Bayraktar, Bölge Ziraat Odası Başkanlarıyla birlikte
Konya’da kuraklığın boyutunu tespit etti
Kuraklık Güneydoğu Anadolu’dan
sonra İç Anadolu Bölgesini etkisi altına aldı…
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, İç Anadolu Bölgesi Ziraat Odası Başkanlarıyla ve çiftçilerle (Konya, Aksaray, Kırşehir, Nevşehir, Çankırı, Kırıkkale, Yozgat, Ankara) birlikte yaşanan kuraklığın boyutlarını gözler önüne sermek ve alınması gereken önlemleri dile getirmek üzere Konya’da bir araya gelerek ve bir basın toplantısı düzenlendi.
Bölge açıklama yapan TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye'nin buğday ihtiyacının yüzde 6'sını karşılayan Konya ovası'nda kuraklık had safhaya vardığını belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Buğdayda hasadın devam ettiği şu günlerde, ülkemizin buğday ambarı olarak bilinen ve tek başına ülke buğday üretiminin % 6’sını karşılayan Konya’dan sezonu değerlendirmek ve çiftçimizin beklentilerini anlatmak istiyorum.
Bilindiği üzere ülkemiz ekilebilir alanlarının üçte birinde buğday üretimi yapılmaktadır. 2000’li yıllarda buğday ekim alanlarında yaklaşık 1 milyon hektar azalma olmuşsa da Türkiye kuraklık olmayan ve üretimin normal olduğu yıllarda buğdayda kendine yeterliliği sağlamıştır.
2008 yılı üretim sezonunda ise; Ekim 2007 ve Mayıs 2008 tarihleri arasındaki sekiz aylık dönemde yağışlar kümülatif olarak normalden yüzde 14.8 oranında azalmış ve geçen yıla göre ise yüzde 2.5 oranında artış göstermiştir. Yağışlarda normale göre Marmara Bölgesinde yüzde 10, Ege Bölgesinde yüzde 16, Akdeniz Bölgesinde yüzde 18, İç Anadolu’da yüzde 10, Doğu Anadolu Bölgesinde yüzde 25 ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde de yüzde 49 oranında azalma gözlenmiştir. Sadece Karadeniz Bölgesinde yüzde 9.5 oranında artış gerçekleşmiştir.
Bu yıl yağışlar özellikle buğday üretim alanlarında normalden az gerçekleşmiştir. Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşanan kuraklığın bölgedeki buğday üretimine zararı çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Daha önce yaptığımız çalışmalar bölgedeki buğday ekim alanlarındaki zarar oranının %90 olduğunu ve bu bölgede üretim kaybımızın 2,5 milyon ton olacağını göstermiştir.
Yağışların diğer bazı bölgelerimizde de normalden az gerçekleşmesi dikkate alınarak bu bölgelerimizdeki ziraat odalarımızdan aldığımız bilgilerden; Konya, Kırıkkale, Çankırı, Nevşehir, Ankara, Kırşehir, Aksaray, Yozgat, Malatya, Ağrı, Elazığ, Iğdır, Bitlis ve Karabük illerinde de kuraklık olduğu anlaşılmaktadır. Bu illerimizde henüz kesin olmamakla birlikte verimlerde düşüş yaşanacağı beklenmektedir. İlk tespitlere göre illere göre kuraklık hasar oranları şu şekildedir:
Buğday ve arpada tahmini zarar oranları
İller |
Buğday Zarar Oranı (%) |
Arpa zarar Oranı (%) |
Konya |
50 |
50 |
Kırıkkale |
50 |
55 |
Çankırı |
30 |
30 |
Nevşehir |
50 |
50 |
Ankara |
35 |
35 |
Kırşehir |
60 |
60 |
Aksaray |
60 |
60 |
Yozgat |
20 |
20 |
Malatya |
70 |
70 |
Ağrı |
65 |
65 |
Elazığ |
70 |
60 |
Iğdır |
65 |
65 |
Bitlis |
60 |
- |
Karabük |
20 |
- |
Güneydoğu Anadolu bölgesindeki durum da gözönüne alındığında, kuraklıktan dolayı Ülke genelinde buğdayda rekolte kaybının yaklaşık %20 düzeyine ulaşabileceği tahmin edilmektedir.
Bu yıl sadece yağışa bağlı rekolte tahmini yapmak oldukça güçtür. Yağışlar tüm bölgelerimizde dalgalı bir yapı göstermektedir. İlçeler hatta köyler arasında bile yağıştan kaynaklanan verim değişkenliği oldukça yüksektir.
Buna karşılık yağışların iyi olduğu bölgelerimizde hububat verimi normalin üstünde beklenmektedir. Bu durum, toplam rekoltede kuraklığın etkisini bir miktar azaltacaktır. Kuraklığın etkisi ve rekolte Ağustos ayının sonlarında kesinleşebilir.
Çiftçilerimizin yaklaşık % 85’i hububat üreticisi, nüfusumuzun tamamının tüketici olduğu gerçeğiyle hububat, dolayısıyla da buğday stratejik bir öneme sahiptir. Bilindiği üzere Dünya gıda ve tarım ürünlerindeki fiyat artışları kendine yeterlilik kavramının yeniden sorgulanmasını gündeme getirmiştir. Bu sebeple üretimin artırılması ve sürdürülebilirliği, çiftçinin buğdaydan elde edeceği gelirle doğrudan ilgilidir.
Son bir yılda gübrede %150, mazotta % 30’un üzerinde gerekleşen fiyat artışları buğday maliyetine yansımıştır. Bu durumda buğday maliyetinin % 25’ini gübre, % 24’ünü mazot masrafı oluşturmaktadır. Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilere göre yapılan maliyet çalışması sonucu 2008 ürünü buğday maliyeti 61 YKr/kg olarak belirlenmiştir.
Hasadın ilk başladığı günlerde Güneydoğu Anadolu, Çukurova ve Ege bölgelerinde kalite ve sınıfına göre 58-65 Ykr/kg aralığında oluşan fiyatların, bu günlerde 50-55 Ykr/kg kadar düştüğü gözlenmektedir. Hasadın yoğunlaşmasıyla fiyat düşüşlerinin devam edeceği tahmin edilebilir.
Bu fiyat seviyesi, çiftçi alım gücünün mazotta %18,4, gübrede % 53 azalması anlamına gelmektedir.Fiyatların daha da düşmemesi için TMO çiftçi maliyetini göz önüne alarak bir müdahale fiyatı açıklamalıdır.
Buğdaydan normal bir kazanç elde edilebilmesi için, 2008 yılında üreticinin eline Kg başına ortalama 80 YKrş geçmesi gerekmektedir. Buğdayda prim uygulaması da devam etmelidir.
İki yıldır Ülkemizde yaşanan kuraklık, sulamanın önemini ve suyun bilinçli kullanımını bir kez daha hatırlatmıştır.
Bu çerçevede Ülkemizin ilk sulama projesi ve GAP’tan sonra en büyük sulama projesi olma özelliklerini taşıyan, Konya Ovası Sulama Projesi (KOP) da bu bölgemiz için hayati önem taşımaktadır. Bu proje kapsamında şimdiye kadar 308 bin hektar alan sulamaya açılmış olup bu alanın 618 bin hektara çıkarılması gerekmektedir.
Sulama yatırımları yanında, sulu tarım teknikleri konusunda çiftçilerimizin daha iyi bilgilendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
Sulama alanlarında sulama randımanlarının yükseltilmesi bakımından arazi toplulaştırma çalışmaları da en kısa sürede bitirilmelidir.
Sorunları yerinde ve köklü çözümlere kavuşturmak için, havza bazında “kuraklık izleme ve önleme merkezi” kurulmalıdır.
KOP projesinde olduğu gibi havzalar arası su transferleri için “planlar” hazırlanmalıdır.
“Su konseyi” kurulmalıdır.
Suyu, rasyonel ve etkili bir şekilde kullanmak için “su yasası” çıkarılmalıdır.
Dünyada gözlenen gıda krizi de göz önüne alınarak stratejik ürünümüz olan buğdayda üretimi artırmak durumundayız.
Bunun için öncelikle buğday üretiminden vazgeçilen yaklaşık 1 milyon hektarın yeniden buğday üretimine döndürülmesi gerekmektedir.
Buğday üretimi ve verimini artırmanın en önemli faktörlerinden biri de yüksek vasıflı tohum kullanımıdır. Ülkemizdeki buğday ekim alanları dikkate alındığında, yıllık buğday tohumluk ihtiyacımız 600 bin ton civarındadır. 2007-2008 üretim döneminde ise 179.000 ton sertifikalı tohumluk dağıtımı yapılmıştır. Sertifikalık tohumluk talebindeki düşüşün en büyük sebebi ise tohumluk desteklerindeki belirsizliktir. Desteğin olmaması halinde çiftçi alım gücü sertifikalı tohumluk kullanımına izin vermemektedir. Sertifikalık tohumluk desteği üretimin vazgeçilmez unsurlarından birisidir. 2007 güzlük ekimlerin tohumluk destekleri halen ödenmemiştir.
Buğdayda kuru şartlarda daha iyi verim elde etmek üzere kuraklığa dayanıklı tohum ıslah çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
Türkiye, buğday üretim potansiyelini iyi değerlendirmek üzere üreticilerin gelir istikrarını koruyacak, tarımsal yapısına uygun bir piyasa düzenini oluşturmak zorundadır.
Bu suretle Türkiye mevcut potansiyelini kullandığında yaklaşık 25 milyon ton buğday üretimini gerçekleştirebilir. Bu üretim rakamı kendine yeterliliğin dışında buğdayda ihracatçı bir ülke konumuna gelmemizi sağlar.
SONUÇ OLARAK;
Ülkemiz bu yıl da maalesef kuraklık afetiyle karşı karşıya olduğu için başta hububat ve mercimek olmak üzere bazı ürünlerin üretimlerinde önemli oranda düşüşler bulunmaktadır.
Kuraklık sadece Güneydoğu bölgemizde değil, İç Anadolu bölgemide de çok etkili olmuştur. Hatta Doğu Anadolu’nun bazı illerinde de önemli zararlar vardır.
Kuraklıktan zarar gören üreticilerimizin beklentilerinin karşılanması bakımından önerilerimiz:
- Bu konuda çıkarılacak Kararnamede, İl ve ürün sınırlaması yapılmamalıdır.
- Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlar yanında özel bankalardan alınan tarımsal kredi borçları, elektrik ve Bağ-Kur borçlarının ilk yılı ödemesiz birkaç yıla yayılması suretiyle faizsiz ertelenmesi sağlanmalıdır.
- Ziraat Bankası borçları yapılandırılan üreticilere yeni kredi açmıyor. Bu durumda üreticiler mazotu, gübreyi nasıl alacak, tarlasını nasıl işleyecektir. Ziraat Bankası, yeni üretim döneminde üretimlerini sürdürebilmeleri için borçları ertelenen üreticilere yeniden kredi vermelidir.
- Tohumluk yardımları ihtiyacı karşılayacak düzeyde belirlenmelidir.
- DGD’nin kalan bölümü ve güzlük ekimlerin tohumluk destekleri hemen ödenmelidir.
- Başta KOP projesi olmak üzere bütün sulama projeleri en kısa zamanda tamamlanmalı; kuraklığın etkisi azaltılmalıdır.
- Sulama alanlarında sulama randımanlarının yükseltilmesi bakımından arazi toplulaştırma çalışmaları da en kısa sürede bitirilmelidir.
- Sorunları yerinde ve köklü çözümlere kavuşturmak için, havza bazında “kuraklık izleme ve önleme merkezi” kurulmalıdır.
- KOP projesinde olduğu gibi havzalar arası su transferleri için “planlar” hazırlanmalıdır.
- “Su konseyi” kurulmalıdır.
- Suyu, rasyonel ve etkili bir şekilde kullanmak için “su yasası” çıkarılmalıdır.
- Hasadın ilk başladığı günlerde Güneydoğu Anadolu, Çukurova ve Ege bölgelerinde kalite ve sınıfına göre 58-65 Ykr/kg aralığında oluşan fiyatların, bu günlerde 50-55 Ykr/kg kadar düştüğü gözlenmektedir. Hasadın yoğunlaşmasıyla fiyat düşüşleri devam edebilir. Ülkemizde çiftçilerimiz küçük işletmelere sahip olduğu için ürettiği buğdayı hemen satmak zorundadır. Bu durumda TMO’nun hasat zamanı devreye girip piyasaya müdahale etmesi üreticilerimizi düşük fiyatla ürün satmaktan koruması gerekir. Ayrıca belirli miktarda alım yaparak meydanı spekülatörlere bırakmamalıdır. Ayrıca buğdayda prim uygulaması devam etmelidir.