-16 Ekim Dünya Gıda Günü…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “795 milyon insanın aç olduğu dünyada her 9 kişiden
1’i açlık çekiyor, 5 yaş altı her 3 çocuktan 1’i yeterli düzeyde gelişemiyor. Bu durum 21’inci yüzyıla yakışmıyor”
-“Gıdaya erişim hakkı, dini, cinsiyeti, dili, rengi, milliyeti ne olursa olsun her insanın en temel hakkıdır. Her insan, her zaman kaliteli ve yeterli miktarda, ihtiyaçlarını karşılayacak sağlıklı gıdaya ulaşabilmelidir”
-“Açlık ve yoksullukla mücadele, gıda güvenliğinin ve beslenmenin sağlanması, geçimin kolaylaştırılması ve doğal kaynakların yönetimi, çevrenin korunması ve özellikle de
kırsal refahın artırılması son derece önemlidir”
-“Büyük tarım işletmeleri, tek başlarına ülkemizin gıda güvencesini sağlayamazlar. Kırsal refahın artırılmasında önceliğimiz aile çiftçiliğimizi desteklemek olmalıdır”
-“Sadece dünya piyasalarına dönük ve tek ürüne dayalı üretim yapan büyük uluslararası firmalar, tarım için büyük risktir”
-“Sosyal koruma programlarıyla kısa vadede açlığın önlenmesi mümkündür”
-“Gelecekte çiftçimizin üretimden vazgeçmemesi için gelirinin artırılması ve sosyal güvencesinin garantilemesi, yani sosyal korumanın diğer bir ifadeyle sosyal güvenliğin
sağlanması gerektiği unutulmamalıdır”
-“Tarımsal üretimin artırılması ve kırsal kalkınmanın sağlanabilmesi için öncelikle kararlı politikalar izlenmeli ve uygulanan politikalar tarımın sürdürülebilirliğini sağlamaya odaklanmalıdır”
Ankara – 15.10.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, gıdaya erişim hakkının, dini, cinsiyeti, dili, rengi, milliyeti ne olursa olsun her insanın en temel hakkı olduğunu bildirerek, “Her insan her zaman kaliteli ve yeterli miktarda, ihtiyaçlarını karşılayacak sağlıklı gıdaya ulaşabilmelidir. Buna rağmen, 795 milyon insanın aç olduğu dünyada her 9 kişiden 1’i açlık çekiyor, 5 yaş altı her 3 çocuktan 1’i yeterli düzeyde gelişemiyor. Bu durum 21’inci yüzyıla yakışmıyor” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 16 Ekim’de birçok ülkede eş zamanlı olarak kutlanan Dünya Gıda Günü’nün, dünyamızda yaşanan açlığa ve insanlığın en temel ihtiyacı olan gıda üretimine ve gıda güvencesine dikkati çekmek amacını taşıdığını belirtti. Şemsi Bayraktar, iklim değişikliği ve kuraklık gibi doğal afetlerin yanı sıra gelişmiş ülkelerin tarımsal ürün ticaretindeki korumacı politikaları, gıdaya olan talebin artması, tarımda girdi fiyatlarının yükselmesi, tarım sektörüne yeterli yatırımın yapılmaması, tarım ürünlerinin biyoyakıt üretiminde kullanılması gibi birçok etkenin dünyada açlık ve yetersiz beslenmeye neden olduğunu vurguladı.
Dünyada yaklaşık 795 milyon insanın yaşamını sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu gıdayı yeterli düzeyde alamadığına, yetersiz beslendiğine, aç kaldığına dikkati çeken Bayraktar, “Açlıkla mücadelede yapılan çalışmalar olumlu sonuçlar verse de yine de dünyadaki her 9 kişiden 1’i açlık çekmektedir. Dünyada 5 yaş altı her 3 çocuktan 1’i yeterli düzeyde gelişememektedir” dedi.
-Gıda hakkı temel hak-
Gıdaya erişim hakkının, dini, cinsiyeti, dili, rengi, milliyeti ne olursa olsun her insanın en temel hakkı olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Her insan her zaman kaliteli ve yeterli miktarda, ihtiyaçlarını karşılayacak sağlıklı gıdaya ulaşabilmelidir. Bu bağlamda açlık ve yoksullukla mücadele, gıda güvenliğinin ve beslenmenin sağlanması, geçimin kolaylaştırılması ve doğal kaynakların yönetimi, çevrenin korunması ve özellikle de kırsal alanlarda sürdürülebilir kalkınmayla kırsal refahın artırılması son derece önemlidir. Kırsalda bu ögelerin sağlanması için gıda güvencesinin devamı açısından aile çiftçiliğinin vazgeçilmez bir konumda olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle kırsal refahın artırılmasında önceliğimiz aile çiftçiliğimizi desteklemek olmalıdır. Zira büyük tarım işletmeleri, tek başlarına ülkemizin gıda güvencesini sağlayamazlar. Kar etmek esas amaçları olması nedeniyle yeterince kar elde edemedikleri durumda tarımdan çıkarlar. Sadece dünya piyasalarına dönük ve tek ürüne dayalı üretim yapan büyük uluslararası firmalar tek başına, tarım için büyük risktir. Bunun örnekleri, Afrika, Latin Amerika, Güney Asya ülkelerinde görülmüştür. Tek ürüne dayalı üretim, bu ülkelerde açlık ve yetersiz beslenmenin ana nedenlerinden biridir.”
-Sürdürülebilir kalkınma hedefleri-
Birleşmiş Milletler’de 193 ülkenin oybirliğiyle kabul edilen, 2030 yılına kadar yoksulluğun yok edilmesini, eşitsizliklerle mücadeleyi ve çevrenin korunmasını amaçlayan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nden birinin de “Açlığı bitirmek, gıda güvenliğini sağlamak, beslenme imkanlarını geliştirmek ve sürdürülebilir tarımı desteklemek” olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Birleşmiş Milletler, her yıl dünya genelinde 12 milyon hektar tarım alanının verimsizleştiğini ve toprağın verimsizleştiği yerlerdeki insanların yetersiz beslenmeden daha çok etkilendiğini ifade etmektedir. Dünya nüfusunun hızla arttığı, ancak insanları besleyecek tarım topraklarının azaldığı yadsınamaz bir gerçektir. Hızla artan dünya nüfusunun 2050 yılında 9,1 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu nüfusu besleyebilmek için de dünya gıda üretiminin yüzde 60-70 oranında arttırılması gerekiyor. Bunun için de az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gıda üretiminde kendine yeterli düzeye gelmeleri fevkalade önem taşıyor.
Diğer taraftan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO), Avrupa ve Orta Asya'daki gıda güvensizliği ve yetersiz beslenme üzerine ilk defa yayımladığı raporda, Türkiye'yi de içine alan 53 üye ülkeyi kapsayan Avrupa ve Orta Asya bölgesinde açlık sorunuyla mücadelede mesafe alındığı, ancak, söz konusu bölgelerde dengesiz beslenmenin hala sorun olmaya devam ettiği yer almaktadır. Raporda ayrıca, Türkiye'de yetersiz beslenme oranının yüzde 5'in altında seyrettiği belirtilmiş ve Türkiye’nin, hem BM'nin Binyıl Kalkınma Hedeflerinin açlık maddesine, hem de Dünya Gıda Zirvesi'nde konulan hedeflere ulaşan ülkelerden biri olma özelliğini taşıdığı dile getirilmiştir.”
-Kırsal refahın artırılması-
Bu yıl FAO’nun Dünya Gıda Günü’nün temasını “Sosyal Koruma ve Tarım: Kırsal Refahın Artırılması” olarak belirlediğini vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Tarım sektörü ve kırsal kesim yoksulluk düzeyi yüksek kesimlerdir. Kırsalda gelir düzeyi Türkiye’de ülke ortalamasının yüzde 35’ini ancak bulmaktadır. Sosyal koruma, yoksul insanların gelirlerini ve haklarını iyileştirmeye yönelik uygulanan destek programlarıdır. Dünyada sosyal koruma programları, gıda kaynağı olarak aile çiftçilerinden temin edilen, okullardaki kahvaltı ve öğle yemekleri, eğitim, kamusal projelerde iş olanakları, küçük bütçeli hibeler, sosyal güvenlik ve doğrudan para transferleri şeklinde uygulanmaktadır. Sosyal koruma programlarıyla kısa vadede açlığın önlenmesi mümkündür. Her şeye rağmen son 15 yılda dünyada yaşanan açlığın az da olsa azaltılması önemsenecek bir başarıdır.
FAO’nun raporunda da belirtildiği gibi, gerçekleştirdiği üretimle ülkemizi belli bir çıtanın üzerinde tutan çiftçimizin üretimden vazgeçmemesi için gelirinin artırılması ve sosyal güvencesinin garantilemesinin önemi, üretimin devamlılığı için asla unutulmamalıdır.
Tarımsal üretimin artırılması ve kırsal kalkınmanın sağlanabilmesi için öncelikle kararlı politikalar izlenmeli ve uygulanan politikalar tarımın sürdürülebilirliğini sağlamaya odaklanmalıdır.”
Bayraktar, ülkemizin gıda güvencesinin sağlanması, toplumun, gençlerimizin ve çocuklarımızın sağlıklı ve kaliteli beslenmesi, tarımımızın uluslararası alanda rekabet edebilecek doğrultuda sürdürülebilir bir şekilde gelişebilmesi için Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak her türlü olumlu katkıyı sağlamaya devam edeceklerini vurguladı.