Akdeniz Ülkeleri Çiftçi Liderleri KKTC’de bir araya geldi TZOB, toplantının KKTC’de yapılmasını sağladı
Dünya üretici örgütlerini ve dünya çiftçilerini temsil eden IFAP (Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu)’ın Akdeniz Komitesi 27-28-29 Kasım günlerinde KKTC’de toplandı.
Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği, IFAP’ın yönetiminde yer alan TZOB’un desteğiyle IFAP’a üye olmuş, bu suretle KKTC’li çiftçilerin uluslararası bir kuruluşta temsili sağlanmıştır.
Toplantıya KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Fatma Ekenoğlu, Tarım Bakanı Önder Sennaroğlu, IFAP Başkanı Ajay Vashee, Genel Sekreteri, IFAP Akdeniz Komitesi Başkanı Guy Giva, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar iştirak etti.
Akdeniz Komitesinde 15 Akdeniz ülkesi ile birlikte Dünya Bankası, FAO, AGRİCORD, CiHEAM gibi uluslararası kuruluşlar temsil edildi.
IFAP’ın yönetiminde yer alan Birliğimiz Genel Başkanı Şemsi BAYRAKTAR’ın girişimiyle KKTC’de gerçekleşen bu toplantıda İstanbul’da yapılacak olan 5’inci Dünya Su Forumu’nda yansıtılacak olan Akdeniz ülkeleri çiftçilerinin görüşlerinin tespiti için ön çalışma yapıldı. Ayrıca gıda güvenliği, gıda krizi ve Akdeniz’de gıda güvencesi, iklim değişikliği, tarımda kadın konuları da ele alındı.
Toplantıda ayrıca Akdeniz Havzasındaki üretici örgütleri arasında işbirliğinin artırılması suretiyle kapasitelerinin geliştirilmesi de amaçlanmıştır. Bu konuda Avrupa Komşuluk Programı fonlarından yararlanılması ve Akdeniz’in iki yakası arasındaki gelişmişlik farklarının azaltılması hedeflenmektedir.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “IFAP gibi önemli bir kuruluşun, Dünya Bankası, FAO, AGRİCORD, CİHEAM gibi uluslararası kuruluşların katılımıyla gerçekleşen böyle bir toplantının KKTC’de yapılması, KKTC’nin tanıtımına önemli bir katkı sağlayacaktır. Bu gibi organizasyonların KKTC’de yapılması KKTC’nin gelişmesine de olumlu yönde etkileyecektir. TZOB olarak, KKTC’de böyle bir toplantının yapılmasına katkı sağladığımız için mutluyuz” dedi.
Bayraktar, “28–29 Ekim 2008’de Brüksel’de düzenlenen Avrupa Akdeniz Ortaklığı: “İşbirliği için kapasite artırımı” temalı IFAP-COPA Seminerinde Akdeniz Çiftçi liderleri olarak Akdeniz havzasında tarımsal işbirliğinin artırılması ve hükümetlerin tarıma daha fazla öncelik vermesi çağrısında bulunduk. IFAP Akdeniz Komitesi olarak en önemli önceliğimiz, üye organizasyonların kapasitelerini artırılması ile Akdeniz’in iki yakası arasındaki gelişmişlik farklılıklarının azaltılmasını sağlamaktır.
1995 yılında başlayan Barselona süreci: Akdeniz için Birlik; 13 Temmuz 2008 tarihinde Paris’te gerçekleştirilen zirveyle yeniden başlatılmıştır. Bu süreç ile bölgesel entegrasyonun sağlanmasıyla birçok konuda diyalogun artırılması hedeflenmiş fakat bu süreçte tarım ikinci planda kalmıştır. Bu sürecin en olumlu katkısı ise bütün Akdeniz ülkelerinin ilişkilerinin yakınlaşması olmuştur.
Bugün başlattığımız toplantı ile de ilişkilerimizi daha ileri seviyeye taşıyacağımıza inanıyorum. Bu imkânı çok iyi değerlendirebilmek için bütün ülkeler bu sürece katkıda bulunmalıdır. Avrupa Akdeniz İşbirliği Programları’nın planlama ve uygulama aşamalarında bilgi, deneyim ve iyi uygulamaların paylaşılmasına önem vermeliyiz ve bilgi paylaşım ağlarını geliştirmeliyiz. Ancak bu şekilde ilerleme sağlayabiliriz.
Bu bağlamda, Avrupa Birliği Komşuluk politikası kapsamında 2007-2013 yılları arasında kullanılabilecek yaklaşık 12 milyar Avro tutarında fonlar mevcuttur. Bu fonları çok iyi kullanarak, özellikle Akdeniz’de kırsal kalkınma, kalite standartları, araştırma ve geliştirme, biyoçeşitlilik, kırsal turizm, kuraklığın etkilerinin azaltılması ve su kaynakları yönetimi gibi konularda ortak projeleri hayata geçirebiliriz. Bu yolla Akdeniz’de istihdamın ve üreticilerimizin refah düzeyinin artırılmasına ve dolayısıyla bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının azaltılmasına üretici örgütleri olarak katkıda bulunmalıyız.
Bizler ülkelerimizi yönetenlere şunu hep hatırlatmalıyız: tarım bir problem değildir; tarım çözümün bir parçasıdır.
Aslında son yıllarda Dünyada tarımın önemi yeniden keşfedilmiş ve öncelikli bir sektör haline gelmiştir. Bilindiği üzere, dünya nüfusu giderek artmaktadır ve 2050 yılına kadar, dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dünya nüfusundaki hızlı artışla birlikte gıda maddelerine duyulan ihtiyaç da yoğun bir şekilde artmış ve giderek de artmaktadır. Dünya nüfusundaki artışın yanı sıra son yıllarda yüksek enerji fiyatları sebebiyle biyoyakıtlara olan ilginin artması, küresel iklim değişikliği, bazı ülkelerdeki gelir artışları, tüketim alışkanlıklarının değişmesi gibi faktörlerle tarımın stratejik önemi dünyada daha net hissedilmiş, gıda güvencesinin sağlanması öncelikli konular arasında yer almıştır.
Küresel gıda krizi, küresel iklim değişikliği, biyoenerji ve çevre sorunları insanların, tarım politikasıyla ilgili kişi ve kurumların tarımı yeniden ve farklı bir yaklaşımla bakmalarına yol açmıştır. Gıda krizinin açlığı ve makroekonomileri olumsuz etkilemesi kamuoyunun da ilgisini tarıma yönlendirmiştir. Ayrıca tarım potansiyelini yeterli ölçüde değerlendiremeyen ve kaynak sıkıntısı yaşayan ülkeler yabancı yatırımcıların ilgi odağı haline gelmiştir. Biz bu gelişmeleri Türkiye’de yakinen izliyoruz. Bu süreçte bizlere düşen görev; hükümetleri ve ilgili kurumları doğru kararlar almaları noktasında doğru ve zamanında bilgilendirerek yönlendirmektir.
Bu ortamda IFAP toplantılarının gündemi de doğal olarak bu konularda yoğunlaşmış bulunmaktadır. İşte en son olarak Avustralya’da yapılan IFAP Yönetim Kurulu toplantısı da bu konuların hakim olduğu gündemlerle yapılmıştır.
Gerçekten de gıda krizi, gıda güvencesi, gıda güvenliği, uluslararası tarım ürünleri ticareti, gıda zincirinde üreticilerin daha güçlü hale getirilmesi, tarımsal istihdam-kırsalda ve tarımda kadın istihdamı, iklim değişikliği ve su konuları küresel ölçekte ele alınması gereken sorunlara dönüşmüştür.
Gıda krizi ayrıca dünyada gıdanın adil dağıtılmamasını da tetiklemiştir. Gıda küresel bir değerdir ve bu değeri korumak hepimizin ortak sorumluluğudur.
Dünya ticaretinde gıda güvenliği ve kalitesi gibi unsurların önemi giderek artmakta ve bu unsurlar ticaret yapabilmenin ön koşulu haline gelmiş bulunmaktadır.
Ülkemizde tarladan sofraya gıda güvenliği politikası doğrultusunda “Kontrollü Örtü Altı Üretim Yönetmeliği”, ve “İyi Tarım Uygulamaları Yönetmeliği” gibi mevzuat düzenlemeleri yapılmıştır. Bu kapsamda üretiminden pazarlama aşamasına kadar geçen süreçte zirai mücadele ilaçları ve diğer kimyasalların teknik tavsiyelere uygun ve kontrollü olarak kullanılmasını, tüketici sağlığı ve çevrenin korunmasını öngören düzenleme de gerçekleştirilmiştir. Bu suretle “Bitkisel Üretimde Kullanılan Kimyasalların Kayıt Altına Alınması ve İzlenmesi Hakkında Yönetmelik” yürürlüğe girmiş ve tarım ürünlerinde izlenebilirliğinin sağlanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiş bulunmaktadır.
Yapılan bu düzenlemelerle üretim aşamasında kullanılan bitki koruma materyali ve diğer kimyasallar için kayıt tutma zorunluluğu getirilmiştir.
Yönetmeliğin, sera ve örtü altı üretimine ilişkin hükümleri ise 4 Kasım 2008 tarihi itibarıyla yürürlüğe girerken, ticarete konu olan taze meyve ve sebze ürünlerinde 1 Şubat 2009 tarihinde, diğer ürünlerde ise 1 Şubat 2010 tarihinde uygulanması kararlaştırılmıştır.
Ülkemizin sahip olduğu potansiyelin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve ihracat imkânlarının artırılabilmesi bakımından izlenebilirlik, gıda güvenliği ve kalitesini sağlamaya yönelik sistemler devreye sokulmuş ve bu kapsamda üretim yapılmaya başlanmıştır.
Toplantılarımızda gündeme gelen ve bizim ülkemizde de önemli bir sorun olan “tarım-gıda zinciri içerisinde çiftçilerin konumlarının güçlendirilmesi ve ürün zinciri içerisinde üretici örgütlerinin daha güçlü biçimde yer almaları” konularında da daha fazla çaba göstermeliyiz. Her konuda olduğu gibi bu konuda da tecrübelerimizi paylaşmalıyız.
Son yıllarda kırsal kalkınma çalışmalarına da hız kazandırmış durumdayız. AB’nin de desteklediği bu yöndeki projelerle kırsal ve tarımsal altyapının tamamlanması ve iyileştirilmesi yanında tarımsal ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi, muhafazası için yapılan yatırımlar da desteklenmektedir.
Bilindiği gibi günümüzde su kaynakları küresel boyutlarda önemli problemlerle karşı karşıyadır. Su kıtlığı giderek belirli ve yaygın bir sorun haline gelmekte, su kalitesi hemen her ülkede bozulmaktadır. Bu problemler sosyal ve ekonomik açıdan zincirleme pek çok soruna da neden olmaktadır. En önemlisi yeryüzündeki ekosistemin sürdürülebilirliğini tehdit etmesidir. Nitekim BM Çevre ve Kalkınma Dünya Zirvesi sonucunda yayınlanan raporda “su kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma felsefesi içinde havza bazında ve diğer doğal kaynaklarla birlikte entegre biçimde yönetilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Umuyoruz ki tüm Akdeniz Bölgesi ülkelerinde su kaynaklarının yönetilmesi konusu bu anlayışla ele alınmaktadır. Bir akarsu havzasının entegre yaklaşımla yönetiminde öncelikle havza su kaynakları ile ihtiyaçların belirlenmesi ve buna göre beklenen amaçların ve tercihlerin ortaya konulması gerekmektedir. Bu tercihlerde su kullanma açısından büyük bir paya sahip tarımın göz ardı edilmemesi ve sorunun sosyal ve ekonomik boyutunun dikkate alınması zorunludur.
Farklı sektörlerin ve kaynak kullanıcıların bir arada düşünüldüğü ve bir alana yapılan müdahalenin yarattığı olumlu veya olumsuz etkilerinin gözlenmesi için en uygun ölçek akarsu havzası olduğundan su kaynaklarının yönetiminde havza ölçeğinin esas alınmasında fayda görüyoruz. IFAP Akdeniz Komitesinin oluşturacağı çalışma grubunun bu hususu dikkate almasını öneriyoruz.
Ülkemizde de son yıllarda iklim değişikliği ve suyun daha verimli kullanımı, gıda güvenliği konularıyla ilgili çalışmalar ön plana çıkmıştır.
Bu çerçevede basınçlı sulama sistemi uygulanması için çiftçiler düşük faizli kredilerle teşvik edilmektedir. Diğer taraftan ülkemizde yaşanması muhtemel kuraklığın etkilerini azaltmak ve tarımsal kuraklıkla mücadele etmek amacıyla “Tarımsal Kuraklık Yönetimi” ve “Kuraklık Eylem Planı” oluşturulmuştur. Son iki yıldır yaşadığımız kuraklık bu yöndeki çabalarımızı hızlandırmıştır. İklim değişikliğinin etkilerinin daha fazla hissedilmeye başlandığı dünyamızda bu gibi yapılanmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Çiftçilerimizin doğal afetlerden kaynaklanan kayıplarının telafi edilmesi için, daha önce devletin yaptığı yardımlar yerine, tarımda sigorta sistemi oluşturulmuştur. Üç yıl önce başlayan bu uygulamada bitkisel ürünler don, dolu, fırtına, hortum, heyelan, yangın vb gibi riskler için, hayvanlar ve su ürünleri de ölüm riskine karşı sigorta kapsamına alınmaktadır. Kuraklık ve sel gibi büyük zararlara yol açabilen doğal afetlerin gelecekte sisteme dahil edilmesi planlanmaktadır. Bu sistemde ödenecek primlerin yarısı devlet tarafından karşılanmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye için çok önemlidir. Burada böyle bir toplantıya fırsat tanıdığınız için tekrar teşekkür ediyorum.”
Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği Başkanı ve IFAP Akdeniz Komitesi Başkan Yardımcısı Ali Can Kabakçı, IFAP Toplantısının KKTC’de ilk kez gerçekleştiğini belirtti.
Toplantı da yaptığı konuşmada; Akdeniz’in güneyinde kalan ülkelerin son yıllarda yağışlardan nasibini almadığını, yılın bu zamanında normalde tüm ekinlerin çimlenmiş olması gerektiğini ancak çimlenmenin yer yer gerçekleştiğini belirterek, “Bana göre en öncelikli şey, tarım sigortalarının bu ülkelerde iyi şekilde çalışmasıdır ki çiftçilerde geleceklerine güvenle bakabilsin” dedi.
Ülkede üretim pateni değiştirme yerine kendi başına biten bitkiler üzerinde çalışmalar yapılması gerektiğini kaydeden Kabakçı, “Kendi başına yetişen bu ürünlerin ülke ekonomisine kazandırılma yolları da bulunmalı” dedi.
Suyun Akdeniz Ülkelerinin büyük sorunu olduğunu kaydeden Kabakçı, suyun nasıl korunacağı yönünde çiftçilerin eğitilmesi ve bu çerçevede çiftçilere suyu daha verimli kullanmaları için gereken imkânların sağlanmasının gerektiğini belirtti.
Kabakçı ayrıca, KKTC çiftçilerinin belki de dünya da tek ambargo altında olan çiftçiler olduklarını da vurguladı.
KKTC Tarım Bakanı Önder Sennaroğlu da, ülkedeki tarım sektörünün istenilen
düzeye yükseltilmesi için bakanlık tarafından geliştirilen projeleri, iki yıl art arda yaşanan kuraklıktan dolayı hayata geçiremediklerini anlattı.
''1980'lı yıllara kadar pazar bulunabildiği için, ülkede çalışan nüfusun yüzde 37'sinin tarım sektöründe çalıştığını, bugün ise bu rakamın yüzde 13'lere kadar düştüğünü'' belirten Sennaroğlu, bunun nedenlerinin KKTC'ye uygulanan ambargolar, sektördeki yenilikleri takip etmeme ve tarımsal işletmelerin küçük olmasından dolayı kazanç oranın düşük olması olduğunu söyledi. Sennaroğlu, ''İç piyasaya yönelik olarak üretilen ürünlerde ise dıştan
ithal olarak gelen ürünlerle rekabet etme şansı, kuraklık ve su kalitesinin gün geçtikçe düşmesinden dolayı azalmaktadır'' dedi. İklim değişiğinin neden olduğu kuraklığın etkilerinin aşılması yönündeki çalışmaların henüz istenilen seviyede olmadığını belirten Sennaroğlu, ''Bu
sebeple kuraklığın olumsuz etkilerini uzun bir süre daha birlikte yaşayacağımız görülmektedir'' diye konuştu. Sennaroğlu, tarımda yeni uygulamalar ve sorunlara çözüm bulunabilmesi açısından IFAP'a üye ülkeler, Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği ile bakanlık arasında bilgi akışının çök önemli olduğunu vurguladı.
IFAP Başkanı Ajay Vashee ise, dünyadaki sorunların gün geçtikçe küresel boyutlara ulaşmaya başladığını bunun da çözümlerin de küresel olması gerektiği anlamı taşıdığını belirtti.
Tarımın sorunların çözümünde önemli rolü olduğunu belirten Vashee, gıda krizi, enerji, iklim değişikliği kırsal gelişimle ilgili sorunların çözümlerinin tarım merkezli olması gerektiğini vurguladı. Vashee, ''Çiftçiler bu çözümlerin merkezinde olmalı. Çiftçilerin durumunu
iyileştirmemiz gerekiyor'' dedi. IFAP Başkanı Ajay Vashee, küresel mali krizin getirdiği kredi sorununun da çiftçileri etkilediğini belirtti ve çiftçilere kredi olanağı tanınmadığı takdirde çiftçilerin üretimden uzaklaşacağı uyarısında bulundu.
IFAP Akdeniz Komitesi Başkanı Guy Giva ise tarımda sürdürülebilir kalkınmanın önemini vurgulayarak, kaliteli üretimin en önemli sorunlardan biri olduğunu ifade etti. Giva, tarımsal üretimde karşılaşılan en ciddi sorunların iklim değişikliği, kuralık, pazar ve ürün kalitesi olduğunu kaydetti.