Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS

Haydi rastgele...

TZOB’dan balıkçılarımıza “rastgele…” Su ürünleri av yasağı sona erdi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, başarılı bir av mevsimi diledi, sorunlara dikkati çekti, uyarılarda bulundu:
-“Bazı türler yok olmakla karşı karşıya; yasaklara ve kurallara mutlaka uyulmalı”
-“Yüzey alanları itibarıyla toplam su ürünleri kaynaklarımız orman alanlarımızdan daha fazla, tarım alanlarımıza ise hemen hemen eşit”
-“Ülkemiz, su ürünleri üretim miktarı bakımından dünyada 35’inci, AB ülkeleri arasında ise 7’nci sırada yer alıyor”
-“Ürün miktarını artırmak için açık deniz balıkçılığına geçilerek avlanma alanları yaratılmalı ve ülkemiz kaynaklarına yönelik av baskısı azaltılmalıdır”
-“Avrupa’ya ihraç edilen tek hayvansal tarım ürünümüz su ürünleridir; sektörün uluslararası pazarlarda daha iyi rekabet edebilmesi için, desteklemeler günün şartlarına göre artırılmalıdır”
Ankara – 30.08.2012 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 1 Eylül Cumartesi günü başlayan su ürünleri av mevsiminin, ekmeğini denizden çıkaran balıkçılarımız için bol ve kazançlı olmasını diledi; sorunlara dikkati çekerek uyarılarda bulundu.
Genel Başkan Bayraktar, 1 Eylül’de başlayacak su ürünleri av sezonu dolayısıyla yaptığı açıklamada, sağlıklı beslenme açısından da büyük önem taşıyan deniz ürünlerini sofralara ulaştıran balıkçıların sorunlarının bulunduğunu; bu sorunların çözülmesinde, Bakanlıklardan kooperatiflere, birliklerden balıkçılara kadar sektörün bütün aktörlerine görev ve sorumluluklar düştüğünü belirtti.
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de 8 bin 333 kilometrelik (km) kıyı şeridi yanında 200 doğal göl, 1293 baraj gölü ve gölet olmak üzere toplam 1493 iç su kaynağı bulunduğunu anımsatan Bayraktar, “Ayrıca yaklaşık 178 bin km uzunluğundaki nehirlerimizle yetiştiriciliğe müsait olan ve şu anda üzerinde yetiştiricilik yapılan pek çok su kaynağımız dikkate alındığında, su ürünleri sektörümüzün ne büyük bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Toplam su ürünleri kaynaklarımız yüzey alanları itibarıyla orman alanlarımızdan daha fazla, tarım alanlarımıza ise hemen hemen eşittir” bilgisini verdi.
-2011 su ürünleri üretimi 703 bin ton-
Türkiye’nin su ürünleri üretiminin 2010 yılına göre yüzde 7,7 artarak, 2011 yılında 703 bin ton olarak gerçekleştiğini kaydeden Bayraktar, “Ülkemizde su ürünleri üretiminin büyük bölümü avcılıktan elde edilmektedir. Geçen yıl avcılıkla yapılan üretimin yaklaşık 480 bin tonluk kısmı denizlerimizden ve 37 bin tonluk kısmı da iç sularımızdan sağlanmıştır. Deniz ürünleri üretiminde Doğu Karadeniz ilk sırayı almıştır. Bu bölgemizi Batı Karadeniz, Ege, Marmara ve Akdeniz izlemektedir. Türkiye su ürünleri üretim miktarı bakımından dünyada 35’inci, AB ülkeleri arasında ise 7’nci sırada yer almaktadır” dedi.
-Kişi başına tüketim düşük…-
Bayraktar, şöyle devam etti:
“Gelişmiş ülkelerde, kişi başına hayvansal protein ihtiyacının yüzde 40’ının su ürünlerinden sağlanması hedeflenmekte ve bu durum gelişmişliğin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Dünyada kişi başına su ürünleri tüketimi yıllık ortalama 16 kg’dir. Bu rakam AB’de 24 kg, Japonya’da 69 kg, ABD ve Kanada’da 24 kg, İspanya’da 40 kg iken, ülkemizde yıllar itibarıyla tüketim azalmakta ve 2010 yılında 7 kg’ye kadar düştüğü görülmektedir. Su ürünlerinin hem ekonomik değeri hem de insan sağlığı yönünden önemi göz önüne alındığında balık üretimimizi artırmamız gerekmektedir.
Özellikle avcılıkla elde edilen bazı balık türlerinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu düşünüldüğünde, avlanma konusunda yasaklara ve kurallara uymanın, balıkların yumurtalarını bıraktıktan sonra avlanmasının ve böylece stokların korunmasının önemi çok daha net görülecektir.”
Ülkemiz sularında 100’den fazla türün avcılığı yapılmakla birlikte, balık üretiminin yüzde 80-90’ının göçmen (pelajik) türlerden oluştuğuna dikkati çeken Bayraktar, Karadeniz’de hamsi, istavrit, kefal, palamut, torik, lüfer; Akdeniz’de sardalye, kefal; Ege’de sardalye; Marmara’da hamsi, istavrit, kefalin önemli göçmen türler olduğunu belirtti. Bayraktar, dip türler (demersal) açısından da Karadeniz’de kalkan, mezgit; Ege ve Akdeniz’de çipura, barbunya, berlâm ve ıstakozun ekonomik öneme sahip olduğunu bildirdi.
Son yıllarda, komşu ülkelerle ortak kullanılan Karadeniz’deki kirlilik nedeniyle balık stoklarında azalma görüldüğünü belirterek, kirliliği önlemek için ulusal ve uluslararası çözüm arayışlarına ağırlık verilmesini isteyen Bayraktar, “Balıkçılık açısından büyük öneme sahip Karadeniz’in korunup kollanması, balık türlerinin devamlılığı için kurallara tüm ülkelerin titizlikle uymasının sağlanması hayati önemdedir” dedi.
-“Açık deniz balıkçılığına geçilmeli”-
Bayraktar, Türkiye’de denizlerden avcılıkla yapılan üretimin kıyı balıkçılığına dayandığının da altını çizerek, yeterli alt yapı oluşturulamadığı için açık deniz balıkçılığı yapılamadığını, bu nedenle “av baskısı”nın kıyı sularımızda yoğun olarak görüldüğünü belirtti. Bayraktar, avcılıkla elde edilen ürün miktarının artırılabilmesi için açık deniz balıkçılığına geçilerek, uluslararası sularda avlanma alanları yaratılması ve ülkemiz kaynaklarına yönelik av baskısının azaltılması yoluna gidilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Şemsi Bayraktar, şöyle devam etti:
“Ülkemizde avcılık yoluyla elde edilen üretim miktarının, avlanabilir stok büyüklüğünün sınırına eriştiği kabul edilmektedir. Bu nedenle ülkemizde avlanma miktarının artırılması yerine sürdürülebilir avcılığın sağlanabilmesi için önlemler alınmalıdır. Bu amaçla stokları koruyucu ve geliştirici yönde araştırmalar yapılmalı ve koruma-kontrol faaliyetlerinin artırılmasına öncelik verilmelidir.
Denizlerimizde uygun alanlar değerlendirilerek, yetiştiricilikte istenilen düzeye ulaşmak mümkündür. Yetiştiricilik faaliyetleriyle ilgili olarak kurumlar arasındaki yetki karmaşasını ortadan kaldırmak için bu konudaki yetki ve sorumluluklar tek çatı altında toplanmalıdır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bünyesinde Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün kurulması, su ürünleri sektörü için önemli bir gelişmedir. Bakanlık su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla çok sayıda denetim ve düzenlemeler yapmaktadır; bu çalışmaların devamı sektör açısından büyük önem arz etmektedir.”
Gelecek 4 yılı kapsayacak ve 1 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe girecek “Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ”in 18 Ağustos’ta yayımlandığına da işaret eden Bayraktar, Tebliğle avlanma araçları ve yöntemleri başta, avlanan balık türlerinin boy, avlanma zamanı, avlanma yerleri ve balıkçıların yükümlülükleri ile uyulması gereken kurallara ilişkin yeni düzenlemeler yapıldığına işaret etti.
“Avrupa’ya ihraç edilen tek hayvansal tarım ürünümüz olan su ürünleri dış ticaretinde ihracatımız ithalatımızdan daha fazladır. Sektörün uluslararası pazarlarda daha iyi rekabet edebilmesi için, desteklemeler günün şartlarına göre artırılmalıdır” diyen TZOB Genel Başkanı, sektöre ilişkin diğer görüş ve önerilerini de şöyle sıraladı:
-Görüş ve öneriler…-
“Ürünler iç ve dış piyasaya taze balık olarak sürüldüğü gibi, işlenerek kesilmiş, temizlenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, paketlenmiş, tuzlanmış, kurutulmuş, salamura ve konserve edilmiş olarak da sunulmaktadır. Ayrıca, ülkemizde balık unu ve balık yağı sanayisi de bulunmaktadır.
Balıkçılık sektöründeki ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve ve paketleme ünitesi içeren daha fazla sayıda ve modern işleme tesislerinin kurulması ekonomik anlamda sektöre katkı sağlayacaktır.
Sektörün gelişmesi için destek ve teşviklere ihtiyaç vardır. Kaynakların rasyonel kullanılabilmesi için Su Ürünleri Eğitim Merkezleri kurularak eğitimler yapılmalı ve Ar-Ge çalışmaları desteklenmelidir. Balıkçılıkta arz-talep dengesi oluşturularak, sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması önem arz etmektedir.
Sınırsız ve kuralsız avcılık kontrol altına alınmalı ve her geçen gün artan mali ve biyolojik yok oluş engellenmelidir. Avcılıkta gerekli denetimler mutlak suretle yapılmalı ve kota sistemi uygulanmalıdır.
Ticari gemilerde olduğu gibi balıkçı tekneleri de tanker istasyonlarından kartlı sistemle mazot alabilmelidir.
Ülkemiz kültür balıkçılığı alanında büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen üretim istenen seviyeye ulaşamamıştır. Sektörün gelişimi için destek ve teşvike ihtiyaç vardır. Kaliteli yumurta ve yavru üretimi amacıyla uzmanlaşmış damızlık işletmelerinin kurulması ve mevcut işletmelerin geliştirilmesi teşvik edilmelidir.
Üretim bölgelerinde yol, su, elektrik gibi altyapı çalışmaları eksiksiz olarak tamamlanmalıdır.
Balık hastalıklarıyla ilgili laboratuvar ve yetişmiş eleman eksikliği giderilmelidir.
Balıkçılıkla ilgili olarak yaşanan sorunların çözümüne katkı sağlamak için üretici örgütleri güçlendirilmeli ve desteklenmelidir.”
Bayraktar, balıkçılardan beklenenlerin yanı sıra balıkçıların beklentilerinin karşılanması durumunda, sektörün, çok daha verimli ve gelecek nesillere de bütün av türlerini taşıyacak bir noktaya ulaşacağını kaydederek, tüm zorlukları göğüsleyerek ekmeğini denizden çıkaran bütün balıkçılar için, yeni av sezonunun bereketli ve bol kazançlı geçmesini diledi.