'AB Sürecinde Sivil Toplum Örgütlerinin Önemi' Konulu Panel Yapıldı
BAYRAKTAR;
“Toplumun ve sosyal kesimlerin müzakere sürecinin her safhasından haberdar olması için Sivil Toplum Örgütlerinin müzakere sürecinin içinde fiilen bulunmasını çok önemsiyoruz”
DYP tarafından İstanbul Polat Rönesans Otel'de yapılan 'AB Sürecinde Sivil Toplum Örgütlerinin Önemi' konulu panele TZOB Genel Başkanı Şemsi BAYRAKTAR, TOBB Başkanı Rifat HİSARCIKLIOĞLU ve Türk-İş Başkanı Salih KILIÇ panelist olarak katıldı.
Galatasaray Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril DEDEOĞLU'nun oturum başkanlığını yaptığı panelde açılış konuşmasını yapan DYP Genel Başkanı Mehmet AĞAR, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartların ve gelecekte şekillenmesi açısından son derece önemli bir süreç olan AB sürecinin ve onun kopmaz bütünleyici sıfatını tamamlayan Sivil Toplum Örgütleriyle ilgili fevkalade önemli bir toplantı yaptıklarını belirterek, “Elbette bu toplantının en önemli bölümü Türkiye'nin en güçlü, en genişletici kabiliyetine sahip Sivil Toplum Örgütlerinin değerli başkanlarının değerli fikirlerinden istifade etme imkanını bulacağız” dedi.
AĞAR, merkez sağda temel olarak ele aldıkları meseleden bahsederek, “Toplumda müttefiklerimiz olan Sivil Toplum Örgütlerinin geniş temsil kabiliyetine sahip olan yapılarının karar mekanizmalarına da katılan güçlü bir demokratik bakışla yürüyen yolculuğunun mümkün olabileceği ve karşılaşılan zorlukların da ancak bu şekilde aşılabileceğini önemli görüyoruz. Özellikle Türkiye'nin son süreçte oluşturmuş olduğu geniş bir temsile dayalı, yapılanmaya dayalı sivil inisiyatifin Avrupa Biriliği sürecinde neye tekabül ettiğini hep birlikte gördük. Bu süreç yorgunluğu kaldırmıyor, bu süreç ne demokrasi yorgunluğunu, ne reform yorgunluğunu, ne heyecansızlığı kaldıran bir süreç değildir” şeklinde konuştu.
TZOB Genel Başkanı Şemsi BAYRAKTAR, müzakere sürecinde 35 başlık olduğunu ve bunlardan üç başlığın tarımla ilgili olduğunu belirterek, “Katılım sürecinin üç önemli ayağı var; bunlardan birincisi Kopenhag siyasi kararlarının yerine getirilmesi, ikincisi müktesebatın üstlenilmesi ve üçüncüsü sivil toplum diyalogu. Bunu bir Sivil Toplum Örgütü olarak çok önemsiyoruz ve bunu götürecek olan da bir iletişim grubu. Bunun da başında Sayın Abdullah GÜL var. Bunu şunu için önemsiyoruz; bir defa bu süreçte hükümetlerin başarılı olması için iç ve dış iletişimin çok sağlıklı bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Toplumun ve sosyal kesimlerin müzakere sürecinin her safhasından haberdar olması gerekiyor. Yani bu süreçte şeffaflık ve kamuoyunun bilgilendirilmesi fevkalade önemli. Tabi bunu sağlayacak olan Sivil Toplum Örgütlerinin müzakere sürecinin içinde fiilen bulunmasını çok önemsiyoruz. Bunun dışında dış iletişim önemli. Çünkü müzakere sürecini ne kadar başarılı geçirirseniz geçirin, 25 ülke size oy versin ama sonunda bir referandum görünüyor. AB ülkeleri halklarının da buna evet demesi gerekiyor, bir ülkeden hayır çıkarsa kaldınız. O halde dış iletişim önemli ve burada en büyük görev Sivil Toplum Örgütlerine düşüyor.
Bu bağlamda Avrupa'daki muadil kuruluşlarımızla çok sıkı iletişim içinde olmamız lazım. İşte bunu sağlayacak mekanizmalar da var Türkiye'de. Örneğin 11 yıldır başarılı faaliyetlerini gördüğümüz AB-Türkiye Karma İstişare Komitesi. Bu Komitenin Eş Başkanlığını iki yıllık bir süre için TZOB'a verdiler. Biz Karma İstişare Komitesi olarak hem içerde hem dışarıda önemli toplantılar yaptık. Müzakereler başlamadan evvel Brüksel'e gidildi, orada önemli toplantılar yapıldı, muhataplarımızla görüşüldü, ikna edilmeye çalışıldı. Bundan 15 gün sonra Kayseri'de bir toplantı daha yapacağız. Bunun dışında TZOB olarak Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonun yönetimindeyiz. Biliyorsunuz İstanbul'da da önemli bir toplantı yaptık ve Avrupalı meslektaşlarımızın görüşlerini alma fırsatı bulduk. Burada önemli değerlendirmelerde bulunuldu. Özellikle Fransa Ziraat Odası Başkanı şunu söyledi: “Bizim kesimimiz sizden korkuyor, bu nedenle karşılıklı güveni tesis etmemiz lazım bunu yapacak olan da Sivil Toplum Kuruluşları.
TZOB olarak önemli gelişmeler sağladık. Antalya'da yapılan toplantılarda Kuzey Kıbrıs'ı IFAP'a soktuk ve bir dahaki IFAP toplantısının da Kıbrıs'ta yapılmasını kararlaştırdık” dedi.
BAYRAKTAR, teknik müzakerelerde Sivil Toplum Kuruluşlarının önemli sorumlulukları olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kendi bünyelerinde çalışma yapmaları, kadrolarını yenilemeleri lazım. Daha faal olmaları gerekir. Biz de TZOB olarak AB konusunda uzman bir kadro oluşturduk. Pek çok çalışma gerçekleştirdik ve kadromuz çalışmalara devam ediyor. Ama en önemlisi biz müzakerelerin içinde bulunmak istiyoruz. Fakat bu konudaki taleplerimize rağmen bugüne kadar maalesef bir netice alamadık.
Müzakere sürecinin en zorlu geçeceği sektör tarım sektörü ve müktesebatın da yarısından fazlası. Etki analizleri var bunlar çok önemli, hangi ürün ne kadar süre içerisinde AB piyasa düzenlerine uyum gösterebilir? Bunu tek başına hükümetlerin başarması mümkün değil. Bu konuda müracaat ettik ve her türlü maddi-manevi desteği vereceğimizi ifade ettik. Bunu doğru yapamadığımız taktirde bizim için bazı ürünler Türkiye'de üretilemez hale gelir.”
TOBB Başkanı Rifat HİSARCIKLIOĞLU, seminerde yaptığı konuşmada, Sivil Toplum Örgütlerinin kat edeceği mesafenin, AB katılım sürecinde Türkiye'nin alacağı mesafeyi doğrudan etkileyeceğini vurgulayarak, “Siyasi alanda atılacak adımlar ve müktesebat uyumunun başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi, toplumsal desteğin sürdürülmesiyle mümkün olacaktır. Bu sürecin sahiplenilmesi açısından, Sivil Toplum Kuruluşlarının, sürecin içinde yer alması gerekmektedir. Sürecin içinde yer alan sivil toplum, siyasi reformları ve müktesebat uyumunu kolaylaştıracaktır. 10 yıllık bir deneyime sahip olan, Türkiye-Avrupa Birliği Karma İstişare Komitesi işte bu amaçla kurulmuştu. Komite'de, çiftçi, esnaf, memur, işçi ve işveren gibi, çok geniş toplum kesimleri temsil edilmektedir. Böylece, ülkemizde eksikliğini hissettiğimiz, karşılıklı iletişime dayalı ortak akıl geliştirme ve uzlaşı kültürünün oluşmasına, ciddi katkı sağlanmaktadır.
Ülkemizde sivil toplum alanında meydana getirilen, en büyük ve temsil kabiliyeti en geniş bu platform, mutlaka dikkate alınmalıdır. Ne yazık ki halen uygulanan prosedür, katılım sürecine sosyal tarafların katkısını, görsel bir eylem haline indirgemektedir” dedi.
Türk-İş Başkanı Salih KILIÇ, Sivil Toplum Örgütü kavramının ve dolayısıyla da katılımcı demokrasinin güçlendiği 21. yüzyıl döneminde ve Avrupa Birliği müzakere sürecinin de fiilen başladığı bugünlerde Sivil Toplum Örgütlerinin rolünün önemli olduğunu belirterek, “Adil ve müreffeh bir toplumsal yapıyı oluşturabilmek için de Sivil Toplum Örgütlerinin rolünün ve fonksiyonun da inkâr edilemeyecek ve görmezden gelinmeyecek bir anlayışın Türkiye'de egemen olması gerektiği kanaatindeyim. Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği değerleri bunlara ağırlık vermektedir. Ancak şuandaki yürütülen müzakere sürecinde iktidarın bu konuda hassasiyet gösterdiği kanaatinde olmadığımızı, gereği gibi de ilgi göstermediğini, tarama sürecinde yalnız bilgi alışverişi ve dinlemeden öteye geçmeyen bir anlayışı sergilediğini görmekteyiz. Eğer katılımcı demokrasi, Sivil Toplum Örgütünün önemi ve özelliği Avrupa'da benimsenmişse, Türkiye'de mutlaka Sivil Toplum Örgütleri ve Meslek Kuruluşlarının bu müzakere sürecinde bulunması şarttır” dedi.