-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Balıkçılıkta bu sezonun önceki iki sezona göre daha iyi geçmiş olması üreticilerimiz açısından olumlu bir gelişmedir”
-“2013-2014 av sezonunda da avcılıktan elde edilen üretimimizin önemli bir bölümünü hamsi, mezgit, çaça ve istavrit gibi göçmen balıklar oluşturdu”
-“Su ürünlerinde 2013 yılında 186,2 milyon dolar ithalata, 521,1 milyon dolar ihracata ulaşıldı”
-“Sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması için tüm balıkçılarımızın av yasaklarına uymaları gerekir”
-“Sektörün uluslararası pazarlarda daha iyi rekabet edebilmesi için desteklemeler günün şartlarına göre artırılmalıdır”
-“Balıkçılık sektöründeki ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve ve paketleme ünitesi içeren daha fazla sayıda ve modern işleme tesislerinin kurulması ekonomik anlamda sektöre katkı sağlayacaktır”
-“Kaynakların rasyonel kullanılabilmesi için su ürünleri eğitim merkezleri kurularak eğitimler yapılmalı ve Ar-Ge çalışmaları desteklenmelidir”
Ankara – 19.04.2014 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2013-2014 av sezonunda da avcılıktan elde edilen üretimin önemli bir bölümünü hamsi, mezgit, çaça ve istavrit gibi göçmen balıklar oluşturduğunu bildirerek, “Balıkçılıkta bu sezonun önceki iki sezona göre daha iyi geçmiş olması üreticilerimiz açısından olumlu bir gelişmedir” dedi.
Bayraktar, balıkçılıkta son yıllarda özellikle yetiştiricilikte önemli gelişmeler olduğunu, bunun dış ticaret rakamlarına da yansıdığını, su ürünlerinde 2013 yılında 186,2 milyon dolar ithalata, 521,1 milyon dolar ihracata ulaşıldığını belirtti.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, tüm denizlerde 15 Nisan 2013 tarihinden itibaren trol ve gırgır ağları ile avcılık yapan balıkçılar için genel av yasağı başladığını, balık üreme dönemi göz önüne alınarak uygulanan av yasağının 1 Eylül 2014'e kadar süreceğini hatırlattı. 15 Nisan'dan itibaren, isteyen balıkçıların karasuların bitişiğindeki uluslararası sularda ve su ürünleri avcılık tebliği ile getirilen düzenlemelere uyulması şartıyla uzatma ağlarıyla su ürünleri avcılığı yapabileceğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Trol ve gırgır ile balık avcılığının dört buçuk aylık yasak dönemine girmesi nedeniyle balıkçı tezgahlarında daha çok kültür balıkçılığı yöntemiyle üretilen çipura, levrek ve alabalığın yanı sıra ithal edilen kalkan, barbunya, lahoz, orfoz gibi balıkları görmek mümkün olacak. 2013-2014 av sezonunda da avcılıktan elde edilen üretimimizin önemli bölümünü hamsi, palamut, istavrit ve çaça gibi göçmen balık türleri oluşturdu. Balıkçılıkta bu sezonun önceki iki sezona göre daha iyi geçmiş olması üreticilerimiz açısından olumlu bir gelişmedir.
-Üretim rakamları-
Türkiye’de su ürünlerinde üretimi avcılığa dayanıyor. Fakat son yıllarda su ürünleri yetiştiriciliğinin çok hızlı bir gelişme kaydetti. 2002 yılında 627 bin 847 ton olan su ürünleri üretimimiz, 2003 yılında 587 bin 715 tona gerilemiş, 2004 yılında 644 bin 492 tona yükselmiştir. 2005 yılında 544 bin 773 tona inen su ürünleri üretimi, 2006 yılında 661 bin 991, 2007’de 772 bin 323 tona çıkmıştır. 2008 yılında 646 bin 310 tona, 2009 yılında 622 bin 962 tona inen üretim rakamı, 2010 yılında 653 bin 80, 2011 yılında 703 bin 545 tona ulaştı. 2012 yılında ise bir önceki yıla göre yüzde 8,3 oranında azalarak 644 bin 852 tona indi.
-10 yılda yetiştiriciliğin payı yüzde 9,7’den yüzde 32,9’a çıktı-
2002 yılında 627 bin 847 ton olan üretimin yüzde 83,3’ü deniz, yüzde 7’si içsu avcılığı, yüzde 9,7’si yetiştiricilikten elde ediliyordu. 2012 yılında 644 bin 852 ton olan üretiminin yüzde 61,5’i deniz, yüzde 5,6’sı içsu avcılığından üretilirken, yetiştiriciliğin payı yüzde 32,9’a çıktı. 2002-2012 döneminde avcılıktan elde edilen su ürünü miktarı, denizde 522 bin 744 tondan yüzde 24,2 azalmayla 396 bin 322 tona, içsuda 43 bin 938 tondan yüzde 17,8 düşüşle 36 bin 120 tona inerken, yetiştiricilikten elde edilen su ürünleri miktarı yüzde 247,3 artışla 61 bin 165 tondan 212 bin 410 tona yükseldi.”
Kültür balıkçılığı olarak da adlandırılan su ürünleri yetiştiriciliğinin, bütün dünyada gelişen, desteklenen ve geleceğin sektörü olarak değerlendirilen bir sektör olduğunu vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Su ürünleri yetiştiriciliğinde önemli gelişmelerin olduğu ülkemiz, su kaynakları, modern ve ileri teknoloji varlığı, girişimci ruhu ve her türlü yatırım olanakları ile şanslı ve potansiyeli yüksektir. Bu potansiyelini çok iyi kullanmak zorundadır. Bu anlamda sektörü daha da ileri boyutlara taşıyacak, stratejilere, projeksiyonlara, destekleme politikalarına ve uygulamalara ihtiyaç bulunmaktadır.
-Tüketim yetersiz-
Su ürünleri üretimimizdeki artışa rağmen kişi başına su ürünleri tüketimimiz gelişmiş ülkelerin tüketiminin 2’de biri 3’te biri kadardır. 2002 yılında 466 bin 289 ton, kişi başına 6,7 kilogram olan tüketim, 2012 yılında 532 bin 346 ton ve 7,1 kilograma çıktı. Kişi başına düşen su ürünleri miktarının dünya ortalamasının 17,3 kilogram, Avrupa Birliği ortalamasının 23 kilogram iken ülkemizde yaklaşık 7,1 kilogramdır. Dünya ortalamasında tüketime ulaşmak için yaklaşık 2 kat, Avrupa Birliği ülkelerinin tüketimini yakalamak için ise 3 kat daha arttırmamız gerekiyor. Su ürünlerinin hem ekonomik değeri hem de insan sağlığı yönünden önemi göz önüne alındığında tüketimin de artabilmesi için balık üretimimizi artırmamız gerektiği açıktır.”
-11 yılda ihracat 96,7 milyon dolardan 521,1 milyon dolara çıktı-
Avrupa’ya ihraç edilen tek hayvansal tarım ürün olan su ürünlerinde 2013 yılında 186,2 milyon dolar ithalata, 521,1 milyon dolar ihracata ulaşıldığını bildiren Bayraktar, “2013 yılında 67 bin 247 ton olan ithalatımıza karşın yaklaşık 94 bin 886 ton ihracatımız bulunuyor. 2002 yılında Türkiye 26 bin 860 ton su ürünleri ihracatı yapmış karşılığında 96 milyon 728 bin 389 dolarlık döviz geliri elde etmişti. Aynı yıl su ürünleri ithalatı 22 bin 532 ton, ithalata ödenen döviz de 18 milyon 754 bin dolar olmuştu” dedi.
-Yasaklara uyulmalı-
Su ürünlerinin ve yaşam alanlarının korunması, üretimde sürdürülebilirliğin sağlanması için, su ürünleri avcılığına ilişkin bir takım yasak, sınırlama ve yükümlülükler bulunduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tür, boy, zaman, derinlik, mesafe ve av araçları ile ilgili düzenlemeler var. Balıkçıların getirilen bu kurallara uygun olarak avcılık yapmaları zorunludur.
Sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması için tüm balıkçılarımızın av yasaklarına uymaları gerekir. Su ürünleri avcılığı konusunda bilinçli ve duyarlı vatandaşlarımızın da gördükleri yasak avcılık faaliyetlerini il ve ilçe gıda, tarım, hayvancılık müdürlüklerine ya da jandarmaya bildirerek su ürünlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasına katkıda bulunmaları zorunluluğu vardır.
Balık alırken boy yasağına aykırı olarak avlanmış küçük balık satışına, av yasağı süresince yasak olan türlerin satışına ve balık satış yerlerinde asgari hijyen şartlarına uyulup uyulmadığına dikkat edilerek balık alınması gereklidir. Vatandaşların bu yöndeki tavır ve tutumları, balıkçılık sektörü için büyük önem taşımaktadır.
Sektörün uluslararası pazarlarda daha iyi rekabet edebilmesi için desteklemeler günün şartlarına göre artırılmalıdır. Ürünler iç ve dış piyasaya taze balık olarak sürüldüğü gibi, işlenerek kesilmiş, temizlenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, paketlenmiş, tuzlanmış, kurutulmuş, salamura ve konserve edilmiş olarak da sunulmaktadır. Ayrıca, ülkemizde balık unu ve balık yağı sanayii de bulunmaktadır.
Balıkçılık sektöründeki ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve ve paketleme ünitesi içeren daha fazla sayıda ve modern işleme tesislerinin kurulması ekonomik anlamda sektöre katkı sağlayacaktır.”
Sektörün gelişmesi için destek ve teşviklere ihtiyaç bulunduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Kaynakların rasyonel kullanılabilmesi için su ürünleri eğitim merkezleri kurularak eğitimler yapılmalı ve Ar-Ge çalışmaları desteklenmelidir. Balıkçılıkta arz-talep dengesi oluşturulmalıdır” dedi.