16
Ekim Dünya Gıda Günü
TZOB
Genel Başkanı Bayraktar:
-“FAO
verilerine göre 2021 yılında 828 milyon insan yetersiz beslenmiş ve açlık
yaşamıştır. Yine 2021'de dünyada yaklaşık 2,3 milyar insan yani dünya nüfusunun
yaklaşık yüzde 30'u, orta veya ciddi düzeyde gıda güvensizliği yaşamıştır”
-“FAO’nun
gıda üretimine ilişkin raporunda, dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke
sayısının 45’e yükseldiği belirtiliyor”
-“Sorunların
kısa sürede çözülmesini beklememekle birlikte istikrarlı politikaların ve
uygulamaların bir an önce devreye girmesi gerekiyor. Gerekli tedbirleri acilen
alarak, bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız”
-“Ürün
fiyatlarını baskılayarak enflasyonu düşüremeyiz. Üretici fiyatlarını baskılama
yanlış bir politika aracı seçimidir”
-“İhracata
kısıtlama getirme kısa vadede sonuca ulaşsa da orta ve uzun vadede ihracat
pazarlarının kaybedilmesine ve ürün arzının azalmasına neden olacaktır”
-“Son
aylarda gıda enflasyonuna sebep olan en önemli etkenlerden birisi olarak tarım
üretici fiyat endeksinde aşırı artışlar ön plana çıkıyor. Bu durum, tarımsal
üretimdeki maliyet yüksekliğinin neticesidir”
-“Gıda
güvenliğini sağlamada kayıp ve israfın azaltılması en az verimlilik kadar
önemlidir. Büyük emek ve kaynak harcanarak üretilen her ürünün bir gramı dahi
ziyan edilmeyecek kadar değerlidir”
-“Üretimde
atıl kapasite en aza indirilmeli ve verimin artırılması ile üretim
potansiyelinin istenen düzeyde kullanılması, gıda enflasyonu riskinin
azaltılmasında önemli bir araç olacaktır”
-“Tarım
ürünleri için piyasa garantisi sağlamak, fiyat dalgalanmalarını azaltmak, gıda
değer zincirini kısaltmak ve çiftçinin ürettiği ürünün ticaretinde söz sahibi
olması için sözleşmeli çiftçiliği geliştirmek ve yaygınlaştırmak gerekiyor”
-“Yeni
Hal Yasası çiftçilerin ürettiğinin ticaretinde olmasını ve dolayısıyla gıda değer
zincirinden daha çok pay almalarını sağlayacak çiftçi örgütlerini de
içermelidir”
ANKARA-16.10.2022-Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 16 Ekim Dünya Gıda Günü münasebetiyle görüntülü basın
açıklaması yaptı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün kurulduğu
16 Ekim tarihinin, her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlandığını ifade eden Bayraktar
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yıl Dünya Gıda Günü, her yerde her
insanın düzenli olarak ve yeteri kadar, besleyici gıdaya erişmesini sağlamak
gerektiği vurgusuyla, ‘geride kimseyi bırakma’ temasıyla kutlanıyor.
150 ülkede çeşitli etkinliklerle
kutlanan Dünya Gıda Günü, dünya çapında açlık çeken insanlarla ilgili
farkındalığı artırarak açlığa son vermeye yönelik çalışmaları hızlandırmayı,
herkes için gıda güvenliğini ve sağlıklı beslenmeyi teşvik etmeyi amaçlıyor.
FAO, yapılan etkinliklerde küresel ısınmanın, yükselen
gıda fiyatlarının ve uluslararası gerginliklerin dünya gıda güvenliğini
etkilediği bir ortamda dünyada her insanın bu durumdan zarar gördüğü vurgusunu
yapıyor.
FAO’ya göre daha iyi bir dünya yolunda
mesafe alınmasına rağmen pek çok kişi bu iyilikten yaralanamıyor. Dünyada gıda
arzı yeterliyken milyonlarca insan sağlıklı gıdaya ulaşamıyor, yetersiz besleniyor
ve gıda güvensizliği riskine maruz kalıyor.
Dünyada fakir insanların yüzde 80’i
kırsal alanlarda yaşıyor ve geçimlerini tarımdan sağlıyor. Bu kesimler doğa
veya insan tarafından meydana getirilen olumsuzluklardan daha çok etkileniyor.
Ekonomilerin,
kültürlerin ve insanların daha çok birbiriyle ilişki içinde olduğu bir ortamda
zincir bir yerde koptuğunda bu durum her insanı etkiliyor.
Tüm dünyada açlıkla mücadelemiz devam
ederken, FAO verilerine göre 2021 yılında 828 milyon insan yetersiz beslenmiş
ve açlık yaşamıştır. Yine 2021'de dünyada yaklaşık 2,3 milyar insan yani dünya
nüfusunun yaklaşık yüzde 30'u, orta veya ciddi düzeyde gıda güvensizliği
yaşamıştır.
2019 yılında
başlayan ve dünyayı etkisi altına alan pandeminin ağır etkileri devam ederken
Rusya-Ukrayna savaşı başladı. Bu durum ne yazık ki dünyamızda yaşanan açlık ve
yetersiz beslenmeyle olan savaşı daha da zorlaştırdı. Birçok ülke için gıda
güvenliği ve beslenme durumuna gölge düşürdü.
Açlık ve
yetersiz beslenmeden en çok etkilenen az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin
gıda üretiminde kendine yeterli düzeye gelmeleri önem taşıyor. Ancak günümüzde
gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısı artıyor.
FAO’nun gıda
üretimine ilişkin raporunda, dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke
sayısının 45’e yükseldiği belirtiliyor.
Dünyada gıda
güvenliğini sağlamak ancak devletlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum
kuruluşlarının ve tüm diğer aktörlerin de aktif katılım ve diyaloğuyla mümkün
olabilir.”
“Gıda
fiyatlarının artması gıdaya ulaşımı zorlaştırdı”
“Pandemi süreciyle
başlayan gıda fiyatlarındaki artışlar, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte artarak
devam etti.
Başlangıçta
bu yükselişlerde gıda tedarik zincirindeki spekülatif hareketlerin varlığı
ortaya koyuldu. Sonraki süreçte tarımsal ürünlerin üretiminde kullanılan
girdilerdeki fiyat yüksekliğinin gıda enflasyonundaki rolü ön plana çıkarken,
lojistikteki ve diğer hizmetlerdeki artışın da bundan sorumlu olduğu ortaya
çıktı.
Diğer yandan bu bağlamda küresel ısınma sonucu zaman
zaman baş gösteren tarımsal kuraklık, biyoyakıt üretiminde bitkisel ürünlerin
kullanımı ve tarımsal ürünlere yönelik artan talep de göz ardı edilmemelidir.
Önümüzdeki süreç tarım sektörü ve gıda fiyatları
açısından önemini koruyacaktır. Rusya-Ukrayna savaşının etkilediği ekonomik
krizin, Tahıl Koridoru Anlaşması ve diğer ülkelerin gayretleriyle azaltılması
öngörülüyor. Fakat FAO’nun açıkladığı Dünya Gıda Endeksi verilerine göre aylık
bazda son dönemde azalma söz konusu olsa da, uluslararası piyasalarda özellikle
doğal gaz ve petrol gibi ham madde ve tarım ürünleri fiyatlarının artabileceği görülüyor.
Sorunların
kısa sürede çözülmesini beklememekle birlikte istikrarlı politikaların ve
uygulamaların bir an önce devreye girmesi gerekiyor. Gerekli tedbirleri acilen
alarak, bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız. Bunu başaramazsak,
üreticimiz de tüketicimiz de bu zor günleri aşamayacaktır.”
“Üretici
fiyatlarını ve ihracatı baskılayarak gıda enflasyonunu düşüremeyiz”
Gıda enflasyonunu düşürebilmek için yapılması
gerekenlerin belli olduğunu belirten Bayraktar, “Bunun için her şeyden önce
enflasyona neden olan faktörleri göz önüne almamız gerekiyor” diyerek sözlerine
devam etti.
“Bu faktörler yanlış tespit edilirse çözüme de
ulaşılamayacaktır. İhtiyaçlar ve politika araçları belirlenmeli, çözümler
üretilmelidir.
Ürün fiyatlarını baskılayarak enflasyonu düşüremeyiz.
Üretici fiyatlarını baskılama yanlış bir politika aracı seçimidir. Yine
ihracata kısıtlama getirme kısa vadede sonuca ulaşsa da orta ve uzun vadede
ihracat pazarlarının kaybedilmesine ve ürün arzının azalmasına neden olacaktır.
Gıda fiyatlarında yaşanan artışlar ve fiyatlardaki
dalgalanmalar, özellikle gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde gıdaya erişimi
zorlaştırıyor hatta kimi zaman imkânsız hale getiriyor. Her ülke gıda
fiyatlarını kontrol ederek, yükselişleri engellemeye çalışıyor. Her ülke kendi
iç dinamiklerine göre çeşitli yöntemlerle gıda fiyatlarıyla mücadele ediyor.
Vergi indirimi, denetimlerin sıklaştırılması, ithalat ihracat düzenlemesi,
sosyal ve ekonomik yardımlar gibi değişik yöntemler uygulanarak gıda fiyatları
kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Gıda fiyatlarındaki artışa çözüm bulmanın
kolay olmayacağı bellidir. İşte bu noktada üzerinde durulması gereken sektör
tarım sektörüdür.
Bu nedenle tarım sektörüne özen göstererek, stratejik
sıfatını ön plana çıkaracak çalışmalar yapmalıyız.
Son aylarda gıda enflasyonuna sebep olan en önemli
etkenlerden birisi olarak tarım üretici fiyat endeksinde aşırı artışlar ön
plana çıkıyor. Bu durum, tarımsal üretimdeki maliyet yüksekliğinin neticesidir.
Diğer yandan, tarım ve gıda ürünleri fiyatlarındaki
artışlar doğrudan üreticiye yansımıyor. Artan fiyatlar üretici ile tüketici arasındaki
fiyat makasının açılmasına sebep oluyor. Dolayısıyla artan fiyatlardan yararlanamayan
üreticilerimiz bir de artan aşırı fiyat dalgalanmalarından olumsuz etkileniyor.
Yurtdışına büyük oranda bağımlı olduğumuz, mazot,
gübre, zirai ilaç ve yem gibi girdiler tarımsal üretimde en önemli maliyet
unsurlarıdır. 2022 yılıyla birlikte döviz kurlarındaki önemli artışlar bu
maliyetleri de artırdı.
Bu maliyet unsurlarının yanında sulama ve sulamada
kullanılan elektrik fiyatlarındaki artışlar da maliyetlerin önemli bir ölçüde
artmasına sebep oldu. Girdi fiyatlarında düşüş sağlanmadan üretici fiyatlarında
düşüş sağlanması mümkün değildir. Pahalı girdilere ulaşamamanın neticesinde
verim düşüklüğü ve yetersiz üretim de üretici fiyatlarının artışını getiriyor.
Girdilerin üreticilerimize makul fiyatlardan temin edilmesi tüketiciye
yansıyarak gıda enflasyonun azaltılmasında önemli bir rol oynayacaktır.”
“Gıda güvencesini aşağı
çeken gıda israfı artık bitmelidir”
“Gıdaya
ulaşmanın, açlığı yok etmenin oldukça önemli olduğu günümüzde, gıda israfına
son vermek gerekiyor. Birleşmiş Miletler Çevre Programı (UNEP) tarafından
hazırlanan Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre, Dünya’da üretilen gıdanın üçte
biri, israf ediliyor veya kayboluyor.
Gıda
güvenliğini sağlamada kayıp ve israfın azaltılması da en az verimlilik kadar
önemlidir. Büyük emek ve kaynak harcanarak üretilen her ürünün bir gramı dahi
ziyan edilmeyecek kadar değerlidir.”
“Kuraklığa
karşı önlem alamazsak insanlarımızın gıdaya ulaşması zor olacaktır”
“Türkiye,
Akdeniz çanağında küresel ısınmadan en kötü etkilenen ülkelerin başında geliyor.
Önlem alınmazsa Türkiye’nin su kaynakları hızla kuruyacak, gıda güvenliği
tehlikeye girecek, insanlarımızın gıdaya ulaşması zorlaşacaktır.
Kuraklık,
ülkemizde su kaynaklarının daha önce görülmediği şekilde aşırı kullanılmasına
sebep oldu. Sadece son 10 yılda su kullanımı üçte bir oranında arttı. Su
yönetimi politikaları hızla hayata geçmeli ve mevcut sistem değiştirilmelidir.
Acil olarak açık sistemlerden kapalı sulama sistemlerine geçilmeli, daha az su
isteyen kurak bölgelerin ekolojisine uygun ürünlerin yetiştirilmesi teşvik
edilmelidir. Yağmur suyunun toplanması ve gri suyun stratejik olarak yeniden
kullanılması su tüketimini azaltacaktır.”
“Tarımsal
üretimde en üst yeterlilik oranına kavuşmak gereği ortaya çıkmıştır”
“2021/2022 sezonunda ekilmemiş bir karış toprak
bırakmamaya, bütün imkânları üretim için seferber etmeye gayret gösteren,
üretimden vazgeçme noktasına gelmişken, cesaretlenip, tarlasına dönmeye çalışan
çiftçiye destek olunmalıdır. Bunu başaramazsak krizlerin etkisini azaltan bir
sektör olarak bilinen gıda sektörü, ülkemizde krizlerin daha da büyümesine
neden olacaktır.
Her şeyden önce,
tarımsal potansiyeli oldukça yüksek bir Türkiye’ye aşırı oranda gıda fiyat
artışı yakışmamaktadır. Bir zamanlar uygulanan ithalatla fiyatları terbiye etme
devri de geri kaldı. Artık paranız olsa bile ithalat yapamıyorsunuz. Neticede
artık tarımsal üretimde en üst yeterlilik oranına kavuşmak gereği ortaya
çıkmıştır. Bu nedenle, üretimde atıl kapasite en aza indirilmeli ve verimin
artırılması ile üretim potansiyelinin istenen düzeyde kullanılması, gıda
enflasyonu riskinin azaltılmasında önemli bir araç olacaktır.
Bu bağlamda tarımın yapısal sorunlarından birisi olan
sulamada, kuraklık durumunda ürün rekolte düşüşlerinin önlenmesi için sulama
alanlarının artırılması, sulama suyu potansiyelini en etkin kullanan basınçlı
sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Yine işletme ölçeklerini
büyütmek için arazi toplulaştırmasıyla üretimde etkinliği artırmak da üretim
maliyetlerini ve dolayısıyla tarım ve gıda fiyatlarını düşürmede önemli bir rol
oynayacaktır. Tarım ve gıda ürünlerinin tarladan sofraya ulaşmasındaki maliyet
artışında, çiftçinin ürettiğini pazarlamada yeterince yer alamaması tarımın
yapısal sorunlarından birisi olan örgütlenme ile ilgilidir. Üretici etkin bir
örgütlenme içerisinde bulunmamakta, pazarlama zinciri gereğinden uzun
olmaktadır.
Tarım ürünleri için piyasa garantisi sağlamak, fiyat
dalgalanmalarını azaltmak, gıda değer zincirini kısaltmak ve çiftçinin ürettiği
ürünün ticaretinde söz sahibi olması için sözleşmeli çiftçiliği geliştirmek
ve yaygınlaştırmak gerekiyor.
Girdi kullanımında etkinlik artırılarak kullanımı azaltmak
ise üretim maliyetlerini düşürmede önümüzdeki süreçte kaçınılmaz bir hale
gelecektir.
Örtü altına yatırım yapmak desteklenirse, üretim artış
hızını talep artış hızından daha yukarıya çekerek mevsim dışı fiyat
artışlarının önüne geçilebilir.
Gıda tedarik zincirinin etkin bir şekilde işlevini
yerine getirmesinin sağlanmasıyla özellikle meyve ve sebzede görülen
üretici-tüketici fiyat makasının artmaması sağlanabilir.
Yeni Hal Yasası çiftçilerin ürettiğinin ticaretinde
olmasını ve dolayısıyla gıda değer zincirinden daha çok pay almalarını
sağlayacak çiftçi örgütlerini de içermelidir.
Dünyadaki fiyat artışlarına bağlı olarak yurtiçi
fiyatlarda oluşturulan spekülatif davranışlar ticaret politikalarını ve
piyasanın takip edilmesini gerektiriyor.
Ülkemizin gıda güvencesinin sağlanması, toplumun,
gençlerimizin ve çocuklarımızın sağlıklı ve kaliteli beslenmesi, tarımımızın
uluslararası alanda rekabet edebilecek doğrultuda sürdürülebilir bir şekilde
gelişebilmesine bağlıdır.
Tarım sektörü olmadan sofralarımızda üç öğün
tükettiğimiz gıdayı üretemeyiz. Bu nedenle, ülkeyi yönetenlerin tarım sektörüne
daima pozitif ayrımcılıkla bakması ve imkânların bu şartlarda sunulması gerekiyor.
Tarım sektörünün sorunları çözülmeli, gerekli yatırımlar yapılmalı ve
desteklenmelidir.”
“Geçmiş
olsun Bartın”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 14 Ekim tarihinde
Bartın’da yaşanan maden ocağı patlamasına ilişkin, “Bartın’da maden ocağında
meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 41 vatandaşımıza Allah’tan rahmet,
kederli ailelerine sabır dilerim. Yaralı kardeşlerimize de acil şifalar
diliyorum. Temennim milletimizi yasa boğan böyle acı hadiselerin bir daha yaşanmamasıdır.
Geçmiş olsun Bartın” açıklamasında bulundu.