14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü
-“Bütün çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyor, 14 Mayıs Pazar günü yapılacak seçimlerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum”
ANKARA-
13.05.2023- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Uluslararası Tarım
Üreticileri Federasyonu (IFAP) tarafından alınan kararla 1984 yılından bu yana
her yıl tüm dünyada kutlanan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla basın
açıklaması yaptı.
Türkiye’nin tarım
potansiyeli açısından en şanslı ülkeler arasında bulunduğunu ifade eden
Bayraktar, “Son yıllarda yaşanan krizler, savaşlar ve felaketler gösterdi ki
her zaman önemini koruyan tarım sektörü daha da önem kazanacak. Üreticilerimizi
daha fazla destekler, sektörün yapısal sorunlarını çözersek içinde bulunduğumuz
coğrafyanın gıda ambarı olabiliriz” dedi.
Yaşanan felaketlerin tarımın ve çiftçilerin öneminin daha iyi anlaşılmasına neden olduğunu belirten Bayraktar, üreticilerin türlü zorluklara rağmen üretimde kalmaya devam ettiğini ifade etti.
“Çiftçilerimiz
tüm zorluklara rağmen fedakârlıkla üretiyor”
Son yıllarda karşılaşılan
zorluklar hakkında değerlendirmelerde bulunan TZOB Genel Başkanı Bayraktar,
şunları kaydetti:
“Ülkemiz tarih boyunca, don,
sel, dolu, fırtına, kuraklık, yangın ve deprem dâhil her türlü doğal afeti, savaşları,
ekonomik ve finansal krizleri gördü. 2020’nin başında dünyayı etkisi altına
alan, can kaybının yanında ekonomik kayıplara da sebep olan Covid-19 salgınıyla
tanıştık.
2020-2021 yılları salgının
gölgesinde geçti. İnsanlarımız sağlığını korumaya çalışırken ihtiyaçlarını
karşılamada güçlük çekti. Bu dönemde Türk çiftçisi halkına su ve hava gibi
yaşamın temel ihtiyacı olan gıdayı eksiksiz sağlarken, her türlü fedakârlıkta
bulundu. Gıda
olmadan yaşanamaz, gıda ihtiyacı ertelenemez.
2022 yılına geldiğimizde
halkımız bir yandan salgının getirdiği, diğer yandan Ukrayna-Rusya savaşı
kaynaklı ekonomik zorluklarla uğraştı. Çiftçilerimiz yine devreye girerek her
türlü zorluğa rağmen gıda üretimine devam etti.
Girdi maliyetleri çiftçimizin
belini büktü ama yılmadı, çalıştı, tarlasına, bağına, bahçesine, ahırına ve
ağılına gitti. Üreticilerimiz, artan girdi fiyatlarının maliyetleri artırdığı
bir ortamda daha fazla üreterek, halkının çok daha pahalı gıda tüketmesini
önlemek için mücadele etti.
Ülkemiz tüm bunlarla uğraş
verirken, geçtiğimiz aylarda 11 ilimizde görülen 6 ilimizi de dolaylı olarak etkileyen
deprem felaketiyle karşılaştı. Tarımsal üretimin miktar ve kalitesini etkileyecek
önemli bir yere sahip olan deprem bölgesindeki üreticilerimiz toprağını terk etmedi.
Türkiye depremlerden çok
önemli bir ders aldı ve tarım arazilerine bina yapılmayacağını öğrendi. Bu
alanların, her türlü zorluğun üstesinden gelerek, toprağını işleyen, üretimini
durdurmayan fedakâr Türk çiftçisinin hizmetinde olması gerektiğini gördü.
Tüm bu süreçte tarımın ve
çiftçilerimizin önemi çok daha iyi anlaşıldı. Tarım ve gıda sektörü durursa
hayat durur. Tarım, önemi tartışılmaz bir sektördür. Tarım demek gıda güvencesi
demektir. Gıda güvencemizi sağlayanlar ise eli öpülesi çiftçilerimizdir. Bunun
için çiftçilerimizi desteklemek zorundayız. Çiftçimiz kazanırsa ülke kazanır. Çiftçiyi
merkeze alan devlet politikalarına ihtiyaç vardır. Tarım sektöründe uygulanacak
devlet politikaları değişen hükümet ve bakanlara göre değişmemeli, kalıcı
olmalıdır.
Çiftçimiz, yağmur, çamur demeden zor
tabiat koşullarına göğüs gererek üretiyor. Tüm zorluklara rağmen tarlasından,
bağından, bahçesinden, ahırından, ağılından kopmayı düşünmüyor. Biz üretemezsek
Türkiye aç kalır.”
Girdi maliyetlerinin makul
seviyelerde seyretmesi gerektiğine dikkati çeken Bayraktar, “Yaşadığımız
tecrübeler gösteriyor ki tarım potansiyelimizin tamamını kullanmak, arz
açığımız olan ürünlerimizin üretimini doğru planlamak zorundayız. Arz açığı
veren ürünlerin üretiminin artırılması için iyi bir üretim planlaması
yapılmalı, destek politikaları artırılmalı ve verim artışı sağlanmalıdır.
Çiftçimiz çok büyük bir
alkış ve teşekkürü hak ederken, var olan sorunlarının da çözümünü bekliyor. Hâlihazırda
çiftçilerimiz için en büyük sorun üretim maliyetlerinin yüksekliğidir. Bu
maliyetler tüketiciye de yansıyarak, tarım ürünlerine olan talebin azalmasına
sebep oluyor.
Geçen yıla göre girdi
fiyatlarındaki artış yavaşladı ancak yine de üretim maliyetlerini etkiliyor.
Fiyatlar daha makul seviyelere çekilmelidir” ifadelerini kullandı.
“Buğdayda maliyet ve
refah payını dikkate alan bir fiyat bekliyoruz”
Buğday
üreticisinin müdahale alım fiyatının açıklanmasını beklediğini belirten
Bayraktar, fiyat artışının enflasyon oranının altında kalmaması gerektiğini
vurguladı:
“Geçen
sezon fiyatların çiftçi açısından olumlu seyretmesi nedeniyle bu yıl buğday
ekim alanlarında yüzde 5 ila yüzde 10 oranında artış olduğunu, rekoltenin ise
20 milyon 500 bin ton civarında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.
Buğday
dünyada ve ülkemizde stratejik bir üründür. Pandemi sürecinde paramız olmasına
rağmen 1 kilo buğday bulmakta zorlandığımızı unutmayalım. Dolayısıyla buğday
üretiminde ve ticaretinde akılcı ve kalıcı yöntemler belirlememiz şarttır.
Buğday
üreticisi müdahale alım fiyatının açıklanmasını bekliyor. Fiyat artışının
enflasyon oranının altında kalmaması gerekiyor. Buğday üreticilerimiz, üretimde
yaptığı masrafların, verdiği emeğin ve döktüğü alın terinin karşılığını almak
istiyor.
Üreticilerimizin
maliyetini ve refah payını dikkate alan bir fiyat bekliyoruz.”
“Süt
yem partisi 1,5 civarında tutulmalı”
Yem fiyatlarının
yüksekliğine değinerek hayvansal üretim hakkında değerlendirmelerde bulunan
Bayraktar, şunları bildirdi:
“Bitkisel üretimde
zorluklara rağmen üretimini artıran çiftçimiz yem fiyatlarının yüksekliği
karşısında düşük süt fiyatlarından dolayı damızlık hayvanlarını kestirerek
hayvansal üretimden gelen zararını en aza indirmeye çalıştı. Ana materyali
damızlık hayvan olan et sektörü talep artışına yetişemedi.
Et fiyatları tüketici aleyhine
gelişirken, üreticiler süt fiyatlarının da yukarı doğru hareketlenmesiyle bir
nebze olsun düşen maliyetlerden dolayı üretimini sürdürmeye devam etti. Yalnız,
artan et ithalatının uzun süre sonra çiftçimize ve üreticimize zarar vereceği,
kısır döngüye girileceği bilinmeli, ona göre sektöre destek verilmelidir.
İthalatın çözüm olmadığı
tecrübeyle anlaşıldığından, süt yem paritesi 1,5 civarında tutularak süt
üretiminin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.”
“Sürdürülebilirlik
için çiftçimizin sosyal güvenlik koşulları iyileştirilmeli”
Bayraktar, çiftçilerin
tarımsal üretime devam etmesinin sosyal güvenliğin sağlanması ile yakından ilgili
olduğunu belirterek, tarım BAĞ-KUR primlerinin düşürülmesi çağrısını yineledi:
“Çiftçimiz, kişi başına
ülke ortalama gelirinin üçte birini kazanmasına rağmen yüksek prim ödemek
zorunda kalıyor. Çiftçilerimiz halen ödemekte oldukları prim borçları çok
yüksek olduğu için ödeme zorluğu çekiyorlar. SGK primleri daha makul ve
ödenebilir seviyeye çekilmelidir.
9 bin gün yani 25 yıl prim ödeyerek emeklilik
hakkı kazanan çiftçilerimiz diğer sigortalılar gibi 20 yıl prim ödemesi yaparak
emekli olabilmelidir. Bu hakkaniyetsizlik giderilmeli, prim ödeme gün sayısı
düşürülmelidir.
Ayrıca muafiyet belgesi
ile gelirinin düşük olduğunu belgeleyerek prim ödemesini durduran
çiftçilerimizin muafiyette geçen süreleri borçlandırılmalıdır. Tarım BAĞ-KUR
primi durdurulan çiftçilerimiz yapılandırma ile ihya kapsamına alınmalıdır.
Üreticilerimizin emeklilik başvuruları
sırasında ortaya çıkan usul eksikliklerinden dolayı Ziraat Odalarına uygulanan
idari para cezalarına af getirilmelidir. Çiftçilerimizin bu konudaki
kayıplarının telafisi sağlanmalıdır.”
“Her zaman, her koşulda çiftçimizin
yanındayız”
Her zaman, her koşulda
çiftçilerin yanında olduklarını vurgulayan TZOB Genel Başkanı Bayraktar,
konuşmasına şöyle devam etti:
“Ülkemizin zenginleşmesine katkı sağlamak istiyoruz. Hedefimiz; bütün sorunlarını çözmüş, örgütlenmesini
tamamlamış, üretimde yüksek verim ve kaliteyi yakalamış, dünya ile rekabet
eden, üreticisine istikrarlı gelir sağlayan, tüketicisine bol ve makul
fiyatlarla ürün sunan, başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere çevre ülkelerin gıda
açığını kapatan bir tarım sektörü oluşturulmasıdır.
Bunun için üreticiyi
merkez almış, istikrarlı, sorun çözen, geleceği planlayan politikalara
ihtiyacımız vardır.
Türkiye Ziraat Odaları
Birliği ve Ziraat Odaları olarak gece gündüz bu amaçlar için çalışıyoruz.
Tarımda gelişmiş ülkeler
arasında yer almak istiyoruz. Bütün dünyanın gıptayla baktığı, medeniyetin
beşiği, bu bereketli topraklarda üretmek boynumuzun borcudur. Çiftçilerimiz
bunun bilinciyle üretiyor. Bizlerin de çiftçilerimizin bu önemli görevi yerine
getirirken yaşadığı zorlukların bilincinde olmamız gerekiyor.
Karnımız emektar çiftçilerimiz
sayesinde doyuyor, çiftçimizin kıymetini bilmeliyiz.
Çiftçimizi mutlu
etmeliyiz. Zor süreçlerden geçiyoruz. Onları üretimde tutmalıyız. Biz, Ziraat
Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak çiftçimizin her zaman
hizmetindeyiz, her koşulda yanındayız. Çiftçilerimiz üretmeye devam etsinler
diye onlara her türlü desteği veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz.
Ülkemizde hasat döneminin başladığı günlere
girdiğimiz bugünlerde çiftçi kardeşlerimize doğal afetlerden uzak günler, bol
ve bereketli ürünler diliyorum. Bütün çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler
Günü’nü kutluyor, 14 Mayıs
Pazar günü yapılacak seçimlerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.”