22 Mart
Dünya Su Günü
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Su
zengini olmayan ülkemizin, su kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanmalı ve
korumalıyız”
-“İklim
değişikliğinin görülen olumsuz etkileri suyun değerini daha çok anlamamıza
vesile oluyor”
-“Ülke
olarak kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. Bu yüzden çevreye
ve iklime verilmesi gereken önemin farkına varmalıyız”
-“Artan
maliyetler karşısında çiftçinin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine
geçişini zorlaştırmaktadır. Bunun için üreticilere modern sulama sistemleri
yüzde 100’ü hibe şeklinde verilerek, modern sulama yöntemlerini etkin
kullanması sağlanmalıdır”
-“2021
yılı ülke nüfusumuza göre ülkemizde kişi başına düşen yıllık 1.323 metreküptür.
Bu durum ülkemizin su stresi yaşayan ülkelerden biri konumunda olduğunu
göstermektedir. Yani sanıldığı gibi ülkemiz
su zengini bir ülke değildir”
Ankara -
22.03.2022 -
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, su zengini
olmayan ülkemizin, su kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanmalı ve korunması
gerektiğini belirtti.
Bayraktar, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla
yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletlerin 2022 yılı için “Yeraltısuyunu
Görünür Yapmak” temasını
belirlediğini belirterek, iklim değişikliğinin görülen olumsuz
etkileri suyun değerini daha çok anlamamıza vesile oluyor” dedi. Bayraktar
açıklamasına şöyle devam etti:
“Ülkemizde çeşitli maksatlara yönelik (sulama
suyu temini, içme ve kullanma suyu temini vb.) olarak yıllık kullanılabilir su
potansiyeli 112 milyar m3’tür (yer üstü suyu potansiyeli 94 milyar m3, yeraltı
su potansiyeli 18 milyar m3).
Sahip olduğumuz içilebilir ve kullanılabilir su
miktarı belli iken nüfusumuzun giderek artması kişi başına düşen su miktarının
daha da azalmasına neden olacaktır.
Falkenmark İndeksi’ne göre; kişi başına asgari
evsel su ihtiyacı günde 100 litre, tarım ve sanayi amaçlı su ihtiyacı ise günde
500-2000 l/gün olarak hesaplanmıştır. Eşik değer ise kişi başına yılda 1700
metreküp olarak belirlenmiştir. Bu değerin altına düşüldüğü durumda su sıkıntısının
yaşanmaya başlanacağı, 1000 metreküpün altında ise ülkenin su kıtlığı ile karşı
karşıya geleceği, bu rakam yılda 500 metreküpün altına düştüğünde ise mutlak su
kıtlığının yaşanılacağı belirtilmiştir.
2021 yılı ülke nüfusumuza göre ülkemizde kişi başına
düşen yıllık 1.323 metreküptür. Bu durum ülkemizin su stresi yaşayan ülkelerden
biri konumunda olduğunu göstermektedir. Yani sanıldığı gibi ülkemiz su zengini bir
ülke değildir.
Söz konusu toplam su potansiyelinin 2021 yılı
gerçekleşmelerine göre 45,05 milyar m3’ü (yüzde 77) sulama suyu, 13,36 milyar
m3’ü (yüzde 23) ise içme-kullanma ve sanayi suyu olmak üzere toplamda 58,41
milyar m3 ’ü kullanılmaktadır.
Diğer taraftan ülkemizde ekonomik olarak
sulanabilir tarım arazisi alanı 8,5 milyon hektar olup bu alan 23,1 milyon
hektar tarım arazisinin yüzde 36,8’ini oluşturmaktadır. Ülkemizde DSİ
tarafından 4,56 milyon hektar sulama açılmış olup diğer kurumlarla birlikte
toplamda 6,85 milyon hektar sulamaya açılmıştır.
Su temel yaşam kaynağıdır. İklim değişikliğinin
en önemli sonuçlarından biri su kaynakları ve su döngüsü üzerinde yarattığı
olumsuz etkilerdir. İklim değişikliğinin su kaynakları üzerine etkileri sonucu,
miktar ve kalite bakımından yeterli suya erişimin zorlaşacağı da bilinen bir
gerçektir. Bunun en yakın örneği geçtiğimiz sulama sezonunda karşımıza
çıkmıştır.
Yine bilindiği üzere başta Konya Ovası olmak
üzere birçok ilimizde Yeraltı sularının zorunlu olarak aşırı kullanımı ve
bilinçsiz su tüketimi nedeniyle obruklar oluşmaktadır. Bu durum ülke olarak
kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor olması gerçeğiyle çevreye
ve iklime verilmesi gereken önemi gözler önüne sermektedir. Ayrıca su ve verim
ilişkisi göz önüne alındığında artan maliyetler karşısında mağdur olan
çiftçilerin kuru tarımda birim alandan elde edeceği gelire göre daha fazla elde
edeceği gerçeği suyun ekonomik olarak önemini daha da artırmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı
özellikle sulama ve enerji konusunda önemli adımların atılacağını
belirtti. Sulamaya açılacak alanların
artması ve çiftçilerimize sağlanacak finansman kolaylığıyla sulama
faaliyetlerinde güneşten elde edilen elektrikle kullanımın artırılması elbette
önemli bir adımdır. Ancak bitkisel üretimin temel girdisi, mazot, gübre,
elektrik fiyatlarını düşürmeden, çiftçinin borçları nedeniyle bloke edilen
desteklerini artırarak vermeden atılan her adım masanın bir ayağını daima eksik
bırakacaktır. Sulama sistemlerine ve güneş enerji sistemlerine yapılan ve
yapılacak yatırım bu hususların yanı sıra iklim değişikliğinin de etkisiyle
yetersiz kalacaktır.
Bu kapsamda stratejik meta haline gelen su da
özellikle tarımsal sulamada tasarrufa gidilmeli ve KOP, GAP, DOKAP ve DAP gibi
projeler biran önce tamamlanmalıdır. Ancak bu tasarruf çiftçilerimize yaptırım
olarak yansıtılmamalıdır. Devletimiz çiftçilerimizin kuyularına sayaç
takılmasında gereken maddi desteği sağlamadan, ortak kuyu kullanımlarında
yaşanılabilecek sorunlar çözüme kavuşturulmadan, bölge ve türlere göre bitki su ihtiyacı iyi
analiz ve değerlendirme yapılmadan kısacası alt yapısı oluşturulmadan kota
uygulamasına geçilmemelidir. Aksi takdirde bu durum hem su israfını artıracak,
hem çiftçinin artan maliyetler altında daha da ezilmesine neden olup üretimden
uzaklaştıracak, hem de bitkisel üretimde düşüşe neden olacaktır.
Ayrıca acilen eski ve atıl vaziyette olan bu
yapıların yenilenmesi gereklidir. Bu durum az olan suyumuzu israf etmemize
neden olmaktadır.
Küresel iklim değişikliği ile birlikte
şiddetlenen kuraklık, nüfus, tarım ve sanayinin artan su ihtiyaçları yüzünden
Dünya’da alternatif su kaynakları ve yönetiminde arayışlar başlamıştır.
Özellikle yağmur sularının yollara ya da kanalizasyona akması artık kabul
edilemez bir durumdur. Bunun için yağmur suyunun toplanması ve kullanılması
için var olan politikalar geliştirilmeli ve biran önce uygulanmaya konmalıdır.
Maliyetlerin hat safhaya ulaştığı bu üretim
döneminde sulama birliklerince işletilen sulama tesislerinde uygulanacak su
kullanım hizmet bedeli tarifeleri; buğday, ayçiçeği, çeltik, pamuk, mısır,
meyve ve sebze sulamalarında 2021 yılına göre yüzde 20 ile yüzde 27 arasında değişen
oranlarda artış olmuştur.
Sulama alanı içerisinde tüm tarife grupları
için geçerli olmak üzere çiftçilerin tamamen kendi imkanlarıyla kullandıkları
yeraltı suyu ücretleri de 2021 yılında 17 TL/Da iken 2022 yılında yüzde 23,5
artışla 21 TL/Da seviyesine çıkmıştır. Bu durum artan üretim maliyetlerimizi
daha da artırmakta, bu yıl için sulama ücretlerinde değişiklik yapılmamalıdır.
Çiftçilerimiz suyun öneminin bilincinde olup
bir damla suyu heba etmek istememektedirler. Lakin artan maliyetler karşısında
çiftçinin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini zorlamaktadır.
Bunun için üreticilere modern sulama sistemleri yüzde 100’ü hibe şeklinde
verilerek, modern sulama yöntemlerini etkin kullanması sağlanmalıdır.
Bir diğer önemli hususta su sıkıntısının fazla
olduğu bölgelerden başlanarak, kuraklığa dayanıklı kültür bitkilerinin tarımda
kullanımı teşvik edilmeli, üretimini yaptığı en fazla gelir getiren ürün ile
olan fark, ürün bazlı destek olarak üreticiye ödenmelidir. Bu kapsamda öncelikli
olarak atıl vaziyette olan sulama kanallarının revizyonlarının yapılması,
çiftçilerimizin modern sulama sistemlerine ekonomik olarak ulaşabilirliğinin
artırılması, elektrik fiyatlarının düşürülmesi, ruhsatsız olan kuyulara bir
kereye mahsus olmak üzere af getirilerek ruhsat verilmesi gerekmektedir.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar, toplumsal bilinç artırılarak toprak ve su kaynaklarının
korunması ve kirlenmesinin önüne geçilmesi temennisiyle, 22 Mart Dünya Su
Günü’nü kutladı.