Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > “TÜRKİYE-AB ENTEGRASYONUNDA TARIM” KONULU ULUSLARARASI KONFERANS

“TÜRKİYE-AB ENTEGRASYONUNDA TARIM” KONULU ULUSLARARASI KONFERANS

TZOB GENEL BAŞKANI Ş. ŞEMSİ BAYRAKTAR’IN

“TÜRKİYE-AB ENTEGRASYONUNDA TARIM” KONULU ULUSLARARASI KONFERANS AÇILIŞ KONUŞMASI
30 Nisan-1 Mayıs 2006 İstanbul
Sayın Başbakanım,
Ana Muhalefet Partisinin Değerli Genel Başkanı,
Komşumuz Bulgaristan’ın Değerli Tarım Bakanı,
Sayın Bakanlarım,
Sayın TBMM Komisyon Başkanları ve Sayın Milletvekilleri,
AB Komisyonunun ve FAO’nun Değerli Temsilcileri,
COPA-COGECA’nın değerli temsilcisi ve Konuk Ziraat Odalarının Değerli Başkanları,
IFAP’ın Değerli Genel Sekreteri,
Polonya ve Romanya’nın Değerli Başmüzakerecileri,
Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Değerli Başkanları,
Davetimizi Kabul Edip Toplantımıza Katılan Değerli Misafirlerimiz,
Ziraat Odalarımızın Değerli Başkanları,
Değerli Basın Mensupları, 

Birliğimizce düzenlenen bu uluslararası konferansa hoş geldiniz diyor; toplantımıza vermiş olduğunuz destekleriniz ve katılımlarınız için şahsım ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği adına teşekkür ediyor, en derin saygılarımı sunuyorum.

İnanıyorum ki, sayın bildiri sahipleri, oturum başkanları ile çeşitli kuruluşlardan ve yurtdışından gelen temsilcilerin değerli katkılarıyla toplantımız gerçek bir başarıya ulaşacaktır.

Ülkemiz dışından zahmet edip toplantımıza katılan değerli misafirlerimizin İstanbul’da iyi vakit geçireceklerini umuyorum. Biz, bunun için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağız.

Bilindiği gibi bu toplantıda “Türkiye-AB Entegrasyonunda Tarım” konusunu ele alacağız. Tarım, Ülkemiz ve Avrupa Birliği açısından çok önemli ve öncelikli bir konudur.

Mevcut durumda Türkiye-AB ilişkileri yeni ve çok kritik bir döneme girmiştir. Bu dönem sonunda, “ucu açık” kaydı olsa bile, biz inanıyoruz ki Türkiye, AB’ye üye olacaktır. Çünkü bu genişleme, her iki tarafın da yararınadır. Aksini düşünmek bir çok olumlu gelişmeden vazgeçmeyi göze almak demektir.

Şu görüş ve değerlendirmelere katılmamak mümkün değildir: “Türkiye’nin üyeliği ile AB daha güçlü hale gelecek, yeni bir dinamizm kazanacaktır. Büyük bir pazar, genç ve dinamik nüfus, zengin doğal kaynaklarıyla Türkiye, AB’nin istikrarına, refah ve güvenliğine katkı sağlayacaktır.” Tabii ki “medeniyetler arası, kültürler arası diyalog” yoluyla dünya barışına katkı sağlanması da çok önemlidir.

Türkiye AB’ye entegrasyon yolunda ilerledikçe, Türk ve AB kamuoyuları daha çok bilgilenme imkanına kavuştukça bu düşüncelerin daha iyi anlaşılabileceğini ve genişlemeyle ilgili endişelerin büyük çapta ortadan kalkacağına inanıyoruz.

Bu süreci hızlandırmak ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımındaki sorunları aşabilmek için her fırsatta bir araya gelmemizin yararlı olacağını düşünüyoruz. Belki buna en çok ihtiyaç duyulan konulardan birisi de tarımdır. Toplantımız, böyle bir düşünceden kaynaklanmıştır.

Biliyoruz ki, AB’nin müzakerelerin açılmasıyla ilgili 3 Ekim 2005 kararı tarihi bir adımdır. Türkiye bu kararla “aday ülke” olmaktan çıkarak “tam üyeliğe geçiş aşamasında” katılım müzakerelerine başlayan bir ülke haline gelmiştir.

Müzakerelerin ilk adımı olan ve 20 Ekim 2005 tarihinde fiilen başlayan Tarama Süreci devam etmektedir. Bu sürecin bir yılda tamamlanabileceği bilinmektedir.

40 yılı aşan bir süredir beklenen böyle bir fırsatı en iyi bir biçimde değerlendirmemiz gerektiğini biliyoruz. Bu konuda daha önce yaşanmış deneyimlerden yararlanmanın da önemli olduğunu düşünüyoruz.

Değerli dostlarımızdan öneriler almak istedik. Ayrıca biz de düşüncelerimizi, beklentilerimizi ifade etme imkanı bulabileceğiz.

Tarımdaki zorlukları nasıl aşabileceğimizi görüşmek, tartışmak için bu toplantıyı değerli bir imkan olarak gördük.

Bu bakımdan toplantı programıyla; AB entegrasyonunda tarım deneyimleri, tarım ve kırsal kalkınma politikaları, gıda güvenliği-bitki ve hayvan sağlığı ile balıkçılık konularının ele alınmasının uygun olabileceğini düşündük. Ayrıca güncel bir konu olan Dünya Ticaret Örgütü ileri tarım müzakereleri ve uyumda önemli yeri olan tarımsal yapı ve verimlilik konuları üzerinde görüşmeler yapılmasını planlamış bulunuyoruz. Katılım sürecindeki önemi nedeniyle sivil toplum diyaloguyla ilgili bir oturum da programa dahil edilmiştir.

Bu şekilde “Türkiye-AB Entegrasyonunda Tarım” konusu iki günde sekiz oturumda ele alınıp değerlendirilmiş olacaktır.

Oturumlarda; Ülkemizden Hükümetin, Siyasi Parti Temsilcilerinin görüş ve değerlendirmeleri yanında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın, Üniversite ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu temsilcileri ile sektörde faaliyet gösteren bazı meslek kuruluşlarının, Sivil Toplum Kuruluşlarının, gıda ve balıkçılık konusunda özel sektör temsilcilerinin görüşlerini dinleme imkanı bulacağız.

Konferansımızın ilk günü birinci oturumda özellikle Polonya ve Romanya Başmüzakerecilerinin tarım müzakere süreciyle ilgili deneyimleri, öyle inanıyoruz ki, bizim için yol gösterici olacaktır. Tabii ki diğer konuşmacıların vereceği bilgiler de bu hususta tamamlayıcı rol oynayabilecektir.

İkinci oturumdaki IFAP, COPA-COGECA temsilcileri ve Fransa, İngiltere, Polonya Ziraat Odalarından davetimize olumlu cevap veren temsilciler AB’ye katılım sürecinde gerçekten çok önemli olan “Sivil Toplum Diyalogu” ve bu konuda Ziraat Odalarının rolüyle ilgili, bizim için çok yararlı bilgiler vereceklerdir.

Bu oturumlar yanında müzakere başlıkları içinde tarımı doğrudan ilgilendiren “Tarım ve Kırsal Kalkınma Politikaları”, “Gıda Güvenliği, Bitki ve Hayvan Sağlığı” ve “Balıkçılık” konuları ayrı ayrı ele alınacak, özellikle AB Komisyonu’ndan çok değerli konuşmacılar bizimle bilgi ve deneyimlerini paylaşacaklardır.

Önümüzdeki dönemde tarım ürünlerinin uluslararası ticaretini yönlendirecek önemli ve kritik kararların alınacağı “DTÖ İleri Tarım Müzakereleri” ile AB’ye uyum açısından çok önemli bir konu olan “Tarımsal Yapı ve Verimlilik” konuları da iki ayrı oturumda ele alınacaktır. İnanıyoruz ki bu oturumlarda çok değerli uzmanlar, bilim adamları ve sektörle ilgili temsilcilerin yine çok yararlı olacağını düşündüğümüz bilgi ve görüşlerini dinleme imkanı bulabileceğiz.

İki gün sürecek bu konferansı siz değerli davetlilerimizle birlikte 705 Ziraat Odası Başkanımız da izleyeceklerdir. Ziraat Odaları Yöneticilerimizin burada ortaya konulacak bilgileri, görüş ve değerlendirmeleri çok dikkatli bir şekilde alıp, yörelerindeki çiftçilerimizle paylaşmalarının çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

Türkiye’de kamuoyu, son zamanlarda biraz azalmakla birlikte, AB üyeliğini desteklemektedir. Ancak bu destek bilinçli bir beklentiye dayanmadığı gibi, AB tarafında Türkiye’nin katılımı konusundaki çekimserlik ve isteksizlik de bilinç düzeyi ile değil, önyargılarla ilişkilidir. Bu durumda, katılımın getireceği fırsatlar ve zorluklar hakkında hem Türkiye, hem de üye ülkelerdeki kamuoyunun daha fazla bilgilendirilmeleri, Türkiye’nin daha iyi tanınmasının sağlanması gerekmektedir.

Bilindiği gibi bu ihtiyacı karşılamak üzere, AB Komisyonu Ekim 2004 tarihli Tavsiye Metninde, üye devletler ve Türkiye arasında endişe ve algılamaların samimi ve açık bir şekilde tartışılabileceği bir diyalogun geliştirilmesi önerilmiş ve bu diyalogda sivil toplumun en önemli rolü üstlenmesi gerektiği belirtilmiştir.

Öyle anlaşılıyor ki, Birliğimizin de temsil edildiği Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi, on yılı aşan bir süredir devam eden çalışmalarını bu konuya ağırlık vererek sürdürmek durumundadır.

Önümüzdeki dönemin en önemli faaliyet alanlarından birisinin sivil toplum diyalogu olacağı bellidir.

Sayın Başbakanım,

Değerli Konuklar,

Ülkemizde tüm çiftçileri temsil eden bir meslek kuruluşu olarak, zorlu bir süreç olacağı konusunda herkesin fikir birliği içinde olduğu tarımda entegrasyon süreciyle ilgili bazı görüşlerimizi ve AB’den beklentilerimizi, müsaade ederseniz kısaca ifade etmek istiyorum.

Tarımdaki entegrasyonu sağlayabilmemiz için, müktesebat uyumu yanında tarımda belli bir yapısal dönüşümün de gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde bu dönüşüm başlamıştır. Ancak, başlangıcı bile sancılı geçmektedir. Geçen yıl 907 bin kişi tarımı terk etmiş ve sektörümüzün istihdamdaki payı %34’den %29.5’e düşmüştür. Bu, bir yılda %12’yi aşan ve daha önce Ülkemizde benzeri görülmemiş bir azalmadır. Her halde diğer ülkelerde de bu kadar hızlı bir dönüşüm söz konusu olmamıştır.

Tarımsal istihdamdaki gerileme bu yıl da devam etmektedir. Mevcut durumda bile Türkiye, Yunanistan’ın katılım öncesi tarımsal nüfus oranının gerisinde bulunmaktadır. Zaman zaman gündeme gelen ve Ülkemizde de yanlış değerlendirmelere konu olan tarımdaki nüfus yoğunluğu hızla düşmektedir. Öyle anlaşılıyor ki üyelik aşamasında Türkiye’nin tarımsal nüfusu, İrlanda ve Portekiz’in katılım öncesi tarımsal nüfus oranının da gerisinde kalabilecektir.

Bu dönüşüm, bazı uzmanlarca olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Aslında kendi başına ele alındığında bunun bir yapısal iyileşme olduğu söylenebilir. Ancak tarımdan ayrılan bu işgücünün diğer sektörlerde istihdam edilmesi gerekir. Bu gerçekleşmezse, söz konusu gelişmenin sağlıklı bir yapısal dönüşüm olduğunu söyleyemeyiz.

Bu bağlamda, Avrupa Birliği’nin katılım öncesi yardımları ile kırsal kalkınmanın desteklenmesi yoluyla Ülkemizde kırsal alanın ekonomik yönden canlanması gerçekleştirilebilirse bu değişimin yarattığı sorunların kabul edilebilir düzeyde kalması sağlanabilir.

Çünkü, bu değişimin gerçekleşmesi oranında Türk tarımının modernizasyonu ve rekabet gücü kazanması mümkün hale gelecektir. Böyle bir gelişme, AB-Türkiye tarım ürünleri ticaretinin daha ileri düzeyde serbestleşmesini ve “katılım sırasında muhtemel şokların” önlenmesiyle ilgili önerilerin gerçekleştirilmesini de sağlayabilir.

Fakat, Türkiye kendi imkanları ile, öngörülen sürede bu modernizasyonu sağlama imkanına sahip değildir. Katılım Öncesi Yardım Aracı’nın (IPARD) kırsal kalkınma boyutu (IPA) bu bakımdan önem taşımaktadır.

O nedenle, tarımda uyum sağlama konusunda AB’den daha fazla destek beklediğimizi söylemek zorundayım. İnanıyorum ki önümüzdeki dönemde belirlenecek ihtiyaca uygun olarak yeni imkanlar yaratılacaktır.

Halen Ziraat Odalarımız da AB imkanlarını değerlendirmek üzere proje üretip, uygulamaya gayret etmektedirler. Ziraat Odalarımız, Ulusal ve uluslararası finans kuruluşlarının açıklamış olduğu programlarla ilgili olarak Birlik merkezine çağrılıp, gerekli bilgilendirme çalışmalarına tabi tutulmaktadır. Bu çalışmalar neticesinde ziraat odalarımızca; KOBİ, tarım ve kırsal kalkınma ve kapasiteyi geliştirme bileşenlerine yönelik 300’den fazla proje sunulmuştur. Bu projelerin 50’den fazlası uygulama sürecinde ve geri kalanı ise söz konusu kuruluşlar tarafından değerlendirme aşamasındadır.

Ziraat Odaları Başkanlarımızı, bu konuya gösterdikleri ilgiden dolayı tebrik ediyorum. Ancak, Ülkemizin tarımda en büyük meslek kuruluşu olan Ziraat Odalarımızın, AB’ye uyum çalışmalarında daha aktif olma mecburiyetleri vardır. O nedenle Ziraat Odaları Başkanlarımızdan önümüzdeki dönemde daha fazla gayret bekliyorum. Daha hızlı, daha başarılı olmak zorundayız.

Tarımsal üretimin tümüyle AB standartlarına uyumlu hale gelmesi, verimlilik düzeyinin geliştirilmesi amacıyla kırsal ve tarımsal altyapının iyileştirilmesi için bu konuyla ilgili yatırımların tamamlanması, çiftçilerimizin bilgi düzeylerinin yükseltilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Çünkü müktesebatın uyumlu olması yanında etkili bir biçimde uygulanması da gerekmektedir.

Türkiye, tarımda müktesebat uyumu amacıyla yürüttüğü çalışmalarını oldukça uzun süredir devam ettirmektedir. Son dönemde bu çalışmalarını daha da hızlandırmıştır. Umuyoruz, müzakere sürecinde bu konuda fazla bir sorun yaşanmayacaktır.

Temelde esas sorunumuz, müktesebatın uygulanması için gerekli yatırımların ve idari yapıların gerçekleştirilmesi, tarımın modernizasyonu için uygun ortamın sağlanması ve tarımsal yapının iyileştirilmesidir.

İnanıyoruz ki, Türkiye, mevcut dinamizmi ve potansiyeli sayesinde müzakere süreciyle ilgili olarak bugün öngörülen hedeflerin daha kısa sürede gerçekleştirilmesine, AB’nin de desteğiyle imkan bulabilecektir.

Müzakere Çerçeve Belgesi’nde, bazı siyasi sıkıntılar, “daimi kısıtlamalar” ve “hazmetme kapasitesi” gibi üyelik çabalarımızda bizi teşvik etmeyen ifadeler yer almasına, ayrıca tarımda önemli bazı alt sektörlerde önemli zayıflıklarımız ve risklerimiz olmasına rağmen, “birlik” ve “ortaklık ruhuna” güvenerek, AB üyeliği için yolumuza devam ediyoruz. Aynı anlayışı ve bizim bu yolda gösterdiğimiz cesareti, elimizi en iyi niyetle uzattığımız AB’den de bekliyoruz.

Sayın Başbakanım,

Değerli Konuklar,

Bilindiği gibi 17 Aralık 2004 tarihli Zirve’de alınan karar doğrultusunda, 3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye AB’ye katılım müzakerelerine başlamıştır. Böylece, Türkiye ile AB arasındaki ilişki, çok önemli ve yepyeni bir sürece girmiştir. Mevcut durumda bazı başlıklarda tarama süreci tamamlanmıştır.

Müzakere sürecinin bir parçası olan “Tarama Süreci” 20 Ekim 2005 tarihinde başlamıştır. Bu çerçevede tarımla doğrudan ilgili Tarım ve Kırsal Kalkınma, Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı, Balıkçılık başlıklarında da tarama süreçleri ile “Malların Serbest Dolaşımı” faslındaki tarama süreci Mart ayı sonunda sona ermiş, Bilim ve Araştırma faslında ise 24 Şubat itibariyle fiili müzakerelere başlanması kararı verilmiştir.

Türkiye, bir taraftan üyelik müzakerelerinin ilk aşamasını oluşturan tarama sürecini yaşarken, diğer taraftan Katılım Ortaklığı Belgesi ve Ulusal Program çerçevesinde belirlenmiş olan önceliklerini dikkate alarak, uyum için tarımda yeniden yapılandırma politikalarını uygulamaya çalışmaktadır.

Uygulamaya konulan Tarım Stratejisi, (2006-2010) belgesi ile bu belgeyi esas alan Tarım Kanunu, AB Ortak Tarım Politikası ve Avrupa Tarımsal Modelini dikkate alan düzenlemelerdir. Bunlara paralel olarak Tarım Bakanlığı’nın yeniden yapılandırılması, tarımın mevzuat yanında kurumsal yapısını da AB’ye yakınlaştırması yönünde atılmış adımlara eklenmiş yeni ve önemli bir adımdır.

Belirlenen yeni Tarım Stratejisi kırsal kalkınma, rekabet edebilirlik ve sürdürülebilirlik ilkelerini esas aldığı gibi gıda güvenliği ve tüketici taleplerinin karşılanmasını da gözetmektedir.

Ancak, belirlenen bu stratejinin, Hükümetimizin alacağı daha cesur kararlarla ve daha büyük bir bütçe ile desteklenmesi gerekmektedir.

İnanıyoruz ki, uygun koşullar oluşturulabilirse, katılım öncesi dönemde modernize edilerek verimliliğin artırılması suretiyle Türk tarımı, öngörülen süre içinde AB’ye uyumu büyük çapta gerçekleştirebilecektir. Ondan sonraki aşama, tarafların karşılıklı çıkarlarına hizmet edecek bir ortak platformda buluşmak olacaktır.

Gerçekleştireceğimiz toplantı bu arayışın adımlarından yalnızca birisidir. Ama birbirimizi tanımamız, ortak ve münferit sorunlarımızı ortaya koymamız, herşeyden önemlisi ortak bir geleceğe hazırlanmada işbirliği yapmamız açısından büyük bir adımdır.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, başta sayın Başbakanımız olmak üzere, yurt dışından katılarak toplantımıza ilgi gösteren değerli misafirlerimize ve tüm katılımcılarımıza şahsım ve TZOB adına tekrar teşekkür eder, en derin saygılarımı sunarım.