“Aşırı sıcaklar
tarımsal üretim üzerinde tehdit oluşturuyor”
Bayraktar, “İklim değişikliğinin önemli göstergelerinden
birisi de sıcaklıktaki aşırı artışlardır. Aşırı sıcaklıklar bitkileri strese
sokuyor ve verimde düşüş yaşanmasına sebep oluyor” diyerek açıklamasını şöyle
sürdürdü:
“Yağış miktarı ve güneşlenme süresini değiştiren aşırı
sıcaklıklar, sulama suyu ihtiyacını artırıyor ve en önemlisi de insan sağlığını
olumsuz etkiliyor.
Aşırı sıcaklıklar yabancı ot artışını sağlarken, bitki
hastalık ve zararlıların ortaya çıkmasına neden olduğu için zirai mücadele
masraflarını artırıyor. Aşırı sıcaklığın yarattığı stres hayvanları da
etkiliyor. Hayvanlarda hastalıklara yatkınlık artarken, verim düşüyor ve süt
üretimi azalıyor.”
“Bugünlerde ise ayçiçeği ve zeytinde sıcaklık yüzünden
oluşan sıkıntı gündemde yer alıyor. Aşırı sıcaklıkların devam etmesi halinde
diğer birçok üründe de önemli kayıplar yaşanabilir.
Trakya Bölgesi ayçiçeği üretim alanlarının yüzde 40-45’ini
kapsıyor. Bölgede, üretim sezonunda yağışın az olması sebebiyle aşırı
sıcaklıkların ayçiçeği bitkisini strese sokmasına bağlı olarak verimde düşüş
bekleniyor. Akdeniz Bölgesinde de zeytin ağaçları sıcaklıktan etkilendiği için
verimde düşüş bekleniyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü’nün yaptığı duyuruya göre Kuzey
Yarım Küre’nin büyük bir bölümü aşırı sıcaklıkların etkisi altına girdi ve
birçok ülkede sıcaklık rekorları kırılıyor. Tüm dünyada etkisini gösteren aşırı
sıcaklıklar Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyini, Kuzey Afrika’yı,
Ortadoğu’yu, bazı Asya ülkelerini ve özellikle Türkiye’nin de içinde bulunduğu
Akdeniz havzasını etkiliyor. Verilere göre Haziran ayında kaydedilen küresel
ortalamanın üzerinde sıcaklıklar görülmüş ve bu sıcaklıklar Temmuz ayı
itibarıyla etkisini devam ettirmiştir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde en yüksek sıcaklıkların 45
dereceye kadar çıkacağı ve bu sıcaklıkların Ağustos ayında da devam edeceği
açıklanıyor. Her yıl binlerce insanın ölümüne neden olan aşırı sıcakların,
tarım sektörünü etkileme ihtimaliyle karşı karşıyayız.”
“İklim değişikliğinin vurucu etkisi artıyor. Bu etkileri
hayatımızın her alanında tecrübe ettiğimiz gibi tarım sektöründe de görüyoruz.
Açık alanda doğaya bağımlı olarak yapılan tarımsal üretim, sıcaklık ve yağış
gibi unsurlar nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerinden doğrudan etkileniyor.
Aşırı sıcaklıklar, şiddetli yağışlar, dolu, fırtına, don gibi doğal afetler
iklim değişikliğiyle birlikte çok daha yıkıcı boyutlara ulaşıyor.
Ekim ayında yapılması gereken ekimler Kasım ayında yapıldı.
Kış aylarında yağması gereken yağışlar ise Mart ayından sonra yağarak üretim ve
hasat takvimini etkiledi.
Antalya’da seraları yıkan seller, Manisa’da bağlara zarar
veren don ve tüm Karadeniz’de etkili olup fındığa zarar veren şiddetli yağışlar
bunun göstergesidir. Bu düzensizlikler hem tarımsal üretimi hem de
üreticilerimizin karar alma süreçlerini etkiliyor.
Ülkemiz 2022-2023 sezonunda tarımsal anlamda bir kuraklık
yaşamadı. Lakin aşırı sıcaklıklar tarımsal üretim üzerinde tehdit oluşturmaya
devam ediyor. Uzmanlar, eğer yapıcı ve somut adımlar atılmazsa gelecekte doğa
olaylarının etkisini artıracağı uyarısında bulunuyor.
Sıcaklık değişikliklerine uyumlu bitki çeşitlerinin
geliştirilmesiyle sıcaklık stresinin etkisi ve verimdeki düşmeler
önlenebilecektir. Sıcaklıklardaki aşırı yükselişler bitkinin suya olan
ihtiyacını artırdığı için sulamaya olan talepte dolaylı olarak artıyor.
Gelecekteki su talebini karşılamak için mevcut su
kaynaklarının korunması ve sulanabilir alanların sulamaya açılması gerekiyor.
Bu nedenle çiftçilerimiz, modern sulama tekniklerini kullanmaya teşvik
edilmelidir.”
“İklim değişikliği konusunda en önemli noktalardan biri de
araştırma ve yayım faaliyetleridir. Değişen iklimle birlikte ürün deseninde
yaşanacak değişimlere de çiftçilerimizin ayak uydurması gerekiyor. İklim
değişikliğiyle hangi ürün hangi bölgede yetiştirilebilir gibi konularda
araştırmalar yapılmalıdır.
Çiftçilerin yeni üretim desenine geçişini kolaylaştırmak
için tarımsal yayım yöntemleri konusunda da çalışmalara ağırlık verilmelidir.
İklim değişikliğine uyumla ilgili atılacak somut adımların akabinde
çiftçilerimizin bu yeni düzene uyum sağlayabilmesi için tarımsal destek
mekanizmasına ‘iklim değişikliğine uyum destekleri’ eklenmelidir. İklim
değişikliğine uyum konusu, çiftçilerimizi geleneksel tarım uygulamalarında
birtakım değişikliklere götürecektir.
İklim değişikliğiyle ilgili yapılan AR-GE yatırımları,
iklime dayanıklı ürün çeşitlerinin geliştirilmesi, yoğun tarım tekniklerinden
doğaya daha az zarar veren uygulamalara dönüşüm gibi eylemlerin çiftçilerimize
tanıtılması ve benimsenmesi gerekiyor. Çiftçilerimiz de bilimin öncülüğünde ve
onların yararına alınmış kararları uygulayarak bu değişimlere ayak
uydurmalıdır.
Türk çiftçisi her türlü olumsuzluğa rağmen fedakâr bir
şekilde üretime devam etse de onlara verilecek en büyük destek doğru
hazırlanmış, bilimsel esaslara dayanan ve uzun vadeli tarım politikalarıdır.
Sofralarımızdan
hiçbir ürünü eksik etmeyen eli öpülesi çiftçilerimizin kıymetini bilmeliyiz.”