-Bayraktar, Nurdağı Ziraat Odası yeni hizmet binası ile aynı binada hizmet verecek SGK Merkezi’ni açtı
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Ziraat Odalarımız, Türkiye genelinde bir hizmet atağına girdi. Artık Odalarımızın yüzde 75’i kendi hizmet binalarına kavuştu”
-“Odalarımız laboratuvar, ürün işleme tesisleri kuruyor. Avrupa Birliği kırsal kalkınma projelerini hayata geçiriyor.
Girdi mağazaları açıyor ve benzer hizmetlerle, çiftçimizden gelen kaynakları, yine çiftçimize hizmet için kullanmaya devam ediyor”
-“Özellikle bu sene tüm üretici borçlarının bir şekilde yapılandırılması lazım”
-“Ziraat Bankası’ndan, Tarım Kredi Kooperatiflerine, kamu bankalarına ve özel bankalara kadar borcu olan üreticilerimizin borçları cari değil, uygun faizlerle muhakkak suretle yapılandırılması gerekiyor”
-“Aile işletmelerini ne kadar daha fazla desteklersek, bu ülke tarımının geleceğini kurtarmış oluruz”
-“Çiftçilerimizin kıymeti hala anlaşılmadı. Sabah, öğle, akşam sofralarında benim üreticimin ürettiğini yiyenler bu ürünlerin bu sofralara nasıl geldiğinin, doğal afetlerle, maliyetlerle nasıl uğraştığımızın hala farkında değil”
-“Muhakkak suretle SGK primlerinde indirim bekliyoruz. Bu indirim yapılmadığı takdirde sektörde kayıt dışılık artacaktır”
Nurdağı/Gaziantep – 03.06.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ziraat Odalarının, Türkiye genelinde bir hizmet atağına girdiğini, artık Odaların yüzde 75’inin kendi hizmet binalarına kavuştuğunu bildirerek, “Odalarımız laboratuvar, ürün işleme tesisleri kuruyor. Avrupa Birliği kırsal kalkınma projelerini hayata geçiriyor. Girdi mağazaları açıyor ve benzer hizmetlerle, çiftçimizden gelen kaynakları, yine çiftçimize hizmet için kullanmaya devam ediyor” dedi.
Bayraktar, Gaziantep’in Nurdağı İlçesi Ziraat Odası’nın yeni hizmet binasının ve aynı binada faaliyet yürütecek Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) merkezinin açılışını yaptı.
Şemsi Bayraktar, açılışta yaptığı konuşmada, Ziraat Odalarının Türkiye genelinde bir hizmet atağına girdiğini, artık Odaların yüzde 75’inin kendi hizmet binalarına kavuştuğunu bildirdi. Bunun dışında Odaların laboratuvar, ürün işleme tesisleri kurduğuna, Avrupa Birliği kırsal kalkınma projelerini hayata geçirdiğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu.
“Ziraat Odalarımız girdi mağazaları açıyor ve benzer hizmetlerle, çiftçimizden gelen kaynakları, çiftçimize hizmet için kullanmaya devam ediyor. Bundan memnuniyet duymamak mümkün değil. Çiftçimizden gelen parayı, alın terini çiftçimiz için kullanmak durumundayız. Aksi takdirde bu paranın hesabını vermemiz de mümkün değildir. Ben de değerli başkanlarımın bu heyecanına ortak olmak üzere Türkiye”nin değişik bölgelerinde açılışlara katılıyorum.
Bugün sabah hasat bayramını burada kutladık ama biraz buruk kutladık. Yani çiftçimiz gerçekten, ülkede üretim yaparken, doğal afetlerle, zaman zaman kuraklıkla zaman zaman aşırı yağışlarla zaman zaman doluyla donla zaman zaman hortumla boğuşarak üretim yapıyor. Tabii üstü açık fabrikada üretim yapıyor. Doğal koşullara açık. Allah korusun doğal afetle karşı karşıya kaldığında sektör ve sektörde çalışan çiftçilerimiz fevkalade zarar görüyor. 2014 yılında Mart ayında büyük bir don felaketi yaşadık. Bu yıl Nisan ayı kurak geçti. Yağışlar mevsim ortalamasının altına düştü. 22-23 Nisan’da Türkye’nin değişik bölgelerinde yine bir don felaketi yaşadık. Mayıs ayına geldik yağışlar başladı. Bazı bölgelerde üreticilerimiz bu yağışlardan memnuniyet duyduğunu ifade etti ancak yağışlar uzun sürdü. Arpa ve buğday ürünlerimizde yatma meydana geldi. Allah korusun buğdayda kök çürüklüğü ve pas hastalığı olabilir. Aşırı yağışlardan da bugünlerde muzdarip olan üreticilerimiz var.
-Hasat için buğday tarlası bulmakta zorlandık-
Değerli başkanlarım buğday hasadı yapmak üzere yer ararken hasat yapacağımız buğday tarlasını bulmakta zorlandılar. Hasadı yaptık ama buğdaylar gerçekten gelişmemişti. Kuraklık bu sene özellikle buğday üretimimizi olumsuz etkilemiş görünüyor. Yaklaşık olarak buğday üretimimiz geçen yıla göre yüzde 10 civarında düşecek. 20 milyon tonları yakalarsak başarı görünüyor. Arpa da biraz daha iyi olmayan durum var. Orada da geçen yıl 8 milyon tondu. Bu sene 7-7.5 milyon tonu yakalarsak çok büyük bir başarı olarak görüyorum. Artık arpa ve buğdayda rekolteler bu sene düşecek. Geçen sene memnunduk, yağışlar iyiydi ama bir sene düşecek.
Hatırlarsanız 2007-2008 krizleri dünyayı fevkalade etkiledi. Arzda müthiş bir azalma, fiyat manipülasyonları ve gıda ürün bazında da spekülasyonlar yaşadık. Yine kuraklık yaşanan 2014 yılında saman ithal ettik. İşte doğal afet böyle bir şey, doğal afete yakalandınız mı? Saman da yem de buğday da arpa da ithal edersiniz.”
-Her türlü teknolojik gelişmeye rağmen doğal afetlerle mücadele güç-
Her türlü teknolojik gelişmeye rağmen doğal afetlerle mücadele etmenin fevkalade güç olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Bunu kabul etmemiz lazım. Tarım Bakanımız Faruk Çelik ile dün görüştüm. Özellikle bu sene tüm üretici borçlarının bir şekilde yapılandırılması lazım. Ziraat Bankası’ndan, Tarım Kredi Kooperatiflerine, kamu bankalarına ve özel bankalara kadar borcu olan üreticilerimizin borçları cari değil, uygun faizlerle muhakkak suretle yapılandırılması gerekiyor. Ki sürdürülebilir üretim noktasında olabilelim. Tarlamızı terk edip gitmeyelim. Seneye üretim yapacak insanları bu sektörden soğutursak bu da rekoltemizi fevkalade olumsuz etkiler. Yani bu bankacılık sektörünü de olumsuz etkiler.
Bunun için biz kamu bankalarının yanında özel bankalarımızdan da böyle bir yapılandırmayı talip ediyoruz. Kısa bir zaman sonra da Tarım Bakanlığımızla birlikte bankalarla görüşmelerimiz inşallah sonuç verecektir diye umut ediyorum.”
Tarım sektörünün çok önemli bir sektör olduğunu, enerji ile beraber dünyada çok önem kazandığını belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Önümüzde bir fırsat var. Türkiye potansiyelini muhakkak surette değerlendirmeli. Bugün 60 milyar civarında olan tarım hasılasını kabul etmemiz mümkün değil. Bu bize yakışan bir rakam değil. Hedefimiz tarımda verimliliği, kaliteyi standardı yakalamak. Dünyada rekabete açabildiğimiz rekabet piyasalarına açılabildiğimiz bir sektör yaratmak ve 150 milyar dolarlık bir tarımsal hasılayı gayri safi milli hasılaya katmak. Bu hedefe varmak için sektörün önündeki problemleri aşmamız lazım.
Gaziantep’e geldiğimiz de bakıyoruz. İlde topraklarımızın üçte birini sulayabiliyoruz. Üçte ikisini sulayamıyoruz. Demek ki Türkiye’de, Gaziantep’te sulanabilir arazileri sulamaya açmamız gerekiyor. Sulama yatırımlarını hızlı bir şekilde bitirmemiz gerekiyor. Bunu yapmamız lazım. Bu şart. Bunun dışında arazileri parçalamanın önüne geçmemiz lazım. 1926 yılında İsviçre’den aldığımız Medeni Kanun ile arazileri parçalaya parçalaya 61 dekara kadar düşürdük. 61 dekar ama en az 10 parsel. Bir üreticinin 61 dekarı varsa ona razıyız. Orda 5 dekarlık burada 10 dekarlık parseller. Nasıl yapacağız? Böyle bir parçalanmış arazi üzerinde bizim teknoloji kullanmamız mümkün mü? Verimlilik yakalayabilmemiz mümkün mü? Burada yaptığımız üretimle geçinebilmemiz mümkün mü? Mümkün değil. Bunun için muhakkak suretle arazi parçalaması ve bunun yanında da arazi toplulaştırmasının öne geçilmesi lazım. Zaten 4 milyon hektar civarında bir arazi toplulaştırıldı ve biz bu çalışmalara da destek veriyoruz.
Özellikle örgütlenmede büyük problemlerimiz var. Bunu aşmamız lazım. Bugün üreticinin bir liraya ürettiğini tüketici beş liraya yiyorsa bu ülkede örgütlerin güçsüzlüğünü gösteriyor. Ekonomik örgütler manasında daha güçlü hale gelmeliyiz. Ekonomik örgütler, piyasaya müdahale etmeli. Üretici ile tüketiciyi buluşturmalı. Dünyanın hiçbir tarafında ne üreticimizin ne de bu ürünleri yiyen tüketicimizin böyle bir tabloya dayanabilmesi mümkün değildir. Üretici halinden memnun olmayacak ucuza satacak maliyetine satacak ama tüketici pahalı yiyecek. Yok böyle bir şey.
Bunun için özellikle biz Türkiye’de üretici örgütlerimizin kooperatiflerimizin üretici birliklerimizin daha fonksiyonel olmasını istiyoruz. İdari ve mali yönden daha güçlü olmasını istiyoruz. Piyasaya muhakkak suretle bu örgütlerin müdahale etmesini istiyoruz. Biz anayasal bir meslek kuruluşuyuz. Ekonomik örgüt değiliz. Ekonomik faaliyetler yapıyoruz ama bizim asli işimiz değil. Zaman zaman çiftçimiz buna ihtiyaç duyduğu için piyasaya giriyoruz. Ürün işleme tesisleri, fabrika kuruyoruz. Girdi mağazaları açıyoruz ama bunlar bizim asli işimiz değil. Bunlar üretici örgütlerinin kooperatiflerinin işi. Bunun için üretici örgütlerini muhakkak suretle güçlü hale getirmeliyiz. Avrupa da hem ekonomisi hem tarım sektörü gelişmiş ülkelere gittiğinizde hepsinin örgütünün çok güçlü olduğunu görüyoruz. Güçlü tarım örgütü güçlü çiftçi demektir.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü de (FAO), 2015 yılını aile işletmeciliği yılı ilan etmişti. Bir ülke tarımda kendi kendine yeterli ülke olmak istiyorsa gıda güvencesini sağlamak istiyorsa aile işletmeleri ayakta tutacak. Bunu ancak böyle sağlayabilir. Biz özellikle aile işletmelerini uzun yıllardır ihmal ettik. Biz sanayicilerimizin büyük iş adamlarımızın bu sektöre girmesine tabii karşı değiliz tabii ki girsinler. Ama dünyanın hiçbir yerinde büyük işletmeler kurarak, sanayici veya büyük iş adamlarını tarımda üretici yaparak ülkesinin gıda güvencesini sağlayabilen bir ülke ben bilmiyorum. Türkiye aile işletmelerine önem vermeye başladı. Tarım Bakanımızı da bu manada bilgilendirdik. Bir takım kararlar alınmaya başladı. Bundan memnuniyet duyuyoruz. Küçük işletmelerin aile işletmelerinin muhakkak surette desteklenmesi gerekiyor.”
-Hayvancılıkta verimlilik için işletmeler optimal büyüklüğe ulaşmalılar-
Bugün hayvancılık sektöründe işletmeleri optimal büyüklüğe ulaştırmak gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şöyle konuştu:
“Bu işletmelerin verimli olabilmesi için optimal büyüklüğe ulaşmalılar. İşte büyük işletmeleri görüyorsunuz binlerce hayvanı alıyor. 2 sene sonra diyor ki; ben ekonomik faaliyetten para kazanamadım. Hadi bana eyvallah diyor. Ama benim üreticim iki tane hayvan satıyor üretimine devam ediyor. Ama sürdürülebilir üretim noktasında kalıyor ve bu ülkenin gıda güvencesini sağlıyor. Bunun için destekleme politikalarını ve kredi politikalarını da bir şekilde değiştirmemiz lazım. Aile işletmelerini ne kadar daha fazla desteklersek bu ülke tarımının geleceğini kurtarmış oluruz.
Ben sütteki krizi 3 sene evvel gördüm. Ziraat Bankası Genel Müdürü ile bir toplantı yaptım. Sektöre müthiş bir talep vardı. Sıfırlı faizli parayı bedava para olarak gördüler. Plansız yatırım yaptılar. Üretim milyonlarca ton arttı. İç ve dış talep yaratmadan arzı artırırsanız ne olur? Bir yerde patlar. 2008 krizini hep beraber yaşadık. Beside ithalatçı olduk. Geldiğimiz noktada süt üretimi 18 milyon tonu aştı. Biz bunu üç sene evvel dönemin başbakanına götürdük. Dedik ki iki sene sonra bu ülkede süt krizi patlayacak. Bir müdahale kurumuna ihtiyaç var. Ekonomik manada üretici örgütleri güçlü değil. Muhakkak suretle devlet olarak bir müdahale kurumunu oluşturmanız lazım dedik. İki sene bunu takip ettik. Hatta bu kararnameye bazı bakanlar imza koymadı. Tekrar Başbakana gittik. Et ve Balık Kurumu, Et ve Süt Kurumu haline dönüştürüldü. Ve bir müdahale kurumu olarak hazır hale geldi. Süt fiyatları 70-80 kuruşa düştü. Sanayicimize her türlü destek verildi. Süt tozu desteği verildi. Ama dendi ki süt fiyatlarını 1 lira 15 kuruşun altına düşürmeyeceğiz. Süt fiyatlarımız 70-80 kuruşa düştü. Tarım Bakanımız, ‘Et ve Süt Kurumu’nu devreye koyuyorum’ dedi. Bugün Türkiye ortalaması 1 lira 3 kuruşa geldi. Fiyat daha da yükseltilmelidir. Ben bir kilo sütle bir buçuk kilo yem almak durumundayım. Bunun da fiyat karşılığı 1 lira 44 kuruştur. Et ve Süt Kurumu alımları devam etmeli.
Ette son üç aylık çeyreğe baktığımızda et üretiminin yüzde 15 civarında arttığını görüyoruz. Yıllık rakam 1 milyon 176 bin tona yaklaştı. Et üretimimiz artıyor, ette ithalatçı olsaydık üretim artar mıydı? Peki geçmiş yıllarda krize girdik et ithalatçısı olduk, tüketicimize biz eti ucuza yedirebildik mi? Ne oldu? Üreticimizi vurduk. Üreticimizin fiyatları aşağıya düştü. Üreticimiz üretimden çekildi. İthalat çözüm değil. Üretimi artıracağız, daha fazla destekleyeceğiz. Et üretiminde hedefimiz 1,5 milyon tona çıkmaktır. Destekleme politikaları da bu yönde devam ediyor. Biz de bu politikalara Ziraat Odaları Birliği olarak her türlü desteği veriyoruz.”
-“Çiftçilerin kıymeti hala anlaşılamadı”-
Bu ülkede tarım sektörünün, tarım sektöründe çalışan çiftçilerin kıymetinin hala anlaşılmadığını belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Bütün bu meseleleri çözeriz ama bir şeyi ihmal edersek ne yaparsak yapalım, bizim tarım sektöründe hedeflerimize ulaşmamız mümkün değildir. Bu ülkede tarım sektörünün ve tarım sektöründe çalışan çiftçilerimizin kıymeti hala anlaşılmış değildir. Sabah, öğle, akşam sofralarında benim üreticimin ürettiğini yiyenler bu ürünlerin bu sofralara nasıl geldiğinin, doğal afetlerle, maliyetlerle nasıl uğraştığımızın hala farkında değil. Allah bu ülkeyi açlıkla imtihan etmesin. Yani sofralarımızda bir şeyler esik olduğu zaman mı biz bu çiftçimizin kıymetini anlayacağız bu ülkede. Bu sektöründe bu sektörde çalışanların herkesin iyi anlaması lazım. Türkiye ziraat Odaları Birliği olarak bununla alakalı halkımızı bilgilendirmeye çalışıyoruz. Ve bir toplumsal bilinç yaratmaya çalışıyoruz. Biz bunu sağlayamazsak ne yaparsak yapalım hangi tedbiri alırsak alalım. Hedefleri aşamayız. Dünya bunu anlamış bizde anlamak zorundayız.
Ben çiftçimizi temsilen Sosyal Güvenlik Kurumu’nda Yönetim Kurulu Üyeliği yapıyorum. Sosyal Güvenlik Kurumu çok önemli bir kurum. Türkiye’nin en büyük kurumlarından bir tanesi. Tabii oradaki en önemli parametre kayıt dışılığın önlenmesi özellikle tarım sektörü için söylüyorum. Bununla alakalı bir takım tedbirler de alınıyor. Bizler Türkiye’nin değişik bölgelerin de hem Tarsim ile alakalı ürün sigortası ile alakalı Sosyal Güvenlikle alakalı bir toplumsal duyarlılık bilinç yaratma adına çalışmalar yapıyoruz. Toplantılar yapıyoruz.
Cezai müeyyidelerle bir takım kurallarla kayıt dışılığı önleyemezsiniz. Sosyal güvenlik dışında bu kayıt dışılığı indirmeniz mümkün değil. Aktüeryal dengeyi kurma adına bu kurumların daha idari ve mali yönden fonksiyonel olması adına daha fazla insanımızın bu şemsiye altında toplanması lazım. Bunun için anahtar kelime toplumsal duyarlılık.
Dün İstanbul’da Tarım Bakanımızla yaptığımız toplantıda da Tarsim Genel Müdürü, Ziraat Odalarından bu manada gördüğü katkıyı ve desteği orada ifade etti. Bundan memnuniyet duyuyoruz. Çiftçilerimize Tarsim veya Sosyal Güvenlik kapsamında daha ileri alma konusunda biz bilgilendirme çalışmalarımıza da bundan sonra devam edeceğiz. Orada önemli çalışmalar yaptık. Önemli kanunların çıkmasını da sağladık.
SGK Yönetim Kurulu’ndaki görevim vesilesiyle, çiftçilerimize ve Ziraat Odalarımıza yönelik çok önemli düzenlemelerin çıkarılmasına katkıda bulunma fırsatım oldu.
6111 sayılı Kanunla sattıkları ürün bedelleri üzerinden 1994 yılından bu yana BAĞ-KUR prim kesintisi yapılan, Ziraat Odası’na da kayıtlı çiftçilerimize geriye yönelik yapılandırma hakkı getirildi. Bu uygulamadan kadınlarımız da yararlandılar.
Yine yapılan düzenlemeyle 65 yaş ve üzeri çiftçilerimiz, talep etmeleri halinde, tarım BAĞ-KUR’u primi ödemelerinden muaf oldular.
Tarım BAĞ-KUR’undan emekli olup da çiftçilik yapmaya devam eden çiftçilerimizin emekli maaşlarından sosyal güvenlik destek primi kesintisi kaldırıldı.
Çiftçilerimizin sattıkları ürün bedelleri üzerinden yüzde 5 oranında tarım BAĞ-KUR’u prim kesintisi yapılıyordu. Girişimlerimizle 1 Ocak 2014 tarihinde, sadece borcu olan çiftçilerimize ve borcu oranında yapılmak üzere yüzde 2’ye indirildi.
Çiftçi muafiyeti kapsamında, diğer bir statüde çalışıyor ise Kurumdan kesinti muafiyet belgesi almaları halinde, sattıkları ürün bedelleri üzerinden tarım BAĞ-KUR’u kesintisi yapılmayacak.
Yine, Ziraat Odalarının, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanları bildirmemekten dolayı kesilen idari para cezaları silindi.
Taleplerimiz üzerine tarım BAĞ-KUR’lu kadın çiftçilerimize doğum borçlanması imkanı getirildi.
Düzenlemeyle 3 çocuğu olan kadın çiftçilerimiz 6 yıla kadar borçlanabildi.
Ayrıca, genel sağlık sigortası ve sigorta prim borçlarına yapılandırma hakkı getirildi. Birçok üreticimizin emekli olasını sağladık. Gelir seviyesi düşük olan üreticilerimizin bir kanun teklifi ile muafiyet belgesini almasını sağladık. Sağlık hizmetlerinden prim ödemeden yararlanmalarını sağladık.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin o zaman Aile bakanıydı. Gaziantep’te iki defa programlar yaptık. Kadın çiftçi eğitimlerini yaptık. Hep beraber. Tarım Bakanlığı, Ziraat Odaları Birliği, Aile Bakanlığımız ile Sakarya’da, Gaziantep’te, Türkiye’nin değişik bölgelerinde toplantılar yaptık. Kadın çiftçilerimize sertifikalar dağıttık. Bu kanunun çıkmasına büyük katkısı oldu. 2003 yılından önce aile reisi olamadığı için kadın çiftçilerimiz sosyal güvenlik kapsamında değildi. Üretim yapan bütün değerli kadın çiftçilerimizin sosyal güvenlik kapsamına girmesini sağladık. Geriye dönük faizsiz olarak borçlarını yapılandırdık. Bir çok kadın çitçimizin de emekli olmasını bu yolla sağladık. Buna benzer kanunların çıkmasında büyük katkılarımız oldu.
Asgari ücret arttı buna karşı değiliz. Çiftçinin primi 322 liradan 434 liraya çıktı. Biz kayıt dışılığı önlemek azaltmakla uğraşıyoruz. 322 lirayı ödeyemeyen 432 lirayı nasıl ödeyecek? Bunu Tarım Bakanımızla da görüştük. Hükümetimize bunu taşımaya devam edeceğiz. Muhakkak suretle bu primlerde indirim bekliyoruz. Bu indirim yapılmadığı takdirde sektörde kayıt dışılık artacaktır.
Sosyal Güvenlik Kurumu da prim artışlarıyla beraber aktöriyel dengesini idari ve mali tablosunu daha düzeltti. Orada bizim de gayretlerimiz var. İnşallah bu çalışmalarımız sosyal güvenlik kurumunu daha güçlü hale getirecek.”
-Nurdağı Ziraat Odası Başkanı Belpınar-
Nurdağı Ziraat Odası Başkanı Kemal Belpınar, açılıştaki konuşmasında, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın çiftçiden toplanan her kuruş aidatın yine çiftçilerin hizmetine sunulmasıyla ile ilgili kendilerine her ortamda her zaman verdiği bir talimat olduğunu, Oda başkanları için bunun bir rehber olduğunu belirtti.
Belpınar, “biz de Genel Başkanım, sizin direktifleriniz doğrultusunda ve sizin geceli gündüzlü çalışmalarınıza biz de omuz omuza gayret vererek destek olmaya çalışıyoruz. Bu binanın yapımında gösterdiğiniz ilgi ve destek için şahsım ve Nurdağı çiftçilerimiz adına şükranlarımı sunuyorum. Temelini 2011 yılında attığımız binamız, 800 metrekare alana sahip. Bir katında Sosyal Güvenlik Merkezi faaliyet gösterecek. Çiftçilerimiz çok daha iyi bir hizmet alacak” dedi.
Nurdağı Belediye Başkanı Mehmet Yıldırır, konuşmasında, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin Türkiye”nin en büyük örgütlerinden biri olduğunu, sivil toplum örgütü olarak böyle büyük bir kurumun Genel Başkanını ilçelerinde ağırlamaktan ve misafir etmekten onur duyduklarını belirtti.
Bayraktar’a hizmet binasının yapımındaki destek ve katkılardan dolayı Başkan Belpınar şükran plaketi sundu. Bayraktar daha sonra Ziraat Odası yeni hizmet binası ile bedelsiz olarak aynı binanın bir katının tahsis edildiği SGK Merkezinin kurdelalarını keserek hizmete açtı.
Daha sonra toplantı salonuna geçen Genel Başkanı Bayraktar, basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı, çiftçilerle bir araya geldi. Çiftçilerin sorunlarını dinleyen Bayraktar, kendisine yöneltilen soruları da yanıtladı.
Açılış törenine, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkan Vekili, Gaziantep ile Kahramanmaraş, Osmaniye, Adana, Mersin il ve ilçe Ziraat Odası Başkanları, kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve çok sayıda çiftçi katıldı.
-Kiraz bahçelerinde inceleme-
Bayraktar, hasat töreni ve açılışların ardından kiraz bahçelerine geçerek, incelemelerde bulundu. Üreticilerden bu yıl ki ürünün durumu ile ilgili bilgi aldı. Bayraktar, bölgenin hububat, zeytin ve Antep fıstığının yanı sıra kiraz, üzüm gibi meyveler açısından da önemli bir üretim merkezi olduğunu belirtti.
Üreticiler, Bayraktar'a bilgi verirken bu yıl yağan dolunun ürüne zarar verdiğini, özellikle ihracatı yapılan ürünlerde dolunun kalite kaybına neden olduğunu ve geçen yıla göre üretimin bu açıdan daha düşük kaldığını belirttiler.