Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > Dünya Çevre Günü

Dünya Çevre Günü

-TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar:
-“Günümüzde çevre sorunları artık küresel bir boyuta ulaştı ve
insanlığın en büyük ortak sorunu haline geldi”
-“Çözümlerin de küresel boyutta değerlendirilmesi ve
konuya bütünsel bir yaklaşımla bakılması gerekiyor”
-“Göllerimiz, akarsularımız kirleniyor. Tahribat büyük.
Kirletenlere karşı savaş açmalıyız”
-“Bazı yerlerde tarlalarımızı su kirlenmesi nedeniyle sulayamıyoruz”
-“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile işbirliğini düşünüyoruz. Ziraat odası başkanlarımız çevre konusunda ombudsman olmalı, çevreyi denetlemeli, kirletenleri devlete bildirmeli”
-“Kirletmeyen, karbon ticareti yapma ihtiyacı olmayan, temiz, yeşil ve sorumlu davranan yeni bir dünya kurmaya öncülük etmeliyiz”
-“Tarımda en iyi tarım tekniklerinin kullanılması, orman arazilerinin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilir orman kaynakları yönetiminin sağlanması yönünde politikalar geliştirilmeli”
Ankara – 05.06.2012 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, günümüzde çevre sorunlarının artık küresel bir boyuta ulaştığını ve insanlığın en büyük ortak sorunu haline geldiğini bildirerek, çözümlerin de küresel boyutta değerlendirilmesi ve konuya bütünsel bir yaklaşımla bakılması gerektiğini bildirdi.
Bayraktar, “göllerimiz, akarsularımız kirleniyor. Tahribat büyük. Kirletenlere karşı savaş açmalıyız. Bazı yerlerde tarlalarımızı su kirlenmesi nedeniyle sulayamıyoruz” dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile işbirliği düşündüklerini bildiren Bayraktar, ziraat odası başkanlarının çevre konusunda ombudsman (denetçi, sözcü, koruyucu) olması, çevreyi denetlemesi, kirletenleri devlete bildirmesi gerektiğini belirtti.
Bayraktar, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, dünyada sanayileşme, buna bağlı olarak ortaya çıkan kentleşme ve bu olguyu besleyen hızlı nüfus artışının neden olduğu çevresel sorunların bugün insanlığı tehdit eder hale geldiğini belirtti.
Sanayileşmenin dünyamız üzerindeki olumsuz etkilerinin 20. yüzyılda ağırlığını hissettirmeye başladığını bildiren Bayraktar, atmosfere salınan sera gazlarının ozon tabakasının delinmesine yol açtığının ortaya çıkması sonucunda küresel ısınma, iklim değişikliği, ekolojik dengenin bozulması, su ve enerji kaynaklarının azalması gibi sorunların dünya gündeminin ilk sıralarında yer almaya başladığını vurguladı.
Bu sorunların bilim adamlarınca ortaya konulması üzerine, karşı tedbirler geliştirmek amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından 1972 tarihinde “İnsan ve Çevre Konferansı” düzenlendiğini hatırlatan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Dünya liderlerini bir araya getiren bu konferansta, doğal kaynakların tahrip edilmeden gelecek nesillere intikal ettirilmesini esas alan kalkınma yolları arandı. Söz konusu konferansın başlama tarihi olan 5 Haziran, ‘Dünya Çevre Günü’ olarak ilan edildi.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Dünya Çevre Günü’nün bu yılki temasını, yeni bir yaklaşım tarzı olan ‘Yeşil Ekonomi’ olarak açıkladı. UNEP, düşük karbon salınımı, etkin kaynak kullanımı ve sosyal katılımı esas alan yeşil ekonomiyi, ekolojik kıtlık ve çevresel riskleri belirgin şekilde azaltarak, toplum refahını ve sosyal eşitliği artırmak olarak tanımlıyor.
Yeşil ekonomi, bir yandan gelir ve istihdam artışını kamu ve özel sektör yatırımlarıyla yürüterek karbon emisyonu ve kirliliğini, diğer yandan da enerji ve kaynak etkinliğini artırmak yoluyla biyolojik çeşitliliğe ve ekosisteme verilen zararı azaltmayı hedefliyor. Bu yatırımların, milli bütçelerden ayrılacak kaynaklar yanında politik reformlar ve mevzuat değişiklikleriyle de desteklenmesi gerektiği tavsiye ediliyor. Bu noktada bizim üzerinde düşünmemiz gereken şey, ülkemizin böyle bir sisteme ne derecede dahil olacağıdır.”
-“Yeşil ekonomi kavramını ilgili tüm taraflar iyi anlamalı ve uygulamalı”-
Yeşil ekonomi kavramını ilgili tüm tarafların iyi anlaması ve uygulamasının büyük önem taşıdığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Kaynağı verimli bir ekonomi, geri dönüşümle daha iyi ürünler, daha az atıkla ve sürdürülebilir tüketime önem vererek üretebilen, kısacası; kirletmeyen, karbon ticareti yapma ihtiyacı olmayan, temiz, yeşil ve sorumlu davranan yeni bir dünya kurmaya öncülük etmeliyiz.
Bu manada, atmosfere sera gazı salınımını sınırlamak ve azaltmak amacıyla 1997’de Japonya’nın Kyoto kentinde Birleşmiş Milletler öncülüğünde görüşmeler başlatıldı. Bu görüşmeler, 16 Şubat 2005 tarihinde Kyoto Protokolü olarak sonuçlandı. Türkiye, bu protokolü Şubat 2009’da imzaladı. Kyoto Protokolü’nün amacı, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamaktır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbondioksit ve sera etkisine neden olan diğer gazların salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını artırmaya söz vermiş oldular. Protokol, ülkelerin ilk taahhüt periyodu olan 2008-2012 dönemi için kendi sera gazları emisyonlarını, 1990 yılındaki miktarlarının yüzde 5,2 oranında aşağı çekmelerini gerekli kılıyor.”
Sera gazları salınımında tarımsal faaliyetlerin payının yüzde 16-17 civarında olduğunu ve bunun çok büyük bir bölümünün hayvansal üretimden kaynaklandığını belirten Bayraktar, bu değerin azaltılması için biyogaz yatırımlarının dikkate alınması gerektiğini anlattı.
-“Su, toprak ve biyolojik çeşitlilik korunmalı”-
Tarımın, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden doğrudan olarak etkilenecek sektörlerden biri olduğu gibi, bu etkileri asgari düzeye indirecek çözümleri de içinde barındıran bir sektör konumunda bulunduğunu bildiren Bayraktar, “Sürdürülebilir üretim sistemlerinin kurulması için izleme, risk değerlendirme ve etkili önlemlerin alınması gerekiyor. Bu önlemler su, toprak ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal kaynakların korunması, sürdürülebilirliği ve etkin kullanımına yönelik olmalıdır” dedi.
Ormanlık alanların azalmasının, toprağın bozulmasının, uygun olmayan tarım uygulamaları gibi arazi kullanımındaki değişikliklerin atmosfere karbon salınımını ve dolayısıyla küresel ısınmayı artırdığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Küresel ısınmanın önlenmesi yönünde olumlu adımlar atmak için enerji ve sanayi üretiminde fosil yakıtların kullanılması yerine daha temiz ve doğayla dost yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek gerekiyor. Tarımda en iyi tarım tekniklerinin kullanılması, orman arazilerinin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilir orman kaynakları yönetiminin sağlanması yönünde politikalar geliştirilmelidir.
Dünya Çevre Günü’nün ilan edilmesinin üzerinden tam 40 yıl geçti. Fakat çevre sorunları azalmadı, teknolojik gelişmeler ve artan dünya nüfusu, bu sorunlara her gün bir yenisini ekledi. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bilgi ve iletişim çağını yakalayan dünya, çevre sorunları karşısında daha duyarlı bir toplum olma, daha fazla sivil hareket, çevre dostu olarak da ifade edilebilecek yeşil ekonomik gelişmelerle iklim değişikliğine ve biyolojik çeşitliliğin yok oluşuna karşı mücadelesini artırmaya başladı.
Toplumda çevre bilincinin oluşturulması, çevre sorunlarına karşı duyarlı olunması ve gerekli önlemlerin alınmasının temelinde eğitim yatıyor. Üreticiden tüketiciye toplumun her kesiminin çevre konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi bu bakımdan büyük önem arz ediyor.”
Günümüzde çevre sorunlarının artık küresel bir boyuta ulaştığını ve hızla değişen dünyada insanlığın en büyük ortak sorunu haline geldiğini belirten Bayraktar, “Bu nedenle çözümlerin de küresel boyutta değerlendirilmesi ve konuya bütünsel bir yaklaşımla bakılması gerekiyor. Çevrenin korunması ve üretim sürecinin olumsuz etkilenmemesi açısından, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının önemini bir kez daha vurgulayarak Dünya Çevre Günü’nü kutluyoruz” dedi.