-Ayçiçeği
-İncir
-Girdi
Fiyatları
TZOB
Genel Başkanı Bayraktar:
-“Ayçiçeği
üretimimiz artıyor ama ihtiyacımızı karşılamıyor”
-“Ayçiçeği
hem gıda sanayimizin hem de yem sektörümüzün vazgeçilemez ürünüdür”
-“Üreticiler
emeğinin karşılığını alacak fiyat bekliyor”
-“Destekleme
politikaları güçlendirilmeli”
-“Bereketin
simgesi incir üretiminde dünyada birinciyiz”
-“Kuru
incir ihracatında dünya lideriyiz ama dış pazarın talebine yetemiyoruz”
-“Kuru
incir üreticisi fiyatın açıklanmasını bekliyor”
-“Organik
incir üretimimiz 10 yılda 9 kat arttı!”
-“Üreticilerimiz
girdi fiyatlarına yetişemiyor”
-“Üreticilerin
üretimden vazgeçmemeleri için tarımsal girdi fiyatlarını düşürecek tedbirlerin
süratle alınması, devletimizin yapması gereken en önemli görevlerden biri
haline geldi”
-“Tarımsal
sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş
sağlanmalıdır”
Ankara-
08.09.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, ayçiçeği, incir ve girdi fiyatları konularında
açıklama yaptı.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülkemizin
ayçiçeği ekim alanı ve üretim miktarı olarak 75 ülke arasında ilk 10 ülkeden
biri olduğuna dikkati çekerek “Ayçiçeği üretimimiz Türkiye bitkisel yağ
sanayinin hammadde ihtiyacını karşılayamamaktadır. Ülkemiz ayçiçeği ithalatında
165 ülke arasında en fazla ithalat yapan ülkeler arasında yer almaktadır.
Tüketimdeki artış nedeniyle ithalata bağımlılık devam etmektedir” dedi.
“Ayçiçeği
üretimimiz artıyor ama ihtiyacımızı karşılamıyor”
“Ayçiçeği
tarımının sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir” vurgusu
yapan Bayraktar, “Ayçiçeği üzerine çalışan kamu, özel sektör, üniversiteler ve
meslek kuruluşları ön yargısız, ön şartsız işbirliği içinde sorunlara
eğilmezlerse toplumun temel gıda ihtiyaçlarından biri olan ayçiçeği yağı lüks
tüketim maddesi olarak raflarda yerini alacaktır” diye konuştu.
Trakya Birlik, Çukobirlik, Konya Şeker,
Karadeniz Birlik ve Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerinin ayçiçeği alımında
etkin olmaya başlaması ile ekim alanlarının arttığına dikkati çeken Bayraktar,
açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Son 10 yılda ayçiçeği ekim alanı 566
bin hektardan yüzde 28,7 artışla 729 bin hektara, üretim 1 milyon 320 bin
tondan yüzde 56,6 artarak 2 milyon 67 bin tona çıktı. Dekara verim yüzde 38
artarak 206 kilogramdan 284 kilograma yükseldi.
Türkiye ayçiçeği tüketimi ise 2010
yılında 2 milyon 497 bin ton iken 2020 yılında 3 milyon 466 bin tona ulaşarak
yüzde 39 arttı. Yeterlilik oranı 2010 yılında yüzde 52,4 iken, 2019/20 yılında
yüzde 60,1 oldu.
Üretilen ayçiçeğinin, 1 milyon 900 bin
tonu yağlık, 167 bin tonu ise çerezlik olarak kullanılır. Dünyada ise 2010-2011
döneminde 32,7 milyon ton olan ayçiçeği üretimi 2019-2020 döneminde yüzde 67
artarak 54,6 milyon tona çıktı. Ancak kuraklık nedeniyle 2020-2021 döneminde
49,6 milyon tona geriledi.”
“Ayçiçeği
hem gıda sanayimizin hem de yem sektörümüzün vazgeçilemez ürünüdür”
Bayraktar, “Ayçiçeği bir yandan sıvı yağ
tüketiminin lokomotifi, öbür yandan yem sektörünün önemli hammaddesidir.
Tohumları yüzde 22-50 oranında yağ içeren ayçiçeği sıvı yağ tüketimimizin yüzde
76’sını karşılar. Küspesinin içerdiği yüzde 30-40 oranındaki protein ile
değerli bir yem olarak hayvan beslemede kullanılır” dedi ve sözlerine şöyle
devam etti:
“Ayçiçeği çerezlik olarak da tüketilir.
Toplam ayçiçeği üretimimizin yüzde 8,4’ü çerezliktir. Ayçiçeğinin, fındık gibi
diğer kabuklu ürünlere göre protein oranı yüksektir.
Ülkemizde üretilen yağlı tohumlu bitkiler içerisinde
ayçiçeği toplam yağlı tohum üretiminden yüzde 53 pay almaktadır. Halkımızın
genelde bitkisel yağ olarak ayçiçeğini tercih etmesi ve ekim nöbetinde temel
bitki olması önemini daha da artırmaktadır.
İthalat geçmiş yıllarda çoğunlukla
ayçiçeği yağı şeklinde yapılırken son yıllarda ürün ithalatı daha fazla
yapıldı. 2015-2020 yılları arasında ayçiçeği ithalat miktarı 3,4 kat arttı. 2015
yılında 340 bin ton olan ayçiçeği ithalatımız 2020 yılında 1 milyon 145 bin
tona yükseldi. Son 6 yılda ülkemizin sadece ayçiçeği ürünü değil, yağ ithalatı
da arttı. Nitekim yağ ithalatı 2015 yılında 798 bin ton iken, 2018 yılında 498
bin tona gerilemesine rağmen 2020 yılında 805 bin tona yükseldi. Bu yılda
ayçiçeği yağı ithalatının yüzde 96,4’ü ham yağ olarak yapıldı. İthalata 2020
yılında ürün, yağ ve küspe olmak üzere toplam 1,5 milyar dolar ödendi. Hasat
döneminde ayçiçeği veya ayçiçeği yağı ithalatı yapılmamalıdır. Yapıldığı
dönemlerde de gümrük vergisi oranlarındaki ayarlamalar üreticilerimizi mağdur
etmemelidir.”
“Üreticiler
emeğinin karşılığını alacak fiyat bekliyor”
Bayraktar, açıklanacak alım fiyatıyla
ayçiçeği üreticisinin emeğinin karşılığını alması gerektiğini belirterek,
sözlerine şöyle devam etti:
“Ayçiçeğinde piyasa fiyatlarının
oluşmasında da etkili olan Trakya Birlik geçen yıl 15 Eylül 2020 tarihinde
fiyatı kilogram başına 3,85 TL olarak güncelledi. Bu yıl hasadın devam ettiği
bu günlerde Çukobirlik ayçiçeği alım fiyatını kilo başına 5,1 TL açıklarken,
Konya Şeker yüzde 44 yağ oranı için ayçiçeği alım fiyatını kilo başına 5,368 TL
olarak açıklamıştır.
Ayçiçeği maliyetinin arttığı bu yıl
kurumlardan bu fiyatlarını güncellemesini Trakya Birlik’in de yağ oranlarına
göre ayçiçeği alım fiyatını çiftçinin beklentisi olan kilo başına 6 TL olarak
açıklamasını bekliyoruz.
Açıklanacak olan 2021 yılı fiyatlarında
ayçiçeği buğday paritesi 2’nin altına düşürülmemeli, ithalat fiyatları, artan
girdi maliyetleri, enflasyon oranı ve üretici kâr marjı dikkate alınmalıdır.”
“Destekleme
politikaları güçlendirilmeli”
“Sulamaya yönelik teşvikler artırılmalı,
sulama ücretleri ve sulamada kullanılan elektrik fiyatları makul bir seviyeye
çekilmelidir.
Ülkemizin bitkisel yağ tüketimine göre
üretim politikaları geliştirilmeli, ‘çiftçimiz bir karış toprağı boş
bırakmasın’ söylemi slogan olmanın ötesinde hayata geçirilmelidir. Türk
çiftçisi bunu yapmaya muktedirdir, yeter ki elinden sıkı sıkı tutulsun.
İthalata harcanan milyarlarca liranın
çok daha az bir bölümü, akılcı politikalara dayanan dişe dokunur desteklerle
ayçiçeği üreticilerimize aktarılırsa kısa vadede kendimize yeter hale
geleceğimize inanıyoruz.
Ayçiçeği prim desteği artarak devam
etmelidir. Üreticilerimizin alın terlerinin karşılığını aldığı bir sezon olması
en büyük temennimizdir.”
“Bereketin
simgesi incir üretiminde dünyada birinciyiz”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, incir konusunda yaptığı açıklamada, “Bolluğun ve
bereketin simgesi olarak görülen incir, Anadolu’da ve dünyada yetiştirilen ilk
meyvelerden biridir” dedi. Bayraktar, incir konusunda ki değerlendirmelerinde
şunları kaydetti:
“Dünyada
oldukça sınırlı sayıda ülkede incir üretilmektedir. Ülkemiz, dünyada en fazla
kuru ve sofralık incir üretimi ve ihracatı yapmaktadır.
FAO verilerine göre; 2019 yılında
dünyada 290 bin hektar alanda incir üretilmiştir. İncir üretim alanı yönünden
ilk iki ülke yüzde 21,7’ ile Fas ve yüzde 18 ile Türkiye’dir.
Dünyada yaklaşık 1 milyon tonun üzerinde
incir üretilmektedir. Bundan 125 bin ton civarında kuru incir elde
edilmektedir. Dünya incir üretiminin yüzde 24’nü gerçekleştiren Türkiye, 320
bin ton ile ilk sırada yer alırken, yüzde 17,1’ini gerçekleştiren Mısır 225 bin
ton ile ikinci ve 153 bin ton ile üretimin yüzde 11,7’sini gerçekleştiren Fas
üçüncü sırada yer almaktadır.”
“Kuru
incir ihracatında dünya lideriyiz ama dış pazarın talebine yetemiyoruz”
“2018 yılında 124 bin ton olan dünya
kuru incir üretiminde Türkiye yüzde 65 payla birinci sırada, yüzde 12 payla
İran ikinci, yüzde 10 payla İspanya üçüncü sırada yer almaktadır. Bu konumu ile
ülkemiz dünya fiyatlarını da önemli ölçüde etkilemekte ve dünya ihracatının
yarıdan fazlası ülkemizden karşılanmaktadır.
Kuru incir ihracatı, yemeklik kuru
incir, ezme, hurda ve kesme olarak yapılmaktadır. Toplam kuru incir ihracatı
son beş yılda ortalama 50-55 bin ton olarak gerçekleşti. İhracatımız 2010
yılında 211 milyon dolar iken bu miktar 2020 yılında 338 milyon dolara
yükseldi.
Hedefimiz işlenmiş ve katma değeri yüksek
değişik ürünler haline getirerek ihracatı 500 milyon doların üzerine çıkarmak
olmalıdır. On yıllık dönemde toplam incir ihracatının ortalama yüzde 80’lik
kısmı kuru incirden oluşmuştur. Bu ihracatın yaklaşık yarısı Avrupa ülkelerine
ve ABD’ye yapılmaktadır. Yeni pazar arayışlarını sürdürmeliyiz.”
“İncir
üretimimiz artıyor”
Ülkemizde incir üretiminin arttığını
belirten Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
“TÜİK verilerine göre 2010 yılında 255
bin ton olan incir üretimimiz 2015 yılında 301 bin tona ve 2020 yılında 320 bin
tona yükseldi. 2010-2020 yılları arasında üretim yüzde 25,6 ve üretim alanı
yüzde 12,2 arttı.
2005 yılında 56 bin ton olan kuru incir
üretimimiz, 2019 yılında da 87 bin tona ulaştı. 2010-2020 üretim artışı yüzde
48,3 oldu.
Ülkemizde İncir üretimi bölgelerimizin
çoğunda yapılmakla birlikte kaliteli kurutmalık incir meyve olgunlaşma ve
kurutma mevsimindeki iklim koşulları, sıcaklık, nem ve rüzgâr durumu gibi
ekolojik istekleri nedeniyle Ege Bölgesinde Büyük ve Küçük Menderes Havzalarında
yetiştirilmektedir.”
“Kuru
incir üreticisi fiyatın açıklanmasını bekliyor”
Bayraktar, incir üreticisinin, müdahale
alım fiyatının açıklanmasını beklediğini bildirdi:
“Kuru incir için müdahale alım fiyatı
ilk kez 2019 yılında açıklandı. TMO alım fiyatı referans fiyat olarak A4 kalite
kuru incir için kilogram başına 16 lira, A1 kalitedeki kuru incirde de
kilogramı 18 lira olarak duyurdu.
2020 yılında ise incir fiyatları takip
edilerek, fiyatların düşmesi halinde TMO’nun devreye gireceği açıklandı. TMO’nun
incir fiyatlarının düşmesi halinde piyasalara müdahale etmesi incir üreticileri
için önemli bir güvencedir.
Kuru incir üreticilerinin üretimine
devam edebilmesi için makul alım fiyatı açıklanması yeterli gelir elde etmek
için önem arz etmektedir. 2019 yılında olduğu gibi TMO incir alımı yapmalı veya
fiyatların düşmesi halinde piyasaya girmelidir. 2021 yılı için A4 kalite kuru
incir fiyatının 30 liranın altında olmaması beklenmektedir.
Bu yıl yaşanan kuraklık üretimi olumsuz
etkilemiştir. Aşırı sıcaklar nedeniyle incir ağaçları kuruma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Yaşanan kuraklık, sulamadaki yetersizlik ve ağustos ayı başında
meydana gelen aşırı sıcaklar nedeniyle bu yıl rekoltenin düşük olması
bekleniyor. Rekoltede yaşanan azalmayla birlikte artan girdi maliyetleri
üretimi daha da zorlaştırıyor.”
“Ülkemiz dünyanın en büyük ve kaliteli
incir üreticisi olup, dünya taze incir üretiminin yüzde 24’ünü, dünya kuru
incir üretiminin yüzde 65’ini gerçekleştiriyor” bilgisini paylaşan TZOB Genel
Başkanı Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
“Ekolojik üstünlüğe sahip olduğumuz ve
Aydın İnciri sayesinde dünya ticaretinde rakipsiz olduğumuz kuru incirde
üreticinin korunması, ticaretin geliştirilmesi ve sektörün sorunlarının
giderilmesi ülkemiz için büyük önem taşıyor.
Kuru incirde 2019 yılında olduğu gibi
TMO müdahale alım fiyatı açıklamalı ve alımları sürdürmelidir. Yüksek girdi
maliyetleri göz önünde alınarak, üreticilerimizin yeterli gelir elde edeceği
bir fiyat açıklanmalıdır.
Türkiye kuru incir ihracatının büyük bir
bölümünü Avrupa Birliği ülkelerine yapıyor. Avrupa Birliği’ne ürün ihraç eden
rakip pazarlar karşısında rekabet gücünü artırmak için çevre, insan ve hayvan
sağlığına faydalı bir üretim şekli olan İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım
daha fazla desteklenmelidir.
Kuru incirde yaşanan en önemli sorun
standartlara uygun, kaliteli ve temiz üretiminin yapılamamasıdır. Bunun için
üreticiler bilinçlendirilmeli, eğitim çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
Aflatoksin birçok gıda maddesinde olduğu
gibi incirlerde de insan sağlığı ve dış satımda sorun oluşturmaktadır.
İncirde hastalık ve zararlılarla
mücadelede kültürel ve kimyasal programlar titizlikle ve zamanında
uygulanmalıdır. Bu zararları azaltabilmek için, Araştırma Enstitüleri ile
Ziraat Fakülteleri tarafından geliştirilen hastalıklara dayanıklı, iklim ve
toprak koşullarına uyumlu çeşitlere üreticilerin kolayca ulaşması
sağlanmalıdır.
Kuru incirin hasattan sonra en fazla 1
yıl içinde tüketilmesi gerekir. Rekoltenin yüksek olduğu yıllarda meydana gelen
stok sorunun çözülmesi ve fiyat düşüşlerinin önlenmesi için bir stok kurumu
oluşturulmalıdır.”
“İhracatta
tedbirler alınması gereklidir”
Kuru incir ihracatında ilk yükleme
tarihinin geç açıklandığını bildiren Bayraktar, “Bu durum ihracata hazır olan ürünün
muhafazasını zorlaştırmakta ve pazar kaybına sebep olmaktadır. İlk yükleme
tarihi uygulaması tamamen kaldırılmalı ve ihracata hazır olan ürün bekletilmeden
ihracatı yapılabilmelidir” dedi.
“Organik
incir üretimimiz 10 yılda 9 kat arttı!”
“Geleneksel tarımın yanı sıra organik
tarım yöntemleriyle üretilen organik incirimiz de fındık ve kayısımız gibi
dünya pazarlarının en çok talep edilen ürünleri arasındadır.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine
göre; 2010 yılında 9 bin 643 ton organik incir üretilmiş ve 2,2 milyon dolarlık
incir ihracatı yapılmışken, 2019 yılında organik incir üretimi 84 bin 97 ton
olmuş 40,3 milyon dolar ihracat geliri elde edilmiştir. 2020 yılında üretim 81
bin 248 tona düşmüş, ihracat rakamları ise henüz yayımlanmamıştır.
Toplam incir üretimimizin yüzde 25’ini
oluşturan organik incirdeki dünya pazar potansiyeli de dikkate alındığında
organik üretim daha fazla desteklenmelidir.”
“Üreticilerimiz
girdi fiyatlarına yetişemiyor”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar artan
girdi fiyatları konusuna da değinerek fiyatlarla ilgili gelişmeleri şöyle
değerlendirdi:
“Bir
yandan kuraklık hüküm sürerken ve pandemi tarımı etkilerken, rekor seviyede
artışları gören girdi fiyatlarına üreticimiz yetişemiyor.
Girdi kullanımında düşüşe sebep olacak
bu durum tarımsal üretimde azalmayı beraberinde getirerek ülkemiz gıda
güvencesini olumsuz etkileyeceği gibi gıda enflasyonunun artmasına da neden
olacaktır.
Son bir yılda, üretici
maliyetlerinde önemli ağırlığı olan üre gübresi yüzde 130, DAP gübresi yüzde
155, bazı tarımsal ilaçlar yüzde 60, besi yemi yüzde 55, süt yemi yüzde 57,
sertifikalı hububat tohumluğu fiyatları yüzde 63, elektrik fiyatları ise yüzde
56 artmıştır.
Üreticilerin üretimden vazgeçmemeleri için tarımsal girdi
fiyatlarını düşürecek tedbirlerin süratle alınması, devletimizin yapması
gereken en önemli görevlerden biri haline geldi.
Gübrede verilen destekleri artırarak
mazotta olduğu gibi gübre fiyatının da yüzde 50’si destek olarak verilmeli,
destek verilmeyen yem ve bitki koruma ürünlerine destek getirilmeli, tarımsal
sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş
sağlanmalıdır. Acil önlem olarak bu taleplerimizin ele alınmasını bekliyoruz.”