Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > Bayraktar, Alanya’da basın toplantısı düzenledi…

Bayraktar, Alanya’da basın toplantısı düzenledi…

Bayraktar, Alanya’da basın toplantısı düzenledi…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Ispanak olayında keşke bu durum yaşanmasaydı ama daha
olayın nedeni ortaya konulmadan çiftçimizin hemen tarım ilacı
veya kimyasal madde kullanmakla suçlanması bizleri üzmüştür”
-“Sonuçta, ıspanaklardan alınan numunelerde apropil ve scopalamine
rastlanmamıştır. Hatta bu tarlalardan alınan ilaçlarda ne kalıntı ne de
kimyasal madde kalıntısı bulunmamıştır. Olay tarım işçilerinin
yanlışlıkla bu yabani otları
ıspanak sanarak hasat etmesinden kaynaklanmıştır”
-“Üreticimiz hasat yapamaz hale gelmiştir. Herkes sorumlu davranmalı,
tüketicimiz aydınlatılmalı. Doğru bir şekilde bilgilendirilmelidir.
Ispanak kadar önemli ve yararlı bir sebzeden insanlarımız mahrum
bırakılmamalıdır”
-“Hem muzda hem domateste Antalya seralarında üretim büyük
miktarlarda yapılmalıdır. Seralarda kurulum ve üretim maliyeti
çiftçimizi zorlamaktadır. Bu maliyetleri azaltmamız gerekiyor”
-“Konutlarda elektrik fiyatlarına baktığımız 69,3 kuruş olduğunu
görüyoruz. Çiftçimizin kullandığı elektriğin kilovatsaati 80,6 kuruştur.
Bu fiyatlardan çiftçimizin elektrik faturalarını muntazaman ödemesi
kesinlikle mümkün değildir”
-“Tarımda kullanılan elektrikte yüzde 18 olan KDV’nin sıfırlanmasını,
yüzde 2 TRT payı, yüzde 1 Enerji Fonu’nun kaldırılmasını talep ediyoruz”
-“Artık bıçak kemiğe dayanmış görünüyor. Borç yapılandırma meselesi
biran evvel çözülmelidir. Çiftçimizin faiz ödeyecek gücü yoktur.
Borçların acil olarak uzun vadede faizsiz olarak yapılandırılmalıdır”

Alanya – 07.11.2019 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “ıspanak olayında keşke bu durum yaşanmasaydı ama daha olayın nedeni ortaya konulmadan çiftçimizin hemen tarım ilacı veya kimyasal madde kullanmakla suçlanması bizleri üzmüştür. Sonuçta, ıspanaklardan alınan numunelerde apropil ve scopalamine rastlanmamıştır. Olay tarım işçilerinin yanlışlıkla bu yabani otları ıspanak sanarak hasat etmesinden kaynaklanmıştır” dedi.
Bayraktar, muz, domates ve narenciye hasatlarına katılmak üzere gittiği Alanya’da, Ziraat Odası’nda toplantı yaptı, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu, sorularını yanıtladı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak hasatlara katıldıklarını bildiren Bayraktar, “19 Eylül’de Şanlıurfa’daydık. 23 Eylül’de Edirne’de 24 Ekim’de de Ankara Beypazarı’nda çiftçilerimizle bir araya geldik. Birlikte hasat yaptık çiftçilerimizin dertlerini sıkıntılarını dinlemeye imkânımız oldu. Bugünde Alanya’da muz, Narenciye ve domates Manavgat’ta da zeytin hasadı yapacağız” dedi.
Ispanak konusunun bugünlerde gündemi meşgul ettiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:
“Ağırlık olarak İstanbul olmak üzere Edirne, Tekirdağ ve Kocaeli’nde hastanelere ıspanak yedikten sonra ağız kuruluğu, bulantı, kusma, görme bulanıklığı gibi şikayetlerle 196 kişi müracaat etti. İstanbul’daki 149 hastadan 21’inin tedavisi devam ediyor. Edirne, Tekirdağ ve Kocaeli’ndeki hastalar tedavilerinin ardından taburcu edildiğini Sağlık Bakanımız açıkladı. Sayın Bakan, hastaların herhangi bir hayati ciddi sorunu bulunmadığını söyledi. Rahatsızlanan bütün hastalara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Tedavileri devam eden hastalarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Bakanın da açıklamasında belirttiği gibi burada temelde ağız kuruluğu, bulantı, kusma, görme bulanıklığı gibi şikayetler dikkate alındığında atropin benzeri etkinin daha çok görüldüğü anlaşılmaktadır. Yabani bir takım otların yanlışlıkla ıspanağa karışmasından olduğu görülüyor.
Nitekim İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, yaptığı açıklamada, zehirlenme vakalarından sonra ıspanaklardan alınan numunelerde 620 çeşit pestisit ve zirai mücadele ilacı herbisit analizi yapıldığına dikkat çekildi. Akut zehirlenmeye neden olacak herhangi bir etken maddeye rastlanılmadığı bildirildi. Bakanlığın laboratuvarlarında yapılan mikrobiyolojik analizlerde zehirlenmeye sebep olacak herhangi bir mikroorganizmanın tespit edilmediği vurgulanan açıklamada, ağır metal yani kurşun, kadmiyum, arsenik ile nitrat ve nitrit kalıntısı yönünden yapılan analizlerde de herhangi bir bulguya rastlanılmadığına dikkat çekildi. Yabani otlarda atropin ve scopalamin maddelerinin tespit edildiği vurgulanan açıklamada, ıspanak örneklerinde tazeliğin korunması ve daha güzel görünmesi amacıyla satış noktalarında antifriz kullanıldığına ilişkin iddialarında araştırıldığı, antifriz etken maddesi açısından da olumsuzluk tespit edilmediği belirtildi.”
İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürlüğü açıklamasında, halk dilinde şeytan elması ve güzel avrat otu tabirleri kullanılan yabani otlarda atropin ve scopalamine rastlandığına dikkat çekildiğini belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Keşke bu durum yaşanmasaydı. Olayın, Ankara Beypazarı’nda 6 dekarlık bir tarlada ıspanak hasadı sırasında 100-150 metrekarelik alanda bulunan yabani otların yanlışlıkla ıspanağa karışmasından kaynaklandığı görülüyor. Tarım ilaçlarından kimyasal maddelerden kaynaklanmadığı açık. Bu tarladaki ıspanaklardan alınan numunelerde apropil ve scopalamine rastlanmamıştır. Hatta bu tarlalardan alınan ilaçlarda ne kalıntı ne de kimyasal madde kalıntısı bulunmamıştır. Yine bu tarlada 100-150 metrekarelik alanda bulunan şeytan elması ve güzel avrat otundan numune alınmış ve bu numunelerde atropin ve scopalamine rastlanmıştır. Bu olay tamamen tarım işçilerinin bilgisizliğinden kaynaklanmıştır. Tarım işçilerinin yanlışlıkla bu otları ıspanak sanarak hasat ettikleri anlaşılıyor.
Şunu da söylemek zorundayız. Daha bu olayda neden ortaya konulmadan çiftçimizin hemen tarım ilacı veya kimyasal madde kullanmakla suçlanması bizleri üzmüştür. Şu da unutulmamalıdır. Çiftçimiz üretimden soğutulursa bu ülkenin gıda güvencesi tehlikeye girer. Bugün ülkemizde 163 bin 10 dekar alanda 225 bin 174 ton ıspanak üretilmektedir. Bu kadar üretim ne olacak? Tam da hasat döneminde sadece bir tarlada yaşanan olay nedeniyle üreticilerimizin bin yıllık emeği boşa mı gidecek. Şuan da ıspanak tüketiminde ciddi bir gerileme olduğu görülmektedir. Üreticimiz hasat yapamaz hale gelmiştir. Herkes sorumlu davranmalı, tüketicimiz aydınlatılmalı. Doğru bir şekilde bilgilendirilmelidir. Ispanak kadar önemli ve yararlı bir sebzeden insanlarımız mahrum bırakılmamalıdır.”

-“Muzda küçük işletmelerimiz korunmalıdır”-

Bugün Alanya’da hasadını yapacakları muzda ülke genelinde son yıllarda üretimde hızlı bir artış yaşandığını, 2010-2019 döneminde üretim rakamlarının 210 bin tondan 589 bin tona çıktığını bildiren Bayraktar, “Bu yeterli mi? Değil. Çünkü geçen yıl 155 bin ton civarında muz ithal ettiğimiz görülüyor. Ve bu muza da 167 milyon dolar civarında bir döviz ödedik. Son yıllarda büyük firmaların muz işine girdiğini görüyoruz. Küçük işletmelerimiz korunmalıdır. Aksi takdirde tarımda sürdürülebilirlik sıkıntıya girer. 15 Kasım-15 Şubat hasat döneminde ithalat yapılmamalı. Paketleme ve nakliyedeki kayıp oranı azaltılmalı. Vakumlama gibi teknolojilerle raf ömrü uzatılmalıdır” dedi.

-“Domateste ihracat geliri 2010-2018 döneminde 476 milyon dolardan
290 milyon dolara indi”-

Türkiye’nin domates üretiminde Çin ve Hindistan’ın ardından üçüncü sırada geldiğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:
“Yayla seracılığı ile birlikte ülkemizde domates üretimi 12 ay boyunca devam ediyor. Önemli bir ihraç ürünümüzdür. Fakat ihraç pazarlarında yaşanan sıkıntılar zaman zaman üreticimizi zora sokmaktadır. Özellikle son 3 yılda ihracatta miktar ve değer bazında düşüşler yaşandığını gözlemliyoruz. 2010 yılında 476 milyon dolarlık ihracat gelirimiz 2018 yılına geldiğimizde 290 milyon dolara inmiştir. Yeni pazarlar bulmalıyız ve ihracatı desteklemeliyiz.”

-“Narenciyede yeni pazarlar bulunmalı, ihracat iadeleri artırılmalı”-

Türkiye’nin narenciye üretiminde de önemli ülkeler arasında bulunduğu bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Tüketimimizin yaklaşık 2 katı üretimimiz olması dolayısıyla narenciye ihracatı ülkemiz için hayati bir konudur. Yaş meyve ve sebze ihracatımızda miktar olarak yüzde 45’ini narenciye oluşturmaktadır. İhracatta yaşanan sıkıntılar doğrudan üreticimize yansımaktadır. Yeni pazarlar bulunmalıdır. İhracat iadeleri artırılarak gecikmeden verilmelidir. Olumsuz hava koşulları nedeniyle bu yıl üretim yüzde 12 dolaylarında azalmıştır. Bu bakımdan bu yıl ihracatta ihracat iadeleri çok önemli bir hale gelmiştir. Hem muzda hem domateste Antalya seralarında üretim büyük miktarlarda yapılmalıdır. Seralarda kurulum ve üretim maliyeti çiftçimizi zorlamaktadır. Bu maliyetleri azaltmamız gerekiyor.”
Son yıllarda afetlerin bir türlü çiftçinin peşini bırakmadığını Antalyalı çiftçilerin de afetlerden en fazla etkilenen çiftçiler arasında yer aldığını vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:
“Üretim sezonunda ülke olarak aynı anda hem kuraklığı hem de aşırı yağışları aynı anda yaşayabiliyoruz. Gün geçmiyor ki bir bölgemizde aşırı yağış, don, dolu, hortum ve kuraklık olmasın. Küresel iklim değişikliğinin küresel ısınmanın bir sonucu olarak bunları yaşıyoruz. Dünyada iklimde denge bozuldu. Bilim adamları 2030 yılından sonra doğal afetlerde artış olacağı yönünde tespitlerde bulunuyorlar. Bu artışlar özellikle Doğu Akdeniz havzasını etkileyecek gibi görünüyor. Ülkemizde meteorolojik olay görülme sıklığına baktığımızda, 2008 yılından evvel meteorolojik olay sayısı yaklaşık 300 civarında iken 2008 yılından günümüze yılda 600-700’ü bulduğunu görüyoruz. Bazı yıllarda da bu 800’e yaklaşmıştır. Bu durum tarımı ister istemez etkiliyor. Ve çiftçimiz sürekli afetlerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Bunun üzerine bir de Nisan 2018 sonrasında döviz kurlarındaki yükseliş sonucu ithal ürünlerde fiyat artışları görülüyor. Mazot, gübre, zirai ilaç, elektrik, yem başta olmak üzere tarımda kullandığımız girdilerin büyük bölümü ya ithalata ya da ithal ham maddeye dayandığı için maliyetlerimiz çok fazla miktarda arttı. Çiftçimiz bir taraftan afetler mücadele ederken, bir taraftan da artan girdi masraflarının yükü altında ezilmektedir. Daha borcunu ödeyememiş olan çiftçimiz yeni üretim sezonunun masraflarını da karşılamak zorundadır. Üretimin sekteye uğramaması ve sürdürülebilir olmasının sağlanması için bu sorunlar çözülmelidir. Üretim girdi maliyetlerinin baskısı altındadır. Girdi fiyatları enflasyonun çok üzerinde artmıştır. Çiftçi için üretim artık karlı bir faaliyet olmaktan çıkıyor.”

-“Çiftçimiz artık kazanamıyor”-

Antalya ülkemizin sebze ve meyve cenneti olduğunu belirten Bayraktar, “özellikle domates, biber, salatalık, patlıcan, kabak gibi sebzeler, narenciye, elma, muz gibi meyvelerde Antalya’nın ülkemize katkısı tartışılmazdır. Peki bu kadar değerli ürün üreten çiftçilerimiz kazanıyor mu? Artık kazanamıyor. En son aldığımız fiyatlara göre ülke ortalamasında çiftçimizde mandalina 80 kiriş, patlıcan 94 kuruş, domates 1 lira 8 kuruş, kabak 1 lira 20 kuruş, sivribiber 1 lira 60 kuruş, salatalık 1 lira 83 kuruş. Peki bu fiyatlarla çiftçimiz nasıl kazanacak? Fideyi, fidanı, tohumu, gübreyi, ilacı mazotu nasıl satın alacak? Çiftçimiz kazanamazken tüketicimizde uygun fiyatla ürün tüketebiliyor mu? Bunu da göremiyoruz. En son aldığımız fiyatlarda bunu da göremedik. Çiftçimiz sürekli afetlerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Bir de maliyet baskısı altında. Bütün bunlar çiftçimizi fevkalade olumsuz etkiliyor” dedi.

-Elektrik fiyatları-

Her ay başında üretici market fiyatlarıyla ilgili açıklama yaptığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Üreticimiz para kazanamazken, tüketicimizin çok pahalı tükettiğini rakamlarla orta yere koyuyoruz. Bu bölgeyle de alakalı rakamları vermek gerekirse tüketicimiz ortala 3 lira 68 kuruşa mandalina, 3 lira 42 kuruşa patlıcan, 3 lira 41 kuruşa domates, 5 lira 4 kuruşa sivri biber, 3 lira 38 kuruşa kabak, 4 lira 67 kuruşa salatalık alabiliyor. Tarla ile market arasındaki fiyat farkı mandalinada 4,6, patlıcanda 3,6, domates ve sivri biberde 3,1, kabakta 2,8, salatalıkta 2,5 katına ulaşmaktadır. Örtü altı üretimin yaygın olduğu Antalya’da çiftçimizin en önemli masraflarından bir tanesi de elektrik giderleridir. Bugün konutlarda elektrik fiyatlarına baktığımız 69,3 kuruş olduğunu görüyoruz. Çiftçimizin kullandığı elektriği kilovatsaati 80,6 kuruştur. Bu fiyatlardan çiftçimizin elektrik faturalarını muntazaman ödemesi kesinlikle mümkün değildir. 80,6 kuruşluk elektrik fiyatıyla sulamanın da seracılığın da altından kalkılmasına imkan yoktur. Yine de çiftçimiz bu kadar zor işin altından kalkmaya çalışıyor. Biz üretimin sürdürülebilir olması, verimliliğin de sağlanması açısından muhakkak surette yüzde 18 olan KDV’nin sıfırlanmasını talep ediyoruz. Bunu çok önemsiyoruz. Yüzde 2 TRT payı, yüzde 1 Enerji Fonu’nun kaldırılmasını talep ediyoruz. Bu bir miktar elektrik fiyatlarını aşağı çekecektir ve üreticimizin daha fazla elektrik kullanmasını sağlayacaktır. Çünkü elektrik kullanmadığımız takdirde bu hem üretimi hem verimliliği fevkalade olumsuz etkiliyor. Bunu zaman geçirmeden yapmamız lazım. Türkiye’nin her tarafından şu an elektrik fiyatlarıyla alakalı çiftçilerimiz bizi arıyor ve talepte bulunuyor. ‘Bu elektrik fiyatlarını ödememiz, bu elektrik fiyatlarıyla elektrik kullanmamız mümkün değil’ diyorlar. Bu manada hükümetimize de buradan sesleniyorum. Bir an evvel elektrik fiyatlarında da indirime gitmemiz lazım. Bir de çiftçilerimizin bizden talebi ‘biz bunu her ay ödeyemiyoruz, ödeme imkanımız yok. Dolayısıyla elektrik tahsilatı hasat dönemlerine yayılmalı ve o dönemlerde yapılmalı’ diyorlar. Doğru bir talep. Bunu da hükümetimizden bekliyoruz. Şimdi tabii biliyorsunuz özelleştikten sonra biraz işimiz zorlaştı. Elektrik şirketleri, elektrik faturasını ödemedi mi çiftçi, geliyor, elektriği kapatıyor. Hiç dinlemiyor. Yani sizin o an sulama yapmanız lazım. Neyle yapacaksınız sulamayı? Elektrikle. Elektriğiniz yok sulama yapamıyorsunuz. Ama dinlemiyor. Geliyor kapatıyor. Ondan sonra aboneliği iptal ediyor. Şimdi çiftçi tekrar aboneliği açmaya gidiyor. 6-7 bin lira bunun masrafı var. Bir zaman kaybı ve çiftçi üretimden vazgeçiyor. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Dolayısıyla burada hükümetimizin buna müdahale etmesi lazım. Her ay bunda ödeme imkanı olmadığına göre çiftçimizin bu faturaların hasat dönemine denk getirilmesinin büyük önem taşıdığını hükümetimize de anlattık. Bunu kendilerinden de bekliyoruz. Fakat konu acil. Bir an evvel buna bir çare bulmamız lazım.”

-“Tarımsal kredi borçları meselesinin bir an evvel çözülmesi lazım”-

Diğer bir acil konunun da çiftçi borçları olduğunu belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Biz geçen hükümetimizden talep ettik Şubat 2019 tarihinde bir kanun çıktı 31 Aralık 2018’e kadar olan borçlar 5 yıl vadeyle yapılandırıldı. Bunun faizi yüzde 15’di. Bunun 5’ini Hazine karşıladı. Yüzde 10’u da çiftçimiz karşıladı. Çiftçimizden talep edildi. Yüzde 10 faizle bu erteleme yapıldı. Tabii doğal afetlerden zarar gören üreticilerimiz borçlarını yapılandırdı. Ama bu sene de doğal afetlerden zarar gören üreticilerimiz var. Borçların vadeleri geldi. Şimdi bankalar sıkıştırıyor. Kefiller de borçlu olan üreticiyi sıkıştırıyor. Çünkü bankalar kefilleri de bırakmıyor. Kefillerle üreticiler arasında da bir sıkıntı başladı. Dolayısıyla bu meselenin bir an evvel çözülmesi lazım. Kaldı ki daha evvelki yapılandırmaya baktığımızda bu yapılandırma takibe girmiş olan borçlarla alakalıydı. Şimdi Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine baktığımızda çiftçimizin önemli oranda bu yapılandırmadan yararlanamadığını görüyoruz. Bunun sebebi de şu. Borç takip aşamasına geldiğinde banka ‘senin borcun takibe girecek senin borcunu yapılandırayım mı’ diyor. Suya düşen yılana sarılır. Çiftçi diyor ki ‘benim borcumu icraya verme hemen yapılandır’ diyor. Dolayısıyla selektif krediyle aldığı bu borcu yüksek cari faizle üzerinden yapılandırıyor. Borç yapılandırması takibe giren borçları kapsadığı için bunlar yararlanamıyor. Telefonlarımız kilitlendi. Ziraat Odaları Birliği’ni sürekli arıyorlar. Bunu hükümetimizden sürekli talep ediyoruz. Borçların vade sonuna gelindi ama icra takiplerinin de başladığı yönünde bilgiler gelmeye başladı. Kefillerle asıl borçlular arasında da problemler başladı.
Artık bıçak kemiğe dayanmış görünüyor. Eğer bu sektörde bir sorun istenmiyorsa bu borç yapılandırma meselesi biran evvel çözülmelidir. Bir an evvel borç yapılandırılmasına girilmelidir. Ben çiftçimizin faiz ödeyecek gücü olmadığını görüyorum. Faiz ödeyecek gücümüz yoktur. Bu borçların acil olarak uzun vadede faizsiz olarak yapılandırılmasını talep ediyorum. Bu çok acil bir konu. Yarın daha büyük sıkıntılara sebebiyet verecek. Hükümetimizin biraz elini çabuk tutması lazım. Bunu acil olarak hükümetimizden bekliyoruz.’
Tarım Kredi Kooperatifleri borçları da dahil olmak üzere Haziran 2019 tarihi itibarıyla üreticinin borcunun 116 milyar liraya yaklaştığına dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:
“Tarım Kredi Kooperatiflerinin de çiftçiye kullandırdığı kredi stokuna baktığımızda Haziran 2019 tarihi itibariyle 9,9 milyar liraya yükseldiğini görüyoruz. Ziraat Bankası’nın yüzde 16’ya çıkarılan tarımsal kredi faizleri bizim de talebimizle pazartesi günü yüzde 12’ye düşürüldü. Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizden bir yıl vadeli işletme kredisinde yüzde 17, dört yıl vadeli yatırım kredilerinde yüzde 21 oranında faiz almaktadır. Bir yıl vadelilerde yüzde 10,5, 4 yıl vadelilerde 11,5 düşüş oldu. Ancak ticari kredilerin yüzde 13’lerin altına indiği bir ortamda tarımsal kredi faizleri hala yüksektir. Bir miktar daha aşağıya düşürülmelidir. Ayrıca Ziraat bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri bir çiftçi kuruluşudur. Özellikle Ziraat Bankası’ndan ayni ve nakdi kredi alamayan küçük çiftçilerimiz, Tarım Kredi Kooperatiflerine gidiyorlar. Oradan yararlanıyorlar. Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatiflerine selektif kredi vermeyince, Tarım Kredi Kooperatifleri değişik bankalardan cari faiz üzerinden kredi alıyorlar. Tabii üzerine masraflarını ve kar payını koyuyorlar. Çok yüksek faizle bu üreticimize intikal ediyor. Ziraat Bankası da Tarım Kredi Kooperatiflerinin bir çiftçi kuruluşu olduğunu, ayni ve nakdi krediyi çiftçiye kullandırdığını düşünerek Tarım Kredi Kooperatiflerine selektif kredi kullandırmalıdır. Tarım Kredi Kooperatiflerinin de bu manada faizlerinin aşağıya çekilmesi gerekir.”
Sorunlar çözülünceye kadar Odalarla beraber sorunları dillendireceklerine, seslendireceklerine dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:
“Hükümet nezdinde, parlamento nezdinde mücadelemiz devam edecek. Çünkü muhakkak surette bizim çiftçimizi tarlada tutmamız lazım. Gençlerimizi tarımda tutamıyoruz. Bugün çiftçi kadınlarımız olmasa bizim tarımsal üretim yapma şansımız yok. Bir tarımsal üretim açısından tehdittir, risktir. Çiftçimizin de tarlada kalmasını sağlamamız lazım. Ben burada, paydaş olarak örmek istediğimiz ama paydaş olmayan bazı sanayici ve tüccarlara da seslenmek istiyorum. Biz olmazsak, biz üretemezsek, siz olmazsınız. Emek bende, girdi maliyetleri bende, bütün risk bende. Alıyorsunuz satıyorsunuz para kazanıyorsunuz. İşçi maliyeti bende, gübre maliyeti bende, mazot maliyeti bende, ilaç maliyeti bende. Hayvancılık yapıyorsam yem maliyeti bende, işçilik maliyeti bende, elektrik maliyeti bende, sulama maliyeti bende, hepsi bende. Doğal afetlere maruz kalarak, yüksek maliyetlerle üretim yapmaya çalışıyor, üretiyor, malı size veriyoruz. Sizleri insaflı olmaya, emeğe saygı duymaya davet ediyorum. Nasıl bazen fiyatları düşürmek için tekelleşiyorlarsa fiyatları biraz daha yukarı çekmek, çiftçinin emeğinin karşılığını alabilmesi için de biraz tekelleşmeye gitsinler. Onu da bekliyoruz kendilerinden.”
Bayraktar, toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Toplantıya TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ahmet Bahadır Sezgin, Antalya ili Ziraat Odası Başkanları, çiftçiler de katıldı.