üretimi zora
sokmuştur. Yağsız karkasın 1 kilogramıyla satın aldığı besi yemi miktarı Ocak
ayında 20,1 kilogram iken Aralık ayında yem fiyatlarının da yükselmesiyle
birlikte 16,1 kilograma kadar düşmüştür. Yani, 2020 12 aylık döneminde
besicilerin alım gücü yüzde 19,8 azalmıştır”
-“Özellikle bugünlerde Et ve Süt
Kurumu besi alım fiyatlarına acilen zam yapmalıdır. Malını elden çıkaran
üreticilerimiz bu işi bırakmaktadır. Bu durum besi üretimi için çok büyük bir
tehdittir. Üreticilerimizin üretime dönmesi, ülkemizin et ihtiyacının
karşılanması için hiç vakit kaybetmeden üreticilerimize gerekli desteği
vermeliyiz”
-“Destek bütçesi, Tarım Kanunu’nda
belirtildiği gibi Gayri Safi Milli Hasıla’nın en az yüzde 1’i oranında
olmalıdır”
-“Desteklemede yüzde 2-4 arasında
uygulanan stopaj kesintisi kaldırılmalıdır”
-“Desteklerde adalet sağlanmalı,
küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir”
-“Çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt
Sistemine (ÇKS) dahil edilemeyen ancak tarımsal üretim yapılan araziler de
tarımsal desteklerden faydalanmalıdır”
-“Organik, organomineral ve toprak
düzenleyicilerin kullanımını yaygınlaştırmak için desteklemeye devam
edilmelidir”
-“Zeytinyağı ve pamuk prim desteğine
getirilen dekara verim sınırlaması kaldırılmalıdır”
-“Temel ürünlerimiz olan patates,
soğan ve domates gibi ürünlerimizde pazarlama sorunları çözülmelidi”
-“İhracat pazarlarımızın
kaybolmaması ve iç piyasada ürün fiyatlarının üretici aleyhine gelişmemesi için
portakal, soğan, limon ve patates gibi ürünlerde ihracat yasakları
getirilmemelidir”
-“Toprak Koruma Kurullarında Ziraat
Odaları daimi üye olmalıdır”
-“Ülkemizde üretim planlamasının
yapılamaması zaman zaman patates ve kuru soğan başta olmak üzere birçok üründe
arz talep sorunu yaşanmasına sebep olmaktadır. Üretim planlaması tüm ürünlerde
süratle hayata geçirilmelidir”
-“Sözleşmeli üretim, lisanslı
depoculuk ve ürün ihtisas borsaları yaygınlaştırılmalıdır. Depo kurulumu tüm bölgelerde
destekleme kapsamına alınmalıdır”
-“Ülke içi bitkisel ve hayvansal
üretim teşviklerine devam ederek, besilik dana da dahil her türlü ithalatın
kısa zamanda ülke gündeminden çıkarılması sağlanmalıdır”
-“Başta peynir olmak üzere ürünlere
katma değer kazandırılma ve markalaştırma çalışmalarına hız verilmelidir”
-“Tarım BAĞ-KUR sigortası prim gün
sayısı, 2008 yılında olduğu gibi 15 güne indirilmelidir”
-“Muafiyette geçen süreler
çiftçilerimizin çalışma gün sayılarına eklenmelidir”
Ankara - 06.01.2021 - Türkiye Ziraat Odaları
Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, görüntülü basın açıklamasında
2020 yılını değerlendirdi, 2021 beklentilerini ve üretici-market fiyatlarını
açıkladı.
2020 yılını pandemi gölgesinde, en başta sağlık olmak
üzere, ekonomik ve sosyal sorunlarla geçirdik. İnsanlarımız sağlıklarını koruma
uğruna dört duvar arasına sıkışırken, işsiz kaldılar, gelirleri düştü. Bu
süreçte sağlığını ve hayatını kaybedenler oldu. Başta fedakar sağlık
çalışanları olmak üzere, hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan
rahmet dilerken, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve hastalarımıza acil
şifalar diliyorum.
2021 yılına girerken süreç devam etmektedir. İnşallah
bu salgını en kısa sürede atlatır, eski günlerimize geri döneriz.
-Pandemi,
tarım ve gıda sektörü-
Çiftçimiz açısından 2020 zor bir sınav yılı olmuştur.
Pandemi sürecinde diğer sektörlere sağlanan
desteklerden mahrum olmasına rağmen, pandemiyle mücadelede ülkesinin insanına
yeterli gıdayı sağlayarak hizmet eden çiftçimiz bu sınavı başarıyla geçti.
Tarım ve gıda
sektörünün önemi gıda güvencesi açısından pandemi sürecinde çok daha net
anlaşıldı. Tarımda kendi kendine yeterlilik ile yerli ve milli üretim
kavramları hatırlandı. Bu süreçte paramız olduğu halde dışarıdan pirinç ve
buğday bulamadığımız dönemler oldu.
Gıda güvencesini sağlamak için orta ve uzun
vadeli tarım politikalarının gerekliliği daha net şekilde ortaya çıktı.
Ülkeler kendine yeterlilik için ihracatlarını
kısıtladı. Gıda milliyetçiliği kavramının yükseldiği bu dönemde tüm ülkeleri
gıda güvencesini sağlayamama endişesi sardı.
Dünya ürün fiyatları arttı. Türkiye, dünyada artan
ürün fiyatları karşısında arz açığı verdiğimiz ayçiçeği, mercimek arpa mısır,
pirinç ve buğday gibi ürünlerde gümrük indirimleri uyguladı.
İthalata bağımlılığın zararları fazlasıyla bir kez
daha anlaşıldı.
Bu süreçte, birçok sektör üretimde zorlanırken,
çiftçimiz zor şartlara rağmen tarımsal faaliyetine devam etmektedir. Çiftçimiz
halkımızın sofralarından üç öğün hiçbir şeyi eksik etmemiştir.
Bu vesileyle ülkemizin gıda güvencesini sağlayan eli
öpülesi çiftçimize bir kez daha teşekkür ediyorum. Herkes bu çiftçinin değerini
bilmelidir.
Ziraat Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği
olarak bizler, çiftçimizin hizmetinde olmaktan büyük bir şeref duyuyoruz.
-Tarımda
ekonomik göstergeler-
Tarım, pandemi sürecinde tarımsal üretimini ve
ihracatını sürdürerek, istihdam sağlayarak ekonomiye önemli bir katkıda
bulunmuştur.
Özellikle Pandemi sürecinin zirve yaptığı
Nisan-Haziran döneminde sanayi yüzde 16,4, inşaat yüzde 2,3 ve hizmetler
sektörü yüzde 24,6 küçülürken, tarım sektörü yüzde 4,2 büyüme göstererek
ekonominin daha da kötüye gitmesini önlemiştir.
Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 7’sini karşılayan
tarım, 2020 yılının Ocak-Eylül döneminde yüzde 5,3 büyüyerek, ekonomideki
önemini korumuştur
Bitkisel üretim verilerine göre,
üretim, tahılda ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 8,7, sebzelerde yüzde 0,3,
meyvelerde (baharat bitkileri ve çay dahil) yüzde 7,1 arttı. 2020 yılında
toplam bitkisel üretim, bir önceki yıla göre yüzde 5,8 artarak 117,2 milyon
tondan 124,1 milyon tona çıktı.
Hayvansal üretim, Ocak-Ekim döneminde, tavuk etinde
yüzde 0,08, tavuk yumurtasında yüzde 0,65 azalırken, sanayiye aktarılan sütte
yüzde 4 arttı.
Tarım sektörü, istihdamdaki önemini
korumaktadır.
Eylül ayları itibarıyla 2019’da yüzde 19,3
olan tarımın istihdamındaki payı, 2020’de yüzde 18,5 olarak gerçekleşmiştir.
2020 yılının Eylül ayında tarım, 5 milyon
132 bin kişiye istihdam sağlamıştır. Tarım, işsizliği 2,2 puan düşürerek yüzde
14,9’dan yüzde 12,7’ye çekmesi Türkiye için bir kazançtır.
Tarım üretici fiyatları enflasyonu Kasım
ayında yıllık bazda yüzde 20,76 yükselirken, genel enflasyon yüzde 14,03, gıda
enflasyonu 21,08 arttı.
Tarımın önemli unsurlarından biri de dış
ticarettir.
2020 yılının Ocak-Kasım döneminde ihracat
yüzde 3,9 artarak, 17,81 milyar dolardan 18,51 milyar dolara çıkmıştır.
İthalatta yüzde 0,8’lik artış görüldü.
İthalat değeri 13,32 milyar dolardan 13,49 milyar dolara yükseldi.
Bu dönemde dış ticaret fazlası ise yüzde
11,7 artarak, 4 milyar 492 milyon dolardan 5 milyar 29 milyon dolara yükseldi.
Türkiye
gibi hemen her ürünün üretilebildiği bir ülkede yaptığımız ithalatın en az 3-4
katı ihracat gerçekleştirmemiz gerekir.
Bunun
için ihracata daha fazla destek verilmeli, üretim teşvik edilmelidir.
-“Üreticinin
finansman sıkıntısı”
Çiftçimiz
2020 yılında finansman açısından sıkıntılar yaşadı. Son yıllarda afetlerin de
etkisiyle çiftçinin kredi borçları arttı. Çiftçilerimizin bir kısmı, takibe
düşmemek için başka bankalardan yüksek faizle aldığı kredilerle borcunu
kapattı. Çiftçinin yüksek faizle borçlanmadığı özel banka kalmadı.
Çiftçi
borçları, 2019 yılı Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Değerinin yüzde 50’sine
yaklaştı.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre, 2019 yılında 106,3 milyar lira
olarak gerçekleşen tarımda kredi miktarı 2019 yılı sonundan 2020 Eylül ayına
kadar, 122,9 milyar liraya ulaşmış, 9 aylık süreçte bankalardan kredi kullanımı
yüzde 15,6 artmıştır.
Bu dönemde
Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye kullandırdığı kredi miktarı da 2020 yılı
9 ayın sonunda 7,7 milyar olarak gerçekleşti.
Ülkemizde
Mart ayında başlayan pandemi nedeniyle alınan çeşitli kararlar çerçevesinde
bankalar vadesi gelen kredilerde erteleme ve yapılandırma yapmış, ayrıca Temmuz
ayı sonuna kadar icra işlemleri durdurulmuştur.
Ağustos
ayından itibaren de icra işlemleri yeniden başlatılmıştır. Özellikle
yapılandırma işlemlerinde çiftçilerin, Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından
talep edilen peşinatı ödeyememesi ve bankaların riskli gördükleri çiftçilere
yapılandırma yapmaması nedeniyle başlatılan icra işlemleri 2020 yılının son
aylarında artış göstermiştir.
Tarım Kredi
Kooperatifleri Aralık ayının ortalarında ortaklarına gönderdiği mesaj ile
pandemi nedeniyle 31 Mart 2020 tarihine kadar icra işlemlerini durdurduğunu
duyurmuştur.
BDDK
tarafından Aralık ayı başında yapılan açıklama ile kredilerin icraya verilme
süresi 90 günden 180 güne çıkarılmıştır. İcra işlemlerini durdurmak veya ileri
tarihe atmak kısa vadeli çözümdür.
Yapılan
açıklamalara göre, Bankalar ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin takipteki borçlu
sayısı az gösterilmekte, çiftçinin önemli bir kısmının borcunu ödediği ifade
edilmektedir.
Gerçek şudur
ki; çiftçimiz kredi verilen kuruluşa çağrılmakta, borcunun faizi alınarak borcu
devam ettirilmektedir. Bu borç kapanmış görünmektedir. Ya da kredi kuruluşları
kendi bünyelerinde bu borçları yüksek faizlerle yapılandırmaktadır. Takipten
çıkan bu borçlar ödenmiş gibi görünmektedir. Halbuki borç ödenmemiştir.
Çiftçimizin üretimden elde ettiği geliri dikkate aldığımızda, yüksek faizlerle
yapılandırılan bu borçların geri ödenmesi mümkün değildir. Çiftçimiz ya icraya
düşmekte veya traktörünü, tarlasını satarak borcunu ödemektedir.
Bu gerçeği
görerek, üretimin çok önem kazandığı pandemi ve kuraklık sürecinde, çiftçimizin
ödeyemeyerek takibe düşen borçları ile yüksek faizle yapılandırdığı borçlarının
faizsiz olarak uzun vadeye yayılması çiftçimizin rahat bir nefes almasını
sağlayacak, çiftçimizi tarıma kazandıracaktır. Şunu unutmamak gerekir ki; zor
bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde ülkemizin hem çiftçimize hem de onun
üretimine çok ihtiyacı vardır.
Finans
sektöründe en çok sıkıntı çeken kesim küçük çiftçilerdir. Ziraat bankasından
kredi almakta zorlanan küçük çiftçiler, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve özel
bankalara yönelmekte, buralardan yüksek faizle kredi çekmekte, çok pahalı
girdi, alet ve ekipman temin etmektedirler.
Küçük
çiftçilerimiz aile işletmelerinde üretim yapan geliri yeterli olmayan kesimdir.
Bu nedenle yüksek maliyetle kullandıkları ayni ve nakdi kredileri geri ödemekte
büyük zorluklar çekmektedirler. Bu durumda olan çok sayıdaki aile
işletmelerinin ayakta kalabilmeleri için pozitif ayrımcılık yapılmalı, daha düşük
faizle kredi kullanması sağlanmalıdır. Aile işletmelerimiz desteklerden daha az
yararlanmaktadır. Bu işletmelerimiz destekleme bütçesinden daha fazla pay
almalıdır.
Ülkemizde
tarım sektörünün geleceğinin aile işletmelerinin ayakta kalmasına bağlı olduğu
gerçeği göz ardı edilmemelidir. Bu işletmeleri yok edersek, ülkemiz bitkisel ve
hayvansal üretimde büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacaktır. Kırsaldan
yaşanan göçleri ve tarımdaki nüfusun yaş ortalamasını dikkate aldığımızda bu
tedbirleri almak için çok fazla zamanımızın kalmadığı görülmektedir.
Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi
ihtiyacının tamamını karşılamalıdır. Tarım Kredi kooperatifleri faizlerini
Ziraat bankası seviyelerine çekmelidir.
Kredi kullanımında bankalar, masraf,
komisyon, ipotek, hayat sigortası, tarım sigortası gibi çiftçinin maliyetini
artıran taleplerde bulunmamalıdır.
Doğal afetlerden birisi
olan meteorolojik kuraklık ve arkasından gelecek tarımsal kuraklık ile ilgili
uyarılarımızı aylar önce yapmıştık. Ülkemizi ve dünyayı büyük bir kuraklığın
beklediğini, gerekli tedbirleri gecikmeden almamız gerektiğini ifade etmiştik.
Nitekim yağışların önemli bir bölümünün düştüğü Ekim Kasım aylarında, yağışlar
normallerinin yüzde 53 altına düşerken, Ekim’de sıcaklıklar rekor kırdı.
Önümüzdeki aylarda
tarımsal kuraklığın olumsuz etkilerini göreceğimizi tahmin ediyoruz. Kuraklığın
kış ekilişlerinde verim kayıpları meydana getirmesi beklenmektedir. Kuraklık
böyle devam ederse, ilkbaharda ekilecek, suya daha çok ihtiyaç duyan ürünlerde
de sıkıntı yaşanacaktır.
Kuraklığın dünyada ve
ülkemizde ciddi bir gıda krizine yol açması ihtimalinin çok farkında
olmadığımızı görüyoruz. Ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızı etkileyecek olan
böyle bir krizin olumsuz etkilerinden korunmak için acil olarak, daha fazla
zaman kaybetmeden gerekli önlemleri almalıyız. Kuraklığın boyutları artarsa
paramız olsa bile tarlada ve marketlerde ürün bulamaz hale gelebiliriz.
Kuraklığa karşı bu önlemleri alamazsak,
gelecekte bu durum, tarımsal üretimi sekteye uğratacak, gıda güvenliği
endişesini taşımamıza neden olacaktır.
Pandemi süreci ve kuraklıkla birlikte ülkelerin
gıda milliyetçiliğini daha çok etkileyecektir. Gıda stoklama başlayacaktır, bu
süreçte gıda güvencesini sağlamak yerli üretimin artırılmasından geçmektedir.
Su her kesimde tasarruflu kullanılmalı,
özellikle suyun yüzde 74’ünü kullanan tarım sektöründe ivedi olarak gerekli
yatırımları yapmalı ve tedbirler almalıyız.
Ülkemizde tarımsal sulamada sulama randımanı
yetersizdir. Sulama sistemlerinin yüzde 72’si açık sistemdir. Bu durum su
israfına neden olmaktadır. Acilen eski ve atıl vaziyette olan bu yapılar
yenilenmeli, kapalı sistemlere geçilmelidir.
Tarım
sektöründe verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama
yöntemleri bırakılmalıdır. Tarım sektörü hiç zaman kaybetmeden yağmurlama ve
damla sulama sistemlerini kullanmaya geçmelidir. Bunun için gerekli teşvikler
ve krediler artırılarak çiftçimize ulaştırılmalıdır.
Türkiye’de tarım alanlarının yüzde 70’i kuru
tarımda olduğu için tarımsal kuraklıkla mücadele etmede sulamanın önemi
büyüktür. Boşa akıp giden suları toplamak için barajlar ve göletler
yapılmalıdır.
Sulama
yatırımları ivedilikle bitirilmelidir.
Aşırı
su isteyen bitkilerden kopmalar yaşanabilir. Özellikle su sıkıntısının fazla
olduğu bölgelerden başlanarak kuraklığa dayanıklı kültür bitkilerinin tarımı
teşvik edilmeli gerekirse üreticiye ürün gelirleri arasındaki fark destek
olarak verilmelidir.
Önümüzdeki
yıllarda kuraklığın etkisiyle ülkelerarası su ihtilafları büyük boyutlara
ulaşabilir. Türkiye su kaynaklarının korunması ve değerlendirilmesi ile ilgili
projeksiyonlarını şimdiden hazırlamalıdır.
-Girdi fiyatlarının artışı-
Dünya
çapında yayılmaya başlayan pandeminin de etkisiyle, Mart 2020’den itibaren
döviz kurlarında görülen artış ve enflasyondaki yükseliş üreticilerimizin
kullandığı girdi fiyatlarını yukarıya çekti.
Gübre, tohum, ilaç, yem, elektrik ve sulama
gibi girdiler enflasyonun çok üzerinde arttı.
Tarımsal
sulamada üreticilerimizin karşı karşıya kaldığı sorunların başında ise elektrik
fiyatları gelmektedir. 2017 yılından beri elektrik ücretleri yüzde 154
artmıştır. Fon, pay ve vergi dahil, 2020 Aralık ayı itibarıyla birim fiyat 85,2
kuruştur. 2021 yılının ilk üç ayı için elektrik fiyatı yüzde 6,5 artışla 90,7
kuruş olarak belirlendi. Üreticilerimiz mesken abone grubuna göre yüzde 16 daha
pahalı elektrik kullanmaktadır.
Artan elektrik fiyatları üretimin sürdürülebilirliği için
büyük bir tehdit unsuru halinde gelmiştir.
Diğer yandan devam eden kuraklık nedeniyle cazibe suya
ulaşması mümkün olmayan çiftçilerimiz daha çok yeraltı suyunun daha derinden
çekilmesine ihtiyaç duyacak, bu da elektrik maliyetini çok fazla yükseltecektir.
Zaten elektrik fiyatlarının yüksekliği nedeniyle üretimde zorlanan çiftçiler
üretimden tamamen uzaklaşabilir. Bu durum üretim için ciddi bir tehdit
oluşturabilir. Yaşanacak bu olumsuzluğu şimdiden öngörmek gereklidir.
Tarım sektörünün stratejik önemi göz önüne alınarak, tarıma
pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.
Birim fiyatın düşürülmesi için; elektrikte uygulanmakta olan
yüzde 18 KDV tarımda kullanılan elektrikte yüzde 1’e indirilmeli, fon ve paylar
kaldırılmalıdır.
Elektrik tarifesinde daha fazla gecikmeden ciddi bir indirim
yapılmalıdır. Kuraklık kapıya dayandı, kaybedecek zamanımız kalmadı.
Aylık fatura
düzenlenmesi üreticilerimizi sıkıntıya sokmaktadır. ürünlerin hasat dönemi
dikkate alınarak, hasattan hasada, yılda bir ya da iki kez olacak şekilde
tahsilat yapılmalıdır.
Elektrik borçlarının desteklerden tahsil edilmesiyle ilgili
uygulama kaldırılmalıdır. Üreticilerimiz abonelik işlemlerinde de sorun
yaşanmaktadır.
Çok hissedarlı tarım arazilerinde abonelik işlemleri
yapılmaktadır. Abonelik işlemlerinin yapılabilmesi için hissedarların
çoğunluğunun muvafakatı istenmektedir.
Üreticilerimizin abonelik işlemleri kolaylaştırılmalıdır.
Özelleştirilen
elektrik dağıtım şirketlerinin uygulamaları üreticileri zor durumda bırakmaktadır.
Borçlarından dolayı sayaçları sökülen üreticilerimizin
abonelikleri iptal edilmekte, yeniden abone yapılmakta ve bunun içinde yüksek
abonelik bedeli alınmaktadır. Bu bedel kaldırılmalı, çiftçiler mağdur
edilmemelidir.
Sulama ücretleri de önemli bir maliyet kalemini
oluşturmaktadır.
Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünce her yıl yayınlanan ‘Su Kullanım Hizmet Bedeli
Tarifelerine’ göre de buğday, ayçiçeği, çeltik, pamuk, mısır, meyve ve sebze
son bir yılda cazibe sulamada yüzde 20,8 ile yüzde 25 arasında, pompaj sulamada
ise yüzde 31,6 ile yüzde 34,8 arasında değişen oranlarda artışlar olmuştur.
2015 yılında
dekar başına 1 lira olan yeraltı suyu kullanım ücreti 2016 yılında 2 liraya,
2017’de 5 liraya, 2019 yılında 10 liraya, 2020 yılında da 15 liraya, 2021 için
ise 17 liraya çıkmıştır. 6 yılda 17 kat artış göstermiştir.
Üreticilerimizin
birçoğu bu fiyat artışları karşısında borçlarını ödeyememiştir. Artan sulama
maliyetleri karşısında üretim yapmakta zorlanan üreticilerimizin borçlarını
ödemesine imkan bulunmamaktadır. Türkiye’nin her tarafında üreticilerimiz
sulama ücretleri artışından şikayet etmektedir. Hızlı artışı ile
üreticilerimizin adeta başını döndüren sulama ücretleri makul seviyelere
çekilmelidir.
Kuraklık
nedeniyle daha fazla su kullanmak zorunda kalacak olan çiftçilerimizin tıpkı
elektrikte olduğu gibi sulama ücretlerinde acil olarak indirime gidilmelidir.
Toprağın düşük maliyetli suyla buluşması sağlanmalıdır. Bu dönemde çok önemli
hale gelen üretim sekteye uğratılmamalıdır.
Yem fiyatlarına
döviz kurlarındaki artışa bağlı olarak sürekli zam geldiği için üretici yem
masraflarını karşılamada sıkıntı çekmektedir.
2020 yılı
Aralık ayında bir önceki yıla göre besi yemi yüzde 38,7, süt yemi ise yüzde
41,8 artmıştır. Üretici her sabah yeni bir zamma uyanmaktadır.
Kaba yem
fiyatlarında da ciddi artışlar olmuştur. Saman fiyatı son bir yılda yüzde 30,1
mısır silajı yüzde 21,9, kuru yonca otu yüzde 18,5 artmıştır.
Enflasyonun
yüzde 14 olduğu bir ortamda yüzde 41’leri geçen girdi fiyat artışları kabul
edilebilir olmadığı gibi sürdürülebilir de değildir.
Enflasyonu
önlemek üzere et ve süt fiyatlarına yapılan müdahale yem fiyatlarına
yapılmamıştır. Süt ve besi fiyatları artmazken, yem fiyatlarındaki bu yüksek
artışlar 2020 yılında üreticimizi ciddi bir şekilde etkilemiş, hayvancılık
sektörüne büyük bir darbe vurmuştur.
Et ve süt
fiyatlarını baskılama girişimlerine acilen son verilmelidir. Paramız olsa da
artık üretici ülkelerden damızlık ve besilik hayvan ithala hem zordur, hem de
pahalıdır. Pahalı ithalat edilen ürünlerle insanlarımızı besleme imkanı yoktur.
Gübre
fiyatları, artan döviz kurlarının etkisiyle yükseldi.
Üre gübresi
Aralık ayları itibariyle 2019 yılına göre yüzde 60,4 artarak ton başına 1770
liradan 2750 liraya ve DAP gübresi yüzde 44,1 artarak 2360 liradan 3400 liraya
yükseldi.
Gübre
kullanımı, fiyat artışından olumsuz etkilenmektedir. Bunun önüne geçmek için
gübre fiyatları artışlarına paralel olarak gübre destekleri artırılmalı,
çiftçinin gübre kullanımından uzaklaşmasının önüne geçilmelidir.
Tarımsal
üretimi ve ürün kalitesini artırmanın yollarından biri de sertifikalı tohum
kullanmaktır.
Son yıllarda
sertifikalı tohum üretimi artarken özellikle sebze tohumlarında üretim açığımız sürmektedir,
sertifikalı tohum kullanımı da hala gelişmiş ülke standartlarına ulaşmamıştır.
Sertifikalı tohum fiyatlarının yüksekliği kullanımı düşürmektedir.
Yine, 2020 yılında, önemli girdi kalemlerinden
birisi olan, zirai ilaçlarda yüzde 25 ile yüzde 87 arasında değişen fiyat
artışları olmuştur.
Zirai
ilaçlarda uygulanan yüzde 18’lik KDV çiftçiye destek olarak verilmelidir.
-Süt ve besi kesim
fiyatı-
Süt sektörü,
kırmızı et açısından çok önemlidir. Çünkü besiye alınan materyal oradan
gelmektedir. Sütte istikrar olmadan, kırmızı ette istikrar olmaz. Sürdürülebilir
bir süt ve et üretimi için süt fiyatı/yem fiyatı paritesi 1,5 olmalıdır. Ancak
Aralık ayında bu rakam desteksiz 0,92’de, destekle birlikte 1,05’de
kalmaktadır. 2021 Ocak-Nisan dönemi için belirlenen çiğ süt fiyatı teşvik
primiyle birlikte 1,5 pariteyi sağlamamıştır.
2020 yılı süt üreticileri için sürdürülebilirlik
açısından zor bir süreç olmuştur. En son 15 Kasım 2019 tarihinde belirlenen çiğ
süt tavsiye fiyatı Aralık 2020 sonuna kadar sabitlenmiştir. Yem başta olmak
üzere her türlü girdilerde yaşanan artışa rağmen süt fiyatlarının yerinden
sayması üretimin sürdürülemez hale getirmiş, birçok üretici hayvanlarını kesime
göndermiş veya elden çıkarmanın yolunu aramıştır.
Parite açısından değerlendirildiğinde; Süt teşviki
primsiz Ocak-Şubat aylarında 1,23, Mart ayında 1,20, Nisan ayında 1,14, Mayıs
ayında 1,13, Haziran-Temmuz aylarında 1,14, Ağustos ayında 1,10, Eylül ayında
1,05, Ekim ayında 0,99, Kasım ayında 0,94, Aralık ayında ise 0,92 olmuştur.
Yani 12 aylık dönemde destek dahil edilmeden hesaplandığında
alımgücü (parite) yüzde 25,2 azalmıştır.
Süt teşvik primi dahil edildiğinde Ocak ayında 1,32
olan parite, Şubat ayında 1,31, Mart ayında 1,29, Nisan, Mayıs, Haziran
aylarında 1,22, Temmuz ayında 1,35,
Ağustos ayında 1,30, Eylül ayında 1,25, Ekim ayında 1,12, Kasım ayında 1,07,
Aralık ayında ise 1,05 olmuştur.
12 aylık dönemde teşvik primi de dahil edildiğinde
alım gücü (parite) yüzde 20,5 azalmıştır.
Görüldüğü üzere
alımgücü (parite) hiçbir zaman 1,5 seviyelerine ulaşamadığı gibi, desteksiz ve
destek dahil edildiğinde bir yılda azalmıştır.
Süt fiyatları acil olarak 1,5 pariteye göre 3 liranın
üzerine çıkarılmalı, hayvan kesimleri önlenmelidir. İlgili Bakanlıklar ve
Merkez Bankası Başkanlığı nezdinde yaptığımız girişimlere karşılık buluncaya kadar
mücadelemiz ve çalışmalarımız devam edecektir.
2020 yılı besiciler için sıkıntılı geçmiştir.
Pandemiye bağlı talep daralması ve yüksek yem
fiyatları üretimi zora sokmuştur. Yağsız karkasın 1 kilogramıyla satın aldığı
besi yemi miktarı Ocak ayında 20,1 kilogram iken Aralık ayında yem fiyatlarının
da yükselmesiyle birlikte 16,1 kilograma kadar düşmüştür.
Yani 2020 12 aylık döneminde besicilerin alım gücü
yüzde 19,8 azalmıştır.
Bu fiyatlar ve alım gücüyle üreticilerin üretimi devam
ettirmesi mümkün görünmemektedir.
Bu derece hızlı düşüşte yem fiyatlarındaki artışla
birlikte besi fiyatlarının düşüşü de etkili olmuştur. 2020 Haziran ayında 38
lira civarında olan yağsız dana karkas fiyatı, Aralık ayında 36 liraya kadar
gerilemiştir.
Canlı hayvan ve et ithalatı ülkeye fayda
sağlamamaktadır.
Ülkemiz 2010 yılından 2020 yılı Ekim ayı sonuna kadar
olan dönemde damızlık, besilik, kasaplık ve et ithalatına 8,8 milyar dolara
yakın döviz harcamıştır.
Bu rakamın 3 milyar doları aşkın bölümü sadece
kasaplık ve et ithalatına gitmiştir.
Ülkemiz o kadar da zengin değildir.
Ülke hayvancılığı ancak ve ancak üretim geliştirilerek
sağlanabilir. Yurtiçi üretim desteklenmeli, başka ülkelerin çiftçilerine para
kazandırılmamalıdır. Üreticimiz devletin vereceği desteklerle halkımızın
ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilir.
Özellikle bugünlerde Et ve Süt Kurumu besi alım
fiyatlarına acilen zam yapmalıdır. Malını elden çıkaran üreticilerimiz bu işi
bırakmaktadır. Bu durum besi üretimi için çok büyük bir tehdittir.
Üreticilerimizin üretime dönmesi, ülkemizin et ihtiyacının karşılanması için
hiç vakit kaybetmeden üreticilerimize gerekli desteği vermeliyiz.
-Üretici-market
fiyatları-
Çiftçimizin güncel sorunlarının yanı sıra çözüm
bekleyen yapısal sorunları da bulunmaktadır. Parçalı arazi yapısı, işletme
küçüklüğü ile sulama altyapısının bitirilememiş olması bunlar arasındadır.
Ülkemizde verimli üretim yapabilecek uygun büyüklükte
arazi yapısına ulaşmak zorundayız.
61 dekar işletme büyüklüğü, 6 dekar parsel
büyüklüğüyle verimli tarımdan bahsedemeyiz. Arazilerimizin daha fazla
parçalanmasına tahammülümüz yoktur.
Üreticimizin en önemli sorunlarından biri de ekonomik
örgütlenme eksikliğidir. Bu eksiklikte piyasada tek başın kalan
Çiftçimizin
tarlada 1’e sattığı ürünün fiyatı markette 4-5 katına kadar çıkabilmektedir.
Üreticimiz
ürününü değerine satmak, emeğinin karşılığını almak istemektedir.
Tüketicimizin
fahiş ve sürekli değişen fiyatlarla şaşkına dönmemesi için üreticinin tarlada
kalması ve bunun için de üreticinin ne kazanacağını bilmesi gerekir.
Üreticimiz
ne kazanacağını bilirse üretir.
Bundan
daha tabii bir istek de olamaz.
Tüketicimiz
de makul fiyatlarla ürün tüketebilmelidir.
Üstelik
çiftçimiz üretirken planlama eksikliği de yaşamaktadır. Fiyata göre ekeceği
ürüne karar vermekte, bu da üretimin bir yıl fazla bir yıl da eksik olmasına
neden olmaktadır.
Üretim
fazla olduğunda fiyat düşmekte, çiftçimiz zarar etmekte, az olduğunda da fiyat
artsa da üretim azlığından dolayı çiftçimiz yine yeterli geliri elde
edememektedir.
Bunun
sıkıntısını sadece çiftçimiz değil, istikrarlı bir fiyat olmaması nedeniyle
tüketicilerimiz de yaşamaktadır.
2007
yılından bu yana gıda fiyatlarını yakından takip edip, kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Sizlere 2020 yılı fiyatlardaki değişimleri de aktaracağız.
2020
yılında, markette 42 ürünün 37’sinde fiyat artışı, 5’inde fiyat azalışı,
üreticilerde ise 34 ürünün 28’inde fiyat artışı, 5’inde ise fiyat azalışı meydana
geldi. Üreticide sadece patateste fiyat değişmedi.
Yaptığımız
tespitlere göre, 2020 yılında, fiyatı en fazla artan ürün marketlerde ve
üreticide portakal olurken, fiyatı en fazla düşen ürün ise marketlerde Antep
fıstığı, üreticilerde yeşil soğan oldu.
2020
yılında, marketlerde fiyat düşüşü yüzde 15,98 ile en fazla Antep fıstığında
meydana geldi. Antep fıstığındaki fiyat düşüşünü yüzde 12,35 ile kuru soğan,
yüzde 3,98 ile limon, yüzde 2,28 ile yeşil soğan, yüzde 1,91 ile domates takip
etti.
Geçen
yıl markette, en fazla fiyat artışı ise yüzde 79,39 ile portakalda görüldü.
Portakaldaki fiyat artışını, yüzde 75,25 ile ıspanak, yüzde 74,78 ile marul,
yüzde 74,40 ile yumurta, yüzde 62,44 ile lahana, yüzde 59,23 ile elma, yüzde
54,70 ile patlıcan, yüzde 53,01 ile mısırözü yağı, yüzde 52,86 ile kabak,
yüzde, 49,80 ile sivri biber, yüzde 46,40 ile pırasa, yüzde 45,33 ile ayçiçek
yağı, yüzde 40,55 ile maydanoz, yüzde 40,51 ile mandalina, yüzde 40,11 ile
karnabahar, yüzde 36,08 ile kaşar peyniri, yüzde 25,21 ile pirinç, yüzde 23,15
ile salatalık, yüzde 20,87 ile kuru incir, yüzde 20,70 ile kuru üzüm, yüzde
20,42 ile havuç, yüzde 20,15 ile zeytinyağı, yüzde 18,82 ile kuzu eti, yüzde
18,06 ile tavuk eti, yüzde 15,59 ile dana eti, yüzde 14,50 ile kırmızı mercimek,
yüzde 11,85 ile yeşil mercimek, yüzde 9,90 ile kuru fasulye, yüzde 8,72 ile
kuru kayısı, yüzde 8,17 ile toz şeker, yüzde 7,28 ile tereyağı, yüzde 7,25 ile
beyaz peynir, yüzde 6,09 ile nohut, yüzde 4 ile fındık, yüzde 2,76 ile patates,
yüzde 2,35 ile yoğurt, yüzde 0,98 ile süt izledi.
2020
yılında, üretici fiyatlarındaki değişime baktığımızda kabak yüzde 40 azalmayla
fiyatı en fazla düşen ürün oldu.
Yeşil
soğandaki fiyat düşüşünü, yüzde 28,57 ile kuru soğan, yüzde 27,29 ile Antep
fıstığı, yüzde 16,67 ile maydanoz, yüzde 9,41 ile domates takip etti.
Geçen
yıl, üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 152,63 ile portakalda görüldü.
Portakaldaki fiyat artışını yüzde 124,56 ile lahana, yüzde 110 ile kuru kayısı,
yüzde 102,25 ile kabak, yüzde 88,46 ile kuru incir, yüzde 88,27 ile mandalina,
yüzde 80,34 ile yeşil mercimek, yüzde 78,15 ile yumurta, yüzde 73,91 ile
ıspanak, yüzde 73,18 ile pırasa, yüzde 62,31 ile sivri biber, yüzde 50,52 ile
nohut, yüzde 47,11 ile kırmızı mercimek, yüzde 45,81 ile zeytinyağı, yüzde
39,17 ile pirinç, yüzde 36,36 ile patlıcan, yüzde 34,97 ile elma, yüzde 30,36
ile karnabahar, yüzde 30 ile kuru fasulye, yüzde 27,03 ile fındık, yüzde 20 ile
marul, yüzde 19,29 ile kuzu eti, yüzde 15,54 ile dana eti, yüzde 13,92 ile
limon, yüzde 11,84 ile salatalık, yüzde 11,36 ile havuç, yüzde 7,35 ile süt
izledi.
2020
yılında üretici fiyatlarına baktığımızda genel olarak görülen artışta en önemli
etken artan üretim maliyetleri oldu.
Ürün
bazında ise en fazla fiyat artışı portakalda görüldü. Mayıs ayında meydana gelen aşırı
sıcaklıkların rekoltede düşüşe yol açması fiyatlarda artışa yol açtı.
Lahana,
ıspanak, pırasa, karnabahar gibi kışlık sebzelerde talebin iyi olması fiyata
yansıdı.
Kuru
kayısı, kuru üzüm ve fındıkta TMO tarafından fiyat açıklanması ve alım
yapılması fiyatı etkiledi. Kuru incirde rekoltede kısmen yaşanan düşüş ile
kalitenin iyi olması fiyatı artırdı.
Yeşil
mercimek, nohut, kırmızı mercimek, kuru fasulyede döviz kurundaki artışın iç
piyasaya yansıması etkili oldu. Yeşil mercimekte bunun yanı sıra rekoltdeki
düşüş de fiyatı etkiledi. Pirinçte artan üretim maliyetlerinin yanı sıra döviz
kurunda yaşanan artışın ithal maliyetlerini yükseltmesi fiyatı artırdı.
Zeytinde
olumsuz iklim koşullarının üretim miktarında ve kalitede düşüşlere yol açması
zeytinyağı fiyatlarında da artışa yol açtı.
Elmada
don ve dolu nedeniyle ıskarta ürün miktarının fazla olması ürünün fiyatında
artışa neden oldu.
Mandalinada
artan talep fiyata yansıdı. Limonda geçen yıl çeşitlerin hasadının çakışması
ile fiyat düşük seyretmiş, bu verilerle kıyaslama yapılması fiyatlara da artış
olarak yansımıştır.
Havuçta
ve marulda artan üretim maliyetleri fiyatı etkiledi. Kabak, sivri biber,
patlıcan, salatalıkta arz örtü altından sağlanmakta olup, artan maliyetleri ve ihracatın
etkisi fiyata yansıdı.
Yumurta,
dana eti ve kuzu etinde başta yem olmak üzere artan üretim masraflarındaki
artış yıllık bazda ürün fiyatlarını artırdı.
Ulusal
Süt Konseyi tavsiye fiyatı 15 Kasım 2019-31 Aralık 2020 tarihleri arasında bir
yıl süreyle sabitlenmiştir. Fakat üretici fiyatları çiftçi eline geçen net
fiyatlara baktığımızda bu tavsiye fiyatın altında şekillenmiştir. Kesintilerle
ve piyasada oluşan arz/talebe göre Aralık 2019’da 2 lira 4 kuruş olan üretici
fiyatı Aralık 2020’de 2 lira 19 kuruş olmuştur. Her ne kadar üretici fiyatında
bir yılda artış varmış gibi görünse de bu artışlar tavsiye fiyatın altında
olduğu için anlamsız bir artıştır.
2020
yılında fiyatı en fazla düşen ürünler yeşil soğan ve kuru soğan oldu. Bu
ürünleri Antep fıstığı, maydanoz ve domates takip etti. Yeşil soğan, kuru
soğan, maydanozda Pandemi nedeniyle oteller ve lokantalara getirilen
kısıtlamalar etkili oldu. Antep fıstığında var yılı olması ile rekoltede
görülen artış fiyata yansıdı. Domateste ise gerek Rusya’nın kota sınırlamaları
ile Suudi Arabistan’ın ambargosu etkili oldu.
Pandemi
nedeniyle yaşanan süreç gıdanın ve gıdaya erişimin ne denli önemli olduğu bir
kez dana göz önüne sermiştir. Çiftçimizin de istikrarlı bir gelir elde edip
ürünlerini sorunsuz bir şekilde pazarlayabilmeli, tüketicimiz de makul
fiyatlarla ürün tüketebilmelidir.
-Hayvansal
üretim-
Son yıllarda
hem büyükbaş hem küçükbaş hayvan sayılarında bir artış görülmektedir.
Büyükbaş
hayvan sayısı 2020 yılında, 18,3 milyondan 18,6 milyona küçükbaş hayvan sayısı
49,8 milyondan 55,1 milyona çıkmıştır.
Yalnız
kırmızı etteki sorunumuz devam etmektedir.
2016 yılında
1 milyon 173 bin tona kadar çıkan kırmızı et üretimi, 2017 yılında 1 milyon 126
bin tona, 2018’de 1 milyon 119 bin tona indikten sonra, 2019 yılında 1 milyon
201 bin tona yükseldi. Üretim o kadar ithalat yapılmasına rağmen son dört beş
yıldır bir milyon tonlar civarındadır.
Diğer
taraftan süt üretimimiz sürekli artmaktadır. Öyle ki 2010 yılında 13,5 milyon
ton olan toplam süt üretimi yüzde 69,6 artışla 2020 yılında 22,9 milyon tona
çıkmıştır.
Bu durum süt
hayvancılığımız açısından olumlu bir gelişmedir.
Ancak
sanayiye aktarılan sütte aynı oranda bir artış görülmemektedir. 2010 yılında
6,7 milyon ton olan sanayiye aktarılan süt miktarı yüzde 41,8’lik artışla
2019’de 9,5 milyon tona ulaşmıştır. Sanayiye aktarılan inek sütü miktarı 2020
yılının on ayında önceki yıla göre yüzde 4, artarak 8 milyon tondan 8,3 milyon
tona yükselmiştir.
Önümüzdeki
yıllarda bu sektörde bir arz talep dengesizliği oluşmaması açısından süt
tüketimini teşvik eden okul sütü programı tekrar hayata geçirilmelidir.
Süt ve süt
ürünleri ihracatı daha fazla desteklenmelidir.
Süt primi
desteği artırılmalıdır.
Milyarlarca dolar harcanarak ithal edilen veya
yetiştirilen damızlıkların kasaba, üretimi artırmak için verilen milyarlarca
liralık desteğin boşa gitmemesi, 2010 yılında yaşanan et krizinin tekrar
yaşanmaması için en kısa zamanda çiğ sütte 1,5’lik süt/yem paritesi
yakalanmalıdır.
Her türlü
olumsuzluğa rağmen üreticimizin besi ve süt hayvancılığında kalması takdire
şayandır. Üreticimiz, devletin vereceği desteklerle ve gümrük vergilerindeki
koruyucu önlemlerle birlikte halkımızın ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilir.
Ülkemizde
kırmızı et açığının kapatılmasında küçükbaş hayvancılık en önemli
alternatiftir.
Süt ve süt
ürünleri ihracatımız 2020 yılı 10 aylık döneminde bir önceki yılın aynı
dönemine göre yüzde 19,3’lük azalışla 309,1 milyon dolardan 249,4 milyon dolara
gerilemiştir.
Kanatlı
sektörü de ülkemizin yüz akı sektörlerinden biridir.
Sektörde doğrudan ve dolaylı olarak
yaklaşık 500 bin kişi istihdam edilmekte, 2 milyon kişi de buradan geçimini
sağlamaktadır.
Güçlü alt yapısıyla sektör, son
zamanlarda gerek üretimde, gerekse dış ticarette hızlı bir ivme yakalamış olup,
büyümeye devam etmektedir.
2019 itibarıyla kanatlı eti
üretimimiz 2,14 milyon tona, yumurta üretimimiz ise 19,9 milyar adede
yükselmiştir.
Fakat 2020 yılı sektör açısından çok
iyi geçmemiştir. Ocak-Ekim döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre, tavuk eti
üretimi yüzde 0,08 azalışla 1,8 milyon tonun altına, tavuk yumurtası üretimimiz
ise yine yüzde 0,65 düşüşle 16,5 milyar adede gerilemiştir.
Teknolojide en üst seviyeye ulaşan
kanatlı sektöründe yapılan yatırımın karşılığı ne yazık ki alınamamaktadır.
Yemde dışa
bağımlı olunması ve yükselen yem fiyatları maliyetleri etkilemekte, üreticileri
sıkıntıya sokmakta, üretimin sürdürülebilirliğini ve kârlılığını
engellemektedir.
Özellikle
yumurta sektöründe üretim planlaması yapılamaması çoğu zaman sıkıntı oluşturmaktadır.
Sektör her
zaman hastalıkların tehdidi altındadır.
Ülkemiz
özellikle küçükbaş hayvancılık, kanatlı sektörü, süt ve süt ürünlerinde büyük
ihracat potansiyeline ulaşabilecek imkanlara sahiptir.
Kanatlı eti ve ürünleri ihracatı
2020 yılı Ocak-Ekim ayı rakamı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6,2
azalışla 482,3 milyon dolardan 447,2 milyon dolara gerilemiştir.
Yumurta ve yumurta ürünleri
ihracatında 2019 yılının ortalarında Irak’ın koyduğu ithalat yasağı, nedeniyle,
yumurta ve yumurta ürünlerinde 2020 Ocak-Ekim ihracatı bir önceki yılın aynı
dönemine göre yüzde 22,7 azalarak 237,3 milyon dolardan 184,5 milyon dolara
gerilemiştir.
İhracattaki en ufak bir aksama
sektörü zor durumda bırakmaktadır.
Hayvancılıkta
hedef, ithalat değil, iç üretimi artırmak ve ihracat yapmak olmalıdır. İç
üretimi artırıcı, dış pazarlarda rekabet edici ve pazar payını artırıcı
politikalara destek verilmelidir.
-Bitkisel üretim-
2020 yılında
toplam bitkisel üretimin bir önceki yıla göre yüzde 5,8 artarak 117,2 milyon
tondan 124,1 milyon tona yükselmesi beklenmektedir.
2020 yılında
bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 8,7, sebzelerde yüzde 0,3, meyveler, içecek ve
baharat bitkilerinde yüzde 7,1 üretim artışı olmuştur. Üretim miktarlarının
2020 yılında tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 69,3 milyon ton, sebzelerde
31,2 milyon ton ve meyvelerde 23,6 milyon ton olması beklenmektedir.
Bir önceki
yıla göre buğday üretimi yüzde 7,9 artarak 19 milyon tondan 20,5 milyon tona,
arpa üretimi yüzde 9,2 artarak 7 milyon 600 bin tondan 8 milyon 259 bin 159
tona çıktı. Çeltik üretiminin geçen yıla göre yüzde 2 azalışla 1 milyon tondan
980 bin tona geriledi. Dane mısır üretimi ise yüzde 8,3 artarak 6 milyon tondan
6 milyon 500 bin tona yükseldi. Buğday
üretiminin artmasına geçen yıla göre yağış miktarındaki yeterlilik sebep oldu.
Mayıs ayının başındaki yağışlar üretimi olumlu etkiledi.
Baklagiller
üretiminde kendine yeterlilik için başlatılan proje ile kuru fasulye ve kırmızı
mercimekte üretimim sırasıyla yüzde 24,2 ve yüzde 5,9 arttı. Nohutta geçen yıl
seviyesinde bir üretim oldu. Yağlı tohumlardan ayçiçeği üretiminde geçen yıla
göre yüzde 1,6 azalışla üretimin 2 milyon 67bin tona geriledi.
Pamukta
pandemi kaynaklı belirsizlikler, üretim maliyetlerinde yaşanan değişim ve
münavebe nedeniyle ekim alanlarındaki azalışa bağlı olarak üretimin yüzde 19,4
geriledi.
Şeker
pancarı üretimi yüzde 16,3 artarak 18,1 milyon tondan 21 milyon tona yükselmesi
edilmektedir.
Tütün
üretiminin ise geçen yıla göre yüzde 12,2 artarak 77 bin ton çıkması
beklenmektedir.
Çay üretimi
ise geçen yıla yüzde 0,7 artacak olup, üretimin 1 milyon 418 bin ton olacağı
tahmin edilmektedir.
Sebze
ürünlerinden Kuru soğan ve patateste, ekim alanındaki artışa bağlı olarak
patateste yüzde 5,4, kuru soğanda yüzde 3,6 artış beklenmektedir.
Hava
koşullarının meyvecilik için çok sıkıntı oluşturmaması ile birlikte ürün
bazında değişiklik gösterse de genelde rekoltede olumsuz bir durum görülmedi.
Ceviz ve
bademde yeni dikilen ağaçların meyve vermeye başlaması ile birlikte üretim
artışı oldu.
Antep fıstığında var yılı olması nedeniyle
üretimin yüzde 248,7 artarak 85 bin tondan 296 bin tona yükselmesi
beklenmektedir.
Kayısı da
üretim don ve doludan dolayı geçen yıla göre yüzde 1,4 azalış oldu.
Fındıkta iklimsel nedenlerin yanı sıra Batı
Karadeniz bölgesinde yoğun olarak görülen külleme hastalığı ve Amerikan beyaz
kelebeğinin verdiği zararlardan dolayı üretim yüzde 14,3 azalışla üretimin 766
bin tondan 665 bin tona geriledi.
Zeytinde
görülen yüzde 13,7’lik kayıp ise Mayıs ayında havaların sıcak gitmesinden ve
sonrasında görülen kuraklıktan dolayı yaşandı.
-Doğal afetler ve
tarım-
Küresel
iklim değişikliğinin bir sonucu olarak çiftçimiz son yıllarda sürekli doğal
afetlere maruz kalmaktadır. Bu afetler sebebiyle çiftçimizin ekilişlerinin yanında, ürünleri, hayvan
varlıkları, tesisleri ve seraları büyük oranda zarar gördü.
Son birkaç yıldır olduğu gibi,
2020’de de aşırı yağış, sel-su baskını, fırtına, dolu, don, kuraklık, yıldırım
düşmesi, hortum gibi hemen her afeti çiftçimiz yaşadı.
Afetler tarım
alanlarında zararlara, ekonomik kayıplara neden olmuştur.
2019-2020 yılı tarımsal üretim dönemi özellikle
sonbaharda yağışların yetersiz olmuş buna rağmen bahar aylarında gerçekleşen
aşırı yağışlar sele neden olmuştur. Yine bahar ve yaz aylarında normallerin
üzerinde gerçekleşen aşırı sıcaklıklar ve aniden eksi derecelere düşen gece sıcaklıkları
bu üretim döneminde tarımsal üretimi olumsuz etkilemiştir.
2020 yılında
ülkemizde sıcaklık rekorları kırılmıştır. Mevsim normallerinin üzerinde
gerçekleşen sıcaklıklar nedeniyle birçok üründe zarar oluşmuş, beklenmeyen
aşırı sıcaklar nedeniyle ürünler strese girmiştir. Özellikle Akdeniz ve Ege
Bölgelerinde aşırı sıcaklar erkenci narenciye, karpuz gibi birçok üründe
yanmalara ve meyve dökümlerine neden olurken, Ege Bölgesinde narenciyenin yanı
sıra zeytinlerde ve sebzelerde zararlar olmuştur.
Sıcaklıklar bazı
illerimizde -2 dereceye kadar gerilemiştir. 15 Mayıs ve 25 Mayıs tarihleri
arasında önce aşırı sıcaklıklar sonrasında yağış, don, dolu, kırağı, aşırı
soğuk, fırtına, hortum gerçekleşmiş, 10 gün içerisinde gerçekleşen ani hava
değişimi hemen tüm bölgelerde afete neden olmuştur.
Ziraat Odalarımız aracılığıyla
edindiğimiz bilgilere göre, bu üretim döneminde doğal afetlere bağlı olarak
Artvin, Aydın, Batman, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale,
Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Eskişehir, Giresun,
Gaziantep, Hakkari, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kars, Karaman, Karabük,
Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Konya, Kütahya, Manisa,
Mersin, Muğla, Muş, Niğde, Nevşehir, Ordu, Rize, Samsun, Sakarya, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Tokat,
Tunceli, Uşak, Van, Yozgat olmak üzere 64 ilimizde çiftçimiz afete maruz kaldı.
Bunun yanı
sıra çiftçimiz pazarlama sorunları yaşamış, hastalık ve zararlılar nedeniyle
yeterince üretim yapamamış, ürettiği ürünü de hakkıyla pazarlayamamıştır.
Tarım
Sigortaları Kanunu’nun çıkması ve uygulamanın başlatılması için Türkiye Ziraat
Odaları Birliği sonuna kadar destek vermiştir. TZOB, TARSİM’e kurulduğu 2006
yılından bu yana desteğini sürdürmektedir.
2020 yılında
TARSİM Denizlerde ve iç sularda yetiştirilen su ürünleri için yapılan sigortada
genel risklere ek olarak isteğe bağlı, olmak üzere hırsızlık, Bitkisel ürünler
için dolu ana riski ile birlikte isteğe bağlı olmak üzere yağgülünde don riski
eklenmiştir. Çay bitkisinin kendisi ve fidanları ile süs bitkisinin fidanları
da sigorta kapsamına alınmıştır.
Yalnız tarım
sigortası uygulamasından çiftçimizin şikayetleri vardır.
Tarım
sigortasındaki devlet desteğine rağmen, prim oranları çiftçimize yüksek gelmektedir.
Çiftçi Kayıt
Sistemi’ne dahil olmayan çiftçilerimiz, tarım sigortası yaptıramamaktadır.
Çiftçimizin,
eksperlerin tespitleriyle ilgili de sorunları vardır.
Poliçe
düzenleyen acentelerin üreticilere yeterli bilgi vermemesi gibi nedenler
çiftçilerin tarım sigortasına olan ilgisini azaltmaktadır.
Her ne kadar
kapsama alınan risk ve ürünlerde artış olsa da halen tarım sigortaları tüm
riskleri karşılamamaktadır. Sigorta yaptırdığı halde kapsamda olmayan riskler
nedeniyle tazminat alamayan üreticilerimiz vardır.
Tüm
ürünlerin her gelişim evresinde yaşanan tüm risklere karşı korunması
sağlanmalıdır. Bu nedenle tarım sigortalarında belirli ürünlerde uygulaması
başlayan verim sigortası, tüm ürünlerin her gelişim evresinde tüm riskleri
kapsayacak şekilde parsel bazlı olarak en kısa zamanda uygulanmaya
başlamalıdır.
Devlet
destekli tarım sigortaları sistemi başlanıldığı günden bu yana gelişme
göstermiş göstermeye de devam etmektedir. Çiftçilerin yaşanan afetlerle
gerçekleşen zararlarının üretici gelirlerini koruyacak en iyi şekilde
uygulanabilir duruma ulaşması için Birliğimiz de çiftçinin talep ve
şikayetlerini ileterek çalışmalarına devam etmektedir.
Tarım
sektörünü doğal afetlere karşı koruyan en önemli sistem halen devlet destekli
tarım sigortalarıdır. Bu nedenle çiftçiler her yıl ürünlerini sigorta
yaptırmalıdır. Sigorta yaptıran çiftçi sayısının artması ile sistem daha hızlı
gelişecektir.
Çiftçi
gelirlerini artan doğal afetlere karşı daha fazla koruyabilmek için tarım
sigortası kapsamında halen yer almayan risklerin yaşanması durumunda çiftçi
zararlarını karşılayacak şekilde destekleme yapılmasını sağlayacak mevzuat
oluşturulmalıdır.
-TZOB faaliyetleri-
2020 yılında çiftçimizi doğal afetlerde yalnız
bırakmadık.
Elazığ depreminde ziyaretlerde bulunduk. İllerimizde
doğal afet yaşayan çiftçilerimizi ziyaret ettik, dertlerini, taleplerini
dinledik, ilgili yerlere ilettik.
Bölge il koordinasyon başkanlarımızla çiftçilerin
sorunlarını ve taleplerini alıp ilgili bakanlıklara gönderdik.
Videokonferanslarla Tarım ve Orman Bakanımızın da
katılımıyla 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü kutladık. Et Süt danışma kurulunu
toplayarak sektörün sorunlarını belirledik.
2020 yılında pandemi başlangıcıyla birlikte öncelikle
üreticilerimizin sokağa çıkma yasağını
Tarım ve Orman ve İçişleri Bakanları ile görüşerek ortadan kaldırdık.
Üreticilerimiz rahatça tarımsal faaliyette bulundular.
Üreticilerimizin yaşadığı sorunları dinlemek, çözüm
önerilerini tespit etmek amacıyla 81 ildeki 765 odamızın başkanlarıyla pandemiden
dolayı videokonferans yoluyla bir araya geldik. Çiftçilerimizin sorun ve
taleplerini ilgili bakanlıklara, milletvekillerine, valilere, belediye
başkanlarına ilettik.
Çiftçilerimizin sorun yaşadığı, soğan, patates, çay,
kiraz, pamuk, domates, yumurta, kurutmalık incir, zeytin fındık ayçiçeği limon
gibi ürünlerde ilgili ziraat odası başkanlarımızla videokonferans gerçekleştirdik.
Sorunları tespit ettik, çözüm önerileriyle birlikte raporlarımızı ilgili
bakanlıklara ilettik.
Tarımsal örgütler ile bir araya geldik.
Örgütlenme sorununun çözümü için stratejileri konuştuk.
Çiftçilerimizin 2020’de öne çıkan kredi
borçlarının yapılandırılması, süt ve et kesim fiyatlarının düşüklüğü, yine yıl
içinde bir türlü çözülemeyen patates pazarlaması sorunlarını ve sözleşmeli
üretimde mevzuat değişikliği ile ilgili görüşlerimizi de Cumhurbaşkanımıza
ilettik.
Yine 2020’nin son aylarında gündeme gelen
kuraklıkla ilgili raporumuzu hazırlayarak, kamuoyuyla paylaştık.
Tarımsal desteklemelerde münavebe uygulaması
şartının bir yıl ertelenmesini sağladık
Yılın sonunda, 81 ilimizin Koordinasyon
Başkanlarıyla, tarımda son gelinen noktayı değerlendirdik, yapılması
gerekenleri ve yeni yol haritamızı belirledik.
-2021
yılı beklentileri-
2020’nin genel bir değerlendirmesini yaptıktan sonra
2021 yılından beklentilerimize geçmek istiyorum.
Öncelikle, herkes iyi bilmelidir ki;
Ülkemizde girdi fiyatları yüksektir. Girdi
fiyatları makul seviyelere çekilmeli veya girdi destekleri verilmelidir.
Çiftçinin tarlada kalması ve üretimini
sürdürebilmesi için verilen destekler kesinlikle artırılmalıdır.
Destek bütçesi, Tarım
Kanunu’nda belirtildiği gibi Gayri Safi Milli Hasıla’nın en az yüzde 1’i
oranında olmalıdır.
Destekler ekimden önce
açıklanmalı ve zamanında verilmelidir.
Desteklemede yüzde 2-4
arasında uygulanan stopaj kesintisi kaldırılmalıdır.
Desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile
işletmelerine öncelik verilmelidir.
Organik tarım ve iyi tarım uygulamalarında
destekler kesintisiz olarak verilmelidir.
Gençleri
tarımda tutabilmek için genç çiftçilere yönelik ek teşvik ve destekler
getirilmelidir.
Çeşitli
nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) dahil edilemeyen ancak tarımsal üretim
yapılan araziler de tarımsal desteklerden faydalanmalıdır.
Hububatta dekarda 4 liradan 8 liraya çıkarılan gübre
desteği diğer ürünlerde de 8 liraya çıkarılmalıdır.
Organik, organomineral ve toprak
düzenleyicilerin kullanımı yaygınlaştırmak için desteklemeye devam edilmelidir.
Zeytinyağı ve pamuk prim desteğine getirilen
dekara verim sınırlaması kaldırılmalıdır.
Biyolojik ve biyoteknik mücadele desteği
arttırılmalıdır.
Ülkemiz açısından stratejik ve temel bir ürün
olan buğdayda ithalat önemli boyutlarda sürmektedir. Ancak, pandemi sürecinde
ihracatçı ülkelerden buğday bulmak zorlaşmış ve daha pahalı bir hale gelmiştir.
Kullanılmayan tarım alanlarını değerlendirerek,
verimliliği artırarak rahatlıkla 30 milyon tona yakın buğday üretimine
ulaşabilir, ithalat yapmadan hem ülke ihtiyacımızı hem de ihracat için gerekli
hammaddeyi sağlayabiliriz.
Temel ürünlerimiz olan patates, soğan ve
domates gibi ürünlerimizde pazarlama sorunları çözülmelidir.
Bu ürünlerin üretim fazlalığında ve/veya
krizlerde olduğu gibi talep azalışının yaşandığı durumlarda üreticinin fiyatı
düşmekte alıcı bulamamaktadır. Bu durumda devletin kurumlarıyla piyasaya
müdahalesi şarttır.
İhracat pazarlarımızın kaybolmaması ve iç
piyasada ürün fiyatlarının üretici aleyhine gelişmemesi için portakal, soğan,
limon ve patates gibi ürünlerde ihracat yasakları getirilmemelidir.
Afrin’den giren zeytinyağı düşük fiyat baskısı
oluşturmakta ve üreticimiz mağdur olmaktadır. Bu yağlar iç piyasaya
verilmemelidir.
Özellikle zeytinyağı ve balda önem taşıyan ama diğer gıda ürünlerinde de
yapılan taklit ve tağşişli üretimler tarım sektörünü ve halk
sağlığını olumsuz etkilemektedir.
İhracatımız açısından da hayati bir
konu olan taklit ve tağşişli üretimin son bulması için bu alandaki cezalar daha caydırıcı hale getirilmelidir.
2018 yılında uygulamaya konulan münavebe
sisteminde de sorun çıkmaktadır. Başka ürün üretme imkanı olmayan bazı tarım
alanlarıyla ilgili özel düzenleme yapılmalıdır. Münavebeye giren üründen dolayı
çiftçinin uğradığı gelir kaybı destek olarak verilmelidir.
Et ve Süt Kurumu güçlendirilmeli, bağımsız
olarak hareket edebilecek bir statüye kavuşturulmalı, piyasayı düzenlemeye
yönelik görevlerini yerine getirmesi için gerekli kaynaklar sağlanmalıdır.
Üretimde
verim ve kalitenin artırılması için sertifikalı tohum kullanımına verilen
destekler artırılmalı, sebze tohumu
ve fidelerinde uygulanmakta olan KDV, diğer tohumluklarda olduğu gibi yüzde 1’e
indirilmeli, tohumda AR-GE çalışmalarına hız verilmeli, dışa bağımlılık
azaltılmalıdır.
Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kaydı olsun olmasın bu
durumdaki tüm çiftçilerimizin bankalara ve tarım kredilere olan borçları faizleri
silinmek suretiyle uzun vadeyle yapılandırılmalıdır.
TARSİM sigorta primleri düşürülmeli, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dahil
olmayan çiftçiler de tarım sigortası yaptırabilmelidir.
2021
yılında köy bazlı olarak uygulanmaya başlayacak verim sigortasında tüm
ürünlerde parsel bazına geçilmeli, tüm ürünler ve riskler kapsama alınmalıdır.
Tarım
sigortası kapsamında halen yer almayan risklerin yaşanması durumunda çiftçi
zararlarını karşılayacak şekilde destekleme yapılmalıdır.
Acilen
toplulaştırma çalışmaları tamamlanmalıdır. Verimli tarım arazileri
korunmalıdır.
Toprak
Koruma Kurullarında Ziraat Odaları daimi üye olmalıdır.
Yeterli
büyüklükte arazisi ve geliri bulunmayan çiftçilerin, tarımda kalabilmeleri için
yaşamlarını sürdürebilecek gelire sahip olmaları sağlanmalıdır.
Özellikle
GAP, KOP ve DAP gibi büyük sulama
yatırımlarını içeren projeler hızla bitirilmelidir.
Sulama
borçlarının desteklerden mahsup edilmesiyle ilgili uygulama kaldırılmalıdır.
Çiftçilerimizin ekonomik açıdan
örgütlenmeleri desteklenmelidir. Bu örgütler idari ve mali yönden
güçlendirilmeli, fonksiyonel ve profesyonel olmaları sağlanmalıdır.
Ülkemizde üretim planlamasının
yapılamaması zaman zaman patates ve kuru soğan başta olmak üzere birçok üründe
arz talep sorunu yaşanmasına sebep olmaktadır. Üretim planlaması tüm ürünlerde
süratle hayata geçirilmelidir.
Sözleşmeli üretim, lisanslı depoculuk ve ürün
ihtisas borsaları yaygınlaştırılmalıdır. Depo kurulumu tüm bölgelerde
destekleme kapsamına alınmalıdır.
Hayvancılıkta
öncelikle sürdürülebilir bir süt fiyatı tesis edilmelidir. Ülke içi bitkisel ve
hayvansal üretim teşviklerine devam ederek besilik dana da dahil her türlü
ithalatın kısa zamanda ülke gündeminden çıkarılması sağlanmalıdır.
Bir an önce,
küçükbaş hayvan sayımızı artırmalı, nüfus artışı ve beslenme alışkanlıklarının
değişmesiyle kırmızı ette verilebilecek açığı küçükbaş etiyle kapatmalıyız.
Hayvancılığın
geliştirilmesi için meralar korunmalı ve ıslah edilmelidir,
Özellikle
küçükbaş hayvancılıkta çoban sorunu halledilmelidir,
Buzağı
kayıpları, hayvan hastalıklarıyla mücadele ve bakım ve beslemeyi içeren eylem
planları oluşturulmalıdır,
Soya başta
olmak üzere yem hammaddelerinin yurtiçinden temini için gerekli teşvikler ve
alım garantileri sağlanmalıdır,
Yem
bitkileri üretiminde destekler artırılmalı, desteğin tüm üreticileri kapsaması
sağlanmalıdır,
Mazot ve
gübrede olduğu gibi, yeme destek verilmelidir,
Kırsalın
ekonomik ve sosyal açıdan geliştirilmesi, genç nüfusun kırsalda tutulması için
gerekenlerin yapılması,
İşletme altyapılarının
iyileştirilmesi,
Dış
pazarlarda üstünlük sağlamak için rekabetçi yapının kazandırılması,
Üretim-sanayi
entegrasyonu sağlanmalıdır.
Başta peynir
olmak üzere ürünlere katma değer kazandırılma ve markalaştırma çalışmalarına
hız verilmelidir,
Hayvan
hastalıkları ile etkili mücadele edilmelidir,
Ülkemiz
kanatlı sektöründe hastalıkların her zaman risk olduğu düşünülerek mücadeleden
taviz verilmemelidir. Damızlık ihtiyacının yurt içinden karşılanmasına yönelik
Ar-Ge yatırımları artırılmalıdır.
Dünyada çok
büyük miktarlarda kanatlı eti ve kanatlı
ürünleri, yumurta ve yumurta ürünleri, süt ürünleri talebi vardır. Bu talep
değerlendirilmeli, başta Ortadoğu olmak üzere yakın pazarlara yoğunlaşılmalı,
mevcut pazarlarda rekabet edici ve pazar payını artırıcı tedbirler alınmalıdır.
Verilen ihracat destekleri artırılmalıdır.
Çiftçilerimizin
tarım BAĞ-KUR primleri, açıklanan asgari ücret ve aylık prim gün sayısının
27’den 28’e çıkması nedeniyle yüzde 19,49 oranında artarak 913 lira 80 kuruştan
1151 lira 96 kuruşa çıktı. Borcu bulunmayan çiftçilere verilen 5 puanlık Hazine
desteğini göz önünde bulundurulsa bile çiftçimizin ödeyeceği tarım BAĞ-KUR
primi aylık 781 lira 37 kuruştan 985 lira 01 kuruşa yükselmiştir.
Çiftçimiz
işçi ve memurlarla aynı statüde değildir. İşvereni olmadığı için belirlenen
primin tamamı kendisi ödemek zorundadır. Her ay bu primi ödemesine imkân
bulunmamaktadır.
Bu nedenle
Tarım BAĞ-KUR sigortası prim gün sayısı, 2008 yılında olduğu gibi 15 güne
indirilmelidir. Bu durumda çiftçimizin ödeyeceği aylık prim 1.151 lira 96
kuruştan 617 lira 12 kuruşa, Hazine desteği göz önünde bulundurulduğunda ise
527 lira 68 kuruşa inecektir.
Kadın ve
genç çiftçilere pozitif ayrımcılık yapılmalı,
zor şartlarda üretim yapan çiftçilere her yıl için 90 gün fiili hizmet zammı
(yıpranma payı) verilmelidir.
Genç çiftçilerin tarım BAĞ-KUR primleri devlet tarafından karşılanmalıdır.
Tarımda
çalışan kadınlar, sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğum nedeniyle, hizmet
borçlanması yapılabilmelidir.
Primleri
ödeyemeyen bazı çiftçilerimiz, çalışmaya devam ederken, muafiyet belgesi alarak
sigortalılıklarını durdurmaktalar. Geliri yükseldiğinde, bu durumu belgeleyip,
muafiyet halini kaldırmaktadırlar.
Muafiyette
geçen süreler çiftçilerimizin çalışma gün sayılarına eklenmelidir.
Çiftçimizin taleplerini
dile getirirdim.
Bir kez daha vurgulamak
istiyorum çiftçimizin en temel talebi, borçlardır, girdi maliyetlerinin
yüksekliğidir.
En kısa zamanda çiftçi
borçları uzun vadeli ve faizsiz olarak ertelenmeli, yine söylüyorum enflasyonun
çok üzerinde artan elektrik, sulama ücretleri makul seviyelere çekilmelidir.
Ülkemiz tarımının
önemli sorunları olmakla birlikte çok da büyük bir potansiyeli bulunmaktadır.
Çiftçimiz, bütün zor şartlara rağmen üretimden kopmuyor. Bu büyük bir şanstır.
Çiftçimiz, çalışıyor, üretiyor ama yeterince para kazanamıyor. Çözülmesi
gereken yapısal sorunlarımız var. Maliyetler çiftçilerimizi zorluyor.
Pandemi süreci bize
gösterdi ki, yeterli destek verilirse, üretim sıkıntısı yaşamayız. Öncelikle
pandemi ile ilgili sorunlara yoğunlaşmalı, sağlık için tedbirlerimizi
almalı, milletçe el ele omuz omuza
vermeli, birlik ve beraberliğimizi korumalıyız. Böyle hareket ettiğimiz
takdirde, 2021 yılı çok daha iyi bir yıl olacaktır. Buna içtenlikle inanıyorum.
Tüm halkımıza salgınlardan
ari, çiftçilerimize doğal afetlerden uzak, bereketli, sorunsuz bir yıl temenni
ediyorum.
Her alanda olduğu gibi tarımda da bilgiye ulaşmanın yolu eğitimden geçiyor. Tarımsal öğretimin 175’inci yıl dönümünü kutluyor, çiftçilerimizi bilgiyle buluşturan Ziraat Mühendislerimize şükranlarımı sunuyorum.
Seçilmiş ürünlerde market fiyatlarındaki yıllık fiyatlar ve değişim
oranları:
Market |
30 Aralık 2019 |
27 Aralık 2020 |
27 Aralık 2020/ 30 Aralık
2019 |
Ürünler |
Yıl Sonu Market Fiyatı (TL/Kg) |
Yıl Sonu Market Fiyatı (TL/Kg) |
Değişim (Yüzde) |
Portakal |
4,03 |
7,24 |
79,39 |
Ispanak |
3,76 |
6,58 |
75,23 |
Marul
(adet) |
3,12 |
5,46 |
74,78 |
Yumurta |
0,56 |
0,98 |
74,40 |
Lahana |
1,84 |
2,99 |
62,44 |
Elma |
4,99 |
7,95 |
59,23 |
Patlıcan |
4,73 |
7,32 |
54,70 |
Mısırözü
yağı |
12,43 |
19,02 |
53,01 |
Kabak |
4,04 |
6,17 |
52,86 |
Sivri
Biber |
4,95 |
7,41 |
49,80 |
Pırasa |
4,14 |
6,07 |
46,40 |
Ayçiçek
yağı |
11,39 |
16,55 |
45,33 |
Maydanoz
(adet) |
1,45 |
2,03 |
40,55 |
Mandalina |
4,30 |
6,04 |
40,51 |
Karnabahar |
4,20 |
5,88 |
40,11 |
Kaşar
peyniri |
38,39 |
52,24 |
36,08 |
Pirinç |
7,94 |
9,94 |
25,21 |
Salatalık |
5,53 |
6,81 |
23,15 |
Kuru incir |
59,13 |
71,48 |
20,87 |
Kuru üzüm |
20,23 |
24,41 |
20,70 |
Havuç |
3,43 |
4,12 |
20,42 |
Zeytinyağı |
35,72 |
42,92 |
20,15 |
Kuzu eti |
68,01 |
80,81 |
18,82 |
Tavuk eti |
12,51 |
14,77 |
18,06 |
Dana eti |
51,51 |
59,54 |
15,59 |
Kırmızı
mercimek |
8,83 |
10,11 |
14,50 |
Yeşil
mercimek |
9,27 |
10,37 |
11,85 |
Kuru
fasulye |
12,96 |
14,24 |
9,90 |
Kuru
kayısı |
45,47 |
49,43 |
8,72 |
Toz şeker |
5,52 |
5,97 |
8,17 |
Tereyağ |
56,09 |
60,18 |
7,28 |
Beyaz
peynir |
30,46 |
32,67 |
7,25 |
Nohut |
10,07 |
10,68 |
6,09 |
Fındık
(iç) |
83,23 |
86,57 |
4,00 |
Patates |
2,32 |
2,39 |
2,76 |
Yoğurt |
8,37 |
8,57 |
2,35 |
Süt
(litre) |
7,16 |
7,23 |
0,98 |
Domates |
5,68 |
5,57 |
-1,91 |
Yeşil
soğan (kg) |
7,49 |
7,32 |
-2,28 |
Limon |
5,45 |
5,24 |
-3,98 |
Kuru soğan |
2,65 |
2,32 |
-12,35 |
Antep
fıstığı |
113,80 |
95,61 |
-15,98 |
Seçilmiş ürünlerde üretici fiyatlarındaki yıllık
fiyatlar ve değişim oranları:
Üretici |
30 Aralık
2019 |
27 Aralık
2020 |
27 Aralık
2020/ 30 Aralık 2019 |
Ürünler |
Yıl Sonu Üretici
Fiyatı (TL/Kg) |
Yıl Sonu Üretici
Fiyatı (TL/Kg) |
Değişim (Yüzde) |
Portakal |
1,19 |
3,00 |
152,63 |
Lahana |
0,48 |
1,07 |
124,56 |
Kuru
kayısı |
10,00 |
21,00 |
110,00 |
Kabak |
1,48 |
3,00 |
102,25 |
Kuru incir |
13,00 |
24,50 |
88,46 |
Mandalina |
1,63 |
3,08 |
88,27 |
Yeşil
mercimek |
2,95 |
5,32 |
80,34 |
Yumurta |
0,39 |
0,69 |
78,15 |
Ispanak |
1,44 |
2,50 |
73,91 |
Pırasa |
1,23 |
2,12 |
73,18 |
Sivri
Biber |
2,17 |
3,52 |
62,31 |
Nohut |
2,89 |
4,35 |
50,52 |
Kırmızı
mercimek |
3,29 |
4,84 |
47,11 |
Zeytinyağı |
15,50 |
22,60 |
45,81 |
Pirinç |
4,80 |
6,68 |
39,17 |
Patlıcan |
2,75 |
3,75 |
36,36 |
Elma |
1,63 |
2,20 |
34,97 |
Karnabahar |
1,40 |
1,83 |
30,36 |
Kuru
fasulye |
6,10 |
7,93 |
30,00 |
Kuru üzüm |
9,83 |
12,50 |
27,16 |
Fındık
(iç) |
37,00 |
47,00 |
27,03 |
Marul
(adet) |
1,31 |
1,57 |
20,00 |
Kuzu eti |
42,00 |
50,10 |
19,29 |
Dana eti |
31,20 |
36,05 |
15,54 |
Limon(Dikenli) |
2,43 |
2,76 |
13,92 |
Salatalık |
2,53 |
2,83 |
11,84 |
Havuç |
1,10 |
1,23 |
11,36 |
Süt
(litre) |
2,04 |
2,19 |
7,35 |
Patates |
0,80 |
0,80 |
0,00 |
Domates |
2,83 |
2,57 |
-9,41 |
Maydanoz
(adet) |
0,60 |
0,50 |
-16,67 |
Antep
fıstığı |
53,43 |
38,85 |
-27,29 |
Kuru soğan |
1,40 |
1,00 |
-28,57 |
Yeşil
soğan (kg) |
4,17 |
2,50 |
-40,00 |