-TZOB
Genel Başkanı Bayraktar:
-“Ülkemiz
topraklarını verimli kullanamıyoruz”
-“Arazi toplulaştırma çalışmalarını tamamlamalı, tarım arazilerinin yanlış ve amaç dışı kullanımına engel olmalıyız”
-“Her yıl binlerce dekar verimli birinci ve ikinci sınıf tarım arazisi konut, sanayi ve turizm yapılaşmaları, karayolu yapımı nedeniyle kaybediliyor”
-“Erozyon
nedeniyle kaybedilen toprak her yıl 1,4 milyar tonu buluyor”
-“Tarım
arazilerimiz bilinçsiz sulama nedeniyle tuzlulaşmakta,
çoraklaşmaktadır”
-“Tahrip
edilmiş bir arazinin eski haline dönüşümünün sağlanması, hem pahalı hem de
başlangıçtaki üretim düzeyine ulaşması zordur”
-“Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, arazi
parçalanmasının önüne geçecek 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım
Kanununun çıkmasını çok önemsedik, çıkması için her türlü desteği verdik”
-“Kanun, etkili bir şekilde uygulanırsa, Tarım ve Orman
Bakanlığımız da arazi toplulaştırma çalışmalarını tamamlarsa arazilerimizi daha
verimli kullanabiliriz”
-“Toprak Korumu
Kurulları, çok etkin ve verimli arazileri koruyacak şekilde çalıştırılmalıdır.
Ziraat Odalarımızın temsilcilerinin bu kurullarda görev yapması bir zorunluluk
olmalıdır”
Ankara - 05.12.2018 – Türkiye Ziraat Odaları
Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, toprağın, insan yaşamının
vazgeçilmezi, çiftçilerin geçimlerini sağladığı ekmek tekneleri olduğunu
bildirerek, “ne yazık ki ülkemiz topraklarını verimli kullanamıyoruz. Arazi
toplulaştırma çalışmalarını tamamlamalı, tarım arazilerinin yanlış ve amaç dışı
kullanımına engel olmalıyız” dedi.
Bayraktar, 5 Aralık
Dünya Toprak Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kentleşme ve sanayileşme
sürecinin iyi yönetilemediğini, her yıl binlerce dekar verimli birinci ve
ikinci sınıf tarım arazisinin konut, sanayi ve turizm yapılaşmaları, karayolu
yapımı nedeniyle kaybedildiğini belirtti.
-“Yasal düzenlemeler ödünsüz uygulanmalı”-
Ülke topraklarının yüzde 63’ünde şiddetli ve
çok şiddetli, yüzde 20’sinde orta ve yüzde 7’sinde ise hafif derecede erozyon
görüldüğünü, erozyon nedeniyle kaybedilen toprağın her yıl 1,4 milyar tonu
bulduğunu söyleyen Bayraktar, şöyle devam etti:
“İşlenen tarım
alanlarının yüzde 59’u, çayır-mera alanlarının yüzde 64’ü, orman-maki
alanlarının ise yüzde 54’ü çeşitli derecelerde erozyona maruz kalıyor. Ülkemiz
tarım arazilerinin erozyondan, çölleşmeden korunmasına yönelik yasal
düzenlemeler yeterince mevcuttur. Ancak önemli olan bu yasal düzenlemelerin
ödünsüz uygulanmasıdır.
Diğer
taraftan tarım arazilerimiz bilinçsiz sulama
nedeniyle tuzlulaşmakta, çoraklaşmaktadır. GAP projesi uygulamaya
geçmeden önce yörede 10 bin hektar civarında olan çoraklaşma, uygulamadan sonra
60-70 bin hektara ulaşmıştır. Bunun da nedeni ‘çok su çok ürün verir’
anlayışından kaynaklanan bilinçsiz sulamadır.
Ayrıca yeterli
önlemleri almadığımız, arıtma tesisi yatırımlarını tam olarak yapmadığımız,
çevreye dikkat etmediğimiz için toprak ve su kaynaklarını sadece ülkemizde
değil tüm dünyada kirlettik.
Şunu unutmamak
gerekli ki tahrip edilmiş bir arazinin eski haline dönüşümünün sağlanması, hem
pahalı hem de başlangıçtaki üretim düzeyine ulaşması zordur. Bu manada
çiftçilerimize verilecek olan eğitimler önemlidir.”
-“Hem parselleri hem işletmeleri büyütmekten başka
çaremiz yoktur”-
Ülkemizde tarım arazilerinin verimli bir şekilde kullanılmadığını söyleyen Bayraktar, 1926 yılında İsviçre’den alınıp uygulanan Medeni Kanunu’nun mirasla ilgili hükümleri nedeniyle arazilerin küçük ve çok parçalı hale geldiğini söyledi. Medeni Kanun hükümlerinin değişmeden 2000’li yıllara kadar uygulandığını hatırlatan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Sonuçta, sistem, 81 milyon nüfusun 40 milyondan
fazlasının tarla sahibi olduğu, 3,2 milyon işletmenin, 32,5 milyon parselin
bulunduğu, ortalama işletme büyüklüğünün 61 dekara indiği, işletmelerin
ortalama 10 parselden oluştuğu içinden çıkılmaz bir yapıya dönüşmüştür. Böyle
bir yapıda verimli bir üretimden bahsedilemez.
Bugün Türkiye’nin
üçte birinden daha küçük İngiltere’de işletme büyüklüğü 538 dekar, Türkiye’nin
üçte ikisi kadar olan Fransa’da 521, İspanya’da 240, Türkiye’nin yarısından
küçük olan Almanya’da 457 dekardır. Konya büyüklüğünde 17 milyondan fazla
nüfusa sahip Hollanda’da işletme büyüklüğünü son 50-60 yılda 100 dekardan 250
dekara çıkarmıştır.
Hal böyleyken,
bizim de hem parselleri hem işletmeleri büyütmekten başka çaremiz yoktur. Bundan dolayı, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak,
arazi parçalanmasının önüne geçecek 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım
Kanununun çıkmasını çok önemsedik, çıkması için her türlü desteği verdik.
Kanun, etkili bir şekilde uygulanırsa, Tarım ve Orman Bakanlığımız da arazi
toplulaştırma çalışmalarını tamamlarsa arazilerimizi daha verimli
kullanabiliriz. Öncelikle, 6,15 milyon hektara ulaştırılan toplulaştırma
çalışmalarının hızla bitirilmesi,
14,3 milyon hektara ulaştırılması
gerekmektedir.”
-“Verimli ovalar mutlak suretle
korunmalıdır”-
Bayraktar, gıda
güvencesi için toprağın olmazsa olmaz olduğunu, bu konuda toplumda bilinç
oluşturulması gerektiğini söyledi. Verimli ovaların mutlak suretle korunması
gerektiğini ifade eden Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tarım
arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmemiz gerekir. Alternatif
marjinal araziler mevcutken verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla
kullanmak büyük savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım
arazilerimizin imara açılmasına asla izin vermemeli, bu araziler üzerine sanayi
tesisleri, şehirler kurmamalıyız. Turizm, madencilik, ulaştırma için verimli
tarım arazilerimizi kullanmamalıyız. Toprak Korumu Kurulları, çok etkin ve
verimli arazileri koruyacak şekilde çalıştırılmalıdır. Ziraat Odalarımızın
temsilcilerinin bu kurullarda görev yapması bir zorunluluk olmalı, bu husus
valilerin takdirine bırakılmamalıdır. 7 milyon hektar alanı bulunan 258 büyük
ovanın SİT alanı olarak ilan edilmesini olumlu buluyoruz. Belediyelerden tarım
arazilerinin korunmasında daha dikkatli olmalarını, imar planlarında buna
dikkat etmelerini, tarıma kaynak aktarmalarını bekliyoruz.
Bir santimetre kalınlığındaki bir toprağın oluşabilmesi için yüz ile bin yıllık bir süreç gerektiğinden topraklarımızın bilinçli kullanılmasının ne kadar önemli olduğu unutulmamalıdır. Toprağımızın kıymetinin herkesçe çok iyi bilindiği, toprağı yönetenlerden kullanana kadar her kesimin ona saygı duyarak hareket edeceği günler temennisiyle Dünya Toprak Gününü kutluyorum.”