“Su zengini olmayan ülkemizin, su kaynaklarını çok titiz bir şekilde kullanmalı ve korumalıyız”
-22 Mart Dünya Su Günü…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Su zengini olmayan ülkemizin, su kaynaklarını çok titiz bir şekilde kullanmalı ve korumalıyız”
-“Başta tarım olmak üzere her alanda suyu tasarruflu kullanmazsak, su kıtlığı çekmemiz kaçınılmazdır”
-“8,5 milyon hektar sulanabilir alanın hala 2,27 milyon hektarını, gerekli altyapı yatırımlarını tamamlayamadığımız için sulayamıyoruz”
-“Yeni geliştirilen sulama projelerinde borulu sistem kullanımının artırılmasıyla ve bakım-onarım faaliyetlerinin hızlandırılmasıyla su kayıpları büyük ölçüde önlenecektir”
-“Kirlilik kaynaklarının gerekli denetimlerle kontrol altına alınması ve kaçak su kullanımının önüne geçilmesi ve kirletilmemesi için de gerekli tedbirleri istisnasız almalı ve uygulamalıyız”
-“Su kullanım hizmet bedelinde metreküp üzerinden yapılan fiyatlandırma, dekara yapılan fiyatlandırmadan daha yüksek olacaktır. Bu durum sulama maliyetlerini artıracaktır”
-“Yeraltı suyu ücretlerinin de makul fiyatlara çekilmesi gerekmektedir”
-“Sulamada elektrik giderleri çiftçimiz için önemli bir yük haline geldi. Elektrikteki yüzde 18’lik KDV ile fon ve paylar kaldırılmalı, birim fiyatı düşürülmelidir”
Ankara - 21.03.2017 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, su zengini olmayan Türkiye'nin kaynaklarını çok titiz bir şekilde koruması gerektiğini belirterek, “başta tarım olmak üzere her alanda suyu tasarruflu kullanmazsak, su kıtlığı çekmemiz kaçınılmazdır” dedi.
Bayraktar, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, başta yaşadığımız coğrafyada kirlenmemiş tatlı suya ulaşmanın gittikçe daha zor hale geldiğinin, suyun bir damlasının dahi çok önemli olduğunun, korunması ve tasarrufunun hayati değer taşıdığının 7’den 70’e herkes tarafından idrak edilmesi gerektiğini, bunun yolunun da toplumun eğitilmesinden geçtiğini belirtti.
Verimliliğin artırılması açısından tarımda sulamanın yaygınlaştırılması ve bu amaçla su kaynaklarının geliştirilmesi ve rasyonel kullanımının büyük önem arz ettiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin toplam yerüstü suyu potansiyeli yurtiçindeki akarsulardan 95 milyar metreküp, komşu ülkelerden yurdumuza gelen akarsulardan 3 milyar metreküp olmak üzere 98 milyar metreküptür. 14,7 milyar metreküplük yeraltı kullanılabilir su potansiyeliyle toplam kullanılabilir su potansiyeli 112,7 milyar metreküpü bulmaktadır. Bunun 40 milyar metreküpü tarımda, 7 milyar metreküpü içme suyunda, 7 milyar metreküpü ise sanayide kullanılmaktadır.
Bu ülkenin kuruda yetişen buğday, arpa gibi ürünlere ihtiyacı olduğu kadarıyla suluda yetişen mısıra, pamuğa, şekerpancarına, sebzeye meyveye de ihtiyacı vardır. Ancak bir kıtada görülebilecek tarzda dört mevsim bir arada yaşayabilen ender ülkelerden biri olan Türkiye’nin, bu fırsatı en iyi şeklide değerlendirmesi gerekir. Bu üreticinin de vatandaşların da en doğal hakkıdır. Üretim su olmadan olmaz. Yeterli su olacak ki bu ülke üretebilsin, 80 milyon vatandaşını, 3,5 milyon sığınmacıyı, 40 milyon turisti doyurabilsin.
-“Sulama çiftçilerimizin üretim maliyetlerini önemli ölçüde artırmaktadır”-
Sulama çiftçilerimizin üretim maliyetlerini önemli ölçüde artırmaktadır. 2017 yılı su kullanım hizmet bedeli tarifelerine, suyun metreküp olarak ölçülebileceği ve su ücretlerinin metreküp üzerinden alınabileceği hükmü getirilmiştir. Bazı sulama birlikleri de bu hükme dayanarak metreküp üzerinden su ücreti almaktadır. Odalarımızdan alınan bilgilere göre, metreküp üzerinden yapılan fiyatlandırma, dekara yapılan fiyatlandırmadan daha yüksektir. Bu durum sulama maliyetlerini artıracaktır. Sulamada bölgesel maliyet farklılıkları da getirecektir. Uygulama üreticinin sulamadan kaçınmasına neden olabilecektir. Bu da hem verimlilikte hem de üretimde düşüşe yol açabilir. Sağlıklı su tasarrufu, salma sulama yöntemini terk etmekle mümkündür. Bu sağlanmazsa, sulamada kaçınma veya kaçak kullanım artar.
Yeraltı suyu ücretlerinin de makul fiyatlara çekilmesi gerekmektedir.
Sulamada elektrik giderleri çiftçimiz için önemli bir yük haline geldi. Elektrikteki yüzde 18’lik KDV ile fon ve paylar kaldırılmalı, birim fiyatı düşürülmelidir.”
-“Su tasarrufu için sulama altyapısı hızla değiştirilmelidir”-
Türkiye’de su kaynaklarının kısıtlı olması, nüfusun ve tüm sektörlerde talebin gün geçtikçe artması, mevcut su kaynaklarının en ekonomik şekilde kullanılmasını zorunlu kıldığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“8,5 milyon hektar sulanabilir alanın hala 2,27 milyon hektarını, gerekli altyapı yatırımlarını tamamlayamadığımız için sulayamıyoruz. Tarım başta hemen her alanda da suyu tasarruflu kullanamıyoruz. Tarımda su tasarrufu için sulama altyapısının hızla değiştirilmesi gerekiyor. Sulanan alanların yüzde 81,7’sinde salma, yüzde 16,6’sında yağmurlama ve yüzde 1,7’sinde damla sulama sistemlerinin kullanılıyor. Görüldüğü gibi yüzde 81,7 olan salma sulama altyapısı hızla, yüzde 60’lara kadar varan ölçülerde su tasarrufu sağlayan basınçlı sulama sistemlerine dönüştürülmelidir. Bunun için teşvik ve hibeler artırılarak üreticilerimiz için daha cazip hale getirilmelidir. Her türlü AR-GE çalışmalarına ağırlık verilmelidir.”
-Sulamada kayıplar-
Bayraktar, Devlet Su İşleri sulamalarında sulama oranının yüzde 62, sulama randımanı ise yüzde 42 olduğunu, hükümet programında sulama oranının yüzde 68’e, sulama randımanının ise yüzde 50’ye çıkarılmasının öngörüldüğünü bildirerek, “bu oranlar hızla artırılmalı, sulama çok etkin bir şekilde yapılmalıdır” dedi.
Sulama imkânı olduğu halde sulanmayan her birim alanın potansiyel tarımsal gelirden mahrum kalma anlamına geldiğine dikkati çeken Bayraktar, sulama oran ve randımanları düşüklüğünün sebeplerine bakıldığında en dikkat çekici hususun sulama şebekelerinde meydana gelen kayıplar olduğunu vurguladı.
Yeni geliştirilen sulama projelerinde borulu sistem kullanımının artırılmasıyla ve bakım-onarım faaliyetlerinin hızlandırılmasıyla kayıpları büyük ölçüde önleneceğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Mevcut durumda, sulama şebekelerinin yüzde 39’u klasik, yüzde 43’ü kanalet ve yüzde 18’si ise borulu şebekedir. İnşa halindeki sulama şebekelerinin ise yüzde 7’si klasik, yüzde 4’ ü kanalet ve yüzde 89’u borulu şebekedir. Bu rakamlardan da anlaşıldığı üzere 1970’li yıllardan kalma kanaletlerin oranı bir hayli fazladır. Bu tesisler bir hayli eskimiş durumda ve birçoğu atıl vaziyettedir.
Ekonomik ömrünü tamamlamış mevcut kanalların sızdırmasını, patlamasını önlemek adına girişimlerde bulunulmalı ve hali hazırda yapılan çalışmalar hızlandırılmalı ve artırılmalıdır.”
-“Tasarruflu kullanılmasının yanı sıra suyun kirletilmemesi de önemli”-
Şemsi Bayraktar, sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerde su kaynaklarının hızlı biçimde kirlendiğini, ayrıca kaçak su çekimi nedeniyle üreticilerin sağlıklı ve temiz su temininde sıkıntı çektiklerini belirtti. Ticari firmaların çayır ve meralarda bulunan su kaynaklarını yoğun biçimde kullanmaları sonucu söz konusu alanlarda kuruma tehlikesi ortaya çıktığını vurgulayan Bayraktar, “Kirlilik kaynaklarının gerekli denetimlerle kontrol altına alınması ve kaçak su kullanımının önüne geçilmesi gerekmektedir. Su kaynaklarının tasarruflu kullanılmasının yanı sıra kirletilmemesi için de gerekli tedbirleri istisnasız almalı ve uygulamalıyız” dedi.
Bayraktar, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi (KOP), Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) gibi sulama, dere ıslahı, taşkın koruma ve drenaj yatırımlarını da içeren projelerin en kısa zamanda tamamlanmasının da büyük önem taşıdığını kaydetti.
Şemsi Bayraktar, toplumsal bilinç artırılarak toprak ve su kaynaklarının korunması ve kirlenmesinin önüne geçilmesi dileğiyle 22 Mart Dünya Su Günü’nü kutladı.