-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“İklim
değişikliği gıda güvenliğini de tehlikeye atmaktadır”
-“Doğayı tahrip etmek gelecek nesillere haksızlıktır”
-“Şifa doğada saklıdır.
Henüz faydası bilinmeyen bir bitkinin gelecekte amansız bir hastalığı
tedavi edecek ilaç yapımında kullanılabileceği unutulmamalıdır”
-“Küresel ısınma, iklim rejimini bozuyor. Dünyanın bazı
bölgelerinde kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerini sel götürüyor”
-“Son
yıllarda iklim değişikliğinin etkileriyle üst üste yaşanan doğal afetler,
çiftçimizi üretimi sürdüremez hale getiriyor”
-“Çevreye
verilen zarar iklim değişikliğine neden oluyor ve tarımsal üretimi olumsuz
etkiliyor”
-“Gelişmekte
olan birçok ülkenin ekonomisinin tarımsal üretime dayanması, iklim
değişikliğinin etkilerinin daha fazla hissedilmesine neden olmaktadır”
-“Salgınla
mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle, toplu
taşıma ve özel araç kullanımı ile fabrikalarda üretim hızının azalmasına bağlı
olarak hava kalitesinde iyileşmeler yaşanmıştır”
-“Kullanılan yüz maskeleri, eldivenler ve diğer koruyucu
ekipmanlar, çevreyle teması en az olacak şekilde çöpe atılmalıdır”
Ankara- 04.06.2020- Türkiye
Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, normalden daha yüksek veya
düşük hava sıcaklıkları ile hava olaylarının tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini
bildirerek, “İklim değişikliği gıda güvenliğini de tehlikeye atmaktadır” diye
konuştu.
Bayraktar doğayı tahrip etmenin gelecek nesillere yapılan bir haksızlık olduğuna
dikkati çekti.
Bayraktar, yaptığı
açıklamada, Dünya Çevre Günü’nün çevre sorunlarına dikkat çekmek, doğayı ve
dünyayı korumak için küresel farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 5
Haziran'da kutlandığını belirtti. Bu yıl Çevre Günü’nün temasının
“biyoçeşitlilik” olarak belirlendiğini bildiren Bayraktar, biyolojik
çeşitliliğin tehdit altında olması ve dolayısıyla doğal kaynakların yok olmaya
başlamasının başlıca çevre sorunlarından olduğunu belirtti.
Türkiye’nin, kültürel ve doğal zenginlikleri
ve biyolojik çeşitliliği ile zengin bir ülke olduğuna dikkati çeken Bayraktar,
sanayi ve ekonomide kalkınma sağlanırken sahip olunan bu zenginliğin de ihmal
edilmemesi gerektiğine işaret etti. Ülkemizin sahip olduğu biyolojik tür
zenginliği ve diğer çevresel değerlerin, korunması ve gelecek nesillere
sürdürülebilir şekilde aktarılmasının önemine vurgu yapan Bayraktar, “Bunu
sağlamada toplumumuzda çevresel hassasiyetin arttırılması, bilinçli tüketim
alışkanlıklarının kazandırılması, geri dönüşüm uygulamalarının yaygınlaşması
büyük önem taşımaktadır” diye konuştu.
-“Doğadaki her canlıya özenle yaklaşmalı ve
korumalıyız”
Hızlı nüfus artışına
paralel olarak, doğal kaynakların daha fazla ve duyarsız bir şekilde
tüketildiğini ifade eden Bayraktar, bu durumun ekosistemin işleyişini bozarak
bazı canlıların neslinin tükenmesine yol açtığını belirtti. Ekosistemdeki her
canlının bir görev üstlendiğini belirten Bayraktar, “Şifa doğada saklıdır. Henüz faydası bilinmeyen bir bitkinin
gelecekte amansız bir hastalığı tedavi edecek ilaç yapımında kullanılabileceği
unutulmamalıdır. Doğadaki her canlıya özenle yaklaşmalı ve korumalıyız” diye
konuştu.
“-Çevre sorunları ve iklim değişikliği tarımsal üretimi
olumsuz etkiliyor”
Bayraktar, çevre sorunları
ve iklim değişikliğinin tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini, bilimsel
raporların, iklimde 1950’lerden beri gözlenen bazı değişikliklerin benzeri
görülmemiş düzeyde olduğunu tespit ettiğini bildirerek, “Artık iyice belirgin
hale gelen küresel ısınma, iklim rejimini bozuyor. Dünyanın bazı bölgelerinde
kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerini sel götürüyor” diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde de önce aşırı
sıcaklıkların görüldüğünü sonrasında ise yağış, don, dolu, kırağı, aşırı soğuk,
fırtına, hortum gibi doğal afetlerin yaşandığını hatırlatan Bayraktar, “Gerçekleşen
ani hava değişimi hemen hemen tüm bölgelerde afete neden oldu. Son yıllarda
iklim değişikliğinin etkileriyle üst üste yaşanan doğal afetler, çiftçimizi
üretimi sürdüremez hale getiriyor. Çevreye verilen zarar iklim değişikliğine
neden oluyor ve tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor” dedi.
İklimin bölgesel ve zamansal değişkenliği
ile tarımsal üretimin önemli bir belirleyicisi olduğunu ifade eden Bayraktar
şunları söyledi:
“Genel olarak bütün tarım mahsullerinin
büyümesi için toprak, su, güneş ışığı ve sıcaklık ihtiyacı vardır. İklim,
sayılan bileşenlerin hepsine etki eden dinamik bir bileşendir. Bu nedenle tarım
sektörü için yarattığı risk, içerdiği bilinmezlikler yüzünden çok yüksek
seviyededir.
İklim değişikliği tarımsal üretimde verim
azalışı, sulama suyuna olan talep ve maliyetinin artışı, dikim ve hasat
zamanında kaymalar, ürün yetiştirme elverişliliğinde azalma ve daha fazla
hastalık görülmesi gibi sorunları beraberinde getirmektedir.
İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine
karşı tarımsal üretimde ve yönetimde adaptasyon önlemlerini en kısa zamanda
almamız gerekmektedir.”
-“Doğal dengenin bozulmasındaki
temel neden
çevre kirliliği ve tahribatıdır”
Bayraktar, artan nüfusla
birlikte, havayı kirleten kaynaklar ve atıklarda yaşanan artışın; hava, su ve
toprak kalitesini olumsuz etkilediğini belirterek, doğal dengenin
bozulmasındaki temel nedenin çevre kirliliği ve tahribatı olduğunu ifade etti.
Küresel ısınma ve iklim
değişikliğinin, toprak ve su ekosistemlerinde geri dönüşü olmayan hasara ve üretim potansiyeli
kaybına neden olabileceğini belirten Bayraktar, “Gelişmekte olan birçok ülkenin
ekonomisinin tarımsal üretime dayanması, iklim değişikliğinin etkilerinin daha
fazla hissedilmesine neden olmaktadır. Normalin dışında gelişen hava koşulları
tarımsal üretime zarar vermektedir” diye konuştu.
-Pandeminin
çevreye etkisi-
Bayraktar, tüm dünyaya yayılan koronavirüs
salgınının yalnızca insanları değil çevre koşullarını da etkilediğini belirtti.
Salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle, toplu taşıma ve özel araç kullanımı ile fabrikalarda
üretim hızının azalmasına bağlı olarak hava kalitesinde iyileşmeler yaşandığını
ifade eden Bayraktar, “Ancak bu süreçte hastalık bulaştırıcı risk taşıyan
atıklarla da karlı karşıya kalmaktayız. Kullanılan yüz maskeleri, eldivenler ve
diğer koruyucu ekipmanlar, çevreyle teması en az olacak şekilde çöpe
atılmalıdır” diye konuştu.
-Yapılması
gerekenler-
Biyolojik çeşitliliğin korunması açısından
sürdürülebilir tarım kavramının da oldukça önemli olduğunu belirten Bayraktar,
“Tarımda, yalnız maksimum üretimi elde etmek değil, toprağın ve suyun en uygun
biçimde kullanılması ve sürdürülebilirliğin sağlanması hedeflenmelidir” diye
konuştu.
Bitki örtüsünün tahrip edilmesi, tarım ve
orman arazilerinin amaç dışı kullanımı, yanlış tarım uygulamaları, meraların
aşırı ve düzensiz kullanımı, bilinçsiz ve aşırı sulama, toprak kirlenmesi,
vahşi madencilik faaliyetleri gibi nedenlerin biyolojik çeşitliliği tehlikeye
attığını belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Biyolojik çeşitliliğimizin korunmasında
büyük önem taşıyan olan ormanların geliştirilmesi, genişletilmesi ve korunması
çalışmalarına devam edilmelidir.
Sürdürülebilir olmayan arazi kullanımı,
uygunsuz tarımsal faaliyetler ve toprak organik maddelerine zarar veren hasat,
anız yakılması gibi insan faaliyetleri, biyolojik çeşitliliğin kaybı için büyük
bir tehdit oluşturmaktadır.
Çölleşme, su erozyonu, rüzgâr erozyonu,
heyelan ve çığ risk haritaları yapılmalıdır.
Tarım arazilerinde toplulaştırma
çalışmaları yapılırken, rüzgâr erozyonu görülen alanlarda, rüzgâr perdesi,
yeşil kuşak ve rekreasyon maksatlı ağaçlandırma çalışmaları yapılacak alanlar
planlanmalıdır.
Tarım alanlarında uygun planlama
yapılarak en az su tüketen bitki yetiştiriciliği, bilinçli gübre kullanımı ve
modern sulama teknikleri ile uygun türlerle oluşturulan ekim nöbetleri
uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır.
Toprakların çoraklaşmasını ve
verimliliğin azalmasını önlemek maksadıyla atık sular ve tarımdan dönen drenaj
suları, uygun arıtım sağlanmadan tarımda kullanılmamalıdır.
Gübre ve pestisit kullanımlarının toprak
ve bitki analiz sonuçlarına göre belirlenmesi sağlanmalıdır.
Toplumda çevre bilincinin oluşturulması,
çevre sorunlarına karşı duyarlı olunması ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla eğitim programları düzenlenmelidir.”