Sayın Başbakan,
Sayın CHP Genel Başkanı,
Sayın Bakanlar,
Teşrifleri ile Genel Kurulumuzu onurlandıran
çok değerli misafirler,
Ziraat Odamızda yapılan demokratik seçimlerle
Genel Kurulumuza katılan, Odalarımızın değerli başkanları ve değer
li delegeler,
Kıymetli çalışma arkadaşlarım,
Basınımızın güzide temsilcileri,
Şahsım ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına, Birliğimizin 26. Genel Kuruluna, Türkiye’nin en büyük çiftçi kongresine hoş geldiniz diyor, sizleri, en derin saygılarımla selamlıyorum.
Ziraat Odalarımız çiftçimizin hizmetinde 134 yılı, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ise 52 yılı tamamladı.
Anayasal meslek kuruluşu olarak, çiftçimizin; 4,5 milyon üyemizin hak ve menfaatlerini korumak için faaliyet gösteriyoruz.
Yasa gereği meslek kuruluşu olarak görev yapıyoruz. Fakat çiftçimizin ihtiyacı olduğu için iktisadi işletme kurmaktan da kaçınmıyoruz.
Tahlil laboratuvarları, makine parkları, fabrika, paketleme, ürün işleme, kurutma, depolama ve tohum temizleme tesislerini çiftçimizin hizmetine sokan Ziraat Odalarımızın sayısı hızla artıyor.
Ancak ülkemizde ekonomik örgütlenme çok yetersiz. Kooperatifler ve üretici birlikleri güçlü olmalı. Bunlar idari ve mali yönden güçlü olursa, fonksiyonel hale gelirse, profesyonelce yönetilirse, çiftçimiz de güçlü olur. Üretim maliyetleri azalır, pazarlama imkanları artar. Birlikten kuvvet doğar. Üretici birlikleri güçlü olursa, aracılar ortadan kalkar, tarladan markete giden zincirde üreticimizin 1 liraya yetiştirdiği meyve sebzeyi tüketicimiz 4-5 kat fazlaya satın almak zorunda kalmaz.
Sayın Başbakanım, Değerli Konuklar,
Çiftçimiz, 2013-2014 sezonunda kuraklık ve don başta olmak üzere, sel, aşırı yağış, dolu, fırtına, hortum gibi, hemen tüm doğal afetlerle mücadele etti.
Geçtiğimiz yıl çiftçimizin bağına, bahçesine, tarlasına adeta ateş düştü. Çiftçilerimiz, 2014 yılında sadece doğal afetlerde ürünlerini kaybetmedi, Soma, Ermenek gibi maden facialarında canlarını da kaybetti. Taziyelere gittiğimizde, hayatını kaybedenlerin aynı zamanda çiftçilerimizin olduğunu gördük.
Doğal afetlerin ardından, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan düşük faizli kredi borçları, bir yıl süreyle yüzde 3 faiz uygulanmak koşuluyla ertelendi.
2014 Ekim ayında başlayan bu üretim sezonunda da doğal afetler çiftçimizin yakasını bırakmadı.
Tabii afetler, halen sürüyor. En son Nisan ayında, Malatya’da kayısı, Isparta’da kiraz, kayısı, elma, ceviz ve erik, Manisa’da üzüm bağları, erik ve kiraz, Kayseri’de elma ve kayısı, Karaman’da elma, kayısı, kiraz, Niğde’de elma, kayısı ve kiraz, Bursa’da kiraz, armut, şeftali, elma ve erik, Kahramanmaraş’ta kayısı, Antalya Korkuteli’nde meyve ağaçları dondan zarar gördü. Daha dün Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, İstanbul ve Yalova’da şiddetli fırtına, aşırı yağış ve dolu afeti oldu. Seralar zarar gördü. Meyve ağaçlarında çiçek dökülmeleri, dallarda kırılmalar meydana geldi.
Taleplerimiz üzerine, 2015 yılında yaşanan ve yaşanacak doğal afetlerden ürünü yüzde 30 ve üzerinde zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçları da geçen yıl olduğu gibi bir yıl süreyle ve yüzde 3 faizle ertelendi.
Çiftçimizin üretimi sürdürebilmesi, tarlada kalmasını hayati derecede önemli buluyoruz. Özellikle doğal afetlerin ardından yeterince desteklenmez, onlara can suyu verecek yardımlar yapılmazsa çiftçimizi, bağında, bahçesinde, tarlasında tutmamız neredeyse imkansız hale gelir. Çiftçimiz, üretimi sürdüremez ve tarımdan koparsa ülkemizin gıda güvencesi de tehlikeye girer.
Tarım sigortaları sistemi, sektörümüzü afetler karşısında korumada büyük bir görev üstlense de bu sistem tek başına yeterli olmamaktadır. Uygulamada çiftçilerimiz birçok sıkıntı çekiyor. Tarım sigortalarında devlet desteğine rağmen, prim bedelleri özellikle hayvancılıkta çiftçimize yüksek geliyor. Hayvancılıkta prim bedeli, sigorta bedelinin yüzde 9,5’ini buluyor. 6 bin liralık bir süt sığırının yıllık sigorta bedeli 570 liraya ulaşıyor. Bunun yarısını devlet verse dahi, üreticimizin ödemesi gereken bedel 285 lirayı buluyor. 30-40 bin liralık bir otomobilin zorunlu trafik sigortası da bu miktara yaptırılabiliyor. 6 bin liralık bir inekle, 30-40 bin liralık otomobilin sigorta primi aynı olur mu? İstanbul trafiğindeki araç mı yoksa ahırdaki inek mi daha fazla risk altında. Takdirlerinize bırakıyorum.
Talebimiz üzerine tarım sigortalarının kapsamı genişletildi.
Öncelikle tarla ürünlerinde don zararını, kuraklığı, kirazda meyve çatlamasını, tüm meyvelerde tomurcuk dönemini, bağ yapraklarında dolu zararını sigorta kapsamına almalıyız.
Sayın Başbakanım, Değerli Konuklar,
Geçen yıl bitkisel üretimimizi sıkıntıya sokan doğal afetlerden, Allaha şükür ki hayvancılığımız çok fazla etkilenmedi. Hayvancılık sektörümüzün gelişiminde şüphesiz son yıllarda önemli bir düzeye ulaşan hayvancılık destekleri çok etkili oldu. Toplam tarım destekleri içinde hayvancılığa verilen desteklerin oranı yüzde 4,5’den yüzde 30’a çıktı.
Toplam büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı, son 4 yılda yüzde 36 artışla 56,1 milyon başa yükseldi.
Kırmızı et üretimimiz de artmaya devam ediyor. 2010’da 781 bin ton olan toplam kırmızı et üretimi, 2014 yılında 1 milyon ton sınırını aştı.
Tüketicinin makul fiyatlarla et yemesinin tek yolu, bazı lobilerin öne sürdüğü gibi ithalat değil, üreticimizin maliyetlerinin düşürülmesidir. Maliyet aşağı çekildiğinde et fiyatları gerileyecektir.
Yeri gelmişken, ette ithalat lobilerini de uyarmak istiyorum. Benim çiftçimin, benim üreticimin en büyük korkusu ithalattır. Geçmişte ithalat, büyük zararlara neden oldu. İthal et lobileri, tatlı para kazanmak uğruna, politika belirleyicileri zorlarlar. Onlar üreticinin sorunuyla ilgilenmezler. Üreticimizin maliyeti nedir diye düşünmezler. Ellerinden gelse 78 milyonluk ülke nüfusunu, 37 milyon turisti, yabancı çiftçilerin ürettiği ürünlerle doyurmak isterler. İthalat politikaları sonucunda ülkede maliyetler yükselecek, süt fiyatları düşecek, üretim batacak, tarımda dış ticaret dengeleri bozulacak umurlarında değildir. Tek amaçları, tek dertleri vardır. O da para kazanmak. Para kazanmak uğruna, başka ülkelerin çiftçilerini finansa ederler. Ancak kendi ülkelerini, kendi çiftçilerini düşünmezler. Üretimin bu ülke için önemini bilmezler. Çiftçimiz üzerinden sadece para kazanmak amacıyla oynanacak bu oyunları bozmak için, bugüne kadar verdiğimiz mücadele, bundan sonra da devam edecek. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu lobilere bir Hadisi Şerifi de hatırlatmak isterim. “Gerçek zenginlik mal mülk zenginliği değil, gönül zenginliğidir”. Yani zengin, malı mülkü olana değil, gönlü zengin olana denir. Allah bu ülkede gönlü zengin olanların eksikliğini göstermesin.
Şu konuya da özellikle dikkati çekmek isterim ki süt fiyatlarında istikrar sağlanmadığı sürece, Türkiye’nin et sorunu olacaktır.
Sürdürülebilir hayvancılık politikası için piyasada istikrarın sağlanması çok önemlidir. İstikrar için bir müdahale kurumuna ihtiyaç vardı. Bunu hükümetimizden talep ettik. Talebimiz üzerine et ve süt hayvancılığının gelişmesi için hayati bir göreve haiz olan bu kurumun oluşturulması fevkalade olumludur. Bu kurumun oluşturulmasında Gıda, Tarım Hayvancılık Bakanımız başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.
Artık sektörde sömürü düzenine son vermek, süt hayvanlarının kesime gitmesini önlemek, oluşan gelirden kazan kazan politikası ile sektördeki herkesimin kazanmasını istiyorsak, Et ve Süt Kurumu olmazsa olmazdır.
Hayvancılıkta kanatlı sektörümüz yüz akı olmaya devam ediyor. Kümes hayvanı sayısı 300 milyona yaklaştı. Yumurta üretimi, 17 milyarı aştı. Kanatlı eti üretimi, 2 milyon tona yaklaştı. Kanatlı sektörü ihracatı 1 milyar doların üzerine çıktı.
Sayın Başbakanım, Değerli Konuklar,
Tarım sektörümüz sadece üretmiyor, üretirken 5,5 milyon çalışanla istihdama da büyük katkıda bulunuyor. İşsizliği de olumlu yönde etkiliyor. Nitekim sektörümüz, ülke genelindeki işsizlik oranını 2,1 puan aşağı çekmiştir.
Son dönemde enflasyonun müsebbibi tarımmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Tarımda üretici fiyatları, 2014 yılında yüzde 6,7 arttı. Buna karşın gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyat artışı yüzde 12,7’yi buldu. Tarımda üretici enflasyonu, gıdadaki tüketici enflasyonunun altında kalıyor. Şimdi soruyorum, enflasyonun sorumlusu kim? Biz değiliz.
Son günlerde gündemi en fazla patates meşgul eder oldu. Üreticide patates 1 liraya kadar inerken, markette Ankara’da 2, İstanbul’da 3 lira 50 kuruştan satışa sunulmaktadır. Üretici değil, aracılar kazanıyor. Bizim buna odaklanmamız lazım, ithalata değil. İthalat, üreticiye zarar verir. Önümüzdeki yılın üretimini de olumsuz etkiler. Zaten Adana Yumurtalık, Hatay Reyhanlı, İzmir Ödemiş’te yeni ürün patates hasadı başladı. Fiyatlar düşmeye başladı.
Tarım sektörümüz ihracatta 2014 yılında 18 milyar doları geçti. 12,4 milyar dolarlık ithalatımız, 5,6 milyar dolarlık dış ticaret fazlamız bulunuyor. Bu kadar dış ticaret fazlası veren kaç sektör var? Mesela çok övündüğümüz otomotiv sektörü dış ticaret fazlası veriyor mu?
Ekonomiye bu kadar büyük katkısına rağmen çiftçimizin kişi başına düşen yurt içi gelir miktarı, Türkiye ortalamasının 3’te 1’inde kalıyor. Bunun en büyük sebebi tarımın yapısal sorunlarıdır.
Küçük tarımsal işletmeler, çok parçalı arazi yapısı, tamamlanmamış sulama yatırımları, yetersiz örgütlenme başta gelen sorunlardır. Ayrıca, gübre, mazot, elektrik, tohum gibi girdi fiyatlarının yüksekliği de çiftçimizi zorluyor. Bunların çözümüyle Türk tarımı çağ atlar.
Önemli girdilerden gübrede üretimiz yeterli değil. İhtiyacımızın büyük bölümünü ithalatla karşılıyoruz. Ülkemizde en fazla tüketilen gübrelerin fiyatları, son 4 yılda, yüzde 51 ile yüzde 65 arasında değişen oranlarda yükseldi.
Çiftçimizin diğer önemli masraf kapısı da motorindir. Petrolde dışa bağımlı olan ülkemizde, motorin fiyatlarını, ham petrol fiyatları ve dolar kuru belirlemektedir. Motorin fiyatı son 4 yılda yüzde 49 artış gösterdi.
Aynı dönemde başta ayçiçeği, mısır, pamuk, buğday fiyatları olmak üzere ürün fiyatlarındaki artış, gübre ve motorin gibi girdilerdeki fiyat artışının altında kaldı.
Gübre ve mazotta 2003 yılında başlayan desteği olumlu buluyoruz. Ancak, gübre ve mazottaki fiyat yükselişleri de dikkate alınarak maliyetler düşürülmeli, destek artırılmalıdır.
Çiftçimiz açısından bir diğer girdi elektrik de sulamanın artması, seracılığın gelişmesiyle birlikte önemli bir masraf alanı olmaya başladı. Son 4 yılda elektrik fiyatları yüzde 47,1 arttı.
Elektrik birim fiyatının ucuzlaması için uygulanmakta olan yüzde 18 KDV’nin tarımda kullanılan elektrikte yüzde1’e indirilmesini istiyoruz.
Çiftçimiz, önemli bir girdi kalemi olan elektrikte TRT’ye de yüzde 2 pay ödüyor. Sektörümüz, çok önemli sayılacak bu kadar bir kaynakla da desteklenen TRT’nin, yayınlarında tarıma daha fazla yer ayırması, tarıma ve tarımsal eğitime destek vermesi, hatta sadece tarım programları sunan tematik bir TV ve radyo kanalı kurmasını en tabii hakkımız olarak görüyor ve talep ediyoruz.
Sayın Başbakanım, Değerli Konuklar,
Tarım topraklarımızı çok parçalı yapıdan kurtarmamız gerekiyor. Ülkemizde ortalama 5-6 dekara inmiş parsellerle ve bu işletme yapısıyla verimli bir üretim yapmak ve dünyayla rekabet etmek mümkün değildir.
Arazi Kullanımı ve Toprak Koruma Kanunu’na destek verdik. Bakanlığımızla birlikte çiftçilerimizi bilgilendirme toplantıları düzenledik. Bu kanunu hazırlayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımıza ve bu kanuna destek veren iktidar ve muhalefet milletvekillerimize teşekkür ediyoruz.
Hızla devam eden toplulaştırma çalışmalarının hedef olan 14 milyon hektara ulaştırılması tarımımız açısından çok önemlidir.
Yeri gelmişken özellikle vurgulamak isterim ki, dünyada iki şey, harcadığınız emeğin de verdiğiniz desteğin de karşılığını mutlaka verir. Bunlardan biri çocuklarımız, diğeri ise toprağımızdır.
Bu da yetmez, üstün vasıflı tarım arazilerimize gözümüz gibi bakalım. Büyükşehir belediyeleri, tarıma kaynak ayırmalıdır. Valilikler ve büyükşehir belediyeleri, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmeli, Toprak Koruma Kurulları verimli arazileri koruyacak şekilde çalıştırılmalıdır. Toprağın sahibi Ziraat Odaları temsilcilerinin bu kurullarda görev yapması zorunlu olmalıdır.
Kırdan kente göç de ülkemizin en temel sorunlarından birini oluşturuyor. Nüfusumuzu belli oranda kırsalda tutmanın yollarını mutlaka bulmalıyız. Bize göre, bunun yolu, kırsalı kalkındırmaktan ve tarım dışı istihdam yaratmaktan geçer. Kırsal kalkınma desteklerinin artarak devamını istiyoruz.
Sayın Başbakanım, Değerli Konuklar,
Tarımda, verimliliği artıran en temel unsurlardan biri sulamadır. Su zengini olmayan ülkemizde, tarımda sulamanın önemi tartışılmaz.
Teknik ve ekonomik olarak tüm sulanabilir tarım arazilerinde sulama yatırımlarının tamamlanması için büyük sulama projeleri içeren GAP, DAP, KOP gibi dev projelerin bir an önce bitirilmesi gerekiyor.
Son yıllarda tarımsal işletmelerimizin sermaye ihtiyacı arttı. Toplam kredilerin yüzde 3,6’sı tarıma ayrılıyor. Tarımsal kredilerin yaklaşık yüzde 38’i özel bankalardan yüksek faiz üzerinden sağlanıyor.
Bunun önüne geçmek üzere çiftçimizin kredi ihtiyacının tamamına, Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve diğer kamu bankaları aracılığıyla düşük faizli krediyle cevap verilmelidir. Düşük faizli kredi veren kuruluşlar içine diğer kamu bankalarının da dahil edilmesi rekabet ortamı sağlanması açısından da önemlidir.
Kredi kullanımında bir diğer sıkıntı ise kredi başvurusunda alınan masraflar ve komisyon oranlarıdır.
Bankalar kredi verirken çiftçilerimizden ayrıca hayat sigortası ve tarım sigortası yaptırmalarını istiyor, yatırım kredilerinde, ipotek bedeli, limit tahsis masrafı alıyorlar. Normal tarımsal kredide yüzde 8 olan faiz maliyeti; limit tahsis ücreti, komisyon, hayat sigortası ile yüzde 11’e çıkıyor. Aynı tarımsal kredi yüzde 50 indirimli düşük faizli kullanıldığında, faiz yüzde 4 iken; TARSİM tutarı, limit tahsis ücreti, komisyon, hayat sigortası ile birlikte yüzde 7,7’ye yükseliyor. Tabii bu tutarlar, faiz oranına, indirim tutarına, krediyi kullanan çiftçimizin yaşına, riskine göre değişiyor.
Bankaların talep ettiği, komisyon ve diğer masraflar, çiftçimizin yoğun şikayetlerine neden oluyor. Bu konularda yeniden bir düzenlemeyle çiftçilerimizin şikayetleri dikkate alınarak kredi yapılandırılmasına ihtiyaç bulunuyor. Bankalarımızdan da bu konuda sorumlu ve insaflı davranmalarını bekliyoruz.
Sayın Başbakanım, Değerli Konuklar,
Tarım sektörü olarak hedeflerimiz var. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında 150 milyar dolarlık hasıla, 40 milyar dolarlık ihracat gelirine ulaşmayı, 85 milyon olacak ülke nüfusunu, 50 milyon turisti beslemeyi, başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere çevre ülkelerin gıda açığını kapatan bir tarım sektörü kurmayı hedefliyoruz. Tabii, bütün bunları yapabilmemiz için desteğe ihtiyacımız var. Bu desteğin kanunun öngördüğü şekilde yüzde 1’e çıkarılması birçok sorunumuzun çözümünü kolaylaştıracaktır. Çiftçimiz kazanırsa ülke kazanır.
Desteklerden yüzde 4 stopaj kesilmesi ayrı bir sorunumuz. Çiftçimiz bundan şikayetçi. Çünkü, çiftçimiz zirai kazanç elde etmiyor ki yüzde 4 kesinti yapılsın. Destek alıyor. Nitekim, geçmişte doğrudan gelir desteğinde gelir vergisi yüzde 0 (sıfır) uygulanıyor ve stopaj kesilmiyordu. Bu konuda da desteğinizi bekliyoruz. Dün, Genel Kurulumuzun ilk gününde Sayın Cumhurbaşkanımıza da ifade ettim. Bundan vergi almak, bir babanın, kırtasiye, okul masrafları için çocuğuna verdiği paradan kesinti yapmasına benziyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak tarımda verimliliği artırmanın çiftçinin eğitiminden geçtiğinin bilincindeyiz. Eğitim çalışmalarımızı yurdun her köşesine yayma gayreti içindeyiz. Bu çerçevede, genç çiftçi, kadın çiftçi eğitimleri başta olmak üzere bakanlıklar, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapıyoruz. 14 Mayıs 2012 tarihinde Sayın Bakanımız, Aile ve Sosyal Politikalar ve Orman ve Su İşleri Bakanlarımızla birlikte protokoller imzaladık. Eğitim çalışmalarını başlattık. SGK ile de kayıtdışılığın önlenmesine yönelik eğitim çalışmaları düzenliyoruz.
Onbinlerce çiftçimizin yararlandığı bu eğitimlere tüm hızıyla devam edeceğiz. 2015 yılında, 81 ilde eğitim vermeyi hedefliyoruz.
TZOB Genel Başkanı olarak, SGK Yönetim Kurulu’ndaki görevim vesilesiyle, çiftçilerimize ve Ziraat Odalarımıza yönelik çok önemli düzenlemelerin çıkarılmasına katkıda bulunma fırsatım oldu. Destekleri dolayısıyla SGK Başkan ve Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarıma temsil ettiğim tarım sektörü adına teşekkür ediyorum.
Buradan haberlerimize ayrıntılı olarak yer veren basın kuruluşlarımıza da teşekkürü bir borç biliyorum. Geçen yıl, yazılı, internet, görüntülü medyada TZOB ve Ziraat Odalarımızın 149 bin 364 haberi yer buldu. Yazılı basın haberlerinde sivil toplum kuruluşları arasında ilk sırada yer alarak çiftçimizin sesi olduk.
Sayın Başbakanım, Değerli Konuklar,
Bir ay sonra Genel Seçimleri yapacağız. Ülkemiz, uzun yılların demokratik birikimiyle, bu seçimi layıkıyla yapacaktır. Bu seçimin barış ve huzur içinde geçmesi en büyük temennimizdir. Seçimlerin çiftçimiz, ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.
Sözlerime son verirken, bu düşünce ve duygularla, 26. Genel Kurul Toplantımızın ülkemize, milletimize, çiftçilerimize ve teşkilatımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diler, mitinglerini iptal ederek teşrifleriyle Genel Kurulumuzu onurlandıran Sayın Başbakanımıza ve Sayın CHP Liderine, Sayın Bakanlarımıza, tüm konuklarımıza teşekkür eder, saygılarımı sunarım.